CKarakilic.com
Current View

Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri

Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 0 Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri Diğer bir deyimle Son 200 yüz yıldan beri İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarını bozmaya yönelik çalışmalar Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2018 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 1 Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri Diğer bir deyimle Son 200 yüz yıldan beri İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarını bozmaya yönelik çalışmalar Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2018 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 2  مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ � ا ِ مػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػ ػػػػػػػػػ ْ س ِ ب ِ � ِ ُ ني � دلا َ فو ُ ك َي َ و ٌة َن ْ ػت ِ ف َ فو ُ ك َت � � � َ ح ْ م ُ ىو ُل ِ تا َق َ و ط َ � ِ م ِ لا � ظلا َ ىل َ ع � � ِ إ َ فا َ و ْ د ُع � َف ا ْ و َ ه َ ػت ْ ػنا ِ ف ِ إ َف “ (Ey Mü‟min‟ler), fitne (den eser) kalmayıncaya, din de (şunun bunun değil) yalnız Allâh’ın (dîni) oluncaya kadar onlarla savaşın (Eğer Müşrik‟ler şirk‟den; fitne ve fesâd erbâbı, fitne ve fesâd‟dan tevbe ve istiğfâr edib bu hallerinden) vaz geçerlerse artık zâlimlerden başkasına bir husûmet yokdur” 1  1 -Bakara, 193 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 3 İ’lâ-i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacımız var  ُ � ِ ب ُ م ْلا ُ غ� َب ْلا � � ِ إ ا َن ْ ػي َل َ ع ا َ م َ و “Bizim üzerimize (düşen görev), ap-açık bir tebliğdir Teblîğ bizden; takdir, Müslümanım diyen siyâsî ve dînî otorite sâhiblerinden; huküm, Allâhü Teâlâ‟dandır Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 4 Besmele Hamdele Salvele ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ � ا ِ مػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػ ػػػػػػػػػ ْ س ِ ب َ ا َ � ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ قا َ ع ْلا َ و َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � ِ ُ د ْ م َْ � َ ىل َ ع � � ِ ا َ ف َاو ْ د ُ ع َ� َ و َ � ِ م ِ ػل � اظلا اَ و � صل ُ َ� � سلا َ و ُة َ ول ِ ب �ي � طلا ِ و ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ و ِ لآ َ ىل َ ع َ و ٍ د � م َُ � ا َن ِ لو ُ س َ ر َ ىل َ ع ْ ن َ م َ و َ ني ِ ر ِ ىا � طلا َ � ِ ني � دلا ِ ْ و َػي َ � ِ إ ٍ فا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َت Bi’smi’llâhi’r -Rahmâni’r -Rahîm Rahmân ve Rahîm olan Allâh’ın adıyle Âlemlerin Rabb’i olan Allâh’a hamd olsun Nihâî zafer (iyi sonuç, Allâh'a yönelib O'nun azâbından sakınan) müttekî'lerindir Zâlimlerden başkasına düşmanlık yokdur” Salât ve selâm, Rasûl‟ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb‟ının üzerine ve Kıyâmet‟e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb‟ına tâbi‟ olanların üzerine olsun ػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػْ س ِ ب ِ مي ِ ح � رلا ِ ن َْ � � رلا ِ � ا ِ مػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػػ ُ ى او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ى ْ ل ُق ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ى ً د ط “De ki: O (Kur‟ân), îmân edenler için bir hidâyet ve şifâ’dır” 2 2 -Fussilet, 44 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 5 Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri Ö N S Ö Z İmâmların imâmı İmâm A’zam rahmetü’llâhi aleyh’ e, “Allâhü Teâlâ, İnsanları, cinleri , melekleri, mahlûkâtı ve kâinâtı yaratmazdan önce nasıldı?” diye sormuşlar, O da “Kendi kudreti ile berâberdi” cevâbını vermişdir Sonsuz kudret sâhibi Allâhü Teâlâ da, âlemleri yaratışının hıkmetini, ( ًا ّي ِ ف ْ خػ َ م ًاز ْ ن َ ك ُ ت ْ ن ُ ك ُ أ ْ ف َ أ ُ ت ْ بػ َب ْ ح َ أ َف َ ق ْ ل َ خػ ْلا ُ ت ْ ق َل َ خ َف َ ؼ ِ ر ْ ع : Ben gizli bir hazîne idim, bilinmek istedim, bilinmek için de mahlûkâtı yaratdım )3 Hadîs -i kudsî‟sinde; mahlûkâtı yaratışının başlangıcını da ( ْ ن ِ م ُ ت ْ ق َل َ خ َ و ي ِ ه ْ ج َ و ِ ر ُ ون ْ ن ِ م َ ك ُت ْ ق َل َ خ َ ء َاي ْ ش ْ �ا � ل ُ ك َ ؾ ِ ر ُ ون : Seni ke ndi veçhimin (zâtımın) nûrundan , diğer şey’leri de senin nûrundan yarattım )4 Had îs-i ku dsî‟si nde ifâde buyurmuş ve Hazreti Muhammed sallâ’llâhü 3 - Keşfü‟l -Hafâ,II,173 Hak Dîni Kur‟ân Dili Türkçe Tefsîr, C 7 ss 5161 ve Sad eleştirilmiş Mülk suresi tefsiri C 8 ss 183 Elmalılı M Hamdi Yazır Bu Hadîs -i kudsî hakkında ba‟zı kimseler senedi zayıf demişlerse d e, Aliyyü’l -Kârî gibi bir kısım büyük muhaddis‟ler de, bu Hadîs -i Kudsî hakkında, “Senedi olmasa da ma‟nâsı sahîhdir, hakk ve hakikate uygundur” demişlerdir 4 - Îmân Ahmed, Müsned IV-127; Hâkim, Müstedrek II -600/4175; İbni Hibban, El İhsân XIV -312/6404; Aclûnî, Keşfü'l -Hafâ I -265/827 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 6 aleyhi ve sellem ‟in rûh-i şerîflerini “ َ � ِ م َلا َ ع ْ ل � ل ًة َ ْ � َ ر � � ِ إ َ ؾا َن ْ ل َ س ْ رَأ ا َ م َ و : (Habîbim), biz seni ancak âlemlere rahmet için gönderdik (yaratd ık)” 5 âyet -i kerîme‟sine göre âlemlere rahmet vesilesi olarak yaratmış, ismini “Muhammed” koyup O‟na “Habîbim” demiş ve ismini kendi ismi ile berâber yazıp Tevhîd ‟in aslı, esâsı ve kaynağı olan, “( ِ �ا ُ ؿو ُ س َ ر ٌ د � م َ حػ ُ م ُ�ا � � ِ إ َو َل ِ إ َ� ) : Lâ ilâhe illâ’llâh , Muhammedü’r -Rasûlü’llâh :Allâh‟dan başka hiç bir ilâh, - hiç bir tanrı, hiç bir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır ; Muhammed - aleyhi’s-selâm - Allâh‟ın ( kulu ve) Rasûlü‟dür ” Kelime- i Tevhîd‟ini, ilk def‟a Levh-ı mahfûz ‟a yazmış, ( ِ ض ْ ر َ ْ �ا َ و ِ تا َ وا َ م � سلا ِ � ا َ م ُو َل ُ ح �ب َ س ُي ج : Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nu tesbîh (ve tenzîh) eder)6 âyet -i kerîme‟sine göre yarattığı her mahlûku , bu esâsa inanıp yaşamakla, ( kendisini tesbîh ve tenzih etmekle ) görevlendirmiş ve bu esâsın gereklerini yerine getirip kulluk yapmaları ile sorumlu tutmuşdur ki kâinatda en büyük hâdise budur Çünkü, “ Hilkat ağacı” nın çekirdeği O‟dur Eğer, sonsuz Kudret ve azamet sâhibi; Arş -ı Azîm‟in Rabb‟i; yerlerin, göklerin ve Arş -ı Kerîm‟in Rabb‟i; Melîk-i Muktedir Ulu Allâh, “Ma’rifetü’llâh için:Bilinmek için ”, O‟nun yaratılışını; âlemlere rahmet, inse ve cinne en son peygamber olarak gönderilmesini takdîr etmemiş olsaydı, kâinatda, hiçbir şey‟ olmadığı gibi halifelik vasfına namzet insan da olmayacakdı 5 - Enbiyâ‟,107 6 - Haşr, 24 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 7 Dolayısıyla imtihan dünyasının kapısı da açılmayacak, bunun neticesi olarak Cennet ve Cehennem hayâtı da olmayacakdı En son ve en büyük bir peygamber olarak âlemlere rahmet, inse ve cinne peygamber olarak gönderilmesi; Mi‟râc‟da Sidretü‟l -müntehâ‟ya varınca kâinâtın künhüne vâkıf olarak Cennet ve Cehennem‟in temâşâ etdirilmesi ve Sidretü‟l - müntehâ‟dan ötede hiçbir mahlûka nasîb olmayan yüce bir makâma yükseltilmesi, Mescid -i Aksâ‟da Mi‟râc‟a çıkarken ve Mi‟rac‟dan dönerken tüm peygamberlerin tecessüm eden rûhlarına imâm olup namaz kıldırması, mahşerin en sıkıntılı bir zamânında Makâm -ı mahmûd‟a ( en büyük şefâat makâmına ) sâhib olması gibi hâdiseler de, bu büyük ve eşsiz şerefli hâdise ’nin birer uzantısıdır  Bunun için, eşi, benzeri ve ortağı olmayan; zevâl bulmayan, ( varlığı hiç değişmeyen, yok olmayan ) ebedî ve ezelî bir Bâkî‟ olan; hiç bir şey‟e muhtaç olmayan, fakat her şey‟ ve herkes doğrudan doğruya kendisine muhtaç olan; doğurmamış ve doğurulmamış olan; var olan, bir olan, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf olan, Azîm ola n (çok azametli, çok yüce olan), Halîm olan (h ılmi çok olan , gücü yetdiği halde suçluların cezâsını hemen vermeyip yumuşak davranan, tevbe ve istiğfâr etmeleri için mühlet verip cezâlarını geriye bırakan ); “Ol” emri ile dilediğini dilediği şekilde yaratıp Rabb isminin gereği olarak eğitim ve öğretimini yapan; Arş -ı Azîm‟in, Arş -ı kerîm‟in, yerlerin göklerin ve her ikisi arasında olanların Rabb‟i olan; sonsuz ilim ve kudret sâhibi Yüce Rabb’imiz Allâhü Teâlâ , halîfelik vasfı ile en güzel bir sûretde yaratmış olduğu biz kulları hakkında: Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 8 ِ فو ُ د ُب ْ ع َ ػي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hıkmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 7 Halîfelik vasfına sâhib b ana lâyık bir kul olmanız için de , şeytanın ve şeytânî insanların telkinlerine kapılıp yolunuzu şaşırmamanız ve Hakk‟a yönelip takvâ ve ihlâs sâhibi bir kul olmanız amacı ile de, size verdiğim ni‟metlerin en güzeli olan Kur‟ân -ı Kerîm‟i K itâb, peygamberlerin en ha yırlısı olan Hazreti Muammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ‟i Peygamber olarak gönderdim ve size şu hakikatleri bildirdim: َ ا ُ م ُ ك َل ُ تي ِ ض َ ر َ و ِ � َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ُ ت ْ م َْ � َا َ و ْ م ُ ك َني ِ د ْ م ُ ك َل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َا َ ْ و َ ػي ْل ًاني ِ د َ � ْ س ِ � ْا ط “Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim Üzerinizdeki ni’metimi tamamladım ve size din olarak Müslümân’lığı beğenip seçtim ve ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum” 8 ُ � ْ س ِ � ْا ِ �ا َ د ْ ن ِ ع َ ني �دلا � ف ِ إ فق "Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış) , Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 9 ُو ْ ن ِ م َ ل َب ْ ق ُػي ْ ن َل َ ػف ًاني ِ د ِ � ْ س ِ � ْا َ ر ْ ػي َ غ ِ غ َت ْ ب َػي ْ ن َ م َ و ج َ ني ِ ر ِ س َا ْ�ا َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ� ْا ِ � َ و ُ ى َ و 7 - Zâriyât, 56 8 - Mâide, 3 9 - Âl -i İmrân 19 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 9 "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu dîn, İslâm dışı bu fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 10 ْ لا ِ ب ُو َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ى ػه ُ ػ ُ ه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د ْ و َل َ و ِ و � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع َ ك َ فو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ه ِ ر ع “Müşriklerin hoşuna gitmese de O (Allâh) , (İslâm) dînini, diğer bütün dinlerden üstün kılmak için , peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur‟ân ile) ve hakk dîn (İslâm) ile gönderendir” 11 اونوُ ك او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ػي َ أ ا َي ْ ن َ أ ِ و � للا َ را َ ص “Ey îmân edenler, Allâh’ın (dîninin) yardımcıları olun ” 12 ِ ا او ُ م َل ْ ع َ و ّللا � ف َ أ َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش َ و ّللا � ف َ أ ٌ مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َ غ ط “(Şunu iyi) bilin ki Allâh, (itâatkâr kulları hakkında) Ğafûr ve Rahîm’dir (İsyankâr kulları hakkında da) cezâsı pek çetindir” 13 ًار ُ وف َ غ َ �ا ِ د ِ َ � َ �ا ِ ر ِ ف ْ غ َ ػت ْ س َي �ُ � ُو َ س ْ ف َ ػن ْ م ِ ل ْظ َي ْ و َ أ ًاءو ُ س ْ ل َ م ْ ع َػي ْ ن َ م َ و ًامي ِ ح َ ر "Kim bir kötülük yapar yâhud nefsine zulm eder de sonra Allâh'dan mağfiret dilerse o, Allâh'ı Ğafûr ve Rahîm (çok bağışlayıcı ve çok esirgeyici) bulur" 14 10 -Âl -i İmrân, 85 11 -Saff, 9 12 -Saff, 14 13 -Mâide, 98 14 -Nisâ', 110 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 10 َ ني ِ ر � ه َط َت ُ م ْلا � ب ِ ُ � َ و َ � ِ ب � او �تلا � ب ِ ُ � َ �ا � ف ِ إ "Allâhü Teâlâ, hem çok tevbe edenleri sever ve hem de çok temizlenenleri sever" 15 ِ إ او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ػي َ أ ا ِ ي ْ ف ُ وق �ت َ ػت ا َ ع َْ � َو ّللا ْ ل َ ل ْ ن َ ع ْ ر � ف َ ك ُي َ و ًانا َق ْ ر ُ ػف ْ م ُ ك ْ م ُ ك ْ م ُ ك َل ْ ر ِ ف ْ غ َػي َ و ْ م ُ ك ِ تا َئ �ي َ س ط ِ مي ِ ظ َ ع ْلا ِ ل ْ ض َ ف ْلا و ُذ ُو ّللا َ و “Ey îmân edenler, eğer Allâh’dan korkarsanız O, size iyi ile kötüyü (hakk ile bâtılı) ayırd edecek bir anlayış (bir ma‟rifet ve nûr) verir, suçlarınızı örter ve sizi mağfiret eder Allâh, büyük lûtuf ve ihsân sâhibidir” 16 ُ ق ِ �ا ِ ة َْ � َ ر ْ ن ِ م او ُط َن ْ ق َ ػت � ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ػن َا َ ىل َ ع او ُف َ ر ْ س َا َ ني ِ ذ � لا َ ي ِ دا َب ِ ع ا َي ْ ل ط � ف ِ إ ُ ون � ذلا ُ ر ِ ف ْ غ َػي َ �ا ً اعي ِ َ � َ ب ط ُ مي ِ ح � رلا ُ رو ُ ف َغ ْلا َ و ُ ى ُو � ن ِ إ “(Yâ Muhammed, benim tarafımdan benim kullarıma) de ki: Ey nefislerine karşı aşırı giden (günahkâr) kullarım Allâh’ın rahmetinden ümid kesmeyin (Eğer şirkden, fesâddan ve küfürden sakınır ve günahlarınıza tevbe ederseniz) Allâh bütün günahlarınızı bağışlar Çünkü O, Ğafûr ve Rahîm’dir (çok bağışlayıcı ve çok esirgeyicidir) ” 17 ٌ زي ِ ز َ ع ْ م ُ ك ِ س ُ فن َ أ ْ ن � م ٌ ؿو ُ س َ ر ْ م ُ كءا َ ج ْ د َ ق َل ؽ م ُ ك ْ ي َل َ ع ٌ صي ِ ر َ ح ْ م �ت ِ ن َ ع ا َ م ِ و ْ ي َل َ ع َ � ِ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا ِ ب ٌ مي ِ ح � ر ٌ ؼو ُ ؤ َ ر “Andolsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmişdir ki (size kendinizden öyle bir peygamber gönderdim ki) sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve çok güc gelir 15 -Bakara, 222 Tevbe ve İstiğfâr hakkında fazla bilgi için bak: “Duâ ve Duâ ile ilgili Âyet ve Hadîs’ler” kitabına Celâleddin Karakılıç 16 -Enfâl, 29 17 -Zümer, 53 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 11 Üstünüze çok düşkündür Mü’minleri cidden esirgeyicidir, bağışlayıcıdır o” 18 Âyet -i kerîme‟sinde ifâde buyurduğum gibi, dünyâda ve âhiretde herhangi bir sıkıntıya düşmemeniz için de, bütün peygamberler içerisinde Yüce Rabb‟inizin Raûf ve Rahîm sıfatları ile sıfatlanmış olan âhir zaman peygamberi Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi vesellem’ i de peygamber olarak gönderdim ki o peygamber, ümmetinin herhangi bir sıkıntıya düşmesini istemez ve “ Ümmetim ümmetim” diye duâ ederek ümmetinin dünyâda ve âhiretde mutlu olmasını niyaz eder Aynı zamanda Kulum, Rasûlüm ve Habîbim Hazreti Muhammed sallâ‟llâhü aleyhi ve sellem vâsıtasıyle teblîğ etdirdiğim Kur’ân-ı Kerîm ‟imi de, tüm insanların, ruhlar âlemindeki ahd -i mîsak‟larını yenileyip takvâ ve ihlâs sâhibi müttakî bir kul olmaları için gönderip teblîğ etdirdim ki o Kur’ân -ı Kerîm , Rabb‟inin kelâmı olduğuna inanan îman sâhibi tüm insanlar için bir rahmet ve bir şifâ‟dır ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ى ً د ُ ى او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ى ْ ل ُق ط “De ki: O (Kur‟ân), îmân edenler için bir hidâyet ve şifâ’dır” 19 ًادا َ س َف� َ و ِ ض ْ ر� ْا ِ � ًا ّ و ُل ُ ع َ فو ُ دي ِ ر ُي � َ ني ِ ذ � ل ِ ل َاه ُل َ ع َْ � ُة َ ر ِ خ� ْا ُ را � دلا َ ك ْ ل ِ ت ط َ � ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ ق َاع ْلا َ و "İşte âhiret yurdu! Biz onu yer yüzünde büyüklük ve fesad arzûsuna düşmeyeceklere veririz (En güzel) âkıbet müttekî'lerin (takvâ sâhiblerinin) dir" 20 18 -Tevbe, 128 19 -Fussilet, 44 20 -Kasas, 83 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 12 ا ًق ْ د ِ ص َ ك �ب َ ر ُ ت َ م ِ ل َ ك ْ ت � َ � َ و ً � ْ د َ ع َ و ط َ � ِ و ِ تا َ م ِ ل َ ك ِ ل ِ ؿ �د َب ُ م ج ُ عي ِ م � سلا َ و ُ ى َ و ُ مي ِ ل َ ع ْلا “Rabb’inin sözü doğruluk ve adâlet bakımından tam kemâlindedir O’nun kelimelerini (kânunlarını) değiştirici (hiçbir şey‟ ve hiçbir kuvvet) yokdur O, (dedikoduları) hakkıyle işiden, (küfr edenlerin içlerini) kemâliyle bilendir” 21 َ ؿ �د َب ُ م َ� َ و ِ و ّللا ِ تا َ م ِ ل َ ك ِ ل ج “Allâh’ın kelimelerini (kânunlarını) değiştirebilecek (hiç bir ferd ve hiçbir kuvvet) yokdur” 22 ْ ن َل َ ػف ً �ي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ِ ت � ن ُ س ِ ل َ د ِ َ � ج ْ ن َل َ و ِ َ � ً �ي ِ و َْ � ِ و � للا ِ ت � ن ُ س ِ ل َ د “(Çünkü) Sen Allâh’ın sünnetinde (kânununda) aslâ bir değişiklik bulamazsın Sen Allâh’ın sünnetinde (kânununda) aslâ bir döneklik de bulamazsın” 23 ْ ن َل َ و ِ َ � ً �ي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ِ ة � ن ُ س ِ ل َ د “(Çünkü) Allâh’ın sünnetinde (kâinâtı idâre etmek için koymuş olduğu kânunlarında) aslâ değişiklik (ve bir sapma) bulamazsın” 24 Bunun için yerleri gökleri, hayâtı ve ölümü bizi imtiham etmek için yaratığını ifâde buyuran Allâhü Teâlâ ındinde en doğru yol , Silm’ e girip (yeniden İslâm‟a girip) tevbe ve istiğfâr ederek Rabb‟ine yönelmek ve o yolda yaşayıp ömür tüketmekdir Eğri yol ise, şeytânî yollara saparak şirk, küfür, fitne, fesâd, isyan, tefrika ve sapıklık içerisinde yaşamaktır 21 -En‟âm, 115 22 -Enâm, 34 23 -Fâtır, 43 24 -Fetih, 23 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 13 Şu halde ey halifelik vasfı ile yaratdığım kullarım, a klınızı iyi kullanın ve âyetlerimizden ibret alın Yüce Rabb‟iniz Allâhü Teâlâ, kullarını dâimâ hak k ve gerçek olan doğru yola, Sırât -ı müstekîm‟e ve cennete çağırır ve şöyle der: ُ ض ْ ر َ� ْا َ و ُ تا َ و َ م � سلا َاه ُ ض ْ ر َ ع ٍ ة�ن َ ج َ و ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م ٍ ة َ ر ِ ف ْ غ َ م َ � ِ إ ا ُ وع ِ را َ س َ و � ْ ت � د ِ ع ُا َ �ق �ت ُ م ْ ل ِ ل � "Rabb'inizin mağfiretine ve takvâ sâhibleri için hazırlanmış olan cennete -ki eni göklerle yer (kadardır)- koşuşun (müsâbaka yapın) " 25 ُ و ّللا َ و و ُع ْ د َي ا ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َػي َ و ِ َ� � سلا ِ را َ د َ � ِ إ ُ ءا َ ش َي ٍ مي ِ ق َت ْ س � م ٍ طا َ ر ِ ص َ � ِ إ “Allâh selâm evine (cennete) çağırır ve O, kimi dilerse onu (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir” 26 Şunu iyi bilin ki ruhlar âlemindeki Fıtrî îmân ‟larını Kesbî îmân ‟a çevirip Dînî kimliğini kazanamayan insanlar, yaratılanların en aşağısı, en şerlisi , en kötüsü olduğundan Allâhü Teâlâ nazarında bir değeri yokdur Bunun için de böyle olan insanlar hakkında, şöyle buyurulmuşdur: َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ و ِ با َت ِ ك ْلا ِ ل ْ ى َ أ ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ف ِ إ َ ني ِ د ِ لا َ خ َ م � ن َ ه َ ج ِ را َن ِ � اَ هي ِ ف ط ِ ة �ي ِ َ � ْلا � ر َ ش ْ م ُ ى َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ط “Hakîkat şudur ki, kitablılardan olsun, müriklerden olsun küfr edenlerin (hepsi), cehennem ateşindedirler; onun içinde ebedî kalıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir” 27 25 -Âl -i İmrân, 133 26 -Yûnus, 25 27 -Beyyine, 6 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 14 َ ػف او ُ ر َ ف َ ك َ نيذ � لا ِ �ا َ د ْ ن ِ ع � با َ و � دلا � ر َ ش � ف ِ إ ْ ؤ ُػي � ْ م ُ ه َ فو ُن ِ م “Allâh katında, yer yüzünde yürüyen (yaşayan) hayvanların en şerlisi ve en kötüsü, kâfir olanlardır Çünkü onlar, (Allâh‟a) îmân etmezler” 28 Ruhlar âlemindeki Fıtrî îmân ‟larını Kesbî îmân ‟a çevirip dînî kimliğini kazanan insanlar hakkında da şöyle buyurulmuşdur: � ف ِ إ ِ ة �ي ِ َ � ْلا ُ ر ْ ػي َ خ ْ م ُ ى َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ِ تا َِ �ا � صلا او ُل ِ م َ ع َ و او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � لا َ دن ِ ع ْ م ُ ى ُ ؤا َ ز َ ج ُ را َ ه ْ ػن َ ْ �ا ا َ ه ِ ت َْ � ن ِ م ي ِ ر َْ � ٍ ف ْ د َ ع ُ تا � ن َ ج ْ م ِ � � َ ر َ ني ِ د ِ لا َ خ ا ً د َب َ أ ا َ هي ِ ف ط َ ر َ ي ِ ض ُو � للا ُ و ْ ن َ ع او ُ ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ػن َ ع ط ُ و �ب َ ر َ ي ِ ش َ خ ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ “Îmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) de bulunanlar, hiç şübhesiz yaratılanların en hayırlısıdır” “Onların Rabb’leri nezdinde mükâfâtı altlarında ırmaklar akmakda olan Adn cennetleri dir Hepsi de içlerinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar Allâh bunlardan hoşnûd olmuşdur, bunlar da O’ndan hoşnûd olmuşlardır İşte bu (mutluluk), Rabb’inden korkanlara mahsusdur” 29  Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm ’ın dünyâya teşrifi ve görev i Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem, kırk yaşlarına geldiği zaman tefekkür için Hırâ' dağındaki 28 -Enfâl, 55 29 -Beyyine, 7- 8 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 15 mağaraya çekildiği zaman cismiyle yerde insanlar arasında bulunuyor, rûhuyla göklerde uçuyordu O'nun rûhu ve kalbi yalnız Allâh ile berâber bulunuyor, yalnız O'nunla meşkûl oluyordu Bütün varlığı ile Allâh'ına bağlanmışdı O'ndan başka hiç bir şey' düşünmüyordu Artık kimsenin göremediği, bilemediği şey'leri, O, apaçık görüyor ve biliyordu Uykusunda ne görürse hepsi aynen çıkıyordu Altı ay kadar bir zaman böyle geçdi Bu altı aylık zaman içinde gördüğü bütün rü'yâlar, gün ışığında olmuş gibi aynen vukû' buluyordu Yine bir gün tefekküre dalıp kendinden geçtiği bir sırada birdenbire heybetli ve te'sîrli bir ses duydu Karşısında da All âhü Teâlâ'nın amri ile O'na görünen Cebrâîl aleyhi's-selâm'ı gördü Cebrâîl aleyhi's-selâm, Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem 'e "Oku " dedi O da "Ben okuma bilmem " dedi Bu hitâb -ı ızzet' in azameti karşısında dehşetler içinde kaldı Bunun üzrine Cebrâîl aleyhi's-selâm, Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm 'ı kolları arasına alarak tepeden tırnağa tâkati kesilinceye kadar sıkdı ve bırakarak "Oku " dedi O da aynı cevâbı vererek "Ben okuma bilmem " dedi Melek O'nu tekrar kolları arasına aldı ve tepeden tırnağa tâkati kesilinceye kadar sıkdı Bırakarak yine "Oku " dedi Bu üçüncü emir karşısında daha fazla dehşet ve korku içinde kalan Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem, " Ne okuyayım " dedi Bunun üzerine Cebrâîl aleyhi's-selâm, seslerin ve okuyuşların en güzel bir âhengi ile şu âyet -i kerîmeleri okudu ve ortadan kaybolup gitdi ا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا َ ك �ب َ ر ِ م ْ سا ِ ب ْا َ ر ْ ػق ج ٍ ق َل َ ع ْ ن ِ م َ فا َ س ْن ِ � ْا َ ق َل َ خ ج َ ك �ب َ ر َ و ْا َ ر ْ ػق ِ ا ُ َ ر ْ ك َ� ْا � ِ م َل َ ق ْلا ِ ب َ م � ل َ ع ي ِ ذ � لا � ْ م َل ْ ع َػي َْ � ا َ م َ فا َ س ْن ِ � ْا َ م � ل َ ع ط Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 16 "Yaratan Rabb'inin adı ile oku O, insanı bir kan pıhtısından yaratdı Oku; Rabb'in nihâyetsiz kerem sâhibidir Ki kalemle yazı yazmayı öğreten O'dur İnsana bilmediğini O öğretdi" 30 Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , bu ilk vahyin verdiği korku, endîşe ve dahşet içinde büyük bir heyecanla evine geldi Hazreti Hadîce'ye "Beni örtünüz, beni örtünüz" dedi Üstünü örtdüler Biraz yatıp uyudu Uyanınca titreme ve korku geçmişdi Bütün olup bitenleri Hazreti Hadîce'ye anlatdı ve "Bana bir zarar gelecek, beni öldürecek diye korkdum" dedi Hazreti Hadîce de O'nu tesellî ederek, "Hayır hayır, Sen hiç korkma Sebat et Canımı yed -i kudretinde (kudret elinde) tutan Allâh'a yemîn ederim ki Allâhü Teâlâ seni aslâ utandırmaz Sana ancak iyilik yapar Çünkü sen kötü bir adam değilsin Sözün doğrusunu söylersin Hısım ve akrabâlarını gözetir, insanların işini görür, muhtaçlara yardım edersin Misâfirleri ağırlar, hayâtını şerefle kazanırsın Başkalarını doğru yola sevk eder, felâkete uğrayanların yardımına koşarsın Emânete hıyânet etmezsin Allâhü Teâlâ böyle fazîletli bir kulunu mahzûn etmez" dedi ki, Hazreti Hadîce radıye'llâhü anhâ gibi yüksek rûhlu bir kadından da ancak bu şekilde bir davranış ve bu şekilde sözler beklenirdi Nitekim öyle oldu Rasûlü‟llâh aleyhi’s -selâm , Hirâ’ dağındaki bu ilk vahiyden üç sene kadar sonra yolda giderken yükseklerden bir ses işitdi Başını kaldırıp baktığı zaman, evvelce Hırâ' 30 -Alâk, 1-5 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 17 da ğındaki mağarada gördüğü Meleği -gök ile yer arasında bir kürsîye oturmuş bir hâlde - gördü Yine korkup titreyerek hemen evine geli p yatdı ve üstünü örtdürdü O, bu hâlde sâkinleşmeye çalışırken Cebrâîl aleyhi's-selâm gelip O'na göründü ve ikinci vahyi geti rerek şu âyet-i kerîme‟leri okudu : َ ا ا َي ُ ر � ػث � د ُ م ْلا ا َ ه �ػي � ْ ر ِ ذ ْن َا َف ْ م ُق � ْ ر � ػب َ ك َف َ ك �ب َ ر َ و � ْ ر � ه َط َف َ ك َبا َي ِ ث َ و � َ ز ْ ج � رلا َ و ْ ر ُ ج ْ ىا َف � "Ey (örtüsüne) bürünüp sarınarak (kendi istirahatini düşünüp yatan Habîbim) Kalk, artık (kendi istirahatini düşünüp yatmanın zamânı değil; halifelik vasfına sâhip kullarım, gaflet ve dalâlet içerisinde ömür tüketip duruyor Onlara ben im azâbımı haber ver, inanan ve inanmayan kullarımı benim azâbım ile) korkut, Rabb'ini büyük tanı Elbiselerini (ve oturup kalkdığın yerleri) temizle Azâba sebeb olacak günahlardan da artık uzak ol" 31 Bu â yet-i kerîme‟leri vahy-i metluvv 32 ile alan Hazreti Mu hammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem , artık Rasûlü'llâh ( Allâh’ın Rasûlü ) olduğunu anlamış, büyük ve büyük olduğu kadar da çok zor ve eşsiz vazifesini yapması, Peygamberliğini îlân etmesi , kendisine emr olunmuşdu Çünkü, ُو َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ى ْ لا ِ بػه ُ ػ ُ ه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د ِ و � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع ْ و َل َ و َ فو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ه ِ ر َ ك ع 31 -Müddessir, 1 -5 32 -Kur'ân -ı Kerîm, Cibrîl -i Emîn vâsıtası ile Hazreti Mehammed aleyhi's -selâm'a -hem lâfzı, hem de ma'nâsı ile birlikde - teblîğ ve tilâvet edilmiş bir vahy -i ilâhî'dir ki buna "Vahy-i Metluvv" ; Sünnet'ler (Hadîs'ler ) ise, Hazreti Muhammed aleyhi's- selâm'ın kalbine Allâhü Teâlâ tarafından -yalnız ma'nâ olarak - ilham edilen şey'lerdir ki bunlara da "Vahy-i Gayr-i Metluvv" , denir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 18 “Müşriklerin (fâsıkların, münâfıkların, kâfirlerin) hoşuna gitmese de O (Allâh) , (İslâm) dînini diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur‟ân ile) ve hakk dîn (İslâm) ile gönderendir” 33 âyet -i kerimesine göre, âhir zaman peygamberi Hazreti Muhammed aleyhi‟s -selâm‟ın , İ’lâ -i kelimetü’llâh’ı, (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yayma zamânı gelmişdi Böyle büyük ve şerefli bir görevi, bütün zorluklarına rağmen, yerine getirmeye çalışan Hazreti muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem, ْ م ُ ك َني ِ د ْ م ُ ك َل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َا َ ْ و َ ػي ْل َا ُ م ُ ك َل ُ تي ِ ض َ ر َ و ِ � َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ُ ت ْ م َْ � َا َ و ًاني ِ د َ � ْ س ِ � ْا "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 34 âyet -i kerîme‟sinde ifâde buyurulan Yüce İslâm Dîni‟nin tüm özelliklerini, yirmiüç sene gibi bir zaman içerisinde, bi‟z - zat yaşarak teblîğ etmiş; Ashâb -ı Kirâm‟ı da aynı şekilde öğrenib yaşamaya çalışmışlardır ki bu şekildeki bir İslâm anlayışı ve yaşayışı, İslâm Dîni‟nin aslı ve esâsı olduğundan böyle bir İslâm Dîni anlayışına ve esâslarına, “ Ehl-i sünnet ve’l -cemâat yolu” denir ki bizim bu kitabcıkda anlatmak istediğimiz konu, bu yüce İslâm Dîni‟ne yönelik son yılların fitne şekilleridir 33 -Saff, 9 Fetih, 28… Tevbe, 33 34 -Mâide, 3 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 19 Rasûlü‟llâh aleyhi’s-selâm ‟ın âhirete irtihallerinden sonraki yıllarda, O‟nun gösterdiği ve teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te‟vîl ve tefsîr edenler olmuşsa da bunların hepsi, i‟tikadda Mâtürîdî ve Eş‟arî; amelde İmam A‟zâm, İmâm Mâlik, İmâm Şâfîî ve İmâm Ahmed ibn-i Hanbel rahmetü’llâhi aleyhim gibi büyük müctehidler tarafından redd edilerek İslâm Dîni‟nin esâsları tesbit edilib korunmuşdur ki böyle bir İslâm‟a, Ehl-i necâd veyâ Ehl-i sünnet ve’l -cemâat yolu denir Ehl-i sünnet ve‟l- cemâat esâslarına aykırı olan diğer fırkalara da “Ehl-i bid’at” fırkaları denir ki bunların te‟vil ve tefsirleri de, Kelâm ve Akâid kitâblarında anlatılmışdır Ondört asırdan beri aslı ve esâsı bozulmadan bize kadar gelen Yüce İslâm Dîni‟nin Ehl-i sünnet vel- cemâat esasları , Ortadoğuda bir takım menfur emelleri olan İslâm ve Müslüman düşmanları; -özellikle “Bizim düşmanımız ehl -i sünnetdir Türkler de ehl -i sünnetdir, Onun için Türkiye’yi yıkmalıyız” diyen Müslüman Türk düşmanları - tarafından bozulmaya veyâ bozdurulmaya başlanmışdır ki bizim bu kitabcıkda anlatmak istediğimiz konular, bu menfur emel sâhibi fitne ve fesâd ekollerinin çalışma şekillerini anlatmak ve samîmî ehl -i sünnet mensubu Müslüman kardeşlerimizi bunların şerlerinden korumaya çalışmakdır Son günlerde ABD mensubu ba‟zı kişilerin “Türkiye yeni bir İslâmî dirilişe doğru gidiyor, buna mâni’ olmalıyız” şeklindeki sözleri de, bu tehlikenin başka bir örneğidir Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 20 Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Tevfîk ve hidâyet, yalnız ve yalnız Allâhü Teâlâ‟dandır َ ىد ُْ �ا َ ع َب � ػتا ِ ن َ م َ ىل َ ع ُ � � سلا َ و “(Dünyâda ve âhiretde) Selâm (ve selâmet), Hakk’a ve doğruya tâbi’ olanlaradır ) 35    35 -Tâ -Hâ, 47 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 21 Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri Diğer bir deyimle 200 yüz yıldan beri İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarını bozmaya yönelik çalışmalar Târih boyunca Rabb‟inin istediği hakk yolda yürüyerek “Müttekî” ler gurûbundan olmayı arzu eden Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı müslümânları -özellikle İslâm’a en çok hizmet eden müslümân Türk’leri -, bu yoldan çevirip hüsrân ve iflâsa sürüklemek sûretiyle yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlar, harb meydanlarında, muhtelif isim ve sıfatlar alt ında, yıllarca hattâ asırlarca süren çalışmalarının mühim bir netîce vermediğini görünce, son çâreyi, ondokuzuncu yılda, İslâm’ın içinde İslâm’ı yıkmakda, diğer bir deyimle İslâm‟ın usûl ve metot larını kullanmak sûretiyle, İslâm’ın Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarını bozup mensublarını bid’at, fesat, şirk ve küfür yollarına saptırmakda , bulmuşlardır Bunun için de “ İslâm Dîni’ni yer yüzünden kaldıramayız ama onu bozup içinden çıkılmaz bir hâle getiririz Mensuplarını da cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp neye ve kime inanıp onun peşinden gideceklerini şaşırtarak birlik ve berâberliklerini önleriz ” diyerek tüm çalışmalarını bu yola yönlendirmişlerdir Bunun için de, dinde reform isteyen sahte tarikatçı Kenan Rîfâî‟ler 36 ; Avrupada tahsil yaptırmak 36 -Kenan Rifaî ve Yirminci Asrın Işığında Müslümanlık Semih a Ayverdi, Nezihe Araz, Safiye Erol, Sofi Huri Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 22 bahanesiyle kendi değerleri unutturulup Avrupa hayranlığı ile yatıp kalkan Müslüman‟lar; 37 gayr- i müslimler istiyor diye dînî esâslarda ta‟vizler verip -Tanzîmat Fermanları gibi - koskoca bir imparatorluğun altını oymaya çalışanl ar; Osmanlı‟yı yıkmak için sinsi emellerini eğitim ve öğretim müesselerinde yaptığı tahrîfatlarla gerçekleştirmeye çalışan Rum asıllı koyu Hristiyan Sava Paşa‟lar, bu cümledendir ki Sava Paşa, yazmış olduğu “İslâm Hukûku Nazariyâtı” isimli kitâbında özetle şöyle demektedir: “Gâyemiz, Türkiye’de yüksek tahsil işlerini idâre edenlere, İslâm Hukûku tedrîsâtının, yalnız kifâyetsiz bulunduğunu değil, aynı zamanda zararlı olduğunu da ihsas etmek (anlatmak) dır İslâm Hukûku ma’bedinin kapısını açacak olan a nahtar, Hukûk Nazariyâtı’dır” “Bir Müslümân, ne kadar i’tikâd’ı zayıf olursa olsun, din değiştirmediği takdirde, hiç bir hâdisenin sıhhate mukârin olup olmamasına (doğru olup olmadığına) o hâdise, İslâmî’leştirilmedikden (İslâmî bir kılıf giydirilme dikden) sonra inanmaz” “Bütün hukümlerin ve istenilen şey’lerin, İslâmî’leştirilmek sûretiyle dînî temellere istinad etdirilmesi ve 37 - Bir hâtıra : Ankara İlâhiyat Fakültesi ikinci sınıfında iken Ma ntık dersini anlatan merhum Prof Dr Hamdi Râgıb Atademir, Paris‟de okurken b ir hocasının dersde hiçbir dini kabul etmediğini ve her dinin aleyhinde konuştuğ unu anlattıktan sonra “Bir Pazar günü apartımanın penceresinden bakıyordum Hocamızın saat on sıralarında apartımandan çıkıp bir yere gittiği gördüm ve kilisey e gitmiş olacağını tahmin ettim İkinci Pazat günü aynı saatte hocamı takip ettim ve k iliseye gittiğini gördüm Dersde yine aynı şeyleri konuştuğunu görünce de -Hocam, siz bunları böyle anlatıyorsınuz ama Pazar günü ben sizin kiliseye gittiğinizi gördüm -,dedim O da “Bu konuşmalarım dersimin gereğidir, kiliseye getmem ise inancımın gereği dir- diyerek cevap verdi, dedi” ki böyle bir hâdise, Avrupa‟ya tahsil için gön derilen öğrencilerimizin nasıl bir inançla yetiştirildiklerinin açık bir ifâdesidir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 23 bunun netîcesi olarak da bu hakîkatlerin kabûlü değil aynı zamanda riâyet olunması mecbûriyyeti altına sokulması da, Muhammedî Kânûn’daki menbaların (kaynakların) çokluğu dolayısıyle güç bir mes’ele değildir” 38 ”Gerek İslâm kitlesindeki mukâvemeti kırmak, gerekse bu mukâvemetin vücûde gelmesini önlemek için, kabûlü tavsiye edilen husûsların, hiç bir vechile Muhammedî Hukûk’a muhâlefet arz etmediğini isbât etmek lâzımdır Bu da İslâm Hukûku’nu bilenler için, kolay denilecek kadar imkân dâhilinde bulunan bir keyfiyyetdir” “Böyle bir hâlin en amelî ve basit ilâcı, müslümânlara kabûl etdirilmek istenilen Avrupa kânunlarının İslâmî’leştirilmesinden ibâretdir” 39 38 -İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında Bir Etüd, C 1 ss 13-15 Sava Paşa (1892 târihli Fransızca aslından Türkçe‟ye çeviren, Bahâ Arıkan) Diyanet İşleri Reisliği Yayınları Sayı 43 Yeni Matbaa Ankara 1955 39 -Aynı eser, C 2 ss 6 Sava Paşa Sava Paşa, -kendi ifâdesine göre - Rum asıllı koyu bir Hıristiyandır Küçük yaştan i‟tibâren İslâm İlimleri‟ni öğrenmeye başlamış, en büyük il im adamlarından İslâm‟ın bütün özelliklerini öğrenmiş, buna rağmen kendisine hidâyet nasîb olmamışdır “Biz bir Hıristiyanız Fakat öyle bir Hıristiyan ki bütün i nsanları seven ve herkese karşı âdil olmak isteyen bir Hıristiyan İşte bu prensiple dir ki bir Hıristiyan olarak Hazreti Muhammed’in kânununu tetkik ediyoruz” (Aynı eser, C 1 ss 13) Gibi davranışları ile nüfûzunu artırmış, İkinci Abdü‟l -Hamîd zamânında bir çok önemli görevlerde bulunmuş, Osmanlı umûmî vâlisi, Hâriciye ve Nâfıa nâzırı (bakanı) olmuş, daha sonra da İstanbul‟dan ayrılıp Paris‟e giderek son yıllarını orada geçirmiş, “İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında Bir Etüd” adlı iki ciltlik eserini orada yazmış ve (1892) de Fransızca olarak neşr etmişdir Eser, uzun yıllar sonra, Temyiz Mahkemesi reislerinden Ba hâ Arıkan tarafından Türkçe‟ye terceme edilerek (1955) yılında Diyanet İ şleri Başkanlığı tarafından bastırılmış ve ba‟zı hatâlar, kitâbın sonundaki bir cetvelde gösterilmişdir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 24 Ne hazindir ki zamânımızdaki ba‟zı melekdaşlarımızın bilerek veyâ bilmeyerek bu tehlikeli vâdiye yönelik gayret ve gafletlerini, esef ve üzüntü ile müşâhede etmekteyiz Ondört asırdan beri bütün İslâm âleminde takdir ve tasvible karşılanmış olan “ Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarîh Terceme ve Şerhi” adlı oniki ciltlik hadis kitabı hakkında “Kültüre dayalı yorumlar bulunması, özellikle kadınla ilgili konularda zayıf ve uydurma hadislerle dolu bir kitap olması! iftirasını yaparak böyle kıymetli bir kitaba ambargo koyup basımına son veren Diyanet İşleri Başkanlığı‟nın, bu koyu Hristiyan Rum asıllı Osmanlı ve Müslüman Türk düşmanı Sava Paşa‟nın, içinde Ehl -i Sünnet mezhebine ve İslâmî esâslara aykırı mütalâalar bulunmasına rağmen “İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında bir Etüd” isiml i kitabını, son günlerde yeniden bastırdığını öğrenince doğrusu büyük bir hayretle pes demekden başka bir ifâde bulamıyorum Ne diyelim, bu şekildeki davranışlar, herhalde «Kıyâmet hacılarla hocalardan kopakcakdır» sözünün doğruluğunu isbat eder gibidir İslâm ve Müslüman düşmanlarının bu şekildeki çalışmaları neticesinde dînî temelleri sarsılan Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasından sonra onun bir devâmı olarak kurulan Türkiye Cumhuriyyeti Devleti ‟nin Birinci Büyük Millet Meclisi üyeleri, büyük bir ferâsetle, böyle bir devletin temelini teşkil eden 1921 Teşkilât -ı Esasîye Kanunu yaparken, “Türkiye Devleti’nin dîni, Dîn -i İslâm’dır Resmi dili Türkçe’dir, Bu kitâbda -Osmanlı Devlet başkanına, aile reisine, itâat esâsdır - gibi birlik ve berâberliğin temeli olan mühim konuların dile getiril mesi ve Osmanlı düşmanlarının dikkâtine sunulması, kanaatimizce, Osmanlı devlet otorite sinin yıkılmasında büyük rol oynamışdır Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 25 makarrı Ankara Şehri’dir” şeklinde yaparak yeni kurulan Türkiye Devleti‟nin temelini, dînî esaslar üzerine oturtmak ferâsetini göstermişlerdir 40 Ne yazıkdır ki dünyevî ve uhrevî mutluluğumuzun ve hayâtî varlığımızın temelini teşkil eden bu dînî esaslar, 1924 de kaldırılarak Müslüman Türk düşmanı batılıların Lozan müzâkereleri esnâsında, İslâm Hukûku‟nun kaldırılıp yerine Medenî Kânûnun konulmasını, Müslümanları sâhibsiz bırakıp tefrikaya düşmesi için Halîfeliğin kaldırılmasını, genç neslin 40 -1921 Teşkîlât -ı Esâsiye Kânûnu‟nun o zamanki Resmî Gazetedeki resmi 1921 Teşkilât -ı Esasîye Kânû nu Birinci Fasıl Birinci Madde :Türkiye Devleti bir cumhuriyetdir İkinci Madde : Türkiye Devleti‟nin dîni, Dîn -i İslâm‟dır; Resmi dili Türkçe‟dir; Makarrı Ankara şehridir Üçüncü Madde : Hâkimiyet bi-lâ kayd -ü şart milletindir Dördüncü Madde : Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve h akîkî mümessili olub millet nâmına hak k-ı hâkimiyeti isti‟mâl eder Beşinci Madde : Teşrî‟ selâhiyeti ve icrâ‟ kudreti Büyük Millet Mecl isinde tecelli ve temerküz eder Altıncı Madde: Meclis, teşrî‟ selâhiyetini bi‟z -zât isti‟mâl eder Yedinci Madde: Meclis, icrâ selâhiyetini, kendi tarafından müntehab -ı reis -i cumhûr ve onun ta‟yîn edeceği bir icrâ vekilleri hey‟eti ma‟r ifetiyle isti‟mâl eder Meclis, hukûmeti her vakit murâkabe ve iskâd edebi lir Sekizinci Madde: hakk-ı kadâ millet nâmına usûli ve kânûn dairesinde müstakıl muhâkim tarafından isti‟mâl olunur İkinci Fasıl Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 26 dînî hakîatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirilmesi için yazının değiştirilip eskisinin yasak edilmesini israrla istedikleri inkilaplar yapılmış, dînî eğitim ve öğretim müesseseleri kapatılmış; 1937 lerden sonra lâiklik felsefesi mensublarının dînî eğitim ve öğretim üzerindeki olumsuz baskıları daha da artırılmış, câmilerin kapatılmasına varıncaya kadar bir takım düzenlemeler yapılmış; 1946 lardan sonra tefrika nın, ihtilâfın, şirkin ve anarşik olayların ana kaynağı olan Demokrasi felsefesinin, daha sonraları da özgürlük, bağımsızlık ve sınırsız hoşgörü felsefelerinin muhtelif şekillerde yaygınlaşması ile varlığımızın, birliğimizin ve devletimizin devâmı olan genç yavrularımız, dînî hakikatleri göremez, işitemez ve anlayamaz bir hâle getirilmişdir Bununla berâber iç ve dış düşmanların ve Müslümanı m diyen akıl ve îmân fukarası siyâsîlerin bu olumsuz çalışmaları, İslâm dîni‟nin birçok hükümlerini tatbîkatdan kaldırmış veyâ baskı altında tutmuş ise de, Yüce İslâm Dîni‟nin Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarının hiç birisinde, en ufak bir değişiklik ve bir tahrîfât yapamamışdır 1961 yıllarında dînde reform yapmak sevdâsı ile bir takım girişimlerde bulunan Osman Nûri Çerman ve arkadaşları , o zamanki Millî Birlik Komitesine bir dilekçe vererek "Kur'ân -ı Kerîm'in ibâdet ve ahlâk ile ilgili âyetlerini bırakıp diğer kısımlarını çıkarmak sûre tiyle yeni bir Kur'ân yapmak isteğinde bulunmuşlar, fakat onların bu mel’un istekleri, çetin müzâkereler sonucunda redd edil mişdir 41 41 -Bir hâtıra : 1963-1964 ders yılında, o zaman müdürü bulunduğum Kayseri İmâm - Hatip Okulu'nu ziyârete gelen merhûm Mehmet Özgüneş, dî nde reform yapmak sevdâları ile bir takım girişimlerde bulunan Osman Nûri Ç erman ve arkadaşlarının, o Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 27 Böyle bir manzara karşısında yine istedikleri menfur neticeleri göremeyen İslâm ve Müslüman düşmanları, hissedilen dînî boşlukları doldurmak bahanesiyle İmam -Hatip Okulları, Yüksek İslâm Enstitüleri ve İlâhiyat Fakülteleri gibi dînî eğitim ve öğretim okulları açarak modern görüşlü, ye nilikçi, reformcu, Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat aleyhdârı din adamları yetiştirmenin daha olumlu ve daha verimli olacağını düşünerek tüm çalışmalarını bu yola yönlendirmişlerdir Fakat bu arada, Ehl- i sünnet ve‟l-cemâat esâslarına bağlı bir kısım din adamlarının yetişecebileceğini de düşünememişlerdir 1951- 52 ders yılında Ankara İlâhiyat Fakültesi ikinci sınıfında iken bir gün merhûm hocam Rıfkı Melül Meriç, Cebeci‟deki Siyasal Bilgiler Fakültesi salonunda, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi‟ndeki bir kız öğrencisinin resim sergisini düzenlerken, bizimle sohbet ediyordu Bu sırada merhum hocamızın gözlerinin yaşardığını gördük ve mahcup bir vaziyetde sebebini sorduk O da, “1948 yılında, A Ü İlahiyat Fakültesi’nin açılması hakkındaki komisyonda ben de vardım Zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek modern ve yenilikçi din adamlarının yetiştirilmesi için açılmasına karar verilmişti Şimdi sizin bu müsbet ve samimi hâlinizi görünce sevincimden duygulandım” dedi zamanki Millî Birlik Komitesine bir dilekçe vererek "Kur'ân-ı Kerîm'in ibâdet ve ahlâk ile ilgili âyetlerini bırakıp diğer kısımların ı çıkarmak sûretiyle yeni bir Kur'ân yapmak isteğinde bulunduklarını, fakat çetin m üzâkereler sonucunda bu isteğin redd edildiğini" ifâde etdi Bu konuşmadan bir saat kadar sonra Kur'ân -ı Ke'rîm'in meâlini okurken şu âyet -i kerîmeyi gördüm ki böyle bir hâdise de, Kur'ân -ı Kerîm'in bir mu’cize oluşunun apaçık bir delîlidir َ � ِ م ِ س َت ْ ق ُ م ْلا َ ىل َ ع َان ْل َ ز ْ ػن َا َام َ ك � َ � ِ ض ِ ع َ فآ ْ ر ُ ق ْلا ا ُ ول َ ع َ ج َ ني ِ ذ � ل َا “(Peygamberin ve İslâm‟ın aleyhinde çalışmak için) iş bölümü yapanlara (azâb) indirdiğimiz gibi; (ba‟zı âyetlerini kabûl edip ba‟zı âyetlerini kabûl etmemek gibi bir şekil ile) Kur’ân’ı parçalayanlara da (azâb indirdik)” ( Hıcr,90 -91 ) Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 28 Hocamızın bu sözlerinin ifâde etdiği mel‟un tuzakları öğrenince, gerek fakülte hayatımda, gerekse sonraki İmam -Hatip Okulları M eslek Dersleri öğretmenliğim esnâsında, gerekse Diyanet İşleri Başkanlığı‟ndaki Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanlığım esnâsında aşağıdaki â yet-i kerîme‟de ifâde buyurulan tehlikeleri görmeye başladım ْ م ُ ى ُ ؤ َاك َ ر ُ ش ْ م ِ ى ِ د َ� ْ و َا َ ل ْ ت َ ػق َ � ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ن ِ م ٍ � ِ ث َ ك ِ ل َ ن �ي َ ز َ ك ِ ل َ ذ َ ك َ و ْ م ُ ىو ُ د ْ ر ُ ػي ِ ل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ا ُ وس ِ ب ْ ل َ ػي ِ ل َ و ْ م ُ ه َ ػني ِ د ُ �ا َءا َ ش ْ و َل َ و َ فو ُ ر َ ػت ْ ف َػي ا َ م َ و ْ م ُ ى ْ ر َ ذ َف ُه ُ ول َ ع َ ػف ا َ م “Onların (hem fikir olan) ortakları, ( ِ را َ ه�ػنلا َ و ِ ل ْ ي � لا ُ ر ْ ك َ م ْ ل َب : gece gündüz binbir türlü hîle ve desîse ile Allâh‟a eş koşturdukları) müşrik’lerden çoğuna, (a)- hem onları helâke düşürmek, (b)-hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozmak için -, evlâtlarını öldürmeyi (doğru yoldan saptırıp dalâlet‟de bırakmayı, dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi) iyi (bir şey‟ imiş gibi) gösterdi (ler) Allâh dileseydi, bunu yapamazlardı O halde onları, uydurdukları (iftirâları) ile, (imtihân -ı ilâhî için) baş başa bırak” 42 Bu âyet -i kerîme‟de belirtildiği gibi, fâsıklar, zâlimler, kâfirler, münâfıklar ve müşrikler istemese de, hukmü kıyâmete kadar devâm edecek olan Kur'ân -ı Kerîm'in bu âyet -i kerîmesinde zikri geçen "Katl: Öldürme " lâfzı, Fıkıh Usûlü ilmindeki lâfız kurallarına göre: 42 -En‟âm, 137 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 29 1-Hakîkat olarak alınırsa, maddî benliği yok etme (öldürme ) ma'nâsı anlaşılır Bu manâya göre, "İns ve cin şeytanları, müşriklerin çoğunu, akıllarını, fikirlerini, duygularını, bir takım kuruntular ile ifsâd etdiler Onlara, fak irlik korkusu ile yetişmiş çocuklarını öldürmeyi, putlara kurban etmeyi, kızlarını diri diri mezara gömmeyi, iskât -ı cenîn etmeyi, bu sûretle de kendi nesillerini kendilerine kırdırmayı, bir iktisâd, bir akıl, bir nâmûs ve bir dîn işi gibi iyi bir şey' olarak telkîn etdiler ve bunu da ( yukarıdaki) iki maksad için yaptılar" ma'nâsı anlaşılır 43 2-Mecâz olarak alınırsa, ma'nevî benliği yok etme ( öldürme ) ma'nâsı anlaşılır ki bu ma'nâya göre de, İns ve cin şeytanları, müşriklerden çoğuna, "Hay ır, ( ِ را َ ه�ػنلا َ و ِ ل ْ ي � لا ُ ر ْ ك َ م ْ ل َب : gece gündüz (işiniz) hilekârlık idi Bize de Allâh’ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı emr ediyordunuz)" 44 âyet -i kerîme‟sinin ifâdesine göre binbir türlü hîle ve desîse ile; ِ فآ ْ ر ُ ق ْلا ا َ ذ َ هػ ِ ل او ُع َ م ْ س َت َ � َ فو ُب ِ ل ْ غ َ ػت ْ م ُ ك � ل َ ع َل ِ وي ِ ف ا ْ و َغ ْلا َ و “Sakın şu Kur'ân'ı dinlemeyiniz Okundukca gürültü ediniz Belki gâlib gelirsiniz (susturursunuz)" 45 âyet -i kerîme‟sinin ve bunlar gibi diğer âyet -i kerîme‟lerin ifâdesine göre de, akla hayâle gelmedik baskılar ile, 43 -Hak Dîni Kur‟ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsir,C 3 ss 2 063) (1960 Baskısı) Elmalılı M Hamdi Yazır 44 - Sebe', 33 45 - Fussılet, 26 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 30 "Beyinlerini yıkayarak hakk yoldan döndürüp kendi çocuklarını, kendi nesillerini helâke götürmeyi, onları Sırat -ı müstekîm’den, İslâm yolundan uzaklaştırmayı, boş ve faydasız şeyler ile meşkul edip dînî hakîkatleri, göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi, çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için iyi bir şey' imiş gibi telkîn etdiler ve bunu da (yukarıdaki) iki şey' için yaptılar " ma'nâsı anlaşılır ki bu şekilde bir öldürme, maddî varlıklarını öldürmeden daha şedîddir Çünkü birinci şekilde öldürülen evlatların -ezeldeki fıtrî îmânları ile öldükleri için - cennetlik olma durumları vardır İkinci şekilde öldürülen ( dînî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirilip şuursuz bir şekilde körü körüne İslâm düşmanlığı yapan, ins ve cin şeytanlarının istediği bir nesil hâline getirilen ) evlâtların ise, -hakk yola yönelip kendilerini kurtaramazlarsa, diğer bir ifâde ile ezeldeki aslî (fıtrî) îmân ’larını kendi hür irâdeleri ile Kesbî îmân’a çeviremezlerse - ebedî olarak cehennemlik olma durumu vardır ki yukarıda geçen âyet - kerîme, bunun en açık bir delilidir: İçinde yaşadığımız bu zamanda ise, her iki şekli de, her zaman ve her yerde, muhtelif şekillerde görmek mümkündür Nufus plânlaması, iskât -ı cenin ve benzerleri gibi Bize düşen görev ise, îmân, ibâdet, ahlâk ve muâmelât bakımından Ehl -i sünnet ve’l -cemâat esâslarına uygun İslâmî hakikatleri, yapabildiğimiz kadar teblîğ edip gözler önüne sermekdir  İslâm Dîni‟nin Ehl -i sünnet esaslarını bu şekilde de bozup istedikleri neticeyi alamayan İç ve dış düşmanlar, bu sefer de Ortadoğu projesini gerçekleştirmek, petrol kaynaklarına Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 31 tamamen hâkim olmak ve kendi menfur emellerine engel olan İslâm Dînî‟nin Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat esâslarını ( özellikle Müslüman Türk’lerin Ehl -i sünnet inançlarını ) bozmak için, İslâm Dîni esaslarını anlayamaz, göremez, işitemez bir hâle getirmek istedikleri genç nesillerin bir kısmını, Yeminli, Yenilikci, Telfikci, Paralelci, Fetöcü, Yorumcu, Meâlci, Cemâatci, Radikal İslâmiyet, Ilımlı İslâmiyet, Demokratik İslâmiyet, PKK, IŞİD, DAİŞ, PYD, YPG gib nifak ve fesâd kuruluşlarına hizmet eder bir hâle getirmişler dir ki içinde bulunduğumuz bu zamanda, İslâm Dîni‟nin Ehl -i sünnet ve‟l - cemâat esâslarını bozan en tehlikeli fitne ve fesad kaynakları, işte bunlar ve benzerleri dir 1970 yıllarından sonra, gerek Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde, gerekse din eğitimi veren fakülte ve kurum bünyelerinde görevli bulunan bir kısım yenilikçi, telfikci, paralelci, fetöcü, yorumcu, meâlci ve cemâatci‟lerin yaptıkları tahribat ise, bunların hepsinin üstüne tuz -biber ekdiğinden Ehl- i sünnet ve‟l -cemâat esâslarının bozulmasında en büyük rolü oynamışdır ki benim yıllarca süren mücâdelem daha ziyâde bunlarla olmuşdur İçinde bulunduğumuz bu süreç içerisinde, bu fitne ve fesad kaynaklarının her biri , tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak etrafında toplanan milletimizi tehdîd eden, İslâm Dîni‟nin Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat eseslarını tahrif edip içinden çıkılmaz bir hâle getiren, bu sûretle de varlığımızın ve birliğimizin -dînî ve ahlâkî yönden - altını oymaya çalışan, en tehlikeli fitne ve fesad kaynaklarıdır Devletimizin ve milletimizin siyâsî ve dînî Otorite yetkilileri, bu tehlikeli çalışmaları anlatarak İslâm Dînî‟nin, ferdi ile, ailesi ile, toplumu ile, devleti ile, milleti i le ilâhî bir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 32 bütün olduğunu, onda herhangi bir değişiklik yapma yetkisinin ancak Allâhü Teâlâ‟ya mahsus olduğunu, peygamberlerin bile bunda bir değişiklik yapma yetkisnin olmadığını, emr edildiğimiz veyâ nehy edildiğiz şey‟leri aynen yerine getirmek mecbu riyyetinde olduğumuzu anlatıp gözler önüne sermezlerse, zamanımızın tüm İslâm devletlerinin karşı karşıya kaldıkları dünyevî ve uhrevî perişanlıklar gibi perişanlıklar, bizim için de kaçınılmaz bir netîce olur Bu şekildeki fitne ve fesad felâketlerinden kurtulmanın yolları, Kur‟ân -ı Kerîm‟de ve Hadîs -i şerîf‟lerde, muhtelif şekillerde apaçık dile getirilip ifâde buyurulmuş olmasına rağmen, hâlâ gafletimize, vurdum duymazlığımıza devam edip duruyoruz ve Yüce Rabb‟imizin şu uyarılarına hiç kulak vermiyoruz: ِ �ا ِ ر ْ م َا ْ ن ِ م ُو َن ُ وظ َ ف َْ � ِ و ِ ف ْ ل َ خ ْ ن ِ م َ و ِ و ْي َ د َي ِ ْ � َػب ْ ن ِ م ٌ ت َاب � ق َ ع ُ م ُو َل ط � َ �ا � ف ِ ا ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ػن َا ِ ب َام ا ُ و � � َغ ُػي � � َ ح ٍ ْ و َ ق ِ ب َام ُ ر � ػي َغ ُػي ط � َف ًاء ُ وس ٍ ْ و َ ق ِ ب ُ �ا َ د َار َا َاذ ِ ا َ و ُو َل � د َ ر َ م ج ِ و ِ ن ُ ود ْ ن ِ م ْ م َُ � َام َ و ٍ ؿ َاو ْ ن ِ م "(Her insanın) önünde, arkasında kendisini Allâh'ın emriyle gözetleyecek ta'kîbci (melek) ler vardır Bir Toplum, özlerindeki (güzel hal ve ahlâkı) değiştirip bozuncaya kadar Allâh şübhesiz ki onun (hâlini) değiştirip bozmaz, (onlara azâb etmez) Allâh bir toplumun da fenâlığını (azâbını) diledi mi artık onun reddine hiç bir (çâre) yokdur Onlar için Allâh'dan başka bir velî (sâhib ve kurtarıcı) da yokdur" 46 46 -Ra'd, 11 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 33 İbn-i Abbâs radıye'llâhü anhümâ da , bu husûsa işâretle, şöyle buyurmuşdur: "Bir toplum, Allâhü Teâlâ'ya karşı olan ahdini bozarsa, Allâhü Teâlâ, o topluma düşmanlarını musallat eder" 47 Ki bu gün tüm dünyâ Müslüman‟larının karşı karşıya kaldığı felâketlerin ana sebebi bu olsa gerek Çünkü ruhlar âlemindeki Ahd -i mîsak‟ımızı, Allâhü Teâlâ‟ya karşı olan ahdimizi bozarak tefrika nın, ihtilâfın, şirkin ve anarşik olayların ana kaynağı olan demokrasi, lâiklik, özgürlü k, sınırsız hoşgörü gibi beşeri sistemlerin hizmetkârı olmaya başladık Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem Vedâ' Haccı 'ndan döndükden sonra irtihâline yakın bir günde, sekiz sene önce "Bunların dîn uğrunda şehîd olduklarına kendim şehâdet edeceğim" diyerek kanlı elbîseleri ile birlikde ikişer ikişer defn etdirdiği, o zaman cenâze namazlarını kılmadığı ve azîz hâtıralarını kalbinde yaşatdığı Uhud şehîdlerini, teker teker ziyâret ederek haklarında hayır duâ etdi ve -ölüye namaz kılar gibi - cenâze namazı kıldı Bundan sonra da Medîne'ye gelip Mescid- i Nebevî 'de minbere çıkarak -ölülere ve dirilere vedâ' eder gibi - bir hutbe okudu: 48 Okuduğu bu hutbenin sonunda da, Ashâb -ı Kirâm'ına , takvâ sâhibi olmalarını, Allâh'dan korkmalarını ve insanlara saygı göstermelerini tavsıye etdi En son olarak da, kendisinin âhirete irtihâlinden sonra zifîrî karanlıklar gibi ümmetinin başına gelecek felâketlerin ve 47 -Taberânî 48 - Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarîh Tercemesi,C 4 ss 510-519 (660 ve 661 nolu Hadîs -i şerîf ve îzâhı) ve C 10 ss 223 -224 (1587 nolu Hadîs -i şerîf ve îzâhı) Kâmil Miras Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 34 yüce İslâm Dîni‟nin Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat esâslarının aslını kaybederek bozulmasının, gurur ve kibir sâhibi fitne ve fesâd erbâbı İslâm ve Müslüman düşmanları tarafından yapılacağına işâret ederek, en güzel bir uyarı niteliğinde olan şu âyet -i kerîmeyi okuyarak hutbesine son verdi: ُة َ ر ِ خ� ْا ُ را � دلا َ ك ْ ل ِ ت ً ادا َ س َف � َ و ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � ًا ّ و ُل ُ ع َ فو ُ دي ِ ر ُي � َ ني ِ ذ � ل ِ ل ا َ ه ُل َ ع َْ � ط َ � ِ ق �ت ُ م ْ ل ِ ل ُة َب ِ قا َ ع ْلا َ و “İşte âhiret yurdu Biz onu yer yüzünde büyüklenmeyen, fitne ve fesâd arzûsuna düşmeyecek kimselere veririz (En güzel) âkıbet, (Allâh‟a yönelip O‟nun az âb ından sakınan) müttekî’lerindir” 49  İçinde yaşadığımız bu zamanda, bu fitne ve fesâd erbâbının çalışmaları netrîcesinde, 1- Yüce İslâm Dîni‟nin Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâsları ‟nın bozulup aslını kaybetmeye başlaması ; 2-Ehl- i sünnet esâslarına bağlı aklı başında Müslümanların “Bu dîne sâhib çıkacak kimse yok mu? Din, sapkınların elinde şamar oğlanı oldu” diye feryad etmesi; 3- “İslâm Dîni’ni yer yüzünden kaldıramayız ama onu bozup içinden çıkılmaz bir hâle getir iriz; mensuplarını da cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp neye ve kime inanıp onun peşinden gideceklerini şaşırtarak birlik ve berâberliklerini önleriz ” diyerek İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esasların ın bozu lup dünyâ hegemonyasının kurul maya çalışılması ; 49 -Kasas, 83 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 35 4-B unun için de Ortadoğu projesini her türlü imkânlarını kullanarak gerçekleştirmeye gayret sarf eden uluslar arası siyonizm ’in ve dünyanın her yerinde etkili olması için Yahûdî olmayanları da mason yapmak sûretiyle siyonizm e hizmet eder bir hâle getirilmesi; bilerek veyâ bilmeyerek Yeminli, Yenilikci, Telfikci, Paralelci, Fetöcü, Yorumcu, Meâlci, Cemâatci , Radikal İslâmiyet, Ilımlı İslâmiyet, Demokratik İslâmiyet, PKK, IŞİD, DAİŞ, PYD, YPG gibi nifak ve fesâd kuruluşlarına hizmet etdiğinin farkında olmayan din adamlarının yanlış fetvâ ve amellerinin neticesidir ki ( َ ن ْ ػت ِ ف ْلا َ و ِ ل ْ ت َ ق ْلا َ ن ِ م � د َ ش َا ُة ج :Fitne katilden beterdir) 50 ( ِ ل ْ ت َ ق ْلا َ ن ِ م ُ ر َ ػب ْ ك َا ُة َن ْ ػت ِ ف ْلا َ و ط : Fitne katilden daha büyükdür )51 âyet -i kerîme‟leri ve benzeri âyet-i kerîme‟ler, bunun en açık bir delilidir Böyle bir bozulma, İslâm Dîni‟nin ilk devirlerinde görülen ve Hazreti Muhammed aleyhi’s-selâm ‟ın bi‟zat yaşayıp teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te‟vîl ve tefsîr eden, hatâlı tarafları Kelâm ve Akâid 50 -Bakara, 191 Fitne : İmtihân, sınav ve sınama ma‟nâsına geldiği gibi, bir ad amı veyâ bir topluluğu azdırmak, doğru yoldan saptırmak, dâhilî ihtilâf, ayrılık, karış ıklık, küfr, azgınlık, sapıklık, günah işlemek, rüsvaylık, belâ‟, a zâb, çirkin olan bir şey‟i beğenip kalbin ona meyl ve muhabbet etmesi, ma‟nâlarına da gelir İmâm Birgivî Hazretleri de, Tarîkât -ı Muhammediyye adlı eserinde, fitneyi şu şekilde ta‟rîf ve tavsîf eder: “Fitne, insanları, meşrû‟ bir fâide olmaksızın, ızdırâba, ihtilâl e, ihtilâfa, mihnet ve belâ‟ya düşürmekdir ki kalbe ârız olan âfetlerdendir” Kurân -ı Hâkîm ve Meâl -ı Kerîm, C 1 ss 52 Hasan Basri Çantay 51 -Bakara, 217 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 36 kitâblarında tefsîlâtıyle anlatılan, “Ehl -i bid’at” fırkalarının, diğer bir deyimle Dalâlet fırkalarının görüş ve inançlarından daha tehlikelidir ki bizin burada anlatmak istediğimiz fitne ve fesâd şekilleri , işte bunlardır  Eğer, iş işden geçmeden, kuş kafesden uçmadan, eyvah aldanmışım, aldatılmışım demeden böyle bir çalışmayı yapıp îmân, İbâdet, ahlâk ve muâmelât bakımından Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına uygun İslâmî hakîkatleri, yapabildiğimiz kadar teblîğ edip gözler önüne sererek gaflet hâlindeki müslüman‟ları uyarmazsak, 1- İslâm Dîni‟nin saf ve temiz hâlini bozup içinden çıkılmaz bir hâle getirmek isteyen mel’un İslâm düşmanlarının; 2- İslâm Dîni mensublarını, bi’l-hâssa genç Müslümân’ları, Avrupa kânunlarına islâmî bir kılıf giydirip bid‟at, fesâd, nifâk, tefrika, şirk ve küfür yollarına saptırarak İslâmî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmek isteyen demokrasi, lâiklik, özgürlük, sınırsız hoşgörü gibi beşerî sistem âşıkı Fetöcü’lerin ;52 3- İslâm Dîni‟ni yok etmeye ve mensuplarını dîninden döndürmeye güçleri yetmiyen, fakat İslâm Dîni’ni bozup mensublarını perişan bir hâle getirmeye çalışarak Ortadoğu‟ya sâhip olmak isteyen Batı siyasetçi lerinin; 4- Bilerek veyâ bilmeyerek, “Ortadoğuya demokrasi ve özgürlük getireceğiz; Teröristler, Ortadoğu'da Demokrasî'nin gelişmesini istemiyorlar, Özgürlüğün ilerle mesini durdurmaya çalışıyorlar” yaygarasını kopararak Irak‟da eşi görülmemiş 52 -M Fethullah Gülen, “Kırık Testi 5 İkindi Yağmurları ” Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 37 tahribatlar yapan demokrasi havârîsi koyu hı ristiyan eski ABD Başkanı Buch veyâ benzer lerinin ve Ortadoğu Projesi ‟ni gerçekleştirmeye çalışan mel’un emel sâhiplerinin; 5- “Eğer bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberliklerini te’min ederek bu memleketde şerîati tatbik ederler Bunun önüne geçmek için önce din adamlarını me’mûr yaparak dilediğiniz gibi yöneteceksiniz Sonra da muhtelif isimler altında bölerek birlik ve berâberliklerini bozup birlikde ha reket etmelerini önleyeceksin iz” diyerek Müslüman‟ların birlik ve berâberliğini engellemeye çalışan akıl ve îmân fukaralarının; 53 6- Ortadoğu projesi ‟nin ana temelini teşkil eden Ilımlı İslâm, Radikal İslâm, Demokratik İslâm, PKK, IŞİD, DAİŞ, PYD, YPG gib nifak ve fesâd kuruluşlarının (Deccâl‟lerin) ve bunların iki yüzlü mel’un destekçilerinin, ekmeğine yağ sürüp işlerini kolaylaştırmış oluruz ki böyle kötü ve elîm bir netîce, Allâh korusun, Dîn-i Tevhîd Seddi ‟nin koruyucusu Müslüman Türk’lerin inkırâzını , ( yıkılmasını ), Ye’cûc ve Me’cûc denilen fitne ve fesad topluluğunun yer yüzünü isti‟lâ‟ etmesini ifâde eder ki şu âyet -i kerîme, bunun apaçık bir delîlidir: "Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, -Eyvâh bizlere, Doğrusu biz 53 - Böyle bir ifâde, 1963 -64 ders yılının nisan ayında Kayseri İmam -Hatip Lisesi‟nde o zamanın Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Org Refet Ülgenalp tarafından verilen “Yaşil Tehlike Kızıl Tehlike ” isimli konferans sonunda, benim masamda, ifâde edilmişdir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 38 bundan gaflet içindeydik Hayır, biz (kendimize zulm eden) zâlim kimse lerdik- (diyecekler) " 54 Zifîrî karanlıklar gibi bu şekildeki bir bozulma, kıyâmet alâmetlerindendir ki bu şekileki bir bozulma, Ehl -i sünnet ve‟l - cemâat esâslarına sâdık tek bir Müslüman kalıncaya kadar devam eder Cenâb -ı Hakk, îmân sâhibi bu Müslümân‟ın da rûhunu kabzedince kıyâmet kopar Bunun için, َاه َني ِ د ا ََ � ُ د �د َُ � ْ ن َ م ٍ ة َن َ س ِ ة َئا ِ م � ل ُ ك ِ س ْ أ َ ر َ ىل َ ع ِ ة � م ُ� ْا ِ ه ِ ذ َِ � ُ ث َ ع ْ ػب َػي َ�ا � ف ِ إ “Şübhesiz Allâhü Teâlâ, her yüz sene başında bu ümmetin dînini yenileyen bir müceddid gönderir” 55 Hadîs -i şerîf‟inin gereğini yerine getirecek, İslâm Dîni‟nin aslı ve esâsı olan Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına sâhib çıkacak, îmân ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya; Zü‟l -Karneyn gibi Dîn -i Tevhîd Seddi’ ni, Müslüman Türk Kudreti’ ni yeniden kuvvetlendirecek, Ma’nevî kalbimizin Haram- ı Şerîf‟inde, Allâh korkusundan ve Allâh sevgisinden başka hiçbir şey‟e yer vermeyecek; İblîs gibi yanlış yorumlar yapıp kafalarımızın içinde putlaştırdığımız demokrasi, lâiklik, özgürlük, hoşgörü gibi Batının beşerî sistemlerinin şirk, küfür, nifâk, fesâd ve bid’at virüslerinin girmesine hiçbir şekilde müsâade etmeyecek bir kurtarıcıya; İ’lâ -i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dî ni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya , ihtiyacımız vardır 54 -Enbiyâ', 96 -97 55 - Et -Tâcü‟l -Câmiu li‟l -Usûl fî Ehâdîsi‟r -Rasûl s a v C 3 ss 428 (Ebû Dâvud, El -Hâkim ve El - Beyhekî) Eş -Şeyh Mansûr Ali Nâsıf Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 39 Öyle bir kurtarıcı ki kılavuzu karga‟lar değil, Nizâmü‟l - mülk‟ler, Edebâlî‟ler, Ak Şemseddin‟ler, Zenbilliler gibi hüdhüd ‟leri olan bir kılavuz 56 Bunun için halifelik vasfı ile yaratılan insanı, özellikle Ortadoğunun ve dünyanın bir denge unsuru olan Dîn-i Tevhîd Seddi ’nin koruyucusu Ehl-i sünnet esâslarına bağlı Müslüman Türk’leri , düştüğü ve düşürüldüğü bu derekelerden kurtarıp hidâyete yöneltmek, en doğru yolda yürütmek, dînî gerçekleri, işitir, görür ve anlar hâle getirmek; dalâletde bırakmakdan, fesât yollarında yürütmekden, dînî gerçekleri, işitemez, göremez ve anlayamaz bir hâle getirmekden, çok daha iyi, çok daha şerefli, çok daha yücedir Onun üzerine atom bombaları yağdırmak, onu fesât yollarında yürütmekden, hakîkâtleri işitemez, göremez ve anlayamaz hâle geti rmekden, gaflet içerisinde yaşatıp boş emeller peşinde heder olup gitmesine sebeb olmakdan daha güzel ve daha 56 - Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi insanları kendisine müşâvir ( danışman) yapmayan idâreciler, ne kadar dikkât ederlerse etsi nler her zaman ve her yerde hatâ edebilirler Bunun için “Kılavuzu karga olanın burnu çöplükden kurtulmaz” denilmiştir Bunun için Süleyman aleyhi’s -selâm ‟ın Hüdhüdü gibi; diğer bir ifâde ile merhum Alpaslan‟ın Nizâmü‟l -mülk‟ü, Osman Gâzî‟nin Edebâlî‟si, Fâtih‟in Ak Şemseddin ‟i, Kânûnî‟nin Zembilli Ali Cemâlî Efendi‟leri gibi, hakika tleri haber verip doğru yolu gösterici müşavirleri olan idâreciler, her zaman ve her yerde dünyevî ve uhrevî başarılara ulaşıp mutlu olurlar Çünkü Süleyman aleyhi’s-selâm ‟ın Hüdhüdü, büyük bir şirk ve ihtişam içinde yaşayan Bekıs‟ın durumunu heber verdiği zaman, Süleyman aleyhi’s-selâm tarafından gerekli olan işler yapıldıktan sonra, ekâbirleri ile birlikte Süleyman aleyhi’s -selâm ‟ın huzuruna gelen Belkıs‟ın “( ْ ت َلا َق َ ن َ م ْي َل ُ س َ ع َ م ُ ت ْ م َل ْ س َا َ و ي ِ س ْ ف َ ػن ُ ت ْ م َل َظ � � ِ إ � ب َ ر ِ َ � ِ م َلا َ ع ْلا � ب َ ر ِ � : Ey Rabb'im, hakîkat ben kendime yazık etmişim Süley mân'ın maıyyetinde âlemlerin Rabb'i olan Allâh'a teslîm oldum (Müslümân oldum)” diyerek Müslüman olmasına sebeb olduğu gibi, tebeasının da Müslümân olmasına sebeb olmuştur (Neml,44) Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 40 ehvendir Çünkü birincisinin azâbı dünyevî olup geçici; ikincisinin azâbı ise hem dünyevî hem de uhrevî olup süreklidir Dünyâda ve âhiretde böyle kötü bir yaşam tarzına dûçar olmamak için, İslâm Dîni‟ni ve Allâhü Teâlâ‟nın emir ve nehiylerini, “( َ اف َ ت ْ ر ِ م ُا ا َ م َ ك ْ م ِ ق َت ْ س :Emr olunduğun gibi dosdoğru ol” 57 emrine imtisâlen emr edildiği miz veyâ nehy edildiği miz gibi aynen yerine getirip Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına göre inanıp yaşamak mecburiyetindeyiz Bilerek veyâ bilmeyerek böyle bir tefrîka ve tahrîbâta sebeb olan melektaşlarımıza tavsiyemiz, aşağıdaki birkaç âyet -i kerîme ve hadîs -i şerifi hatırlatarak iş işden geçmeden, kuş kafesden uçmadan, tevbe ve istiğfara yönelip bu hallerinden vaz geçmelerini tavsiye etmekdir Çünkü şu âyet -i kerime‟ler ve benzerleri, bizim için birer ibret kaynağıdır Ne mutlu, bu gibi âyet -i kerîme‟lerden ibret alıp amel etmesini bilenlere ِ ل ُق َ و ْ ر ُ ف ْ ك َي ْ ل َ ػف َءا َ ش ْ ن َ م َ و ْ ن ِ م ْ ؤ ُ ػي ْ ل َ ػف َءا َ ش ْ ن َ م َف ْ م ُ ك �ب َ ر ْ ن ِ م � ق َْ �ا � ا َن ْ د َت ْ ع َا ا � ن ِ إ ًارا َن َ � ِ م ِ لا � ظل ِ ل � ا َ ه ُ ػق ِ دا َ ر ُ س ْ م ِ ِ � َ طا َ ح َا ط ُ وثي ِ غ َت ْ س َي ْ ف ِ إ َ و ِ ل ْ ه ُ م ْلا َ ك ٍ ءا َِ � او ُثا َغ ُػي ا َ هو ُ ج ُ و ْلا ي ِ و ْ ش َي ط ُ با َ ر � شلا َ س ْ ئ ِ ب ط ُ م ْ ت َءا َ س َ و ًاق َ ف َ ػت ْ ر “(Habîbim) de ki: Hakk olan şey’ (Kur‟ân-ı Kerîm) Rabb’iniz tarafından gelen bir hakk’dır (gerçekleri bildiren bir Kitâb‟dır) Artık dileyen kimse îmân etsin, (O‟nun emir ve nehiy‟lerini hakkıyle yerine getirsin ve O‟nun ahlâkı ile ahlâklansın) Dileyen kimse de îmân etmesin, (küfür, şirk ve nifâk yolunu tercih ederek O‟nu kabullenmesin ve gösterdiği 57 -Hud, 112 ve Şûrâ,15 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 41 yoldan gitme yerek lâik bir hayat yaşasın ) Biz de (küfür, şir k ve nifâk yolunu tercih ederek ve ni‟metlerimize nankörlük yaparak nefsine zulm eden) zâlimlere öyle bir ateş hazırladık ki (o ateşin) etrâfını saran duvarları, kendilerini çepçevre kuşatacakdır Onlar (orada, susuzlukdan) feryâd etdikce ve yardım istedik ce (kaynamış ve) kalın bir mâyi’a (zeytin yağı tortusuna) benzeyen ve yüzleri yakıp kavuran bir su ile imdâd olunacaklardır O, ne fenâ içecekdir (Ve o ateş) ne kötü bir dayanakdır, (ne kötü yaşanılacak bir yerdir)” 58 ْ ػن َا ا َ م َ فو ُ م ُت ْ ك َي َ ني ِ ذ � لا � فإ ُها � ن � ػي َػب ا َ م ِ د ْ ع َ ػب ْ ن ِ م ى َ د ُْ �ا َ و ِ تا َن � ػي َ ػب ْلا َ ن ِ م ا َن ْل َ ز ِ با َػت ِ ك ْلا ِ � ِ سا � نل ِ ل � ُ وا َ ني ِ ذ � لا � � ِ إ َ فو ُن ِ ع� ْلا ُ م ُ ه ُ ػن َ ع ْ ل َػي َ و ُ �ا ُ م ُ ه ُ ػن َ ع ْ ل َػي َ ك ِ ئ َل ُ ون �ي َػب َ و او ُ ح َل ْ ص َا َ و او ُبا َت ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُ بو ُت َا َ ك ِ ئ َلو ُا َف ا ج ُ مي ِ ح � رلا ُ با � و � ػتلا ا َن َ أ َ و ِ إ ا َ م َ و او ُ ر َ ف َ ك َ ني ِ ذ � لا � ف ت ُ و ِ ة َ ك ِ ئ َل َ م ْلا َ و ِ �ا ُة َن ْ ع َل ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع َ ك ِ ئ َلو ُا ٌ را � ف ُ ك ْ م ُ ى َ و ا َ فو ُ ر َظ ْ ن ُػي ْ م ُ ى � َ و ُ با َ ذ َ ع ْلا ُ م ُ ه ْ ػن َ ع ُ ف � ف َُ � � َ و َ � ِ ع َْ � َا ِ سا � نلا َ و "O kimseler ki bizim inzâl etdiğimiz beyyineleri (Allâh'ın emrine, hukümlerine, irşâdına ve bunlara îmân etmenin, ittibâ' etmenin vücûbuna delâlet eden ve ayn -i hidâyet, mahz -ı hidâyet olan âyet ve delîlleri), biz bunu insanlar için Kitâb'da (Tevrât, İncîl ve Kur'ân cinsi Kitâb'da) beyâ n etdikden sonra ketm ederler (gizlerler) İşte bunlar (öyle kimselerdir ki) Allâh bunlara lâ'net eder ve bütün lâ'net edebilecek kimseler de lâ'net eder" "Ancak tevbe edenler, tevbe edib de islâh -ı hâll edenler, islâh -ı hâll edib de ketm etdiği hakîkati beyân edip neşr edenler (yok mu?), ben de onların tevbelerini kabûl 58 -Kehf, 29 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 42 ederim (Çünkü) Tevvâb olan da , Rahîm olan da ancak benim)" "Tevbe etmeyib de küfürlerinde sâbit olanlar ve bu hâl üzere ölenler (yok mu?), onlar kâfirlerdir ki işte bunlar da böyle mel'unlardır Allâh'ın, meleklerin ve insanların lâ'neti onların üstünedir" "Onlar (o lâ'netin veyâ cehennemin) içinde ebedî olarak kalırlar Onlardan ile'l -ebed azâb hafifletilmez ve onlara hiçbir mühlet ve müsâade de verilmez" 59 َ اق َ و ُ ول ُ وك ا ُ ون ُ وى ا َ ن ْ و َ أ ًاد َ را َ ص َ ػت ى َ ت ْ هد ُ و ا ط ُ ق � ل ِ م ْ ل َب ْ ل َ ار ْب ِ ا َ ة ًافي ِ ن َ ح َ مي ِ ى ط ا َ م َ و َ اك َ ن ِ م َ ف ْ لا ْ ش ُ م َ � ِ ك ِ ر “(Yah ûdî ve Hırıstiyanlar, Müslümânlara): -Yahûdî veyâ Nasr ânî olun ki doğru yolu bulasınız - dediler (Habîbim) De ki: Hay ır, (biz) hanîf olarak (müslim ve muvahhid olarak) İbrâhîm’in dînindeyiz (milletindeyiz) O, All âh’a eş tutanlardan değil idi” 60 َ ل َ و َ ػت ْ ن َ ىض ْ ر ْ ن َ ع ْ لا َ ك ُ وه َي � نلا � َ و ُ د َ اص َ ىر َ ّ � َ ح َ ػت � ت ِ ب � ل ِ م َ ع َ ػت ْ م ُ ه ط “Ne Yahûdî’ler, ne Hıristiyan’lar, -Sen onların dînine (milletine) uyuncaya kadar-, senden (aslâ) hoşnûd olmaz (lar) " 61 اُ وك َ ر ْ ش َا َ ني ِ ذ � لا َ و َ د ُ وه َي ْلا ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل ً ة َ و َاد َ ع ِ س � انلا � د َ ش َا � ف َ د ِ ج َت َل ج "İnsanların, îmân edenlere düşmanlık etmeleri bakımından en şiddetlisi, and olsun ki Yahûdî'ler ile Allâh'a eş koşan müşrikleri bulacaksın 62 59 -Bakara, 159-162 60 -Bakara, 135 61 -Bakara, 120 62 -Mâide, 82 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 43 ْ م ُ كو � د ُ ر َػي َ ب َات ِ ك ْلا ا ُ وت ُ وا َ ني ِ ذ � لا َ ن ِ م ًاقي ِ ر َف ا ُ وعي ِ ط ُت ْ ف ِ ا ا ُ ون َ مآ َ ني ِ ذ � لا َاه �ي َا َاي َ ني ِ ر ِ ف َاك ْ م ُ ك ِ ن َا� ِ ا َ د ْ ع َػب "Ey îmân edenler, eğer kendilerine kitab verilenlerin içinden, her hangi bir fırkaya, zümreye uyarsanız, boyun eğerseniz, sizi, îmânınızdan sonra döndürürler de kâfirler yaparlar" 63 َ ني ِ ذ � لا ا َ ه �ػي َ أ ا َي ِ م ًة َنا َط ِ ب او ُ ذ ِ خ �ت َ ػت َ� او ُن َ مآ ْ ن ُ ك ِ نو ُ د ً �ا َب َ خ ْ م ُ ك َنو ُل ْ أ َي َ� ْ م ط او� د َ و ُ ءا َ ض ْ غ َ ػب ْلا ِ ت َ د َب ْ د َق ْ م �ت ِ ن َ ع ا َ م ْ م ِ ه ِ ىا َ و ْ ػف َ أ ْ ن ِ م ج ي ِ ف ُْ � ا َ م َ و ْ م ُ ى ُ رو ُ د ُ ص ُ ر َ ػب ْ ك َ أ ط ْ �ا ُ م ُ ك َل ا � ن � ػي َػب ْ د َق ْ ف ِ إ ِ تا َي ْ ن ُ ك َ فو ُل ِ ق ْ ع َ ػت ْ م ُت ْ ػن َ أا َ ى و ُ أ ْ م ُت ِ ء� ِ و � ل ُ ك ِ با َت ِ ك ْلا ِ ب َ فو ُن ِ م ْ ؤ ُػت َ و ْ م ُ ك َنو �ب ِ ُ � َ� َ و ْ م ُ ه َػنو �ب ِ ُ � ج ْ م ُ كو ُ ق َل ا َ ذ ِ إ َ و ا� ن َ مآ ْاو ُلا َق ؽ او � ض َ ع ا ْ و َل َ خ ا َ ذ ِ إ َ و َ ْ �ا ُ م ُ ك ْ ي َل َ ع َ ل ِ ما َن ِ ظ ْ ي َغ ْلا َ ن ِ م ط او ُتو ُ م ْ ل ُق ْ م ُ ك ِ ظ ْ ي َغ ِ ب ط ِ رو ُ د � صلا ِ تا َ ذ ِ ب ٌ مي ِ ل َ ع َ و ّللا � ف ِ إ ْ ف ِ إ ُ ك ْ س َ س َْ � ْ م ُ ى ْ ؤ ُ س َت ٌة َن َ س َ ح ْ م ط ْ ف ِ إ َ و او ُ ح َ ر ْ ف َػي ٌة َئ �ي َ س ْ م ُ ك ْ ب ِ ص ُت ِ بػا َ ه ط ْ ف ِ إ َ و اوُ ق � ػت َ ػت َ و او ُِ � ْ ص َت ا ًئ ْ ي َ ش ْ م ُ ى ُ د ْ ي َ ك ْ م ُ ك � ر ُ ض َي َ� ط � ف ِ إ ٌ طي ِ ُ � َ فو ُل َ م ْ ع َػي ا َِ � َو ّللا “Ey îmân edenler, kendi (din kardeş) lerinizden başkasını (dost ve) sırdaş edinmeyin (Çünkü) onlar size şerr ve fesâd yapmakda hiç kusur etmezler, size sıkıntı verecek şery (ler) i arzu ederler (Şu bir) hakîkatdir ki onların (kin ve) buğzları ağızlarından (taşıb) meydana çıkmışdır Göğüslerinde gizlemekde oldukları (düşmanlık) ise daha büyükdür Size âyetlerimizi açıkladık, eğer düşünürseniz” 63 -Âl -i İmrân, 100 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 44 “İşte siz o kimselersiniz ki onları seversiniz, halbuki onlar sizi sevmezler Siz Kitâb (lar) ın hepsine inanırsınız, onlarsa (yalnız) sizinle buluşdukları zaman -İnandık - derler Aralarında başbaşa kaldıkları vakıt da (size karşı olan) kin (lerin) den dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar De ki: - Kininizle geberin - Şübhesiz ki Allâh onların sînelerindeki bütün özü hakkıyle bilicidir” “Eğer size bir iyilik dokunursa onları tasaya düşürür Şâyet size bir fenalık gelirse onunla sevinirler Eğer göğü s gerer, sakınırsanız onların hîlekârlıkları size hiçbir şey’le zarar veremez Şübhe yok ki Allâh, ne yaparlarsa hepsini (ılmiyle) çepçevre kuşatıcıdır” 64 َ ر َ ػت َْ � َ أ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُو � للا َ ب ِ ض َ غا ً م ْ و َ ػق ا ْ و � ل َ و َ ػت َ ني ِ ذ � لا َ � ِ إ ط َ م ِ م م ُ ىا ْ ن ْ م ُ ه ْ ػن ِ م َ � َ و ْ م ُ ك � ِ ب ِ ذ َ ك ْلا ى َل َ ع َ فو ُ ف ِ ل َْ � َ و َ فو ُ م َل ْ ع َػي ْ م ُ ى َ و ا ً دي ِ د َ ش ا ًبا َ ذ َ ع ْ م َُ � ُو � للا � د َ ع َ أ ط َ ءا َ س ْ م ُ ه � ػن ِ إ او ُنا َ ك ا َ م َ فو ُل َ م ْ ع َػي ِ ا � ن ُ ج ْ م ُ ه َػنا َْ � َ أ او ُ ذ َ� � ْ ن َ ع او � د َ ص َف ًة ْ م ُ ه َل َ ػف ِ و � للا ِ لي ِ ب َ س ٌ � ِ ه � م ٌ با َ ذ َ ع ِ م م ُ ى ُ د َ � ْ و َ أ َ � َ و ْ م ُُ �ا َ و ْ م َ أ ْ م ُ ه ْ ػن َ ع َِ � ْ غ ُػت ن َل ِ و � للا َ ن ا ًئ ْ ي َ ش ط ُ با َ ح ْ ص َ أ َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ ِ را � نلا ط َ فو ُ د ِ لا َ خ ا َ هي ِ ف ْ م ُ ى “Allâh’ın, kendilerine gazâb etdiği bir kavmi (Yahûdî‟leri) dost edinen (münâfıkları) görmedin mi? Bunlar sizden (Mü‟minlerden) de değildir, onlardan (Yahâdî‟lerden) de değildir Kendileri bilib dururlarken, onlar yalan yere yemin ederler (Biz mü‟miniz diye)” “Allâh onlar için çetin bir azâb hazırladı Hakikat onların yapmakda oldukları (işler) ne kötüdür!” 64 -Âl -i İmrân, 118 -119-120 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 45 “Onlar yeminlerini bir kalkan edindiler de (bununla insanları) Allâh yolundan çevirdiler İşte onların hakkı horlatıcı bir azâbdır” “Onların ne malları, ne evlâtları hiçbir veçhile Allâh (ın azâbın) dan, mümkün değil, kurtaramaz Onlar ateş yârânıdırlar Onlar orada ebedîdirler” 65  Halbuki, aşağıdaki âyet -i kerîme ve benzerlerine göre yaratılışın amacı , Allâhü Teâlâ‟nın, kullarına, dünyevî ve uhrevî mutluluğu kazandırmak maksâdıyle Rasûlü ve Habîbi Hazreti Muhammed aleuhi’s-selâm vâsıtasiyle teblîğ etdirmiş olduğu Yüce İslâm Dîni’ni beğenmeyip tahrif etmek ve etdirmek değil , “Ma’rifetü’llâh” dır; ya’nî Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini bilib O’na inanma; O’nu noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak “O’na kulluk etme” dir ِ فو ُ د ُب ْ ع َ ػي ِ ل � � ِ إ َ س ْن ِ � ْا َ و � ن ِ ْ �ا ُ ت ْ ق َل َ خ ا َ م َ و “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hıkmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 66 َ و ُ ى َ و َ ض ْ ر َ� ْا َ و ِ ت َاو َ م � سلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � لا َ ف َاك َ و ٍ ا �ي َا ِ ة �ت ِ س ِ � َ ىل َ ع ُو ُ ش ْ ر َ ع ً � َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ػب َي ِ ل ِ ء َام ْلا ط “(Halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin ameli daha güzel olduğu (husûsunda) sizi imtihana çekmek için 65 -Mücâdile, 14 -15 -16 -17 66 -Zâriyât, 56 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 46 gökleri ve yeri altı günde yaratan O’d ur (Bundan evvel ise) Arş’ı, su üstünde idi” 67 ً� َ م َ ع ُ ن َ س ْ ح َا ْ م ُ ك �ي َا ْ م ُ ك َ و ُل ْ ػب َي ِ ل َ ة َ وي َْ �ا َ و َ ت ْ و َ م ْلا َ ق َل َ خ ي ِ ذ � ل َا ط ُ زي ِ ز َ ع ْلا َ و ُ ى َ و ُ ر ُ وف َغ ْلا � “O, (halîfelik vasfını kazanabilmeniz için) hanginizin daha güzel amel (ve hareket) de bulunacağını imtihân etmek için ölümü de, dirimi de takdîr eden ve yaratandır O, Azîz’dir, (kendisine isyân edenlerden intikam almakda Gâlib -i mutlak‟dır) Ğafûr’dur, (Kendisine tevbe ile yönelip emir ve nehiy‟lerine teslîm olanlar hakkında da bağışlayıcıdır) ” 68 َ م َل ْ ع َػن � � َ ح ْ م ُ ك � ن َ و ُل ْ ػب َن َل َ و ْ ن ِ م َ ني ِ د ِ ىا َ ج ُ م ْلا ْ م ُ ك َ را َب ْ خ َ أ َ و ُل ْ ػب َػن َ و َ ني ِ ر ِ با � صلا َ و ْ م ُ ك “And olsun ki içinizden mücâhidleri ve sabr edenleri belli edinceye ve haberlerinizi (imtihan meydanlarında) açıklayıncaya kadar sizi imtihân edeceğiz” 69 Hazreti Muhammed aleyhi's-selâm da, bir Hadîs -i şerîf‟lerinde, İslâm Dîni’ni tahrife yönelik bu şekildeki çalışmalar hakkında , şöyle buyurmuşlardır ki bu şekildeki yenilikçi ve reformcu çalışmalardan şiddetle kaçınmak lâzımdır ِ � ( � ن َ س ْ ن َ م ِ � ْ س ِ � ْا � ن ُ س ) َ ػف ًةن َ س َ ح ًة َ ل ِ � َ ل ِ م َ ع ْ ن َ م ُ ر ْ ج َا َ و ا َ ى ُ ر ْ ج َا ُو َ ا ِ ا َ � َ ػي ْ لا ِ ْ و َ ي ِ ق ِ ة َ م � ْ ػن َػي ُ ق ُ وج ُا ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ ُ ص ْ ي َ ش ْ م ِ ى ِ ر ً ائ ِ � ( � ن َ س ْ ن َ م َ و ِ � ْ س ِ � ْا � ن ُ س ) � ي َ س ًة َ ػف ًةئ َ ل َ ع ِ و ْ ي َ ِ � َ ل ِ م َ ع ْ ن َ م ُ ر ْ ز ِ و َ و ا َ ى ُ ر ْ ز ِ و ا ِ ا َ � َ ػي ْ لا ِ ْ و َ ي ِ ق ِ ة َ م ْ ػن َػي � ُ ق َ ش ْ م ِ ى ِ ر ْ ز ِ و ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ ُ ص ًائ ْ ي 67 -Hûd, 7 68 -Mülk, 2 69 -Muhammed, 31 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 47 "Bir kimse (İslâm'da) güzel bir sünnet (âdet) ortaya çıkarıp korsa (iyi ve güzel bir çığır açarsa) , onun ecri ( sevâbı) kendisine verileceği gibi, kıyâmete kadar onu yapanların (o yolda gidenlerin) ecri (sevâbı) da ona verilir Bununla berâber onu yapanların (o yolda gidenlerin) ecrinden (sevâbından) da hiçbir şey' eksilmez" "Bir kimse (İslâm'da) kötü bir sünnet (âdet) ortaya çıkarıp korsa (kötü bir çığır açarsa) , onun günâhı kendisine verileceği (yükletileceği) gibi, kıyâmete kadar onu yapanların (o yolda gidenlerin) günâhı da ona verilir (yükletilir) Bununla berâber onu yapanların (o yolda gidenlerin) günâhından da hiçbir şey' eksilmez" 70  Müslümanım dediği halde bu fitne ve fesâd erbabının söz ve fiillerine inananlar hakkında da şöyle buyurulmuşdur: ِ � ا َ م َ ىل َ ع َ �ا ُ د ِ ه ْ ش ُي َ و ا ْن � دلا ِ ةو َي َْ �ا ِ � ُو ُل ْ و َ ػق َ ك ُب ِ ج ْ ع ُػي ْ ن َ م ِ سا � نلا َ ن ِ م َ و ِ و ِ ب ْ ل َ ػق � ِ ا َ ص ِ ْ �ا � د َل َا َ و ُ ى َ و َ ل ْ س � نلا َ و َ ث ْ ر َْ �ا َ ك ِ ل ْ ه ُػي َ و ا َ هي ِ ف َ د ِ س ْ ف ُ ػي ِ ل ِ ض ْ ر َ� ْا ِ � َ ىع َ س � � َ و َ ػت ا َ ذ ِ إ َ و ط َ دا َ س َ ف ْلا � ب ِ ُ � � ُ �ا َ و ِ ْ � ِ � ْا ِ ب ُة � ز ِ ع ْلا ُو ْت َ ذ َ خ َا َ �ا ِ ق � تا ُو َل َ لي ِ ق ا َ ذ ِ إ َ و ُ و ُب ْ س َ ح َف ُ م � ن َ ه َ ج ط َ ه ِ م ْلا َ س ْ ئ ِ ب َل َ و ُ دا “İnsanlardan öylesi vardır ki, onun (bu) dünyâ hayâtı hakkındaki sözü hoşunuza gider (de sizi imrendirir) ve o, kalbinde olana Allâh’ı şâhid getirir (de sizi kendisine inandırmaya çalışır) Halbuki o, (İslâm) düşmanlarının en yamanı (en gaddarı) dır” 70 -(Müslim'den) Riyâzü's -Sâlihîn,C 1 ss 166 -168 (174 nolu Hadîs -i şerîf) Muhyiddin Nevevî (Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvâmüddin Burslan ) Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 48 “O, yer yüzünde (bir) iş başına geçdi mi orada fesâd çıkarmaya, hars’i (elinizin emeği olan her şey‟i) ve nesl’i, kökünden kurutup yok etmeye (helâk etmeye) koşar (çalışır) Allâh fesâdı sevmez (ve fesâd çıkaranları da sevmez)” “Ona: -Allâh’dan kork (da böyle hareket etme - denildiği zaman, izzet (-i nefsi, câhilâne gurûr ve kibir) i onu (tutar, onurlandırır da daha ziyâde) günah işlemeye götürür İşte böylelerinin hakkından ancak Cehennem gelir O ne fenâ’ yatakdır (ve ne kötü yatılacak bir yerdir) ” 71 ى ِ س ُْ� َ و ًان ِ م ْ ؤ ُ م ُ ل ُ ج � رلا ُ ح ِ ب ْ ص ُي ِ م ِ ل ْظ ُ م ْلا ِ ل ْ ي � للا ِ ع َط ِ ق َ ك ًان َت ِ ف ِ ؿ َام ْ ع َ� ْا ِ ب ا ُ ور ِ د َاب َاي ْن � دلا َ ن ِ م ٍ ض َ ر َ ع ِ ب ُو َني ِ د ُ عي ِ ب َي ًار ِ ف َاك ُ ح ِ ب ْ ص ُي َ و َان ِ م ْ ؤ ُ م ى ِ س ُْ� ْ و َ أ ًار ِ ف َاك "Karanlık gecenin (zifîrî) karanlıkları gibi fitneler zuhur etmeden amellere koşuşun (Zîrâ o fitneler zuhur edince) kişi mü'min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü'min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînini (az) bir dünyâ metâı mukabilinde satacakdır" 72  Bütün bunlar karşısında hakîkî îmân sâhibi biz mü‟minlere düşen vazife şudur: ِ � ِ ُ ني �دلا َ فو ُ ك َي َ و ٌة َن ْ ػت ِ ف َ فو ُ ك َت � � � َ ح ْ م ُ ىو ُل ِ تا َق َ و ط � َف ا ْ و َ ه َ ػت ْ ػنا ِ ف ِ إ َف َ � ِ م ِ لا � ظلا َ ىل َ ع � � ِ إ َ فا َ و ْ د ُع “(Ey Mü‟min‟ler), fitne (den eser) kalmayıncaya, din de (şunun bunun değil) yalnız Allâh’ın (dîni) oluncaya kadar 71 -Bakara Sûresi, âyet 204 -205 -206 72 -Müslim, Îmân, (186 nolu h ş ) Sahîh -i Müslim Terceme ve şerhi,C 1 ss 446 Ahmed Davudoğlu Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 49 onlarla savaşın (Eğer Müşrik‟ler şirk‟den, fitne ve fesâd erbâbı tevbe ve istiğfâr edib bu hallerinden ) vaz geçerlerse artık zâlimlerden başkasına bir husûmet yokdur” 73 ْ لا ِ ب ُو َلو ُ س َ ر َ ل َ س ْ ر َ أ ي ِ ذ � لا َ و ُ ى ػه ُ ػ ُ ه َ ر ِ ه ْظ ُي ِ ل � ق َْ �ا ِ ني ِ د َ و ى َ د ْ و َل َ و ِ و � ل ُ ك ِ ني �دلا ى َل َ ع َ فو ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْلا َ ه ِ ر َ ك ع “Müşriklerin hoşuna gitmese de O (Allâh) , dînini (İslâm dînini) diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur‟ân ile) ve hakk dîn ile (İslâm dini ile) gönderendir” 74 Bunun için İ’lâ -i kelimetü’llâh’ı (İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni) şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymaya çalışacak Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı îman ve ihlâs sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacımız var ُ � ِ ب ُ م ْلا ُ غ� َب ْلا � � ِ إ ا َن ْ ػي َل َ ع ا َ م َ و “Bizim üzerimize (düşen görev), ap-açık bir tebliğdir Teblîğ bizden; takdir, Müslümanım diyen siyâsî ve dînî otorite sâhiblerinden; hüküm, Allâhü Teâlâ‟dandır  Bütün bu uyarılara rağmen hâlâ gafletimizin bir neticesi olan neme lâzımcılığımıza devamda bir endişe duymazsak o zaman da Sûriye ve benzerlerinde meydana gelen ilâhî azâb, şu âyet -i kerîme‟lerde ve benzerlerinde belirtildiği gibi, bizim için de kaçınılmaz olur ِ ا � � َغ ُػي � � َ ح ٍ ْ و َ ق ِ ب َام ُ ر � ػي َغ ُػي � َ�ا � ف ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ػن َا ِ ب َام ا ُ و ط 73 -Bakara, 193 74 -Saff, 9 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 50 "Bir toplum, özlerindeki (îmânın bir gereği olan güzel hal ve ahlâk) ı değiştirip bozmadıkça, Allâh şübhesiz ki onun (hâlini) değiştirip bozmaz" 75 َ ق ْلا َاه ْ ي َل َ ع � ق ََ � َاهي ِ ف ا ُ وق َ س َ ف َ ػف َاهي ِ ف َ ر ْ ػت ُ م َان ْ ر َ م َا ًة َي ْ ر َ ػق َ ك ِ ل ْ ه ُػن ْ ف َ أ َان ْ د َ ر َا ا َ ذ ِ إ َ و ُ ؿ ْ و ٍ حُ ون ِ د ْ ع َػب ْ ن ِ م ِ فو ُ ر ُ ق ْلا َ ن ِ م َان ْ ك َل ْ ى َا ْ م َ ك َ و ًا� ِ م ْ د َت َاى َان ْ ر � م َ د َف ط "Biz bir memleketi helâk etmek istediğimiz vakit onun ni'met ve refahdan şımarmış elebaşılarına (ileri gelenlerine, Allâh'a, peygambere ve Kur'ân'a itâati) emr ederiz de onlar orada (bu emrimize rağmen) itâatden çıkarlar (Emirlerimizi dinlemiyerek isyanlarını, fısklarını artırırlar da kendi hevâ ve heveslerine uyarlar) Artık o (memlekete) karşı azâb hakk olmuşdur İşte biz onu kökünden mahv -ü helâk etmişizd ir" "Nûh ( devrin) den sonra nice asırlar (halkını) helâk etdik (helâk ettiğimiz gibi) " 76 ِ س ُ ف ْ ػن َ� ْا َ و ِ ؿ َاو ْ م َ� ْا َ ن ِ م ٍ ض ْ ق َػن َ و ِ ع ُ و ْ �ا َ و ِ ؼ ْ و َْ �ا َ ن ِ م ٍ ء ْ ي َ ش ِ ب ْ م ُ ك � ن َ و ُل ْ ػب َن َل َ و ِ ت َار َ م �ثلا َ و ط َ ني ِ ر ِ با � صلا ِ ر � ش َب َ و � “And olsun, sizi biraz korku, (biraz) açlık, (biraz da) mal, can ve mahsullerden yana eksiltme ile imtihân edeceğiz Sabr edenlere (lûtf-ü keremimi) müjdele” 77 ْ ر َػي ْ م ُ ه � ل َ ع َل ِ َ � ْ ك َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ف ُ ود َ� ْ د َ� ْا ِ ب َاذ َ ع ْلا َ ن ِ م ْ م ُ ه � ػن َ قي ِ ذ ُن َل َ و َ ف ُ وع ِ ج "Biz, o en büyük azâbdan (âhiret azâbından) önce de onlara mutlakâ yakın azâbdan (katl, esâret, kuraklık, kıtlık, salgın hastalıklar gibi dünyevî azâblardan) tatdıracağız Tâki 75 -Ra'd, 11 76 -İsrâ', 16 -17 77 -Bakara, 155 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 51 ric'at etsinler (Küfür, şirk ve nifakdan îmâna dönüp tevbe etsinler diye) " 78  Cenâb -ı Hakk, aşağıdaki âyet -i kerîme‟si ile de, Allâhü a’lem, küfür, şirk, zulüm ve ahlâksızlık içerisinde yaşayan bir toplumun içinde bulunan ilmi ile âmil dîn adamları va'z-ü nasîhatlerine devam etdiği müddetce onlara hemen azâb edilmeyeceğini; fakat bu nasîhatlere aldırış etmeden bu hallerine israrla devam etmeleri hâlinde de müstehık oldukları azâba dûçar olacakları husûsunu, açıkca ifâde buyurmaktadır Böyle bi r lûtf -i ilâhî, gelip geçmiş âlimlerimizin ekseriyetine göre, "Cenâb -ı Hakk'ın rahmetinin genişliğinden ve kendi haklarındaki lûtuf ve müsâmahasındandır Bunun için haklar tezâhüm ettiği ( toplanıp bir araya geldiği ) vakit, fukahâ', evvelâ kul hakkını nazar -ı i'tibâra alır" denilmiş; bu esâsa binâen de "Mülk, küfr ile yaşayabilir, fakat zulm ile, ahlâksızlık ile aslâ yaşayamaz" buyurulmuşdur 79 َ فو ُ ح ِ ل ْ ص ُ م ا َ ه ُل ْ ى َا َ و ٍ م ْ ل ُظ ِ ب ى َ ر ُ ق ْلا َ ك ِ ل ْ ه ُ ػي ِ ل َ ك �ب َ ر َ فا َ ك ا َ م َ و "Senin Rabb'in - ehâlîsi (birbirini) ıslâh edib dururken de - o memleketleri sırf şirk ve küfür yüzünden (veyâ bir kısım zulümler nedeni ile) (hemen) helâk edecek değil ya" 80  Eğer dünyâda ve âhiretde mutlu olmak istiyorsak şu âyet -i kerîme‟lerde ve benzerlerinde ifâde buyurulan uyarıları da, hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamamız lâzımdır: 78 -Secde, 21 79 -Kur'ân -ı Hakîm ve Meâl -i Kerîm, C 1 ss 343 Hasan Basri Çantay 80 -Hûd, 117 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 52 َ و ّللا � ف َ أ َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش َ و ّللا � ف َ أ ْاو ُ م َل ْ عا ٌ مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َ غ “İyi bilin ki Allâh, muhakkak cezâsı pek çetindir (Bununla berâber) Allâh hakîkaten Ğafûr ve Rahîm’dir” 81 ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش َ و ّللا � ف َ أ او ُ م َل ْ عا َ و َو ّللا او ُ ق � ػتا َ و “Allâh’dan korkun ve bilin ki Allâh, cezâsı cidden çetin olandır” 82 َ و � للا او ُ ق � ػتا َ و ط ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش َ و � للا � ف ِ إ “Allâh’dan korkun Çünkü Allâh (ın) azâbı çetindir” 83 َ و ّللا او ُ ق � ػتا َ و ط ٌ مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َ غ َ و ّللا � ف ِ إ “Allâh’dan korkun Şübhesiz ki Allâh, Ğafûr ve Rahîm’dir” 84 َ و � للا او ُ ق � ػتا َ و ط ٌ با � و َ ػت َ و � للا � ف ِ إ ٌ مي ِ ح � ر “Allâh’dan korkun Çünkü Allâh Tevvâb’dır (tevbeleri kabul edendir) ve Rahîm’dir (çok esirgeyicidir) ” 85 ِ ا َ و ّللا � ف َ أ َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ دي ِ د َ ش َ و ّللا � ف َ أ او ُ م َل ْ ع ٌ مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َ غ “Bilin ki Allâh, muhakkak cezâsı pek çetindir (Bununla berâber) Allâh hakikaten çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir de” 86  Bir tarafdan tehdîd ve korku , bir tarafdan rahmet ve ümit ifâde eden bu âyet -i kerîme‟lerin ışığında, aşağıdaki 81 -Mâide, 98 82 -Bakara, 196 Mâide, 2 83 -Haşr, 7 84 -Enfâl, 69 85 -Hucurât, 12 86 -Mâide 98 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 53 âyet -i kerîme‟lerde ve hadîs -i şerîf‟de ifâde buyurulan özellikleri kendimizde bulundurmaya çalışalım ki dünyâda ve âhiretde mutlu bir yaşam elde edib hüsrana düşenlerden olmayalım َ ؽ َاثي ِ م ْلا َ فو ُ ض ُ ق ْ ػن َػي � َ و ِ �ا ِ د ْ ح َ ع ِ ب َ ف ُ وف ُ وي َ ني ِ ذ � ل َا � "Onlar Allâh'ın ahdini (ruhlar âlemindeki ahd-i mîsak‟larını) yerine getirirler, verdikleri sözü (mîsâkı) bozmazlar" 87 َ ر ْ ف ُ ك ْلا ُ م ُ ك ْ ي َل ِ إ َ ه � ر َ ك َ و ْ م ُ ك ِ ب ُ ول ُق ِ � ُو َن َػي َ ز َ و َ ف َا� ِ � ْا ُ م ُ ك ْ ي َل ِ إ َ ب �ب َ ح َ �ا � ن ِ ك َل َ و َ ف َاي ْ ص ِ ع ْلا َ و َ ؽو ُ س ُ ف ْلا َ و ط َ ف ُ ود ِ شا � رلا ُ م ُ ى َ ك ِ ئ َل ُ وا � " (Ezeldeki ahdinize sadâkat gösterip kesbî îmâna yöneldiğiniz için) Allâh size îmânı sevdirdi Onu kalblerinizde süsledi Küfrü, fâsıklığı, isyânı size çirkin gösterdi İşte rüşdünü bulanlar (îmânında sâbit olup kurtuluşa erenler), bunların ta kendileridir" 88 َ ِ � َاث َ م ًا ِ � َاش َت ُ م ًاب َات ِ ك ِ ثي ِ د َْ �ا َ ن َ س ْ ح َا َ ؿ � ز َػن ُ � َا ؽ � ر ِ ع َ ش ْ ق َ ػت ُ د ُ ول ُ ج ُو ْ ن ِ م ْ م ُ ه �ػب َ ر َ ف ْ و َ ش َْ � َ ني ِ ذ � لا ج ِ �ا ِ ر ْ ك ِ ذ َ � ِ إ ْ م ُ ه ُػب ُ ول ُق َ و ْ م ُ ى ُ د ُ ول ُ ج ُ � ِ ل َت �ُ � ط َ ك ِ ل َ ذ ُءا َ ش َي ْ ن َ م ِ و ِ ب ى ِ د ْ ه َػي ِ �ا َ ىد ُ ى ط ٍ د َاى ْ ن ِ م ُو َل َام َف ُ �ا ِ ل ِ ل ْ ض ُي ْ ن َ م َ و "Allâh, sözlerin en güzelini, birbirini dest ekleyen lâfızlar ve ma'nâlar olarak (âyet âyet, sûre sûre) bir kitâb hâlinde indirdi Onu işitince Allâh'dan korkanların tüyleri ürperir Anlayınca da tüyleri yatışır ve kalbleri Allâh'ın zikrine ısınır Bu bir hidâyet yoludur ki Allâh dilediğini 87 -Ra'd, 20 88 -Hucurât, 7 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 54 ona ulaştırır (hidâyet verir) Allâh'ın şaşırtdığı kimseye hiç bir kimse yol gösteremez" 89 َايآ ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ْ ت َي ِ ل ُت َاذ ِ إ َ و ْ م ُ ه ُػب ُ ول ُق ْ ت َل ِ ج َ و ُ �ا َ ر ِ ك ُذ َاذ ِ إ َ ني ِ ذ � لا َ ف ُ ون ِ م ْ ؤ ُ م ْلا َا � � ِ إ َ ف ُ ول � ك َ و َ ػت َػي ْ م ِ ه �ػب َ ر َ ىل َ ع َ و ًان َا� ِ إ ْ م ُ ه ْ ػت َ د َاز ُو ُت ج "Mü'minler ancak onlardır ki Allâh anıldığı zaman yürekleri titrer, karşılarında âyetleri okununca da (bu, onların) , îmânlarını artırır Onlar ancak Rabb'ine dayanıp güvenirler" 90 ْ ت َل ِ ج َ و ُو � للا َ ر ِ ك ُذ ا َ ذ ِ إ َ ني ِ ذ � لا َ ني ِ ر ِ با � صلا َ و ْ م ُ ه ُػبو ُل ُ ػق ْ م ُ ه َػبا َ ص َ أ ا َ م ى َل َ ع ا� ِ � َ و ِ ة َ � � صلا ي ِ مي ِ ق ُ م ْلا َ و َ فو ُ ق ِ فن ُي ْ م ُ ىا َن ْ ػق َ ز َ ر “Onlar (mü‟minler) öyle kimseler ki, Allâh anıldığı zaman kalbleri titrer; başlarına gelene sabr ederler; namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şey’lerd en (Allâh için hayra) sarf ederler” 91 ِ فا َت � ن َ ج ِ و �ب َ ر َ ا َ ق َ م َ ؼا َ خ ْ ن َ م ِ ل َ و “Rabb’inin huzurunda durmakdan korkan kimseler için iki cennet vardır” 92 ِ نو ُ د ن ِ م َ و ػ ِ فا َت � ن َ ج ا َ م ِ ه “(Rabb‟inin makâmında durmakdan korkanlar için O) iki (cennet) den başka iki cennet daha vardır” 93 َ و َْ �ا ِ ن َ ع َ س ْ ف � ػنلا ى َ ه َػن َ و ِ و �ب َ ر َ ا َ ق َ م َ ؼا َ خ ْ ن َ م ا � م َ أ َ و ى � َ ي ِ ى َة � ن َْ �ا � ف ِ إ َف ىَ و ْ أ َ م ْلا ط 89 -Zümer, 23, 90 -Enfâl, 2 91 -Hacc, 35 92 -Rahmân, 46 93 -Rahmân, 62 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 55 “Ammâ, kim Rabb’inin makamından korkdu, nefsini hevâ (ve hevesin) den alıkoyduysa” “Muhakkak ki o cennet, onun varacağı yerin ta kendisidir” 94 ْ ن َ م َ و � للا ِ ع ِ ط ُي � للا َ م َ ع ْ ػن َ أ َ ني ِ ذ � لا َ ع َ م َ ك ِ ئػ َلو ُ أ َف َ ؿو ُ س � رلا َ و َو ْ م ِ ه ْ ي َل َ ع ُو ِ م َ � �ي ِ ب � نلا َ ن ِ ءا َ د َ ه � شلا َ و َ � ِ قي �د � صلا َ و َ � ِ ِ �ا � صلا َ و ج َ ن ُ س َ ح َ و ا ً قي ِ ف َ ر َ ك ِ ئػ َلو ُ أ ط ىَ ف َ ك َ و ِ و ّللا َ ن ِ م ُ ل ْ ض َ ف ْلا َ ك ِ ل َ ذ ا ً مي ِ ل َ ع ِ و ّللا ِ ب “Kim Allâh’a ve Peygamber’e itâat ederse işte onlar, Allâh’ın, kendilerine ni’metler verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehîdlerle, iyi adamlarla berâberdirler Onlar ne iyi arkadaşdır” “Bu, Allâh’dan bir lûtf -ü inâyetdir (Her şey‟i) hakkıyle bilici olarak Allâh yeter” 95 ِ �ا َ ؿو ُ س َ را َي َاه ْ ن ِ م ُة َاج � نلا َام َف : َ لي ِ ق ِ م ِ ل ْظ ُ م ْلا ِ ل ْ ي � للا ِ ع ْط ِ ق َ ك ٌَ � ِ ف ُ ف ُ وك َت َ س ُو � ن ِ إ َ � َا َ ع َ ػت ِ �ا ُ ب َات ِ ك : َ ؿ َاق ُ م ْ ك ُ ح َ و ْ م ُ ك َ د ْ ع َػب ْ ن َ م ُ ر َ ػب َ خ َ و ْ م ُ ك َل ْ ػب َ ػق ْ ن َ م ُ أ َب َػن ِ وي ِ ف َ � َاع َت ُ �ا ُو َ م َ ص َق ًا � � ََ � ُو َ ك َ ر َ ػت ْ ن َ م ِ ؿ ْ ذ َْ � ا ِ ب َ س ْ ي َل ٌ ل ْ ص َف َ و ُ ى َ و ْ م ُ ك َن ْ ػي َػب ا َ م ِ �ا ُ ل ْ ب َ ح َ و ُ ى َ و َ � َاع َت ُ �ا ُو � ل َ ض َا ِ ه ِ ْ � َ غ ِ � َ ىد ُْ �ا َ ىغ َت ْ ػبا ِ ن َ م َ و ْ لا ي ِ ذ � لا َ و ُ ى َ و ُ مي ِ ق َت ْ س ُ م ْلا ُ طا َ ر � صلا َ و ُ مي ِ ك َْ �ا ُ ر ْ ك � ذلا َ و ُ � ِ ب ُ م ْلا ُه ُ ر ُ ون َ و ُ � ِ ت َ م � َ و ُء َام َل ُع ْلا ُو ْ ن ِ م ُ ع �ب َ ش ُي � َ و ُءا َ ر َ� ْا ُو َ ع َ م ُ ب � ع َ ش َت َ ػت � َ و ُءا َ و ْ ى َ� ْا ِ و ِ ب ُ غي ِ ز ُت � 94 -Nâziât, 40 -41 95 -Nisâ‟, 69 -70 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 56 َ ب َ س ُو َ م ْ ل ِ ع َ م ِ ل َ ع ْ ن َ م ُء َاي ِ ق ْت َ� ْا ُو � ل َ َ � ِ و ِ ب َ م َ ك َ ح ْ ن َ م َ و َ ر ِ ج ُا ِ و ِ ب َ ل ِ م َ ع ْ ن َ م َ و َ ق َ ي ِ د ُ ى ْ د َ ق َ ػف ِ و ِ ب َ م َ ص َ ع ْ ن َ م َ و َ ؿ َ د َ ع َ ت ْ س ُ م ٍ طا َ ر ِ ص َ � ِ إ ٍ مي ِ ق “Muhakkak ki ileride muzlim gece kıt’aları (zifîrî gece karanlıkları) gibi fitneler olacakdır Denildi ki -Yâ Rasûle’llâh, ondan necât (kurtuluş) ne? - Buyurdu ki Allâhü Teâlâ’nın Kitâbı (Kur’ân -ı Kerîm) dir Onda sizden evvelkilerin haberi, sizden sonrakilerin haberi, birbirinizin arasındaki şey’lerin hukmü vardır O bir hezl (boş söz) değil, (hakk ile bâtılı birbirinden ayıran) bir fasıldır O’nu tecebbüren (kibirlenip büyüklenerek) terk edenin Allâh belini kırar Doğru yolu O’nun gayrisinde arayanı, Allâh dalâlete düşürür O, Allâh’ın habl -i metîni (sapa sağlam bir ipi), nûr -i mübîn’i (ap -açık bir nûru) dir Zikr -i hakîm’dir Sırât -ı müstekîm’dir Keyiflerin sapıtmamasına, re’ylerin dağılmamasına yegâne sebeb O’dur Ulemâ’, O’na doymaz Etkıyâ’ (Allâh korkusu ile günah işlemekden çekinenler) O’ndan usanmaz O’nun ilmini bilen ileri gider O’nunla amel eden me’cûr olur (sevab kazanır) O’nunla hukm eden adâlet eder O’na sımsıkı sarılan doğru yola hidâyeti bulur” 96 ُ ى او ُن َ مآ َ ني ِ ذ � ل ِ ل َ و ُ ى ْ ل ُق ٌ ءا َ ف ِ ش َ و ى ً د ط “De ki: O (Kur‟ân), îmân edenler için bir hidâyet ve şifâ’dır” 97    96 -Ahmed İbn -i Hanbel, Müsned, C 1 ss 9l Hak Dîni Kur‟ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 30 Elmalılı M Hamdi Yazır Dârimî, Sünen, Fedâilü‟l -Kur‟ân 97 -Fussilet, 44 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 57 Yüce İslâm Dîni’ni tahrîfe yönelik son yılların bid’at, fitne, fesâd ve şirk şekilleri nden Yeminli, Yenilikci, Telfikci, Paralelci, Fetöcü, Yorumcu, Meâlci, Cemâatci, Müftî mâcin , Masoncu, Radikal İslâmiyet, Ilımlı İslâmiyet, Demokratik İslâmiyet ile PKK, IŞİD, DAİŞ, PYD, YPG gib nifak ve fesâd kuruluşlar ı ve Dinler Arası D iyalog 1-Yeminliler: İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü‟nün ilk mezunları, kendi aralarında nasıl bir çalış ma yapa rak İslâm‟a ve Müslüman‟lara faydalı olabileceklerini karar altına alıp yeminleşmişler ki bunlardan Prof Dr Hayreddin Karaman‟ın bu guruptan ayrıldığına dâir bir konuşmasını, bir televizyon konuşmasında dinlemiştim Daha önce de, değerli öğrencim merhum Ali Nar, bunların çalışmalarının Ehl -i sünnet ve‟l - cemâat esâslarına aykırı olduğunu ileri sürerek bunlardan ayrıldığını söylemiş ve ömrü boyunca bunlarla mücâdele et mişdir 98 Ben de, h er türlü sisteme ve soyutlamaya şiddetle karşı o lan; somut ve belirli sorunları derece derece ve yasalara uygun bir biçimde çözmekten yana gibi görünen İngiliz siyaset adamı muhafazakar Edmond‟un fikirlerini benimseyen yenilikçi , telfikci, reformcu din adamlarının, bu memleketde yapmak istedikleri dînî tahrîbâtı düşündükçe, böyle yenilikçi bir yaklaşımı kabullenemiyorum 98 -Bak: Doğru Yorum Aylık, Dînî, İlmî, Edebî Gazete 1-10 Sayılarına Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 58 İngiliz siyaset adamı ve mason locası mensublarından muhâfazakâr Edmond‟un fikirlerini benimseyen yenilikçi lerin, telfikcilerin, dinde reformcuların dinde yapmak istedikleri bu tahrîbâtı dile getiren İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü Öğretim üyelerinden merhûm ve mağfur Ahmed Davudoğlu da , “Dîni Tâmir Davâsında DİN TAHRİPÇİLERi” isimli kitabının önsözünde şöyle diyor ki, bu gün üzerinde ibretle durulması en önemli bir konudur “Reformcuların serâpâ hatâlı bir yol tuttuklarını İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğretim üyesi bulunduğum yıllar boyunca talebelerime anlatmağa çalıştım Maatteessüf öyle görülüyor ki muvaffak olamamışım Çünkü bugün talebelerimden ba’zılarının hâlâ bu müflis nazariye peşinde olduklarını üzülerek işitiyor ve görüyorum”  2-Yenilikciler : İslam dünyasının zayıf düşmesinin sebebini, Batı‟nın ilim, teknoloji ve ekonomide ilerlemesi karşısında geri kalmasının sebebi olarak yenilenmemeyi, dini doğru anlayamamayı sebeb gösteren sözde din adamlarıdır Bunlara göre dinin, modern dünyanın gereklerine göre yeniden yorumlanması lazımdır Böyle bir yorumlama, ondört asırdan beri gelip geçen çok değerli merhum ve mağfur ilim adamlarını ta‟n ederek Allâhü Teâlâ‟ya ve O‟nun Rasûlüne cehil isnad etmek demekdir ki dünyevî ve uhrevî sorumluluğu çok büyükdür Bunun için, “ ِ فا َ م ْ ز َ� ْا ِ � � َغ َ ػت ِ ب ِ َاك ْ ح َ� ْا ُ ر � ػي َغ َ ػت ُ ر َ ك ْ ن ُػي َ� :Zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunama z” , Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 59 Mecelle kuralına göre zamanın değişmesiyle ictihadi hükümler ve yorumlar değişir ve yenilenmeye ihtiyaç duyar Her şey’ değişiyor, ondört asır önceki katı hükümlerle amel edemeyiz gibi câhilce davranışlarımızla, noksan bilgilerimizle, hattâ Cenâb -ı Hakk‟a cehil isnad edip küfre vardığımızın farkında bile olmayarak kandimizi müctehid zannedip yanlış fetvâlar vermekden de şiddetle kaçınmalıyız Çünkü, İslâm Dîni‟nde Kitâb, Sünnet, İcmâu‟l -ümmet ve Kıyâsü‟l -fukâhâ‟ya dayanmayan hiçbir fetvâ, hiçbir kara r geçerli değildir ِ فا َ م ْ ز َ� ْا ِ � � َغ َ ػت ِ ب ِ َاك ْ ح َ� ْا ُ ر � ػي َغ َ ػت ُ ر َ ك ْ ن ُػي َ� “Zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” 99 Küllî kâıde sinin aslı ,”Eşbah” da, ُ ر َ ك ْ ن ُػي َ� ُ ر � ػي َغ َ ػت ِ َاك ْ ح َ� ْا ِ � � َغ َ ػت ِ ب ِ فا َ م ْ ز َ� ْا ِ ط ْ ر َ ش ِ ب � ص � نلا َ ف ِ لا َُ � َ� ْ ف َا َة �ي � ل ُ كل ْا َ د ِ عا َ و َ ق ْلا َ و “Nass’a ve kavâıd -i külliyye’ye muhâlif olmamak şartı ile, zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” şeklindedir ki işin doğrusu da bu esâsa uyarak amel etmekdir Ayrıca, herne kadar Mecelle‟nin doksandokuz maddesi ve benzerleri, âyet -i kerîme ve Hadîs -i şerîf‟ler ışığında Küllî Kâıde‟ler olarak tesbit edilmişlerse de bu Küllî kâıdeler, tek başına kullanılmazlar; bunun için diğer Küllî bir kâıdenin tamamlaması ile verilecek hüküm câiz olur Çünkü bu Küllî Kâıdeler , yukarıda anlatılan dört delîlden birisine müncer 99 -Mecelle, madde 39 "Mecâmî"den Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 60 olması ( dayanması ) ve onları te‟yîd etmesi bakımından müstakil bir delîl sayılmazlar Meselâ, َ ا ي ِ ب ُت ِ تا َ رو ُ ر � ضل ُ ح ِ تا َ ر ُ وظ ْ ح َ م ْلا “Zarûretler, memnû’ olan şey’leri mübah kılar” 100 Küllî kâıdesini, ا َ ى ِ ر ْ د َ ق ِ ب ُ ر � د َ ق َ ػت ُػي ِ ة َ رو ُ ر � ضل ِ ل َ حي ِ ب ُاا َ م ) ردقي ةرورضلل حيبأ ام اىردقب ( “Zarûretler, kendi miktarlarınca takdîr olunur” 101 Küllî kâıdesi ile tamamlamak sûretiyle hüküm câiz olur Aksi takdirde telâfîsi mümkün olmayan pişmanlıklar ile karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olur Bunun için h er hangi bir zarûret hâli için mübah kılınan ( câiz görülen) bir şey', o zarûretin gerektirdiği miktar ile takdîr olunur Onun ötesine geçilmez Bir hastaya verilen her hangi bir ilaç gibi O zarûret hâli ortadan kalkınca, huküm, yine aslı üzere kalır (aslıne avded eder ) Bu esâslara binâen İslâm Dîni‟nde Fıkhî ilimleri doğru bir şekilde öğrenip öğretmek, erkek ve kadın herkese farz-ı ayın olduğundan, âyet -i kerîme'de şöyle buyurulmuşdur: ْ ن َ ػي ِ ل َ فو ُن ِ م ْ ؤ ُ م ْلا َ فا َ ك ا َ م َ و او ُ ر ِ ف ً ة � فآ َ ك ط َ � ْ و َل َ ػف ن ِ م َ ر َ ف َ ػن ِ م ٍ ة َق ْ ر ِ ف � ل ُ ك ٌة َ ف ِ ئآ َط ْ م ُ ه ْ ػن ِ ل َ ي او ُ ه � ق َ ف َ ػت ِ ني �دلا ِ � ْ ن ُ ػي ِ ل َ و او ُع َ ج َ ر ا َ ذ ِ إ ْ م ُ ه َ م ْ و َ ػق او ُ ر ِ ذ َ فو ُ ر َ ذ َْ � ْ م ُ ه � ل َ ع َل ْ م ِ ه ْ ي َل ِ إ “Mü’minlerin hepsinin (topyekûn) savaşa çıkmaları doğru değildir; (onların her kesiminden yalnız birer zümre savaşa gitmeli); bir kısmı da -din ve şeriat ilimlerini iyice öğrenmeleri ve kavimleri (savaşdan) dönüp kendilerine geldikleri zaman onları Allâh azâbıyle korkutmaları için - 100 -Mecelle, madde 21 "Eşbah" dan 101 -Mecelle, madde 22 "Eşbah" dan Hukuk- i İslâmiyye ve Istılâhât -i Fıkhiyye Kâmûsu, C 1 ss 262 Ömer N Bilmen Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 61 (gitmeyip geride kalmalıdırlar) Olur ki (bu suretle mü‟minler aykırı hareketlerden) kaçınırlar” 102 Bu âyet -i kerîme‟de önemle ifâd e buyurulan konu, fıkhî ve dînî esâslar bilinmeden; diğer bir deyimle îmân, ibâdet ahlâk ve muâmelât konuları iyice bilinmeden ; İslâmî esâsların bilinemiyeceği ve bu esâslara dayanmayan herhangi bir yorum ve yenilenme hareketlerinin geçerli olmayacağı, gerçeğidir  3-Telfikciler: Hoca olduğunu zanneden ba‟zı kimselerin, helâl ve haram, emir ve yasak, ibâdet ve tâat konularında, belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, birkaç mezhebin hükümlerini karıştırarak kolayına veyâ işine geleni seçerek uyguladığı hükme, “ Mezheplerin Telfiki” denir ki böyle bir uygulama batıldır Bu şekilde bir uygulama ile yapılan ibadetler de sahih değildir, batıldır Allâme İbn -i Abidin bu konu ile ilgili olarak "Ed-durrü'l Muhtar" adlı eserinde "Müleffak hüküm: Karma hüküm, bi'l- İcma bâtıldır” demişdir ki şu âyet -i kerîme ve benzerleri bunun en açık bir delilidir: ٍ ؼ ْ ر َ ح َ ىل َ ع َ�ا ُ د ُب ْ ع َػي ْ ن َ م ِ س � انلا َ ن ِ م َ و ج ٌ ر ْ ػي َ خ ُو َب َاص َا ْ ف ْإ َف ِ ف ِ و ِ ب � ف َا َ م ْطا ج ٌة َن ْ ػت ِ ف ُو ْ ت َػب َاص َا ْ ف ِ إ َ و ِ ف ِ و ِ ه ْ ج َ و َ ىل َ ع َ ب َل َ ق ْ ػنا فق َ ة َ ر ِ خ ْ �ا َ و َاي ْن � دلا َ ر ِ س َ خ ط َ ك ِ ل َ ذ ُ � ِ ب ُ م ْلا ُ ف َار ْ س ُْ �ا َ و ُ ى “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (cân-ü gönülden değil de işine gelen tarafından, bir kenarından, bir ucundan tutarak veyâ dil ucu ile müslümân olarak) Allâh’a ibâdet eder Eğer kendilerine bir hayır dokunursa ona yapışır, 102 -Tevbe, 122 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 62 yatışır, (fit olur) Eğer bir fitne (bir şerr, bir zarar) isâbet ederse yüz üstü dönüverir (de irtidâd bile eder) (İşte bu şekilde Allâh‟a kulluk eden bir kimse), dünyâ’da da, âhiret’de de hüsrâna uğramışdır Bu ise, ap-açık bir ziyandır, (ap-açık bir hüsrândır)” 103 ًافي ِ ن َ ح ِ ني �دل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َا َف ط َ ع َ س � انلا َ ر َط َف ِ � � لا ِ �ا َ ت َ ر ْط ِ ف َاه ْ ي َل ط َ � ِ ق ْ ل َ ِ � َ لي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ط ُ م �ي َ ق ْلا ُ ني �دلا َ ك ِ ل َ ذ ؽ ِ سا � نلا َ ر َ ػث ْ ك َ أ � ن ِ ك َل َ و َ فو ُ م َل ْ ع َ ػي َ � "O halde (Habîbim) yüzünü bir muvahhid olarak dîne, Allâh'ın o fıtratına (yaratışına) çevir ki O, insanları bu fıtrat üzerine (bu ahd ve zimmet inancı ile) yaratmışdır Allâh’ın yaratışına (hiçbir şey‟) bedel olmaz Bu dimdik ayakda duran bir dindir Fakat insanların çoğu bilmezler" 104  Târih boyunca Ehl-i sünnet ve‟l -cemâat esâslarına uygun b ir ilim yatağı ve Makarr- ı ulemâ olan Kayseri hakkında, şimdiki Havuzlu Han‟ın ikinci katının bir köşesindeki dernek binâsında , 1961 yılında , İslâm Dîni‟ne aykırı fikirleri ile bir konuşma yapan o zamanın Halkevleri Genel Başkanı Behcet Ke mal Çağlar ’ın “Arkadaşlar, biz bu fikirlerimiz i Türkiye’nin her tarafında gerçekleştirdik ama bir Kayseri’de gerçekleştiremedik Bunun da sebebini araştırınca 25 -30 kişilik bir hoca gurububunun buna mânî olduğunu gördük Bunun için önce bu hocaların etkilerini, birlik ve berâberliklerini yıkmamız gerekiyor” dediğini bi‟z-zat dinlemişdim Bundan bir ay kadar sonra o zamanın Hunat Câmii İmam -Hatibi ve Taşçıoğlu Kur‟ân Kursu Müdürü ve 103 -Hacc, 11 104 -Rûm, 30 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 63 Kur‟ân -ı Kerîm öğreticisi olan muhterem merhum ve mağfur hoca m Hâfız Mü‟min Akan‟a yapılan iftiralarla kayseri halkı guruplara ayrılmış, Behcet kemâl çağlar‟ın ve hem fikir olan ortaklarının istediği tefrika ortamı sağlanmış , bir ilim yatağı ve Makarr- ı Ulemâ olan Kayser‟inin dînî hayatında bir takım sarsılmalar belirmeye başlamışdı Çünkü Kayseri halkının en çok sevdiği ve büyük bir saygı duyduğu hedef , iyi seçilmiş; 25- 30 kişilik hoca gurubu, eşi görülmemiş bir tuzağa düşürülmüş ; provakator veyâ tahrikçiler veyâ kışkırtmacılar görevlerini iyi yapmışlardı En sonunda o zamanın Devlet Bakanı merhum Mehmet Özgüneş‟in gayretleri ile muhterem hocam görevlerine iâde edilmiş ise de yapılan tahribat geri dönmemişdir Bu hâdiseden bir sene sonra Kaysari Lâle Câmi i (Lala Paşa Camii ) müezzini Ali hakında da bir takım iftiralar yapılmak istenmişse de o sırada müftülük komisyonunda görevli olduğum için aldığım tedbirler ile provakatörler görevlerini yapamamış , fitne ve fesâd erbabının menfur emelleri kursaklarında kalmış, en son seçimle gelip müftülük makâmında oturan merhum Halil Haliloğlu “El-Hamdü li’llâh , bu fitneyi de atlattık” deyip bana teşekkür etmişdi Daha sonra, Kayseri halkının yediden -yetmişe varını yoğunu vererek bir İslâm üniversitesi hayâliyle yaptırmaya çalıştığı Yüksek İslâm Emstitüsü , dînî gelişmelerin önüne sedd çekmek isteyen bir takım fitne ve fesâd erbabının olumsuz çalışmaları ve bir kısım dernek üyelerinin ve yandaşlarının gafletleri neticesinde , huzursuzluğa müsâid ba‟zı öğretim üyeleri ile felçli olarak açılmış olduğundan Kayseri halkı, bir ilim yatağı ve Makarr- ı Ulemâ olan Kayseri‟de, Ehl -i Sünnet ve‟l -cemâat esâslarına uygun bir hizmeti, böyle bir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 64 müessese mensublarından görmedi ve göremedi Hâlen de öyledir Böyle bir tefrika ve ihtilâf yetmiyormuş gibi o zamanın İl müftüsü Abdullâh Saraçoğlu âlet edilerek Hacıkılıç Câmiinde , eski Diyânet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki‟nin İslâm Dîni kitabındaki esâslara göre hanımlara sohbet yapan eşim Sabahat Karakılıç “Toplumun huzûrunu bozuyor” gerekçesi ile vâlilik şikâyetiyle mahkemeye verilmiş, Hacıkılıç câmii‟ ndeki sohbete devam etmek isteyen hanımlar korkutularak evlerine kapanmaları ve hanımlarla ilgili dînî konuları bi‟l -hâssa akâid konularını öğrenmemeleri sağlanmışdı ki asıl maksat, Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat esâslarına göre amel eden ve kendi düşünce ve emellerine hizmet etmeyen din adamlarının etkisini yok etmek ve toplum içindeki saygınlıklarını düşürmekdi Muhterem hâkimin “Böyle bir va’z ve sohbet, bi’l -akis toplumun birlik ve berâberliğine hizmettir Berâatine karar veriyorum” hükmü ile, bu akıl ve îmân fukaralarının elleri boşa çıkarılmıştır Bundan kısa bir müdded sonra Ehl-i sünnet ve‟l -cemâat esâslarına göre görev yapan İl müftüsü Abdullâh Saraçoğlu hakkında da bir takım gereksiz konuşmalar yapılarak onun da halk üzerindeki etkisi azaltılmaya çalışılmış; Kayseri ulemasının, Kayseri şehrini ve Müslüman halkını her zaman canlı tutmak için âded hâline getirmiş olduğu Sahur va‟zları 1979 dan sonra kaldırılmış, 105 merkezî va‟z, merkezî hutbe, 105 -1979 yıllarının hengâmekli yıllarında Kayseri Câmi -i Kebir‟inde sahur va‟zı veren en son kişi ben olmuşdum ki her sabah Talas‟dan Kayseri‟ye g iderek bu görevi şevkle yapardım Değerli talebem ve arkadaşım Câmi İmam -Hatibi merhum Ahmed Bacanak da güzel sesi ve kıraati ile Kur‟ân -ı Kerîm okur, cemâat de huşû‟ ve hudû ile dinlerdi Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 65 merkezî ezan sistemine geçilmiş, “H oparlörden konuşulan sözleri dinlemek istemiyorum, bana konuşmuyor ya , kendi kendine konuşuyor ” diye mâzeret beyân eden cemâat câmilerimizden soğutulmuş, İslâm ve Müslüman düşmanlarının mel‟un arzuları yerine gelmeye başlamışdı Böyle bir ortamdan sonra, çok sevdiğim ve müftülüğüne onay verdiğim, fakat sonraları -sözlü ve yazılı bir çok uyarılarıma rağmen - telfikçilerin fikirlerini benimseyen ve Ehl- i sünnet ve‟l -cemâat esâsların ın daha da bozulmasına zemin hazırlayan o zamanın İl müftüsü ve yardımcısı ile Kayseri İl Müftülüğü‟nde görev yapan birkaç talebemin ve “ Bütün peygamberler evlenerek şehvetini giderirler; ama Muhterem Fetullah Gülen Hoca Efendi Hazretleri ise peygamberlerden de üstün olduğu için ibadet ederek şehvetini giderirdi"106 ifadelerini kullan makdan hayâ etmeyen fetöcü Aytekin Yılmaz ‟ın ve beş müftü yardımcısının yanında, bir kısım hayırsever kardeşlerimizin katkıları ile yaptırmış olduğum Talas Kiçiköy Mahallesi Altıntepe Câmii imam-hatibi Cuma İğde ile müezzin Mehmet Karataş‟ın durumlarını anlatmak istediğim zaman107 müftü yardımcısı 106 Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşle nen ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca Yılmaz'ın yargılandığı 2 Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen yazı, Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi'nin sanık hakkı nda elde ettiği yeni delillerden 107 -1912 yılında, M Fethullah Gülen‟in , “Kırık Testi 5 İkindi Yağmurları” isimli kitâbını okuduktan sonra, Fethullah Gülen hakkında “Âlimler de yanılır mı?” kitabımı yazıp Altıntepe kitaplığında projeksiyon il e anlattığım zaman, “Talebe okutuyorum” gerekçesi ile hesabsız ve kayıtsız para harcayabilen Cuma İğde‟nin ve Adapazarı‟ndaki Gülen yurtlarında kalmış olan Mehmed K arataş‟ın bana karşı olan davranışları değişmiş, “Namazda âyet-i kerîme’yi yanlış okudun, vazifene devam etmiyorsun, istediğin zaman geliyorsun istediğin zaman g elmiyorsun” şeklindeki uyarılarımı bahane ederek savcılığa şikayet edip bir kumpas halinde hiç de hakk etmediğmiz en ağır cezaların verilmesine çalışmışlardır ki bununla ilgili yazışmalar ve mahkeme kararı dosyamda mavcuddur Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 66 Âtıf ‟a, “Şu adamı dışarı atın” diyerek bana hakâret eden sâbık İl müftüsü Ali Maraşlıgil gibi görevli lerin, telfikci fetvâları ile, güzel Kayseri‟miz, Ehl-i sünnet ve’l -cemâat esâslarına uygun bir ilim yatağı ve Makarr-ı Ulemâ olma vasfını kaybetmişdir Bunun için böyle bir uygulamanın, kısa bir zaman içerisinde ne kadar büyük tahrîfatlar yaptığı açıkça görülmekte ve dînî bilgilerini doğru dürüst öğrenemiyen halkımızın ve gençliğimizin, dînî konularda ne kadar yanlış yollara gittiklerini büyük bir üzüntü ile görmekteyiz Halbuki nûr‟dan (İslâm’dan ) nasîbi olmayan insanların gece gündüz işi , Kur‟ân‟ın ve İslâm‟ın aleyhinde çalışmak, bir takım gürültüler çıkarıp fitneler koparmak, ortalığı bir birine katıp velveleye vermek, -baş örtüsü konusunda olduğu gibi - müslümanlar arasında ihtilâf ve tefrîka çıkarıp halkın birlik ve berâberliklerini yok etmeye çalışmak, bu sûretle de İslâm'ın öğretilmesine, anlatılmasına ve yaşanmasına mâni' olmakdır Bu şekildeki olumsuz çalışmalardan birisi de , merkezî va’z sistemi ile, yüzlerce konuyu ketm edip elliiki konuya hasr etmek sûretiyle bir ildeki bütün câmileri inhisar altına alıp ( göze batacak, kulağa hoş gelmeyecek, rejime ters düşecek konular konuşulmasın ta’limâtiyle ) önceden tasarlanmış konuları belirli sınırlar içerisinde anlatarak müslümanları gaflet hâlinde bırakıp oyalamakdır Kayse ri İmam Hatip Mezunları Derneği‟ nin (Kimder‟in) 11-Nisan-20 08 de tertiplemiş olduğu bir toplantıda “ Kutlu Doğum Haftası Etkinlikleri bir bid’atdir” konusunu anlatırken merkezî va'z sisteminin aleyhinde bulunduğum zaman, Prof Dr olmuş çok sevdiğim bir öğrencim in "Hocam, Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 67 va'z eden arkadaşlarımızın bir kısmının bilgisi çok fakat samîmî değil, bir kısmı da samîmî fakat bilgisi az Onun için merkezî va'z sistemine geçilmiştir" şeklinde bir müdâfaa yapması hiç de hoşuma gitmedi Demek insan Prof Dr olunca geçmişini unutarak bir şey'ler oldum zannı ile kendisini hâşa Allâhü Teâlâ yerine koyarak herkesin samîmî veyâ samîmî olmadığını bilebiliyor? Benim bildiğim bir hakîkat varsa o da her şey'in iç yüzünü de, dış yüzünü de yalnız Allâhü Teâlâ Hazretleri'nin bileceği inancı ve esâsıdır 108 108 -Mekke Fethi‟nden önce bir miktar askerle Necid taraflarına gönderilen Ebû Katâde radıye’llâhü anh ve berâberindeki askerler, “İdam” denilen mevki'e geldikleri zaman orada Âmir ibn-i Adbet‟e rast geldiler İslâm askerlerini gören Âmir ibn- i Adbet de, selâm verip Müslümân olduğunu bildirdi Faka t Müslümân‟lardan Muhallem ibn- i Cüsâme radıye’llâhü anh , eski bir mâ -cerâdan dolayı Âmir ibn -i Adbet‟i öldürdü Devesi ile mallarını da ganîmet olarak aldı Huneyn muhârebesinin netîcesi alındıkdan sonra öğle namaz ını kılan Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , orada bulunan bir ağacın gölgesine o turdu Ashâb -ı Kirâm da etrâfında toplandılar Bu sırada Fezâre kabîlesinin reisi olan Uyeyne ibn- i Hısn, ayağa kalkarak Âmir ibn-i Adbet ‟in kanını da‟vâ etdi Benî Temîm kabîlesi reisi olan Akra’ ibn-i Hâbis de, Muhallem ibn- i Cüsâme radıye’llâhü anh ‟ı müdâfaa etdi Netîcede uzun münâkaşalardan sonra ve resenin muvâfakati alınarak diyet verilmesine karar verildi Bundan sonra Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem, Muhallem ibn-i Cüsâme radıye’llâhü anh ‟ı çağırtarak O‟na “Adın nedir?” dedi O da “Muhallem ibn- i Cüsâme” cevâbını verdi Ondan bu cevâbı alan Hazreti Muhamme d sallâ’llâhü aleyhi ve sellem , “Âmir ibn- i Adbet Müslümân olmuş iken O’nu öldürdün, öyle mi?” diye sordu O da “O’nun Müslümân olması ölüm korkusundan idi” cevâbını verince , Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem de “Sen O’nun kalbini yardın mı ki samîmî Müslümân olmadığını gördün?” dedi O da “O’nun kalbi bir et parçasıdır Yarılsa ne anlaşılır” dedi Bunun üzerine Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem de “O’nun kalbini bilmezsin, sözüne de inanmazsın Ne yapm alı?” dedi Bu söz karşısında söyleyecek bir şey‟ bulamayan Muhallem ibn -i Cüsâme radıye’llâhü anh , “Yâ Rasûle’llâh, benim için istiğfâr et” ricâsında bulundu Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem de, “Seni Allâhü Teâlâ afv etsin” cevâbını verdi Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ‟den bu cevâbı alan Muhallem ibn -i Cüsâme radıye’llâhü anh , gözlerinden yaşlar akıtarak kalkıp gitdi Bir haft a sonra da kederinden vefât etdi Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 68 1965 yılında o zamanın Başbakanı Sayın Demirel'in henüz bir aylık Milli Eğitim bakanı olan Bilgehan imzâsı ile , daha önce şeytânî bir şekilde hazırlanmış olan "Kur'ân-ı Kerîm'in bundan sonra lâtin hatfleri ile okutulması" ile ilgili bir tamim geldi Ben başta olmak üzere ba'zı arkadaşlarımız ile birlikde, - karşılaşacağımız güçlükleri , kaybedeceğimiz görevleri göze alarak - bu konuya itiraz etdik ve ba'zı siyâsîler yardımı ile de bu tam îmi geri aldırdık ama , son yıllarını İslâm‟ın yüceltilmesine adayan ilim âşıkı yüksek mühendis merhum Ömer Eskici ile birlikde bir İslâm Üniversitesi hayâliyle gerçekleştirmeye çalıştığımız Kayseri Yüksek İslâm Enstitü sü‟nde ders almamız veyâ başka görevlerin verilmesi, şerîatci damgası ile , el altından yasak edilmişdi Bununla berâber yine kazanan biz olmuşduk Bu şekildeki olumsuz çalışmaları ifâde buyuran âyet -i kerîme‟lerden ba‟zıları şöyledir ki ibret alıp böyle kimselere âlet olmamasını bilenlere ne mutlu! ْ َ � ْ ن َ م َ و َ ل ِ �ا ِ ل َ ع َْ � ُ ون ُو َ ف ًار َ ل ا َ م ُ ون ْ ن ِ م ُو ٍ ر “(Küfür ve şirk yolunu tercih edip o yolda israrla devam edenler hakkında) Allâh’ın nur halk etmediği kimselerin nur’dan nasîbi yokdur” 109 َ ت � ُ وع َ م ْ س ْ لا ا َ ذ َِ � ا ُ ق ْ لا َ و ِ فآ ْ ر َ غ َ ل ِ وي ِ ف ا ْ و � ل َ ع ُ ك َ ػت ْ م ْ غ ُ وب ِ ل َ ف “Sakın şu Kur’ân’ı dinlemeyiniz Okundukca (ve hukümleri anlatılıp açıklandıkca) gürültü edip (ortalığı karıştırmaya) bakınız Belki (bastırıp) gâlib gelirsiniz (de İslâm‟ın ve hukümlerinin anlatılmasını engellersiniz) ” 110  109 -Nûr Sûresi, â yet 40 110 -Fussılet Sûresi, âyet 26 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 69 Tekniğin verdiği imkânlar ile "İlim ehli olan kişiler, müftülüklere mürâcaat ettikleri takdirde kendilerine va'z etme imkânı tanınmaktadır" gerekçesi ile merkezî va'z sistemi yürürlüğe konulunca, minberler ve kürsüler hem öksüz, hem yetim bırakılarak bir çok değerli meslektaşımız saf dışı edildi Mübârek kandil gecelerinde bile câmiler bomboş bırakıldı İslâmî olmayan bir takım nedenlerle ehliyetsiz kimselere imamlık ve müezzinlik görevi verilmesi de, -Ezanlar güzel okunmuyor gibi kılıflarla - İslâm'ı susturmak isteyenlerin eline yeni bir imkan verdi Bu sûretle de yüzlerce câmiden günde en az beş kere ifâde buyurulan Tevhîd susturuldu Şehâdet susturuldu Tekbîr susturuldu Teblîğ susturuldu Da'vet susturuldu Tesbîh susturuldu Bunun netîcesi olarak da câmilerimizde bir kaç rek'at namaz kılmak ve kıldırmakdan başka bir şey' kalmadı Evet - aletler de ezanı okuyup aynı görevi yapıyor - dersek, ezan okumanın sevâbını aletler mi alacak? Her an ilâhî bir imtihan hâlinde bulunan aletler mi, yoksa insanların kendileri mi? Cennet ve Cehennem, aletler için mi yaratılmış, yoksa insanlar için mi yaratılmış? Yüzlerce câmilerden her müezzinin okuduğu ezanları susturmak mı kolay, yoksa tek bir kişinin okuduğu ezanı susturup bütün ezanları bir anda susturmak mı kolay? Bu şekildreki çalışmalar, acebâ aşağıdaki hadîs -i şerîf‟lerde ifâde buyurulan netîceleri mi doğuracak? "İslâm'ın yapışacak kulpları elbette birer birer kopacakdır Her biri çözüldükçe halk, geriye kalanlara y apışıp tutunacaklardır Bunların en evvel kopanı hukümde adâlet, en sonu da namaz olacakdır" 111 111 -S B M Tecrîd -i Sarîh Tecemesi,C 3 ss 121 Ahmed Naim Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 70 "Zamanla İslâm'ın esâsları marangozun ağaç yonttuğu gibi yontula yontula geriye namazla oruç kalacakdır Bir müddet sonra o da terk edilip İslâm'a âit bir şey' kalmayacakdır" 112 “Karanlık gecenin (zifîrî) karanlıkları gibi fitneler zuhur etmeden amellere koşuşun (Zîrâ o fitneler zuhur edince) kişi mü’min olarak sabahlayacak, kâfir olarak akşamlayacak veyâ mü’min olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak, dînini (az) bir dünyâ metâı mukabilinde satacaktır” 113 Bu elîm âkıbeti, 1948 yılında yenilikçi ve reformist din adamları yetiştirmek maksâdı ile A Ü İlâhiyat Fakültesinin açılmasına müsâade edenler; bütün ömrünü İslâm'ı yıkmak için, hiç olmazsa bozmak için uğraşan Rûm asıllı Hristiyan Sava Paşa'lar; dînde reform için çalışan Kenan Rifâî'ler; İslâm'ın hoşa gitmeyen hukümlerini çıkarıp yeni bir Kur'ân yapmak için zamânın Millî Birlik Komitesine olanca varlıkları ile baskı yapmaya çalışıp başarı elde edemeyen Osman Nûri Çerman'lar gibi kimseler hayatda olsalardı sevinçlerinden ne yapacaklarını şaşırır, bu işi yapanları, yaptıranları ve vâsıta olanları tebriklere boğarlardı  4-Paralelciler: 15-Temmuz-2015 öncesinde Amerika‟nın himâyesinde bir ajan olara k çalışan Fethullah Gülene bağlı 112 -Namaz, şehâdeteyn'den sonra en mühim dînî bir rukündür Bu nun için nasıl imkân bulunursa o şekilde kılınması lâzım gelir Hiç bir halde sâkıt olmaz Hattâ namaz kılmaya kudret bulunmadığı zamanlarda bile baş ile, o da olmazsa göz işâreti ile kılmak lâzım gelir Bu bakımdan meşrû' bir sebeb olmadan namaz kılmamaya -Bî - namaz özrü - denilmesinin sebebi budur S B M Tecrîd -i Sarîh Tercemesi,C 3 ss 121 Ahmed Naim 113 -Müslim, Îmân, (186 nolu h ş ) Sahîh -i Müslim Terceme ve şerhi,C 1 ss 446 Ahmed Davudoğlu Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 71 okullarda, abla-abi evlerinde ve benzeri yerlerde, dî nî kuralları kullanarak devlete yakın mercilere yaklaştırılan ve beyinleri y ıkanan kişiler , her yerde ve her zamanda, kendilerine bir takım çıkarlar sağla narak en ön safa çıkarılıp görevler v eriliyor; Türkiye‟ye zarar vermeye çalışan dış güçler ve onların ajanı Feto, diledikleri işleri bu insanlara yaptırıyor ; hüküme tin yapmak istediği şeyleri ve bizim yararımıza olan yasaları engellemiye çalışıyor, d evlet içinde giz li bir devlet gibi çalışarak hükümetin karşısına çıkıyor ve yapmak istedikleri şey‟leri onlara yaptırıyorlardı Bunun için dış güçlerin ve Feto‟nun emrinde olan bu insanlara paralel ci deniliyordu M Fethullah Gülen'in dînen yanlış yolda olduğu hakkında “Âlimler de yanılır mı?” kitabımı yazıp anlatmaya başladığım için, bir kısım hayırsever kardeşlerimizin katkıları ile yaptırmış olduğum Talas Kiçiköy Mahallesi Altıntepe Câmii imam -hatibi Cuma İğde ile müezzin Mehmet Karataş ‟ın kışkırtılarak savcılığa şikâyet ettirilmesi ve bir kumpas halinde hiç de hakk etmediğmiz en ağır cezaların verilmesine çalışılması , bunun en açık bir örneğidir ki daha önce ifâde etdiğim gibi, bununla ilgili yazışmalar ve mahkeme kararı dosyamda mavcuddur Uzun yıllar öğretmenlik ve idarecilik yapmış bir kimse olarak Fetö okullarının çalışma şekillerini tasvib etmediğim için bir çok kimselere uyarılarda bulunarak bu okulların faydadan ziyade zararlı olduğunu söylüyordum ki benim bu şekildeki uyarılarıma rağmen, çok yakın bir arkadaşım, bu okullara kaydını yaptırıp devâmını sağlayan oğlunu, üç ay sonra bu okullardan aldığını öğrendiğim zaman “Niçin oğlunu bu okuldan aldın?” deyince, O da “Oğlumun bu okullarda Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 72 harcanacağını gördüğüm için aldım” cevâbını vererek benim uyarılarımın doğru olduğunu tasvib etmişdir 5-Fetöcüler: Önceleri M Fethullâh Gülen Hoca Efendi diye tanıtılan , fakat sonradan Amerika‟nın bir ajanı olarak çalıştığı anlaşılan , İslâm’ın her husûsunu en iyi bilmesine rağmen, Tevhîd’e yönelip Hanîf bir Müslüman olma yerine, Demokrasi, Demokrasî Kültürü, Özgürlük, Lâiklik ve sınırsız bir Hoşgörü gibi Tevhîd‟e ve İslâma aykırı Batı‟nın beşerî sistemlerini geliştirip hayâta geçirmedikçe mutlu bir hayâtın olamayacağı inancına sâhip olduğu ve bunu geliştirmeye çalıştığı için büyük bir yanılgı içine düşerek Tevhîd‟e ve İslâm‟a aykırı düşen fikir, yorum ve inançları ile apaçık bir bid’at, şirk ve nifâk içine düşmüş olan ve “-Demokrasi kültüründen mahrûmiyetle bu millet yaşar derlerse pek yanlış; bir millet göster o kültürden mahrum olduğu halde sağ kalmış ” gibi sözleri ile Amerikanın himâyesinde yeni bir sistem getirmeye çalışan , Fetö ‟ye ve taraftarlarına verilmiş bir isimdir Irak‟ın işkâ linde, Tevhîd Dîni İslâm’ın ve ona inanan Müslüman’ların yerine - Ortadoğu'ya Demokrasî ve Özgürlük getireceğim iddiâsı ile Deccâlvârî mel‟un emellerini gerçekleştirmeye çalışan ve bunun karşısında vatanını, ( milletini, dînini, îmânını, ırzını ve nâmûsunu ) korumaya çalışan Mülüman‟ları terörist damgası ile damgalayıp, “Teröristler, Ortadoğu'da Demokrasî'nin gelişmesini istemiyorlar”, “Özgürlüğün ilerle mesini durdurmaya çalışıyorlar” diye yaygara koparan demokrasi havârîsi sâbık ABD Başkanı Hristiyan Buch da, aynı şey‟leri söylüyordu ki bu gün içinde bulunduğumuz 2019 yılının şu günlerinde, bir kısım ABD yetkililerinin “Türkiye yeni bir İslâmî dirilişe Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 73 doğru gidiyor, buna mâni’ olmalıyız” gibi sözlerini de, görüyor, işitiyor ve şâhid oluyoruz Tevhîd sâhibi Hanîf bir Müslüman ise, İslâm Dîni‟nin Ehl- i sünnet ve‟l -cemâat esâ sları ile bağdaşmayan ve Tevhîd‟e aykırı olan her türlü eğrilikden, sapıklıkdan, çirkinlikden, yaramazlıkdan yüz çevirip Hakk‟a yönelen ve kayıtsız şartsız Allâhü Teâlâ‟ya teslîm olan bir Müslüman demekdir ki bu vasıf, İslâm Dîni‟nin i‟tikâd, İbâdet, ahlâk ve ictimâiyyet ( muâmelât ) esâslarına sımsıkı bağlı bulunan kimselerin ( ya’nî mü’min, müslim, muvahhid, muhsîn ve müttekî’lerin ) en güzel ve en açık bir vasfıdır Fetö‟nün ve taraftarlarının çalışmaları is e, bu esâslara tamanen aykırıdır 1912 yılında, M Fethullah Gülen‟in, “Kırık Testi 5 İkindi Yağmurları” isimli kitâbını tesadüfen görüp okuduğum zaman, bir takım çelişkili ifâdeler olmasına rağmen Kitâbın 165- 179 ncu sayfalarında anlatılan “Demokrasî Yokuşu” kısmının İslâmî esâslara uymadığını gördüm Kitâbı, internetde arayıp buldum Kitap aynen yazılmış olduğu halde benim en çok zararlı gördüğüm sayfalar alınmamışdı Bunun şeytânî bir uslubla siyâsî bir amaca hizmet için yazıldığı kanaatine vararak M Fethullah Gülen'in dînen yanlış yolda olduğu hakkında “Âlimler de yanılır mı?” kitabımı yazdım ve b a‟zı yerlerde anlatmaya başladım 114 Fakat hiçbir kimseden olumlu veyâ olumsuz bir cevâb alamadım  114 - 26 -12 -2012 târihinde yazmış olduğum M Fethullah Gülen'in dîne n yanlış yolda olduğu hakkında yazmış olduğum bu kitap, (10 -03 -2014) tarihinde Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Sayın Dr Hasan Doğan‟a E -Posta ile gönderilmişdir Ayrıca 11 -Eylül - 2015 Cum‟a günü Cumhurbaşkanlığı Sarayı Câmii‟nde ( Beştepe Millet Câmii‟nde ) sayın Cumhurbaşkanı Receb Tayyîb Erdoğan ‟a kendi elimle verilmişdir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 74 6-Yorumcular: Bunlardan bir kısmı, -daha önceki konularda geçtiği gibi - İslam dünyasının zayıf düşmesinin sebebini, Batı‟nın ilim, teknoloji ve ekonomide ilerlemesi karşısında geri kalmasının sebebi olarak yenilenmemeyi, dini d oğru anlayamamayı sebeb gösterirler ve dinin, modern dünyanın gereklerine göre yeniden yorumlanması lazımdır, derler ki böyle bir görüş, Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat esâslarına tamamen aykırıdır Diğer bir kıs ımı da , dinin aslını muhafaza ederek, din olarak algılanmaya başlayan gelenek ve kültürel etkenlerden dini ayırmak anlamında yenilenme gereklidir, derler Bu iki görüşe sâhip olanlar, batının ilimde ve teknolojide ulaştığı seviyeyi yakalayabilmek için, bilim ve teknoloji alanında olduğu gibi dini alanda da reforme ihtiyaç olduğunu düşünürler ve dinin modern dünyanın gereklerine göre yorumlanması lazımdır, derler 115 Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtında ve din eğitimi veren eğitim müesseselerde, “Değişim ve yenilenme hayatın bir ge rçeği ve her alanı kuşatan bir olgudur” inancına sâhip îmân ve akıl fukarası yenilikçi bâzı din adamları da, bu görüştedirler ki böyle bir görüş, şu âyet -i kerîme‟lerin ifâdesine göre , tamamen yanlış ve büyük bir sorumlulukdur: ِ و ّللا ِ تا َ م ِ ل َ ك ِ ل َ لي ِ د ْ ب َ ػت َ� “Allâh’ın Sözlerinde aslâ değişme olmaz” 116 ِ ق ْ ل َ ِ � َ لي ِ د ْ ب َ ػت َ � ِ و � للا ط ُ م �ي َ ق ْلا ُ ني �دلا َ ك ِ ل َ ذ ؽ ِ سا � نلا َ ر َ ػث ْ ك َ أ � ن ِ ك َل َ و َ فو ُ م َل ْ ع َػي َ � 115 -(Diyanet aylık dergisi, sayı 223 Temmuz 2009 İslamla yen ilenme,ss 2 Dr Yüksel Selman 116 -Yûnüs, 64 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 75 “Allâh’ın yaratışına (hiçbir şey‟) bedel olmaz Bu, dimdik ayakda duran bir dindir Fakat insanların çoğu bunu bilmezler” 117 ْ ن َل َ و ِ َ � ً �ي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ِ ة � ن ُ س ِ ل َ د “Allâh’ın âdetini değiştirmeye aslâ (bir imkân) bulamazsın” 118 ْ ن َل َ ػف ً �ي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ِ ت � ن ُ س ِ ل َ د ِ َ � ج ْ ن َل َ و ِ َ � ً �ي ِ و َْ � ِ و � للا ِ ت � ن ُ س ِ ل َ د “Sen Allâh’ın kânununda aslâ bir değişiklik bulamazsın Sen Allâh’ın kânununda aslâ bir döneklik de bulamazsın” 119 ْ ن َل َ و ِ َ � ً �ي ِ د ْ ب َ ػت ِ و � للا ِ ة � ن ُ س ِ ل َ د “Allâh’ın sünnetinde aslâ değişiklik bulamazsın” 120 ِ و ّللا ِ تا َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ؿ �د َب ُ م َ� َ و ج “Allâh’ın kelimelerini (kânunlarını) değiştirebilecek (hiç bir ferd ve hiçbir kuvvet) yokdur” 121 اًق ْ د ِ ص َ ك �ب َ ر ُ ت َ م ِ ل َ ك ْ ت � َ � َ و ً � ْ د َ ع َ و ط َ � ِ و ِ تا َ م ِ ل َ ك ِ ل ِ ؿ �د َب ُ م ج ُ عي ِ م � سلا َ و ُ ى َ و ُ مي ِ ل َ ع ْلا “Rabb’inin sözü doğruluk ve adâlet bakımından tam kemâlindedir O’nun kelimelerini değiştirici (hiçbir şey‟ ve hiçbir kuvvet ) yokdur O, (dedikoduları) hakkıyle işiden, (küfr edenlerin içlerini) kemâliyle bilendir” 122 117 -Rûm, 30 118 -Ahzâb, 62 119 -Fâtır, 43 120 -Fetih, 23 121 -Enâm, 34 122 -En‟âm, 115 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 76 Bu âyet -i kerîme‟lerde ve benzerlerinde ifâde buyurulan esâslara rağmen, Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarına bağlı kal arak İslâm Dîni‟nin gereklerini yaşamanın Müslümanları geri bıraktığına inanmak ise, Allâhü Teâlâ‟ya, “ Hâşâ”, cehil isnad etmekdir ki neticesi, şirk, küfür ve nifâkdır Çünkü, Cenâb -ı Hakk, Hâşâ, ondört asır sonraki halleri bilmiyormuş gibi yanlış düşüncelerle Cenâb -ı Hakk‟a cehil isnâd ederek “Bu zamanda şeriat esâslarına (dînî esâslara) göre amel etmek mümkün değildir Çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmak için demokrasîden, lâiklikden, özgürlükden, ılımlı islâmiyetden, demokratik islâmiyetden , Radikal İslâmiye tden aslâ vaz geçemeyiz Ondört asır önceki katı hükümler ile amel edemeyiz” demek, apaçık bir şirk, küfür ve nifakdır Aynı zamanda İslâm‟ın yeniden yorumlanması gereğine inanan bazı yazarların “ Vahye dayanan İslam dini ve bu dinin kutsal kitabı Kur’an -ı Kerim’in yoruma ihtiyaç gösterdiği konusunda İslam alimleri arasında görüş birliği mevcuttur” 123 düşüncesi de, tamamen yanlış bir ifâdedir Çünkü Ehl -i sünnet ve‟l -cemâat esâslarına bağlı İslâm âlimleri arasında böyle bir görüş birliği yokdur Ancak âyet -i kerîme ve hadîs -i şerîf‟ler hakkında herkese göre bir yorum değil, Rasûlü‟llâh aleyhi’s- selâm ‟ın ve O‟nun Ashâb -ı Kirâm‟ının sonraki nesillere nakl ettiği te‟vîl ve tefsirler vardır Bu şekildeki görüş ve çalışmaların hepsi , “Düşmanımız Ehl- i Sünnet’dir, Şîa ve Vehhâbî’ler ile berâber çalışıyoruz Şiîleri kullanıyoruz” diyen ABD ile CİA Ort adoğu şefi Graham Fuller: “İslâmsız dünya” kitâbında “Biz Vehhâbî’ler 123 -Prof Dr Süleyman Uludağ Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 77 ile berâber çalışıyoruz Ama bizim düşmanımız ehl -i sünnetdir Tür kler de ehl-i sünnetdir, Onun için Türkiyeyi yıkmalıyız”;“Vatikan, üçüncü binde Asya’yı Hristiyan yapmak istiyor Asya demek Türk milleti demekdir” diye çalışmalar yapan İslâm ve Müslüman düşmanlarının mel’un hedefleridir “İslâm Dîni’ni yer yüzünden kaldıramayız ama onu bozup içinden çıkılmaz bir hâle getiririz Mensuplarını da cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp neye ve kime inanıp onun peşinden gideceklerini şaşırtırız ” diyerek İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esaslarını bozup dünyâ hegemonyasını kurmaya çalışan; bunun için de Ortadoğu projesini her türlü imkânlarını kullanarak gerçekleştirmeye gayret sarf eden uluslar arası siyonizm’in ve dünyanın her yerinde etkili olması için Yahûdî olmayanları da mason yapmak sûretiyle siyonizme hizmet eder bir hâle getirilen Masonizm’ in mel‟un emellerine , bilerek veyâ bilmeyerek Yeminli, Yenilikci, Telfikci, Paralelci, Fetöcü, Meâlci, Yorumcu, cemâ atci ve Müftî mâcin denilen bir takım bid‟ad ve fesâd erbabı sözde din adamları ; -daha önce ki konularda anlatıldığı gibi - “Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarîh Terceme ve Şerhi” - adlı oniki ciltlik hadis kitabı hakkında “Kültüre dayalı yorumlar bulunması, özellikle kadınla ilgili konularda zayıf ve uydurma hadislerle dolu bir kitap olması!” iftirasını yaparak böyle kıymetli bir kitaba ambargo koyup basımına son veren ve koyu Hristiyan Rum asıllı Osmanlı ve Müslüman düşmanı Sava Paşa‟nın “ İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında bir Etüd” isimli kitabını son günlerde yeniden ikinci baskısını bastıran Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri, bu elîm ve mel‟un tehlikeleri Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 78 görmüyorlar mı ki bilerek veyâ bilmeyerek onların hesabına çalışıyorlar Böyle kimseler, Allâhü Teâlâ’ya , Kur‟ân-ı Kerîm‟e ve "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni 'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 124 meâlindeki âyet -i kerîme‟nin ifâde buyurduğu İslâm Dîni‟nin tüm özelliklerini , Rabb‟inden vahy ile alıp ümmetlerine noksansız teblîğ eden Rasûlü’llâh aleyhi’s- selâm ’a -İslâm ve Müslümân düşmanları hesabına - harb açtıklarını idrâk edib düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi ki böyle büyük bir gaflet içerisinde hem kendilerini, h em de kendilerinin yalan yanlış sözlerine inanan Müslümanları, c ehennemlik yapmaya çalışıyorlar Târih boyunca -Ehl-i bit’ad da olsa - Müslüman‟im diyen kimseler arasında, İslâm ve Müslüman düşmanlarının mel‟un emellerine hizmet eden böyle bir gaflet hiç görülmemişdir Yoksa bir çok yazılarımızda dile getirip ifâde etmeye çalıştığımız aşağıdaki âyet -i kerîme‟de ifâde buyurulduğu üzere, asırlarca Ye‟cûc ve Me‟cûc gibi fitne ve fesat toplumlarına karşı , Zü‟l -Karneyn tarafından dünyanın bir denge unsuru olarak delinmesi, aşılması, yıkılması mümkün olmayan demir kitleleri gibi salâbetli ( kuvvetli kudretli) unsurlarına erimiş bakır gibi akıtılan îmân cevherine sâhip Dîn -i Tevhîd Seddi ‟nin îmân âbidesi dînî kimlik sâhibi kahraman ecdadımızın; diğer bir deyimle Müslüman Türk Kudreti ‟nin bir devâmı olan Osmanlı İmparatorluğunun yıkılışından sonra onun bir devamı olan Türkiye Cumhuriyeti 124 -Mâide, 3 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 79 Devletinin ve Din- i Tevhid Seddi’nin koruyucusu Müslüman Türk kudreti ‟nin Ehl -i sünnet ve‟l-cemâat esâslarına bağlı Müslüman Türk ‟lerin yıkılıp gitmesine bilerek veyâ bilmeyerek hizmet ettiklerinin farkında değiller midir? "Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, -Eyvâh bizlere, Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik Hayır, biz (kendimize zulm eden) zâlim kimselerdik - (diyecekler) " 125 Böyle bir hâl, akla hayâle gelmedik fitne, fesâd, zulüm ve felâketlerin meydana gelmesi demek olacağından yurdumuzun içinde ve dışında böyle bir felâketin meydana gelmesine sebeb olmaya çalışanlar, âyet -i kerîme'de de işâret edildiği gibi, “Eyvâh bizlere, doğrusu biz bunun böyle olacağını düşünmemiştik Biz böyle yapmakla kendimize yazık ettik, hem kendimizin hem de dünyânın huzûrunu kaçırdık, istediğimiz çıkarlarımızı elde edemedik” diyerek pişman olacaklardır ama iş işten geçmiş olacaktır Allâhü a'l em Not: Burada ifâde buyurulan Müslüman Türk Kudreti , Etnik bir kimlik değil, Tevhîd Dîni İslâm ‟ın gereği olan Dînî bir kimliktir ki , ْ م ُ ك َل َ ع َ ج ي ِ ذ � لا َ و ُ ى َ و َ ْ �ا َ ف ِ ئ َ� َ خ ٍ تا َ ج َ ر َ د ٍ ض ْ ع َػب َ ؽ ْ و َ ػف ْ م ُ ك َ ض ْ ع َػب َ ع َف َ ر َ و ِ ض ْ ر ِ ل ْ م ُ ك َ و ُل ْ ػب َي ِ � ْ م ُ كا َتآ ا َ م ط مي ِ ح � ر ٌ رو ُ ف َغ َل ُو � ن ِ إ َ و ِ با َ ق ِ ع ْلا ُ عي ِ ر َ س َ ك �ب َ ر � ف ِ إ 125 -Enbiyâ', 96 -97 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 80 “O, sizi yer yüzünün halîfeleri yapan, sizi, size verdiği şey’lerde, imtihana çekmek için kiminizi derecelerle kiminizin üstüne çıkarandır” 126 âyet -i kerîme‟si ve benzerleri, bunun en açık bir ifâdesidir 7- Meâlciler:“ İslâm Dîni’ni yer yüzünden kaldıramayız ama onu bozup içinden çıkılmaz bir hâle getiririz Mensuplarını da cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp neye ve kime inanıp onun peşinden gideceklerini şaşırtırız ” diyerek İslâm Dîni’nin Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esaslarını bozup mensuplarını perişan bir hale getirmek için çalışan İslâm ve Müslüman düşmanları , son zamanlarda, Müslümanları fıkıh ve tefsir kitaplarından uzaklaştırmanın çârelerini düşünürken bunlardan birisi bir gece “Hah, işte buldum; esâs kaynak , Kur’ân -ı Kerîm’dir ; onunla amel etmek lâzımdır; fıkıh, tefsir ve hadîs bilgilerine gerk yokdur gibi fikirleri aşılarsak, Müslüman halkı Fıkıh kitaplarından ve İlm -i hal bilgilerinden uzaklaştırmış oluruz ” diyerek yeni bir fitne kapısının yolunu açmışdır Bu şekildeki şeytânî çalışmaların asıl hedefinin ne olduğunu düşünemeyen ba‟azı akıl fukarâsı meslekdaşlarımız da, yarım yamalak bir din bilgisi ile meâl okutarak Müslüman halkın kafalarını karma karışık bir hâle getirmek ve di nde bir kargaşalık çıkarmak maksâdı ile Kur‟ân -ı Kerîm‟in meâlini okumayı , okutmayı ve onunla amel etmeyi savunmaya başlamışlardır Bilerek veyâ bilmeyerek böyle bir meâl okumayı, okutmayı ve herkesin anladığı bir şekilde amel etmeyi savunanların asıl amacı, ondört asırdan beri tatbik edilib gelen 126 -En‟âm,165 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 81 fıkıh konularını ve her mükellef insanın her gün kendisine lâzım olacak olan İlm-i hâl bilgilerini unutturup İslâm Dîni‟nin aslını bozarak Müslümanları perişan bir hâle getirmekdir ki İslâm ve Müslüman düşmanlarının asıl amacı da budur Böyle bir fitne kapısını açmaya çalışanların başında Arab asıllı bir Hristiyan olan Zeki Megamiz, Türkçe bir Kur‟ân yayınlayan ve bir Ermeni olan Cihan Kütüphânesi (yayınevi) sâhibi Mihran Efendi, 1943 yılında Türkçe Kur‟ân -ı Kerîm adı ile bir meâl bastıran Lions Kulübleri‟nin örgütlenmesini yapan Osman Nebioğlu, bunların başında gelmektedir Daha sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, 1960 yıllarından sonra bir takım baskılar ile ilk Kur‟ân meâlini çıkarmaya başlamışdır ki bunların hepsi zamanın şartlarına uydurularak yapılan Çağdaş meallerdir Muhammed Abduh, Reşid Rızâ, Cemâleddin Efgânî ve benzerleri ve aynı görüşde olup Diyanet İşleri Başkanlığı teşkîlâtında ve İlâhiyat Fakülteleri gibi dînî eğitim ve öğretim yapan kurumlarda görev yapan ba‟zı yetkililer , aynı görüşleri paylaşarak karşılarındaki Müslümanların kafalarını karıştırıp bir takım şübheler içine sokmaktadırlar İçinde bulunduğumuz şu zamanda ısrarla Kur‟ân -ı Kerîm meâli okumayı tavsiye edenler, İslâm Dîni‟nin Ehl-i sünet ve’l -cemâat esâslarını bozmaya çalışan mel‟un İslâm düşmanlarının sinsi emellerine hizmet ettiklerinin farkında olmayarak böyle bir çalışmaya ön -ayak oluyorlar Bilerek veyâ bilmeyerek böyle bir çalışmaya ön ayak olanlar, yaptıkları veyâ yapmaya çalıştıkları böyle bir işin zararının faydasından çok olduğunu düşünemeyecek kadar sözde hoca nâmındaki dinî ilimler câhili kimseler , “Ondört asır ö nceki Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 82 katı kurallar ile amel edemeyiz” diyerek İslâm Dîni‟ne zarar vermeye ve dinî konularad a kargaşa çıkarmaya çalışan İslâm ve Müslümân düşmanlarının ekmeğine yağ sürmektedirler Acebâ , sözde hoca nâmındaki bu kimseler, yukarıda “ İslâm Dîni’ni yer yüzünden kaldıramayız ama onu bozup içinden çıkılmaz bir hâle getiririz Mensuplarını da cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp neye ve kime inanıp onun pe şinden gideceklerini şaşırtırız ” diye ifâde edilen İslâm ve Müslümân düşmanlarının mel‟un emel lerine hizmet edip Allâhü Teâlâ‟nın azâbına ve gazâbına uğrayacaklarını d üşünemiyecek kadar îmân ve amel fukarası câhil kimseler midir? Yoksa, b öyle kimseler, cenâb -ı Hakk‟a ve Rasûlü Hazreti Muhammed aleyhi‟s -selâm‟a cehil isnâd ederek “Başta Türkiye olmak üzere, bütün İslam dünyasının yeni bir İslam dîni yorumuna ihtiyacı vardır Zira bu gün yürürlükde olan İslâm Dîni, yaralara merhem olmak şöyle dursun, her gün yeni yeni y aralar açmaya devam ediyor İslâm toplumları bin türlü dertle/sorunla boğuşu p duruyor” inancını yaşamaya ve yaşatmaya çalışarak , şirk, küfür, nifâk ve bid‟at bataklığının i çine düştüklerinin farkında değiller midir? Ne yazıkdır ki Dünya Kadınlar Günü Programı'nda konuşan Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ehl-i sünnet ve‟l - cemâat esâslarına göre konuşmalar yapan ilim adamlarını ta‟n ederek "İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız Beni birçok hoca efendi tefe koy acak, o ayrı mesele Rabbim bizi tefe koymasın" ifâdelerini kullanarak İslâm dîni‟nin Ehl -i sünnet esâslarını bozmaya ça lışanlara büyük cesâre t vermişdir ki bu konuda, şu âyet -i Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 83 kerîme‟nin ifâde buyurduğu fâsıklık konusunu iyi düşünmek ve gereğini yapmak lâzımdır ِ ْ �ا َ س ْ ئ ِ ب ُ م ْ س ْ ن َ م َ و ِ فا َ� ِ ْ �ا َ د ْ ع َػب ُ ؽو ُ س ُ ف ْلا َ ل ْ مػ َ فو ُ م ِ لا � ظلا ُ م ُ ى َ ك ِ ئ َل ْ و ُ أ َف ْ ب ُت َػي “Îmân’dan sonra fâsıklık ne kötüdür! Kim (Allâh‟ın yasak etdiği şey‟lerden) tevbe etmezse onlar zâlimlerin ta kendile ridir” 127 Ayrıca başka bir konuşmasında da “Câmilere kadınlar giremez diye bir âyet mi, bir hadis mi var? Ben böyle bir şey’ bilmiyorum” gibi sözleri ile de, Müslüman‟ım deyib de en basit bir İ lm-i hâl bilgilerinden yoksun kimselerin cehaletlerine ışık tutmaktadır Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan , “Avrupa Birliği istedi, zinâ yasağını kaldırdık; yanlış yaptık ”; “İdâmı kaldırdık, yanlış yaptık” “Domuz etinin satılmasını serbest bırakdık ” gibi sözleri ile de Allâhü Teâlâ‟nın emir ve nehiylerinim gereğini değil, “Ey îmân edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız (olanlar)ı dostlar edinmeyin, (âdetlerini benimseyip tuzaklarına düşmeyin) ”; “Eğer onlar size bir tırnak tuttururlarsa, (sizi ele geçirir size istediklerini yaptırırlarsa, sahte dostlukları size bir fayda vermeyip) hepinizin düşmanları olacaklar ve ellerini, dillerini kötülükle size uzatacaklardır (Zâten) onlar (ah bir dîninizden dönüp) kâfir olsanız (diye) temenni edib du rmaktadırlar” 128 gibi âyet -i kerîme‟lerin ve benzerlerinin ifâde buyurduğu İslâm ve Müslüman düşmanlarının isteklerini yerine getirm iş olmakla da büyük hatâlar yaptığının farkında 127 -Hucurât, 11 128 -Mümtehıne, 1 -2 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 84 olmayacak kadar dîn i bilgisi az olan bir kimse midir ki neticesi çok vahim olan böyle bir sorumluluğu düşünmüyor? ُ ول َئ ْ س َف َ فو ُ م َل ْ ع ْ ػت � ْ م ُت ْ ن ُ ك ْ ف ِ إ ِ ر ْ ك � ذلا َ ل ْ ى َا ا “Eğer bilmiyorsanız ehl -i zikr’e (Kur‟ân‟ı bilen âlimlere, mü‟min‟lere) sorun” 129 âyet-i kerîme‟si neyi ifâde ediyor? Eğer “Ben, bu şekildeki davranışlarım ile suçlu değilim” diyorsa, o zaman da, hatâ yapanın da hâta yaptıranın da aynı âkıbete duçar olacağı hakkındaki şu âyet -i kerîme hükmünü iyi düşünmek gerekir: َ ك َ م ْ ر ُ ف ْ كا ِ ف َاس ْن ِ ْ � ِ ل ؿ َاق ْ ذ ِ ا ِ ف َاط ْ ي � شلا ِ ل َث ج َ ػف َ ؿ َاق َ ر َ ف َ ك � ام َل ٌءى ِ ر َب �� ِ ا َ �ا ُ ؼاخ َا �� ِ ا َ ك ْ ن ِ م َ � ِ م َل َاع ْلا � ب َ ر َ ف َاهي ِ ف َ ني ِ د ِ ل َاخ ِ ر � انلا ِ � َام ُ ه � ػن َا َام ُ ه َ ػت َب ِ ق َاع َ ف َاك ط َ و ج َ كل َ ذ َ ز ُ اؤ ا َ � ِ م ِ ل � اظل ع "“(Kendilerinin doğru bir yolda olduklarını zann ederek küfür, şirk veyâ nifak yolunda giden insanların, münâfıkların ve kâfirlerin) hâli, şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan), insana - Küfr et- der de o küfr edince -Ben h akîkaten senden uzağım Çünkü ben âlemleri n Rabb'i olan Allâh'dan korkarım - der" “Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin (münâfıkların ve kâfirlerin) cezâsı budur" 130 ْ م ُ ك ْ ن ِ م ٌ ئ ِ ر َب � � ِ إ َ ؿ َاق َ و َ �ا ُ ؼ َاخ َا � � ِ إ َ ف ْ و َ ر َ ػت � َام ى َ ر َا � � ِ إ ط ُ دي ِ د َ ش ُ �ا َ و ِ ب َاق ِ ع ْلا ع 129 -Enbiyâ‟, 7 130 -Haşr,16 -17 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 85 “(O zaman şeytan…), -Ben sizden kat'iyyen uzağım Gerçek şu ki ben sizin göremiyeceğizi görüyürum Ben Allâh'dan korkarım Allâh'ın azâbı şiddetlidir -” 131 Bu ve benzeri âyet -i kerîme‟lerde ifâde buyurulup tekrar tekrar uyarı yapılan insanın en büyük düşmanı olan şeytan ve arkadaşları, insanları hakk yoldan çevirip bâtıl yollara döndürmek için olanca hîleleri ile çalışarak onları Allâhü Te âlâ‟ya kullukdan uzaklaştırır , sonra da “Sen beni fersah fersah geçtin, ben Rabb’ime bir kere isyan etdim, ebedî olarak O’nun lânetine uğradım Ben Rabb'imden korkarım Senin şerrinden Allâh’a sığınırım” diyerek ondan ayrılıp uzaklaşır Bu şekilde ki çalışmalar, siyâset yapıyorum zannına kapılarak İslâm ve Müslüman düşmanı Siyonistlerin, dolayısiyle Mason kulübü mensuplarının sinsi ve şeytânî emellerine hizmet etmekden başka bir netîce doğurmaz Çünkü İslâm Dîni bir bütündür “Ben lâik değilim ama, devlet lâik olabilir” felsefesi, en büyük hatâlardan biri sidir ki böyle sözleri bilerek veyâ bilmeyerek kabüllenen binlerce, milyonlarca insanın vebâlini yüklenerek tahammülü çok güç bir azâb -ı ilâhîyi kabullenmek demekdir Merhûm ve mağfûr büyük müfessir Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dîni Kur‟ân Dili Türkçe Tefsir isimli kitabının C 1 ss 15 de, Kur‟ân tefsirinin ve tercemesinin ilmî ve dînî güçlüklerini anlattıktan sonra şöyle diyor: “Kur‟ân‟ı terceme etdim veyâ ederim diyenler yalan söylemiş olur Çünkü O‟nu usûli ile Arabî yolundan ve tefâsir -i merviyyesi‟nden anlamağa çalışmaları zarûrîdir “Kur’ân’ın falan tercemesinde şöyle demiş ”, diyerek ahkâm 131 -Enfâl, 48 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 86 istinbâtına, mes‟ele münakaşasına kalkışmamalıdır Bunu, îmânı olan yapmaz, kendini bilen ehl -i insaf da yapmaz Kur‟ân‟dan bahsetmek isteyenler O‟nu hiç olmazsa harekesiz olarak yüzünden okuyabilmelidir Maamâfih öyle kimseler görüyoruz ki Kur‟ân‟ı harekesiz olarak okumak şöyle dursun har ekesiyle bile dürüst okuyamadığı halde O‟nun ahkâm ve meânîsinden ictihâda kalkışıyor Öylelerini görüyoruz ki Kur‟ân‟ı anlamıyor ve “Tefsirlere müfessirlerin te’villeri karışmışdır” diye onları da kâle almak istemiyor da eline geçirdiği tercemeleri okumakla Kur‟ân‟ı tetkik etmiş olacağını iddiâ ediyor Düşünmüyor ki okuduğu tercemeye, âlim müfessirlerin te‟vili değilse bile, câhil mütercimin re‟yi ve te‟vîli, hatâsı, noksanı karışmışdır Ba‟zılarını da duyuyoruz ki Kur’ân tercemesi demekle iktifâ etmiyor d a “Türkçe Kur’ân” demeğe kadar gidiyor 1925 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi‟nde yapılan uzun müzâkereler sonunda Kur‟ân -ı Kerîm‟in tefsirinin yapılması merhum Elmalı Muhammed Hamdi Yazır‟a, meâlinin yapması da merhum Mehmed Âkif„e verilmişse de Mehmed Âkif yaptığı meâlin dînî açıdan tehlikeli olduğunu görünce imha ettirmiş ve böyle tehlikeli bir işe önderlik etmek istememişdir Daha sonraki yıllarda İsmet İnönü tarafından o zamanki Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Akseki‟den Kur‟ân -ı Kerîm‟in b ir tercemesini yapıp getirmesi istenildiği zaman Yaptığı tercemeyi Çankaya götürüp İsmet İnö nü‟ ye bir kere Arapçasını, bir kere de Türkçesini okuduğu zaman, İnönü tarafından “Git, git, bidiğin gibi hareket et” denilerek böyle bir tercemenin yapılmasından vaz geçilmişdir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 87 İsmet İnönü‟nün bile kabullenmekden sarf -ı nazar ettiği böyle bir meâlcilik çalışmaları, içinde bulunduğumuz şu zamanda, Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekillerinin en büyüklerinden biridir ki böyle bir fitne hem mensublarını, hem de bilerek veyâ bilmeyerek bu akıma kapılanların dünyevî uhrevî felâketinden başka bir netîce doğurmaz Ayrıca , böyle bir meâl i okuyan bir kimse, ba‟zı ifâdel erin anlamını bilmediğ i için sâdece okuyup geçer ve o âyet -i kerîme‟den hâsıl olacak istifadeye nâil olamaz Halbuki Kur‟ân -ı Kerîm‟in gerek metnini gerekse meâlini okuyan bir kimse, Yüce Rabb‟ine nasıl kulluk yapılacağını öğren meli ve ona göre de dünyevî ve uhrevî hayâtını mutlu kılmanın yollarına yönelmelidir Bunun için son yılların büyük müfessiri Elmalılı M Hamdi yazır bu konuya işâretle şöyle diyor: “Her derde şifâ’ olan Kur’ân âyetlerini okumakdan maksad, efsunculuk yapmak veyâ sabâhîden, seğâhdan makam çatlatmak değil, elini başına koyarak düşünmek ve “ma’rifetü’llâh : Allâh’ı bilme ve O’na inanma duygusu ” ile bezenip “haşyetü’llâh: Allâh korkusu ” ile dolarak yarın için hazırlanmakdır” 132 İşte, işin aslı ve hakikati bu olunca , yalnız kısa bir meâl okumayı , okutmayı ve ondan anladığı şekilde amel etmeyi tavsiye etmek demek, karşılarındaki Müslümanların kafalarını karıştırıp bir takım şübheler içine sokmak demekdir ki îmânı bütün olan bir Müslüman, hiçbir zaman böyle bir şey‟ e 132 -(Elmalılı M: Hamdi Yazır, C 7 ss 4884) Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 88 tevessül edip kendisini dünyevî ve uhrevî bir sorumluluk altına sokmaz Meselâ, Dr Ali Özek Başkanlığı altında altı kişinin hazırlamış olduğu “Kur’ân-ı Kerîm ve Açıklamalı Meâli” isimli Kur‟ân meâlinde, Bakara Sûresi‟nin ikinci âyet -i kerîme‟si “Kendisinde hiçbir şübhe olmayan O Kitap, müttekîler için bir hidâyet kaynağı ve yol göstericidir” şeklinde, üçüncü âyet -i kerîme‟si de “O müttekîler ki, gaybe inanırlar , namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan zekât verirler” şeklinde ifâde edidiği halde, bu âyet -i kerîme meâllerinin hemen altın a “Müttekî” ve “Gaybe inanırlar” ifâdelerinin açıklamaları ile birlikde diğer açıklamaların da yapılmasına büyük bir ihtiyaç duyulmuş, bunun için de -kısa ve öz de olsa- gerekli açıklamalar yapılmışdır ki Kur‟ân meâllerinin bir çoğunda böyle bir açıklama da yokdur Böyle bir hal ise, meâlciliğin hatâlı ve yanlış bir yol olduğunun en açık bir delilidir 8- Cemâatciler ve Uydurma tarîkatcılar : (1963-1964) ders yılı baharında, müdürü olduğum Kayseri İmam -Hatip Okulu‟nda dinlemiş olduğum “Yeşil tehlike, kızıl tehlike” adlı bir konferansın sonunda, müdür odasına gelince konferansı veren îmân ve akıl fukarâsı üst düzey bir yetkili, dînî konuların artık konuşulmaması gerektiğini söyleyen idâreci bir gence bir hayli nasihat etdikden sonra şöyle diyordu: “Genç genç, senin aklın ermiyor Eğer bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberliklerini te’min ederek bu memleketde şerîati tatbik ederler Bunun önüne geçmek için önce din adamlarını me’mûr yaparak dilediğiniz gibi yöneteceksiniz Sonra da muhtelif isimler altında bölerek Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 89 birlik ve berâberliklerini bozup birlikde hareket etmelerini önleyeceksiniz” Bu târihlerden önce bir İlim yatağı ve Makarr-ı ulemâ olan Kayseri‟mizde hiçbir tarikat ve cemâat yok iken bu tâ rihlerden sonra bu şekildeki çalışma lar kısa bir zamanda meyvelerini vermiş, hem Kayseri‟de , hem de Türkiye‟nin her tarafında tarikat, cemâat ve vakıf nâmı altında bir çok cemâatler, ekoller, guruplaşmalar meydana gelmiş ve saf Müslümanları kendi saflarına çekerek bir takım vaâdlerde bulunarak bilerek veyâ bilmeyerek, kiliselerde, papazların günah çıkartıp cennetlik yaptıkları hı ristiyanlar gibi, “Bir mürşide, bir şeyhe intisab etmezsen cennete giremezsin”, “Bir Mürşid -i kâmile intisap edip Mürşid râbıtası yapıp onun kalbindeki ilâhî n ura bağlanıp onun kalbindeki Allâh sevgisini yudumlamazsan kendini kurtaramazsın“ inancını yaymaya çalışarak bir takım menfaatler elde etmeye çalışan mürşid, şeyh, hoca, önder ve lider nâmı altındaki kimselerin, Müslümân‟ları cemaat cemaat, gurup gurup, ek ol ekol ayırıp tefrikaya ve ihtilâfa sürükledikleri konusu da, birlik ve berâberliğimizi tahrip edip tehdîd eden çalışmalar olmuşdur Ne yazıkdır ki teşhis yanlış olduğundan netîcesi acı ve tehlikeli olma ya devam etmektedir ki bunun en tehlikeli olan ı, Fetö ve yandaşları olmuşdur Bu konularda araştırma yapan değerli meslekdaşlarımızdan Halil Günenç, “Günümüz Mes’elelerine Fetvâ’lar” isimli kitâbında şöyle diyor: “İçinde bulunduğumuz şu zamanda çeşitli İslâmî cemâatler ile görüşüp teâtî -i efkâr‟da ( fikir alış -verişinde ) bulunduk Onlardan her bir cemâat -Bizim hocamız İslâm’a daha fazla insan yetiştirmişdir Bunun için zamânın müceddidi veyâ mehdî’si varsa o da bizim hocamızdır, başka bir kimse Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 90 olamaz” diyor ve böylece çeşitli fikirler ve birbirine zıd iddiâlar ortaya çıkarak tefrîka meydana geliyor ” 133 “İslâmda halîfe ta‟yin etmenin büyük hıkmetlerinden biri de, Müslümân‟ları bir araya getirip birleştirmekdir Bunun için bir zamanda iki halîfe ta‟yin edilmesi câiz değildir ” 134 İşte bu hâli ile İslâm esâslarından ayrılan ve onlarla hiç bir ilgisi bulunmayan bir takım maksatlı kimselerin İslâm‟ı bozup mensublarını bid‟at, fesâd, nifâk ve dalâlet yollarına sevk etmeye yönelik, tarîkat, vakıf, dernek ve bunlara benzer şey‟ler nâmı altındaki cemâatleşmeler, her zaman ve her yerde sonu felâket olan tefrîkanın ta kendisidir Bunun için de Cenâb -ı Hakk, Kur‟ân -ı Kerîm‟inde şöyle buyurmaktadır: َ ان �ي َ ػب ْلا ُ م ُ ى َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َػب ْ ن ِ م ا ُ وف َل َ ػت ْ خا َ و ا ُ وق � ر َ ف َ ػت َ ني ِ ذ � ل َاك ا ُ ون ُ وك َت � َ و ُ ت ط َ ك ِ ئ َل ُ وا َ و ٌ مي ِ ظ َ ع ٌ ب َاذ َ ع ْ م َُ � � “Siz, kendilerine ap -açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın İşte onlar (ın hâli) : En büyük azâb onlarındır” 135 ًاعي ِ َ � ِ �ا ِ ل ْ ب َ ِ � او ُ م ِ ص َت ْ عا َ و ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ِ �ا َ ت َ م ْ ع ِ ن او ُ ر ُ ك ْذا َ و ا ُ وق � ر َ ف َ ػت � َ و “Hepiniz toptan Allâh’ın ipine (Allâh‟ın sizlerin dünyevî ve uhrevî mutluluğunuzu, birlik ve berâberliğinizi te‟mîn etmek için göndermiş olduğu Kur‟ân -ı Kerîm‟e ve İslâm Dîni‟ne tam bir ihlâs ile, tertemiz samîmî bir inanç ile) sımsıkı sarılın Parçalanıp dağılmayın Allâh’ın üzerinizdeki ni’met’ini düşünün” 136 133 -Günümüz Mes‟elelerine Fetvâ‟lar, C 2 ss 251 Halil Gü nenç 134 -Aynı eser, C 2 ss 207 Halil Günenç 135 -Âl -i İmrân, 105 136 -Âl -i İmrân, 103 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 91 Bu bakımdan tefrîka, bir toplumun, bir milletin, bir devletin, hattâ bir ailenin kuvvet ve kudretini yok etdiğinden, onların dünyevî ve uhrevî hayatlarını perîşan bir hâle getirdiğinden, başka bir âyet -i kerîmede de şöyle buyurulmuşdur: َ ن َ ػت � َ و ُو َلو ُ س َ ر َ و َ �ا او ُعي ِ ط َا َ و ُ ول َ ش ْ ف َ ػت َ ػف او ُ ع َ زا � ف ِ إ او ُِ � ْ صا َ و ْ م ُ ك ُ� ِ ر َ ب َ ى ْ ذ َت َ و ا َ ني ِ ر ِ با � صلا َ ع َ م َ �ا “Allâh’a ve O’nun Rasûl’üne (Allâh‟ın ve Rasûl‟ünün bütün emir ve nehiy‟lerine) itâat edin (Fikir, görüş, inanç ve düşünce ayrılıkları ile) birbirinizle çekişip didişmeyin Sonra korku ile za’fa düşersiniz Rüzgarınız ( kesilip) gider, (kuvvet ve kudretiniz zayıflar, Allâh‟ın size olan yardımı kesilir, kuvvetiniz ve devletiniz yok olup gider) Bir de sabr (-u sebat) edin, (sıkıntılara katlanın ) Çünkü Allâh, sabr edenlerle berâberdir” 137 Bu âyet -i kerîme‟lerin sırrı, târih boyunca her zaman ve her yerde vukû‟ bulmuşdur Çünkü yıkılıp yok olan devlet ve hukûmetlerin yıkılıp yok olmasına yegâne sebeb, o milletin ve o toplumun ileri gelenleri arasında meydana gelen fikir, görüş, inanç ve düşünce ayrılıkları olmuşdur Bu bakımdan içinde bulunduğumuz şu toplumun ileri gelenleri, bu târihî hakîkatlerden ibret almalı, Cenâb -ı Hakk‟ın îkâzına ( uyarısına ) kulak vermeli, iş işden geçmeden her türlü fikir, görüş, inanç ve düşünce ayrılıklarından vaz geçmeli ve tek bir “ T evhîd ” inancı etrâfında toplanmalıdır Çünkü Tevhîd -i kulûb ve Tevhîd -i ef’âl (ya’nî kalb’lerin tek bir ma’bûd’a inanıp O’nun etrâfında toplanması ve o ma’bûd’un râzı 137 -Enfâl Sûresi, âyet 46 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 92 olacağı fiilleri yapmaya çalışması), yüce İslâm Dîni‟nin en mühim rukünlerinden ( farzlarından) biridir B unların ıslâhı da ancak, siyâsî yetkililer ile dînî otorite sâhibi Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin seferber olup Ehl- i sünnet ve’l -cemâat esâslarını yaşayıp anlatmaları ile mümkündür Bir kimsenin diğer bir kimseyi cennete sokmak yetkisi nin olmadığı konusu, yetkili ve görevli din adamları tarafı ndan ap -açık anlatılmalı , hatâlı yollara giden Müslüman‟lar uyarılmalı , ancak kendi ameli ve îmânı iyi ve güzel olan kimselerin Cennetlik olacağı anlatılmalıdır Çünkü Hazreti Muhammed sallâ'llâhü aleyhi ve sellem, son okuduğu hutbesinde k ızı Hazreti Fâtıma radıye’llâhü anhâ’yı ve halası Safiyye radıye’llâhü anhâ‟yı uyararak şöyle buyurmuşdur: "Ey Rasûlü'llâh'ın kızı Fâtıma, ey Rasûlü'llâh'ın halası Safiyye, si zi ukbâda kurtaracak bir şey' yapınız Yoksa ben sizi kurtaramam" Aynı şekilde, Nûh aleyhi’s-selâm’ ın, oğlunu, karısını ve yanlış yolda olan ümmetlerini; Lût aleyhi’s-selâm ‟ın da karısını ve yanlış yolda olan ümmetlerini kurtaramadığı konusu , Kur‟ân -ı Kerîm‟de apaçık anlatılıb gözler önüne serilmişdir 9- Müftî mâcin’ler : İslâm Dîni‟ nde ictihâd şartlarını kendisinde bulunduran ilim adamları mevcûd olduğu müddetce, ictihâdı men‟ eden veyâ ictihâdına mâni‟ olan şer‟î bir engel yokdur Bunun için de ictihâd kapısı kapalı değildir Ancak -kendisinde ictihâd şartları ve melekesi bulunmadığı hâlde - kendi sinin veyâ başkalarının hevâ ve Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 93 hevesine uyarak amel etmek iste yen kimselerin ictihâd yapmaları câiz olmadığından, ictihâd ehli bulunmayan devir ve zamanlarda ictihâd kapısı kapalıdır Çünkü, ( ٌ � د َ ق ُ م ِ ع ِ ئ َار � ذلا � د َ س ِ ع ِ ف َان َ م ْلا ِ ب ْ ل َ ج َ ىل َ ع : Sedd- i zerîa, -ya’nî fitne, fesâd ve zarara sebeb olan şey’leri men’ etmek-, menfeatleri celb etmekden önce gelir )138 küllî kâıdesi, İslâm‟da yapılması ve uyulması gereken esâslardandır Bu bakımdan dînî hukümleri ta‟yîn edip açıklamak yetkisi, ictihâd şartlarına sâhib olan ve bu melekeyi kendisinde bulunduran ihlâs ve takvâ sâhibi fukahâ‟ya âitdir Kendi hevâ ve hevesine veyâ başkalarının hevâ ve hevesine uyarak ictihâd yapmaya kalkışan kimselere âit değildir Çünkü böyle kimseler, birer ( ْ ن ِ جا َ م ِ � ْ ف ُ م : Müftî mâcin : Halka hîle ta’lîm eden, öğreten bir kimse ) den başka bir şey‟ değildir 139 Bunun için hâfızalarında binlerce Hadîs -i şerîf, binlerce ilmî mes‟ele bulunan bir çok islâm âlimleri, dînî hukümleri ta‟yîn edip açıklamak için kendilerini yetkili görmemişler, bu husûsda sözü fukahâ‟ya bırakarak bu çok ince ve müşkil görevi îfâ‟ etmekden kaçınmışlardır Hattâ ictihâd şartlarına sâhib olan ve ictihâd melekesini kendisinde bulunduran müctehidlerden -İmâm A’zam, İmâm Mâlik, İmâm Şâfiî ve İmâm Hanbel rahmetü’llâhi aleyhim 138 -Muhâdarâtü fî Usûli‟l -Fıkhi alâ Mezâhibi Ehli‟s -Sünneti ve‟l -İmâmiyye, Cüz‟ 2 ss 190 Bedrul -Mütevellî Abdü‟l -bâsit Hukûk -i İslâmiyye ve İstılâhât -i Fıkhiyye Kâmûsu, C 1 ss 382 -383 Ömer Nasûhi Bilmen 139 -Muhâdarâtü fî Usûli‟l -Fıkhi alâ Mezâhibi Ehli‟s -Sünneti ve‟l -İmâmiyye, Cüz‟ 2 ss 190 Bedru‟l -Mütevellî Abdü‟l -Bâsit Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarih Tercmesi, C 12 ss 374 Kâmil Miras Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 94 gibi - her birine tâbi‟ olan Müslümânlar arasında öyle ilim sâhibi kudretli âlimler yetişmişdir ki bunların her biri bir ilim ve irfan harikası olduğu hâlde ictihâda cür‟et göstermemişler, bu büyük imâmlardan birisine intisâb ederek onun ictihâdı ile amel etmey i kendileri için bir şeref bilmişlerdir Aynı zamanda, ictihâd yetkisine sâhib olanlar bile -kendi ictihâdlarının da gâlib bir zann’dan başka bir şey’ olmadığını düşünerek - yeni bir ihtilâfa sebebiyyet vermemek için, onların ictihâdlarına uymayı ve o şekilde amel etmeyi, şer‟a daha uygun bulmuşlardır Durum böyle olunca mahdûd bilgi sâhibi kimselerin kendilerinde böyle bir selâhıyyet görmeye kalkışmaları, elbetde ki doğru bir davranış olmaz B ize düşen görev, şer‟î mes‟elelerin ve hâdiselerin hu kümlerini, bütün Müslümânların takdîr ve tasvîbine mazhar olmuş olan ictihâd sâhibi müctehidlerden öğrenip amel etmekdir Bunun için ictihâd yetki ve melekesine sâhib olmayan kimselerin, dînî konuları, -Ehl-i sünnet esâslarına aykırı olarak- kendi an layışlarına göre çözmeye kalkışmaları, büyük bir mes‟ûliyyet gerektirir Böyle bir kimse vereceği bir cevâbda, verdiği bir hukümde isâbet etse bile -bilmeden cevâb vermiş olacağından - yine mes‟ûliyyetden kurtulamaz Çünkü bir hadîs -i şerîfde, şöyle buyurulmuşdur: ( ِ ر � انلا َ ىل َ ع ْ م ُ ك ُأ َ ر ْ ج َا َاي ْ ت ُ ف ْلا َ ىل َ ع ْ م ُ كُأ َ ر ْ ج َا : Sizin ateşe atılmaya e n cür’etkârınız, fetvâ’ya -ya’nî şer’î mes’elelere âit konularda cevâb vermeye - en ziyâde cür’et göstereninizdir) 140 140 -Hukûk -ı İslâmiyye ve İstılâhât -i Fıkhiyye Kâmûsu,C 1 ss 250 Ömer Nasûh Bilmen Dârimi, Mukaddime, 20 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 95 Bu bakımdan dînî konular dışındaki bir çok mes‟eleler hakkında bile, bilgi sâhibi olmadan gelişi güzel konuşmak veyâ davranmak, insanı çok zor ve gülünç durumlara düşürdüğü her zaman görülen hâdiselerdendir Bunun için âmmenin kabûlüne mazhâr olmuş olan müctehidlerden birisine tâbi‟ olarak amel etmek, ma‟nevî mes‟ûliyyetden kurtulmanın, İslâm birlik ve berâberliğinin te‟mîninin tek çâresidir Aksi takdirde -herkes kendi anlayışına göre amel ederse - dînin asliyyeti ve ulvî mâhıyeti kayb olmuş olur ki bu da büyük bir dalâlet ve zulmet içinde kalmanın sebebi olur Böyle bir hâl ise, geçmiş ümmetlerin bir çoğunda görülmüş bir vâkıadır Bu bakımdan zaman zaman meydana çıkacak olan ba‟zı mes‟elelerin, ba‟zı hâdiselerin hukümlererini ta‟yîn etmek husûsunda ta‟kîb edilecek yol, daha önce gelip geçmiş olan ve bütün İslâm âleminin takdîr ve tasvîbini kazanmış bulunan müctehidlerden birisinin -İmâm A‟zam, İmâm Mâlik, İmâm şâfiî ve İmâm Ahmed ibn -i Hanbel rahmetü’llâhi aleyhim gibi- ta‟kîb etmiş olduğu esâs ve usûllere mürâceat ederek o mes‟eleyi hâll ve ta‟yîn etmekdir ki insanı, dünyevî ve uhrevî mutluluğa götüren en doğru yol da budur Çünkü, İslâm Dîni‟nde Kitâb, Sünnet, İcmâu‟l -ümmet ve Kıyâsü‟l -fukâhâ‟ya dayanmayan hiçbir fetvâ, hiçbir karar geçerli değildir Bunun için, ِ فا َ م ْ ز َ� ْا ِ � � َغ َ ػت ِ ب ِ َاك ْ ح َ� ْا ُ ر � ػي َغ َ ػت ُ ر َ ك ْ ن ُػي َ� “Zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” 141 141 -Mecelle, madde 39 "Mecâmî"den Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 96 Küllî kâıde sinin aslı ,”Eşbah” da, َ� ُ ر َ ك ْ ن ُػي ُ ر � ػي َغ َ ػت ِ َاك ْ ح َ� ْا ِ � � َغ َ ػت ِ ب ِ فا َ م ْ ز َ� ْا ِ ط ْ ر َ ش ِ ب � ص � نلا َ ف ِ لا َُ � َ� ْ ف َا َة �ي � ل ُ كل ْا َ د ِ عا َ و َ ق ْلا َ و “Nass’a ve kavâıd -i külliyye’ye muhâlif olmamak şartı ile, zamânın teğayyürü ile ahkâm’ın teğayyürü inkâr olunamaz” şeklindedir ki işin doğrusu da bu esâsa uyarak amel etmekdir Böyle bir küllî kâıdenin yarını alıp yarısını görmezlikden gelmek aslâ doğrun değildir 10-Mason cular: Yüce İslâm Dîni esâslarına aykırı olan Masonluk , kardeşlik prensibine dayanan kuralları ile ilk defa protestan Hristiyanlığı‟nın revacda olduğu İngiltere‟de başlayıp Avrupa‟nın muhtelif yerlerin de benimsenip kabul edilen, daha sonral arı da ba‟zı Osmanlı ileri gelenleri arsasında görülen bir teşkîlatdır Bunlara böyle bir imtiyazı sağ layan, V atikan’dır Böyle bir yapıya heveslenip aydın geçinen kimseler, daha rahat bir zeminde çalışabilmek ümidi ile akıl, güzellik ve kuvveti temsil ettiklerine inanarak bu yapılanmada görev alırlar Bunun sebebi ise daha rahat bir zemin oluşturup güzel bir yaşam elde etmektir Çünkü localarda sık sık görülen üç sütun , akıl, güzellik ve kuvveti ifâde eder Böyle bir yapıya heveslenip Mason olan bir kimseden, yüce varlığa olduğu kadar ailelerine, vatanlarına ve insanlığa karşı olan görevlerini yerine getirmeleri beklenir Ayrıca hem içinde bulunduğu hem de herhangi bir nedenden ötürü sınırları içine girdiği ülk enin yasalarına uymaları istenir Bir kural olmadığı halde yardıma muhtaç olanlara kayıtsız kalmamaları da tavsiye edilir Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 97 Bunlardan İngiliz masonlarından olan Edmund Burke (Börk) (1729 -1797), muhafaza kârlığın düşünce babası olarak tanınmış olduğundan muhafazakârlık denildiğinde ilk ak la gelen kişi Edmund Burke (Börke) dir İngiltere Avam Кamarası'nda uzun yıllar milletvekilliği yaρmış İrlandalı -İngiliz siyaset adamı, yazar, hatip, siyaset kuramcısı ve filozofdur İngiliz devlet adamı ve hukukçu sudur Soyut düşünceye karşıdır ; somut, sınırlı sorunları ele alıp yasalar çerçevesinde belli bir zaman süreci içerisinde çözümlemeye inanır B unuların fikir ve düşünceletini örnek alıp İslam dünyasının zayıf düşmesinin sebebini, Batı‟nın ilim, teknoloji ve ekonomide ilerlemesi karşısında geri kalmasının sebebi olarak yenilenmemeyi, dini doğru anlayamamayı sebeb gösteren ve sınırsız hoşgörü, ılımlı islâmiyet, demokratik islâmiyet, radikal islâmiyet gibi batının felsefî sistemlerinin te’siri altında kalan akıl ve düşünce fukarâsı Müslüman geçinen ba‟zı ki mseler, “her türlü sisteme ve soyutlamaya şiddetle karşı olan; somut ve belirli sorunları, derece derece ve yasalara uygun bir biçimde çözmekten yana gibi görünen İngiliz siyaset adamı Edmond’un fikirlerini benimseyerek yeminli, yenilikçi ve telfikci din adamları olmayı tercih etmişlerdir 1970- 1972 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığı Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanı olarak g örevde bulunduğum zaman içerisinde , Diyanet İşleri Başkan Vekîli olarak görev yapan Lûtfi Doğan ile birli kte çalışmalarıma devam ettiğim sırada yenilikçi Başkan Yardımcısı Tayyar Altıkulaç ve ekibi ile aramızda ba‟zı anlaşmazlıklar olmaya başladı ki bunlardan biri şöyledir: Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 98 Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Tayyar Altıkulaç, A Ü İlâhiyat Fakültesi Kur‟ân -ı Kerim Öğretmeni Demirhan Ünlü ve Din Eğitimi Genel Müdürü Şevki Özkan‟dan teşekkül eden komisyon tarafından hazırlanmış olan “Kur’ân Okumaya Giriş ( Alfâbe)” isimli kitapçığın giriş kısmında: “Cenâb -ı H ak buyuruyor ki…” “Rasûlü’llâh (a s) buyuruyor ki…” “İngiliz siyaset adamı Edmond diyor ki s özlerinin yazılmış olduğunu görünce, sorumlu bir kimse olarak, “ İngiliz siyaset adamı Edmond diyor ki…” sözünü, Allâhü Teâlâ‟nın, “Ey îmân edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin” 142 “Kim Mü’min’leri bırakıb da kâfirleri dost edinir ve âdetlerini benimserse, ط ْ م ُ ه ْ ػن ِ م ُو � ن ِ إ َف :O da onlardandır” 143 meâlindeki âyet -i kerîme‟ler gibi âyet -i kerîme‟lere aykırı bulduğumdan üzerini çizerek matbaaya gönderdim Kitapçık basılıp gelince aynı sözlerin yine basılmış olduğunu gördüm Diyanet İşleri Başkanı Lûtfi Doğan‟a ve yardımcıcı Tayyar Altıkulaç‟a telefon ederek “Kur’ân okumaya başlayan küçücük çocuklarımızın, Allâhü Teâlâ’nın ve Rasûlü’nün isimleri ile birlikte gayr- i müslim bir kimsenin ismini de telâffuz etmesinin doğru bir şey’ olmadığını söyleyerek ya bu cümlenin üzerine bir bant yapıştırılmasını veya bu kitâbın ibtal edilerek yeniden bastırılmasını” söyledim ise de müsbet bir netîce alamadım 142 -Mümtehıne, 1 143 -Bakara, 120 Mâide, 51 Mümtehıne, 1 -2 Muhammed, 23 Mücâdile, 14 -15 Âl -i İmrân, 28 Yüce İslâm Dîni‟ni tahrîfe yönelik son yılların fitne şekilleri 99 Bundan sonra kitabın ikinci baskısı yapılınca araya bir tane Gazzâli ismi ilâve edilerek aynı adamın ismi daha da büyütülerek “İngiliz düşünürü” olarak ifâde edilmiş olduğunu gördüm ve yine aynı kişilere telefon ederek adamın daha da büyütülmüş olduğunu ifade ederek karşı çıktım ise de yine bir netîce alamadım En sonunda bu alfabe, Din İşleri Yüksek Kurulu‟nun 8 -3-1972 gün ve 423 sayılı kararıyla aşağıdaki şekilde birçok kere basılıp dağıtılmışdı r: Cenâb -ı Hak buyuruyor : “Hiç şübhe yok ki bu kitap (Kur‟ân), korunanlar için doğru yolun ta kendisidir” (el -Bakara,2) Allâh’ın Resûlü (S:A:S) buyuruyor : 1- Sizin en hayırlınız, Kur‟ân‟ı öğrenen ve başkalarına da öğretenlerinizdir” Sahihu‟l -Buhârî, IV, 108, İstanbul, 1315) 2- “Kur‟ân okuyunuz Zira Kur‟ân, kıyamet gününde okuyanların karşısına şefaatçi olarak çıkar” (Müslim, 1, 552, Kahire, 1955) İmam Gazali diyo r ki: Kur‟ân bir ışıktır Hataya düşmekden kurtuluş, ancak onunla mümkündür Kalplere ârız olan hastalıkların şifası ondadır…” (El -Gazâli, İhyâu Ulûmi‟d -din, 1, 280, Kahire, tarihsiz) İngiliz düşünürü Edmond diyor ki: “Kur‟ân‟ı inceledikçe onun mükemmelliğini ve yüceliğini kavramış oluyoruz Önce insanı cezbeden Kur‟ân, sonra onu hayrete düşürür Sonra onu kendine meftun eder İnsanı kendisine hürmete mecbur eyler Ve bu süra tle herkesi derinden etkiler” (Doğrul Ömer Rıza, Kur‟ân Nedir, s 132, Ankara, 1967) ...