CKarakilic.com
Current View

Dün Başbakanımız Bu Gün Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektublarım

Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 0 Dün Başbakanımız Bu Gün Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektublarım Y a z a n A Celâleddin Karakılıç Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 1 Dün Başbakanımız Bu Gün Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektublarım Y a z a n A Celâleddin Karakılıç Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 2  Not: Aşağıdaki kitapçıklar , 11 - Eylül - 2015 Cum’a günü Cumhurbaşkanlığı Saray ı Câmii’nde ( Beştepe Millet Câ mii’nde ) Cum’a namazından sonra sayın Cumhurbaşkanı Receb Tayyî b Erdoğan ile mus âfah a yaparken kendisine gösterilerek sol tarafındaki korumasına verilmişdir 1 - Dün Başbakanımız Bu Gün Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 2 - Âlimler de Yanılır mı? ( Fethull âh Gülen ’ in d în î yönden de yanlış yolda olduğu hakkında) 2 - A Celâleddin Karakılıç Biyografi (Ba’zı hâtıralar ile birlikte) Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 3 ِ ب ِ س ِ م ِِ ن َ حْ َّ ر لاِ لله ا ِِ م ي ح َّ ر لا ِ َ ا َ ين م َ ل ا َ ع ل اِ ِّ ب َ ر ِ لله ِ ُ د م َ لْ ِِ َ ين ق َّ ت ُ م ل ل ِ ُ ة َ ب ق ا َ ع ل ا َ و َ ين م ل َّ ا ظ لاِ َ ى ل َ ع ِ َّ لا ا ِ َ ن َ ا و د ُ ع َ لا َ و ِ ا َ و ِ َّ ص ل ِ ب ِّ ي َّ ط لاِ ه ب ح َ ص َ و ِ ه ل آ ِ َ ى ل َ ع َ و ِ ٍ د َّ م َ ُ مُ ِا َ ن ل و ُ س َ ر ِ َ ى ل َ ع ِ ُ م َ لا َّ س لا َ و ِ ُ ة َ و ل ِ َ ين ِ ن َ م َ و ِ َ ن ي ر ه ا َّ ط لا ِِ ٍ ن ا َ س ح إ ب ِ م ُ ه َ ع ب َ ت ِ ن يِّ د لاِ م و َ ي ِ َ لى إ Â lemlerin Rabb’i olan Allâh’a hamd olsun Nihâî zafer (iyi sonuç), (Allâh'a yönelib O'nun ıkâbından sakınan) müttekî'lerindir" 1 Zâlimle rden başkasına düşmanlık yokdur Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun ِ َ ا ِ َّ ل اِ لله ِ ُ د م َ لْ ِ َ د َ ه ِي ذ يِ م لآ س لإ ا َ و ِ ن ا َ يم لإ ل ِ ا َ ن ِ ُ ِ لله ا َ و ِ ٍ م ي ق َ ت س ُ م ِ ٍ ط ا َ ر ص ِ َ لى إ ِ ُ ء ا َ ش َ ي ِ ن َ م ِي د ه َ ي Bizi, îmân’a ve ( fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu , ( hayır gördüğü kimseleri ) doğru yola iletir 2 ِ َ ا ِ َ ى ف َ ط ص اِ َ ن ي ذ َّ ل اِ ه د ا َ ب ع ِ َ ى ل َ ع ِ ٌ م لآ َ س َ و ِ لله ِ ُ د م َ لْ ِ Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği ( kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına 3    1 - Kasas, 83 Bu âyet - i kerîme’nin tamâmı şöyledir: ا ً د ا َ س َ ف ِ َ لا َ و ِ ض ر َ لا اِ فِ ِا ًّ و ُ ل ُ ع ِ َ ن و ُ د ير ُ ي ِ َ لا ِ َ ن يذ َّ ل ل ِ ا َ ه ُ ل َ ع َ نَ ِ ُ ة َ ر خ ٰ لا اِ ُ ر ا َّ د لاِ َ ك ل ت ط ِِ َ ين ق َّ ت ُ م ل ل ِ ُ ة َ ب ق ا َ ع ل ا َ و ِ “İşte âhiret yurdu! Biz onu, yer yüzünde büyüklenmeyen ve fesad arzusuna düşmeyen kimselere veririz (En güzel) âkıbet, Müttekî’lerindir” 2 - Bakara, 213 ve Nûr 46 dır 3 - Neml, 59K Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 4  “ Zenbilli'ye sormuş biri: - Ey müftî - i âlim, Eşrât - ı kıyâmetde nedir en mütehattim? Bir şart - ı mühim - Der ki çekip hattı cevâbın: - Allâhü Teâlâ bilir ammâ, Neme lâzım ! - ” 4  İsim A Celâleddin Karakılıç Adres Kiçiköy Mah Altıntepe Cad Gonca Sokak No 16 Kayseri-Talas celalk@gmail com Eposta Telefon (+90) 352 437 00 27 Cep (+90) 537 422 56 09 Vebsite www ckarakilic com 4 - Kur'ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm, C 1 ss 178 Hasan Basri Çantay Mütehattim : Lüzumlu, gerekli, mühim Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 5 س ب ِ م ي ح َّ ر لاِ ن َ حْ َّ ر لاِ لله اِ م ِ Sayın Receb Tayyîb Erdoğan T C Başbakanı Ankara 11 - 07 - 2011 Değerli kardeşim Bu kitapçığı dikkatle okumanızı tavsıye eder Cenâb - ı Hakk’dan sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler niyâzı ile sevgi, saygı ve selâmlarımı arzeder yeni görevinizde - Allâhü Teâlâ’nın rızasına uygun - hayırlı başarılar dilerim Dün öğrencimiz, bu gün B aşbakanımız olmanız hasebiyle - hocalık mesleğimizin vaz geçilmez bir gereği olarak - şu konuları hatırlatmayı faydalı bulmaktayım Takdîr sizindir Siz, Amerika’nın felân kilisesinde, Ortadoğuda yapılması gerekli olan işleri ( tahrîbâtı ) yapmaya yemin ettikten sonra ABD Başkanlık koltuğuna oturup Irak ve Afkanistan gibi İslâm memleketlerinde - Tevhîd Dîni İslâm’ın ve ona inanan Müslüman ’ ların yerine - Ortadoğu'ya Demokrasî ve Özgürlük getireceğim iddiâsı ile Deccâlvârî mel’un emellerini gerçekleşt irmeye çalışan ve bunun karşısında vatanını, milletini, dînini, îmânını, ırzını ve nâmûsunu korumaya çalışan Mülüman’ları terörist damgası ile damgalayıp, “Teröristler, Ortadoğu'da Demokrasî'nin gelişmesini istemiyorlar”, “Özgürlüğün ilerlemesini du rdurmaya çalışıyorlar”, yaygarasını koparan demokrasi havârîsi Hristiyan bir Buch veyâ benzeri bir kişi değilsiniz Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 6 Siz, îmânı bütün, Allâh rızâsı için çalışan, O’na güvenip O’ndan yardım bekleyen ve her an O’nun korumasını dileyen bir Müslüman’ sınız Bunun için Batının demokrasi, özgürlük, lâiklik gibi İslâm’a aykırı istek ve fikirlerini, Müslüman’lara telkin etmek doğru bir davranış değildir Celâleddin Karakılıç Kayseri İmam - Hatip Lisesi Emekli Meslek D er sleri öğretmeni Eki: “Dîn - i Tevhîd Seddi” İsimli küçük bir kitapçık    Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 7 Sayın Receb Tayyîb Erdoğan T C Başbakanı Ankara 10 - 10 - 2011 Değerli kardeşim Sayın Başbakanım 11 - 07 - 2011 târihli kısa mektubum ile birlikte - hocalık mesleğimizin vaz geçilmez bir gereği olarak - küçük bir kitapçık göndererek bu kitapçığı dikkâtle okumanızı tavsıye etmiş ve “Siz, îmânı bütün, Allâh rızâsı için çalışan, O’na güvenip O’ndan yardı m bekleyen ve her an O’nun korumasını dileyen bir Müslüman’sınız Bunun için Batının demokrasi, özgürlük, lâiklik gibi İslâm’a aykırı istek ve fikirlerini, Müslüman’lara telkin etmek doğru bir davranış değildir” uyarısında bulunmuştum Konuşmalarınız da “Ben lâik değilim ve olmam da mümkün değildir” diyorsunuz ki bu sözünüz, İslâm’a uygun güzel ve kâmil bir inancın ifâdesidir Bunun arkasından da “Müslümân lâik olmaz, fakat devlet lâik olur” ifâdesini kullanıyorsunuz ki bu ifâde, 1937 lerden i’tibâren kullanılıp tatbikatına başlanılan ve yıllarca Müslümân’ları yanlış yollara sevk eden idhâl malı yanlış bir inancın ifâdesidir Çünkü İslâm Dîni, ferdi ile , devleti ile , bir bütündür, parçalanma kabul etmez Onda herhangi bir değişiklik yapmak, yalnız ve ya lnız Allâhü Teâlâ’ya âittir Bu hususta Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın bile en ufak bir yetkisi yoktur İslâmî bir idârede, İslâmî esâslara göre yapılan “ fî sebîli’llâh bir cihâd ’da, ( Allâh rızâsı için Allâh yolunda Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 8 yapılan bir mücâdele ve mücâhede’de )”, İslâm’ı teklîf ve teblîğ edip hakk ve bâtılı belirtdikden, İslâm’ın ve Müslümân’ların gâlibiyyet ve hâkimiyyeti tehakkuk etdikden sonra, bir kimseyi zorla İslâm Dîni’ne girmeye zorlama yokdur Ancak yapılan bir muâhede ve andlaşm a netîcesinde kendi inanç ve ibâdetlerinde serbest bırakılıp icbâr edilmezler ve her türlü hakları - devlet tarafından - koruma altına alınır Bunun için İslâm’da, “ fî sebîli’llâh” bir mücâdele ve mücâhedenin gâyesi, maddî ve ma’nevî değerlerimizi tehd îd eden düşmanlardan intikam almak, adam öldürmek, dinlerini ve inançlarını değiştirip zorla İslâm Dîni’ne girmelerini te’mîn etmek değil, karşımızdaki hasmımızı mağlûb etmek sûretiyle bize karşı olan kuvvet ve kudretini yok etmek, üzerimizdeki baskısını k aldırmak, kendi din ve inançlarında serbest bırakıp Hakk’ın hukmünü geçerli kılmak, İslâm’ın ve Müslümân’ların idârî ve hukûkî otoritesi altında toplumun içindeki huzûr ve refâhı sağlamakdır İşte asıl “i’lâ - i kelimetü’llâh: İslâm Dîni’ni ve Tevhîd a kîdesi’ni şânına lâyık bir şekilde yüceltip yayma ” , budur Bunun içindir ki Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm , Mekke Fethi’nde, umûmî bir afv i’lân etdikden sonra, “İsteyen İslâm Dîni’ni kabûl edip Müslümân olsun, isteyen de eski bâtıl dîninde kalsın” diyerek hiçbir kimseye, İslâm’a girmek husûsunda, her hangi bir zorlamada bulunmamışdır Bu bakımdan ilâhî sistemin sâhibi olan Allâhü Teâlâ’ya yönelip O’na teslim olmak sûretiyle O’nun emir ve nehiy’lerinin gereğini yerine getirerek îmân edip Mü’min ve Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 9 Müslümân olmak ayrı bir şey’; daha medenî olma hevâ ve hevesine kapılarak inkilapcı, lâik, demokratik bir anlayışla meydana getirilen - şirke yönelik - beşerî bir sistemin bir vatandaşı olmak ayrı bir şey’dir Bunun için yeni bir Anayasa yapma gayretlerinizde - Allâhü Teâlâ’nın kânunlarını, diğer bir ifâde ile emir ve nehiylerini dikkâte alara k - yeni bir çalışma yapmak - bir takım i’tirazlara sebeb olursa da - en doğru bir yoldur Aksi ise bir bataklıktan çıkıp diğer bir bataklığa girmekden başka bir netîce doğurmaz Bu konuları konuşmak ve yazmak kolay, fakat tatbîkâtı çok zor, hem de çok z or olan bir mücâdele ve mücâhededir Netîcesi ise peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihler gurûbuna dâhil olmaktır Bunun içindir ki Kur’ân’da, “Bir güçlükten sonra iki kolaylık - dünyâ ve âhiret kolaylığı - vardır” buyurulmuştur “Allâh emrinde (hâkim ve) gâlib’dir Fakat insanların bir çoğu (bunu) bilmezler” Meâlindeki âyet - i kerîme’nin ifâde buyurduğu hakikati ve Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın şu sözlerini hiçbir zaman hatırdan çıkarmamak lâzımdır: “Ey insanlar, bu âlemde olan işler, Allâh’ın kazâ ’ ve kader ’ine tâbi’dir Her şey’ vaktini bekler Allâh acele etmez Takdîr’e galebe etmek isteyenler mağlûb ve mahcûb, Allâh’a hîle etmek isteyenler perîşan olur” Bu inanç ve düşüncelerle Sırât - ı müstekîm ’de, - Allâhü Teâlâ’nın rızasına uygun - hayırlı başarılar elde etmeniz için gece - gündüz duâ ederek yardımcı olduğumuzu ifâde eder, Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 10 Cenâb - ı Hakk’dan sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler niyâzı ile sevgi, saygı ve selâmlarımızı arzederiz Takdir sizlerden, huküm Allâhü Teâlâ’dandır Muvaffakıyet ise, yalnız ve yalnız Allâhü Teâlâ’dandır Başta Zât - ı âlîleriniz olmak üzere tüm Müslüman kardeşlerime - Allâhü Teâlâ’nın rızasına uygun - dünyevî ve uhrevî mutluluk dileklerim ve selâmlarımla… Celâleddin Karakılıç Kayseri İmam - Hat ip Lisesi Emekli Meslek Dersleri Öğretmeni Not: Kimliğim, “Din - i Tevhid Seddi” İsimli kitabımın son sayfasındadır Eki: “Din - i Tevhit Seddi” isimli küçük bir kitapçık    Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 11 Konu: M Fethullah Gülen'in yanlış yolda olduğu hakkında Celaleddin Karakılıç ilkkonak@gmail com Kime: Özel kalem Sayın Dr Hasan DOĞAN Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Ankara M Fethullah Gülen’in, Sayın Başbakan ve arkadaşları hakkında kullandığı yakışıksız ve ağır ifadeler karşısında, Sayın Başbakan’ın temkinli ve vakûr davranışları takdire şâyandır Kitaplarında ve bu şekildeki davranışlarında maksâdının ne olduğu iyice anlaşılmayan hoca efendi hakkında daha önce yazmış olduğum internetteki “Âlimler de yanılır mı?” kitapçığımı E - Posta ile gönderdim Sizin ve müşâvir arkadaşlarınızın bu kitapçığı okuyarak Sayın Başbakan’a bilgi vermenizi ricâ eder; Cenâb - ı Hakk’dan sa ğlık ve başarı dileklerimle selâmlarımı arzederim 10 - 03 - 2014 A Celâleddin Karakılıç Not: Kimliğimi, www ckarakilic com dan öğrenebilirsiniz 0352 - 437 00 27 0537 422 56 09 Not : 26 - 12 - 2012 târihinde yazmış olduğum M Fethullah Gülen'in dînen de yanlış yolda olduğu hakkındaki bu kitapçığı size gönderdim Taktir sizlerindir    Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 12 Sayın Receb Tayyib Erdoğan T C Cumhurbaşkanı ANKARA 21 - 10 - 2014 Ben, uzun yıllar Kayseri İmam - Hatip Okulu’nda Meslek Dersleri öğretmenliği ve fahrî vaizlik yapan, Diyanet İşleri Başkanlığı Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanlığında bul unan ve içinde bulunduğumuz bu günkü ortamın hazırlanmasında - ailece - acı tatlı emekleri olan bir din adamıyım Altmış yıllık meslek hayatımda yaptığım her duâde, “Yâ Rabb, b aşımıza da Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına göre İslâm’ı doğru bir şekilde anlayıp Senin emir ve nehiylerine göre hareket etmek isteyen kimseler geçir Böyle olmayanların hatâlarından, bid’atlarından, şirklerinden, küfürlerinden, şerlerinden ve bâtıl fikirlerinin te’sîri altında kalmakda n Sana sığınır ız, Sen bizleri muhâfaza buyur” diye duâ ettim ki Allâhü a’lem , hâlen de öyleyim Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm da meşhur Vedâ’ Haccı Hutbesi’nin bir parağrafında: “ Ey insanlar, bu âlemde olan işler Allâh'ın kazâ ve kaderine tâbi'dir Her şey' vaktini bekler Allâh acele etmez Takdîre galebe etmek isteyenler mağlûb ve mahcûb, Allâh'a hîle etmek isteyenler perîşân olur” Bir Hadîs - i şerîf’lerinde de, Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 13 “ Şübhesiz Allâhü Teâlâ, her yüz sene başında bu ümmetin dînini y enileyen bir müceddid gönderir” 5 Allâhü Teâlâ da, âyet - i kerîme’sinde, “Allâh, emrinde (hâkim ve hukmünde) ğâlibdir” 6 buyurmuşdur Bu sözler, sizin nazarınızda bir şey’ler ifâde ediyorsa, sizinle birkaç dakika görüşmek istiyorum Sevâbı, bununla berâber sorumluluğu, çok büyük olan yeni görevinizde hayırlı başarı dileklerimle selâm, sevgi ve saygılarımı arzeder, Cenâb - ı Ha kk’dan sizi ve arkadaşlarınızı, fitne, fesad ve şerr sâhiblerinin zararlarından korumasını niyaz ederim Celâleddin Karakılıç Diyanet İşleri Başkanlığı Eski Dînî Hizmetler ve Din Görevlilerini Olgunlaştırma Daire Başkanı, fahrî vâiz ve İ H L emekli Mesle k Dersleri öğretmeni Kiçiköy Mah, Altıntepe Cad Gonca Sıkak No 16 Talas - Kayseri 0352 - 437 00 27 0537 422 56 09 www ckarakilic com Not : Bu mektup, aynı tarihte Çankaya PTT sinden posta ile gönderilmişse de bir cevap verilmemiştir Cevap verilmiş olsaydı konuşacağım konular aşağıdaki şekilde olacaktı: 5 - Et - Tâcü’l - Câmiu li’l - Usûl fî Ehâdîsi’r - Rasûl s a v C 3 ss 428 (Ebû Dâvud, El - Hâkim ve El - Beyhekî) Eş - Şeyh Mansûr Ali Nâsıf 6 - Yûsuf 21 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 14 Sayın Cumhurbaşkanım Yüz seneyi aşkın bir zamandan beri Müslüman görünüp şirk, küfür, fitne ve fesad yollarını tercih eden bir takım yetki sâhipleri, aşağıda meâli verilen âyet - i kerîme’lerde belirtildiği gibi , i slâh edeceğiz, çağdaş medeniyet seviyesine çıkaracağız gibi ifâdelerle, koca bir milletin evlatlarını, (a) - hem helâke düşürmek, (b ) hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozmak için - , öldürmeyi, ( İslâm’ın doğru yolundan saptırıp dalâletde bırakmayı, İslâmî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi ) bir ma’rifet sanarak süsleyip püsleyip güzel bir şey’ imiş gibi gösterdiler “Böylece onların (bâtılı endâd edinip Allâhâ eş koşan müşriklerin hem fikir olan) ortakları, (Allâh’a eş koşan) müşriklerden çoğuna, hem onları helâke düşürmek, hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozmak için , evlâtlarını öldürmeyi (İslâm’ın doğru yolundan saptırıp dalâletde bırakmayı, İslâmî hakîkatleri göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi), süsleyip püsley ip (güzel bir şey’ imiş gibi) gösterdi (ler) Allâh dileseydi, bunu yapamazlardı O halde onları, uydurdukları (iftirâları) ile baş başa bırak” 7 7 - En’âm, 137 Bu âyet - i Kerîme’de belirtildiği gibi bir toplum içerisinde bulunan iktidar sâhibi insanların, şeytanın ve şeytânî insanların telkin ettikleri vesvese ve kuruntulara kapılıp doğruyu yapıyoruz zannı ile inanıp tatbik etmeye çalıştıkları İslâm dışı küfür, şirk ve isyan sistemlerini, "Biz ancak islâh edicileriz" gibi bir kılıf giydirerek, akla ve hayâle gelmedik bin bir türlü desîse ve felsefeler ile idâre ettikleri halkı, İslâm yolundan ayırıp şirk, küfür ve dalâlet yollarına götürdükleri, her zaman ve her yerde görülen netîcelerdendir Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 15 “Biz, her şehir ve kasabada, (mal, mülk, servet ve makam sâhibi büyüklerini, - başında bulundukları topluma örnek olup onları hidâyet yoluna mı, yoksa dalâlet yoluna mı sevk edecekler diye - îmân ve küfür arasında muhayyer bıraktık Peygamberimiz onlara doğru yolu göstermesine rağmen onların ekseriyeti küfür ve şirk yolunu tercih ettiler Biz de ) oraların günahkârlarını, o yerlerde (rahmetimizin bir eseri olarak mühlet verip kendi amellerine kendilerinin şâhid olup bir i’tiraz haklarının kalmaması için) hilekârlık etsinler (hîle ve desiselerine devam etsinler) diye, büyük adamlar (tanınmış büyükler) yaptık (Onları imtihân etmek için onlara böyle bir imkân verdik) Halbuki onlar hilekârlığı başkasına değil, kendilerine yaparlar da farkında olmazlar, (olsalar bile ondan vaz geçmazler) ” 8    “Sana Zü’l - Karneyn’ni sorarlar De ki: Size onun (hâlinden) de haber vereyim” “Hakîkaten biz onu yer yüzünde büyük bir kudret sâhibi yaptık, O’na (dilediği) her şey’den (onu yapması için) bir sebeb (bir yol, bir vesîle, bir ilim, bir kudret) verdik” “O da (böyle bir ni’mete, ilâhî bir yardıma nâil olunca b atı tarafına) bir yol tuttu” Böyle insanlar, “Biz ancak islâh edicileriz” za nnına kapılarak hem kendilerini hem de idâre ettikleri insanları dünyevî ve uhrevî felâketlere sürüklediklerinin farkında olmadıkları gibi, "Allâh, emrinde (hâkim ve hukmünde) ğâlibdir âyet - i kerîme'sinde ifâde buyurulduğu üzere Allâhü Teâlâ'nı n her emrinde hâkim, hakîm ve her işinde gâlib olduğunu da düşünüp bilmezler Halbuki bunların hepsi, ezeldeki ruhlar âleminde Allâhü Teâlâ ile bir mukâvele yaparak ahidleşmişler ve bu inanç duygusu ile dünyâya getirilmişlerdir 8 - En’âm, 123 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 16 “Nihâyet güneşin battığı yere varınca onu bir balçıkda batar buldu, (Suda veyâ okyanusda güneşin gurûbunun aksini gördü ki bu su, güneşin ziyâsına nazaran bir kara balçık gibi idi) Bunun yanında da (küfr içinde yaşayan sefil) bir kavim buldu Dedik ki: Yâ Zü’l - karneyn, (onları küfürlerinden dolayı öldürüp) azâba uğratmanda yâhud haklarında (afv ve ihsân ile islâm’a da’vet ederek) güzel bir yol tutmanda serbestsin ” 9 “O da, - Kim zulm ederse (İslâ m’dan başka yollara gönül verip da’vetime icâbet etmezse) biz de onu (öldürüp) azâba uğratacağız Sonra o zâlim, (âhiretde) Rabb’ine döndürülür de O (Allâh) da, (inanç ve amellerinin karşılığı olarak onları Cehennem’lik kılar da), kendisine görülmedik, bilinmedik şiddetli bir azâb ile azâb eder - , dedi” “Amma kim de (da’vetime icâbet eder, İslâma’a gönül verip) îmân eder ve güzel bir davranışta bulunursa ona da güzel bir mükâfat vardır (ki o da Cennet’dir) (Ayrıca) ona emirlerimizden en kolay olanı nı söyleriz (de meşakkatli ve zor olan şey’leri teklif etmeyiz) ” “Sonra O, başka (ikinci) bir yol tuttu” “Nihâyet üstüne güneşin (ilk önce) doğduğu yere vardığı zaman onu öyle bir kavim (Zenciler gibi bir toplum) üzerine doğuyor buldu ki biz on lara buna karşı (güneşin hararetine karşı korunacak giysi, ev ve benzeri şey’ler gibi) hiç bir siper yapmamıştık” 9 - Zü’l - Karn eyn’e böyle bir emrin teveccüh etmesi, eğer kendisi nebî ise bir melek vâsıtası iledir Nebî değilse yanında bulunan bir nebî vasıtası iledir v eyâ kendisinin tâbi’ olduğu şerî at dairesinde yaptığı bir ictihâd yolu iledir Kur’ân - ı Kerîm’in Türkçe Meâl - i Âlîsi ve Tefsîri,C 4 ss 1987 Ö Nasûhi Bilmen Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 17 “ İşte, Zü’l - karneyn’in işi (batıya doğuya sefer ederek îmân veyâ küfür yollarından îmân yolunu tercih ederek hukümranlık hâli) böyle idi Halbuki onun yanında (neler vardı) ki biz onların hepsini ılmimizle kuşatmışızdır” "Sonra (bir sebeb) bir sebebi ta'kîb etti de (batı ile doğu arasında bir cânibe doğru gitdi de, üçüncü bir yol tuttu da) " "Nihâyet iki dağ arasına var dığı zaman onların önünde hemen hemen hiç bir söz anlamaz bir kavim buldu" "On lar (mütercimleri vâsıtası ile) dediler ki: - Ey Zül - karneyn, hakîkat, Ye'cûc ve Me'cûc bu yerde fesad çıkaran (kabîle) lerdir Bizimle onların arasına bir sedd yapman şartı ile sana bir harc (vergi) versek olur mu? - " "Dedi ki: - Rabb'imin beni içinde b ulundurduğu (ni'met, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır Haydi, siz bana (bedenî) kuvvet ile yardım edin de ben on larla sizin aranıza bir redim (bir sedd) yapayım - " "Bana demir kütleleri getirin (o iki dağın) iki ucu tam denkleştiği vakit, üfleyin (körükleyin) dedi Nihâyet onu (demiri) bir ateş hâline koyduğu vakit - Getirin bana, dedi, üstüne erimiş bakır dökeyim - " "Artık (Yecûc ve Me’cûc denilen bu fitne - fesad toplumları) onu aşmaya da güç yetiremediler, onu delmeye de muktedir olamadılar" " - Bu (sedd’in büyük bir başarı ile yapılması) , Rabb'imden bir rahmetdir Rabb'imin va' di geldiği vakit O b unu dümdüz yapar Rabb'imin va'di bir hakdır - , dedi" “Ve o gün (Ye’cûc ve Me’cûc topluluğu çekirge sürüleri gibi büyük bir hırs ve tama’ içerisinde etrafa yayılıp her tarafı Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 18 tahrîb etmeye başladıkları zaman), onların ba’zılarını ba’zısı içinde dalgalanır bir halde bırakırız Daha sonra da Sûr’a üfrülür (ve Kıyâmet kopar) Bu suretle de hepsini (mahşerde) derleyip toparlarız” 10    “Bu âyet - i kerîmelerde zikri geçen Ye'cûc ve me'cûc, vaktiyle bir veyâ iki kavmin hass ismi olsa da, doğrusu, lisân - ı İslâmda müteâref olan mefhum şudur: Aslı ve nesebi belirsiz, din ve millet tanımaz bir hâlita - i beşer ki hurûcları Eşrât - ı sâat ’tendir Arzı ifsad edeceklerdir” 11 "İŞTE BATIYI DOĞUYU DO LAŞARAK BİR ÇOK HİZMETLERDE BULUNAN ZÜ'L - KARNEYN'İN EN BÜYÜK İŞİ, EN BÜYÜK GÖREVİ, RABBÂNÎ BİR RAHMET OLAN BÖYLE MADDÎ VE MA'NEVÎ KUVVETLİ BİR SEDDİN İNŞÂSIDIR Kİ BÖYLE BİR SEDDİN YIKILMASI, BEŞERİYYET İÇİN BÜYÜK BİR FELÂKET OLACAKDIR" 12 "Hemen hemen söz anlamıyacak gibi olan bu kavim, Zü'l - karneyn'e, - Ye'cûc ve Me'cûc denilen bu iki topluluk, her türlü imkânlarını kullanarak yer yüzünde fitne ve fesad yapıyorlar, biz sana harc (vergi) versek de, her türlü imkânlarımız ile sana yardım etsek de bize bir sedd yapıversen olur mu? dediler O da, - Bana kuvvetle, büyük bir sadâkat ve gayretle yardım edin Demir gibi sağlam kalbler getirin, iki ucu denkleştirince de, ya'nî ( ِ م ا ِ َ ن ِ ل ِ د ح َ ل ل اِ َ لى ا ِ د ه َ م ) olunca da (beşikten mezara kadar her türlü imkânı bulunca da), üfleyin, ya'nî Ezkâr - ı evrada (Kelime - i Tevhit gibi İslâmî esâslara) devam edin - dedi 10 - Kehf, 83 - 99 11 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C,4 ss 3288 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır 12 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C 4 ss 3291 - 3292 Elmalılı M Hamdi Yazır Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 19 Nihâyet demir gibi salâbetli ( kuvvetli ve kudretli ) olan kalb demirini, tâat ve zikir harâretinin te'sîri ile ateş hâline getirince, - Getirin, ona bakır kaynağı dökeyim Şeytanın hîlesi işlemiyecek bir şekilde o kalblerin içine îmân ve muhabbet cevheri, metânet kimyâsı dökeyim de ona (o kalbe) Rahmân'ın mâsivâsı (Allâh'dan başka hiç bir şey') yüks elemesin " dedi 13 "Aşılması ve delinmesi mümkün olmayan bu sedd hakkında bir çok rivâyet ve eser varsa da bunların hiç birisi Kur'ân'da ifâde buyurulan vasıflara uymuyor Allâhü a'lem, Kur'ân - ı Kerîm'in haber verdiğ bu redim ( bu sedd ), Zü'l - karne yn'den, onun yapılmasını isteyen kavmin bu sâyede gerek ferd olarak, gerekse toplum olarak sâhip olmak istedikleri MADDÎ VE MA'NEVÎ BİR KUVVET olsa gerektir ki böyle bir sedd, demir kütleleri gibi salâbetli olan ( kuvvetli ve kudretli olan ) unsurlarına akıt ılan rabbânî bir feyz ile teşekkül etmiş MADÎ VE MA'NEVÎ BİR SEDD ( demek ) olur" 14 "Eğer, (Zü’l - Karneyn’in karşılaştığı) bu kavim, müfessirlerin nakl ettikleri gibi Türk kavmi ise, burada Zü'l - karneyn'e kuvvetle yardım eden Türk'lerin mazîde yer yüzünü fitne ve fesaddan kurtarmak için yaptıkları hizmetlerin ehemmiyyetine işâret edilmiş olduğu gibi, Hazreti Muhammed aleyhi' - selâm 'ın Bi'set’inden (Peygamber olarak gönderilmesinden) sonra İslâm'a yapacakları hizmetlere de işâret edilmiş olur Bunun için (M üslüman) Türklerin 13 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr ,C 5 ss 3293 Elmalılı M Hamdi Yazır 14 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C 5 ss 3291 Elmalılı M Hamdi Yazır Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 20 inkirâzı, Ye'cûc ve Me'cûc seddinin yıkılması ve nizâm - ı âlemin fesâdı demek olacakdır ki böyle büyük bir felâketin vukûu, Eşrât - ı sâat ’dendir" 15    "Zü'l - karneyn'in üçüncü seferinde karşılaştığı ve kendi dillerinden başka bir dil ile görüşemiyen kavmin Türk 'ler olduğunu Dahhâk, Süddî, Katâde gibi müfessirler ifâde etmişlerdir ki, Zü'l - karneyn'in, mîmârî nezâret ve irşâdı ile Türklerin demirden, b akırdan hayret - bahş ( hayret verici ) bir sedd yapmış olmaları işbirliği ile, Türk'lerin arasında şâyi' olan demir, çelik ve bakır gibi mâdenî sanâyiin kadim târihinin tâ bu karanlık devirlerinde başlamış olduğu netîcesine varabiliriz Bu riyâzî işbirliğine istinâden ilk devirlerde, Türk'lerin beşeriyyetin halâskârı (kurtarıcısı) olduklarını da söyleyebiliriz” 16 “Çünkü zaman zaman kendi mallarını, canlarını çapulculuk ederek yağmalayan Ye'cûc ve Me'cûc adındaki iki vahşî şimâl kavmine karşı kendilerini s iper ederek dünyâyı bunların zulüm ve yolsuzluklarından Türk'ler korumuş bulunuyor, demekdir” 17    “Hakîkat şudur ki, şu (Tevhîd ve İslâm Dîni), bir tek din olarak, sizin dîninizdir Ben de sizin Rabb’inizim O halde (başkasına değil) bana kulluk edin” “ (İnsanlardan ba’zıları, Yahûdî’ler ve Hristiyan’lar gibi) aralarında (ihtilâfa düşüp din) işlerinde fırka fırka oldular 15 - Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsîr,C 5 ss 3291 Elmalılı M Hamdi Yazır 16 - S B M Tecr'iÇ - i Sarîh Tercemesi,C 9 ss 100 Kamil Miras 17 - S B M Tecr'iÇ - i Sarîh Tercemesi,C 9 ss 100 Kamil Miras Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 21 (Bununla berâber) hepsi de yine ancak bize dönecekler (ve hesab vermek için huzurumuzda toplanacaklar) dır” "O halde kim mü'min olarak iyi (amel) lerden bir (şey') yaparsa işte onun sa'yinin (karşılığı şükran olacakdır), Küfran (ve mahrûmiyyet) değil Biz onun hiç şübhesiz yazıcılarıyız" "Helâk etd iğimiz bir memleket (ehâlisinin) hakîkaten (mahşere) dönmemeleri imkânsızdır" “N ihâyet ye'cûc ve me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları” , “Ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, - EYVÂH BİZLERE, DOĞRUSU BİZ BUNDAN GAFLET İÇİNDEYDİK HAYIR, BİZ (KENDİMİZE ZULM EDEN) ZÂLİM KİMSELERDİK - (diyecekler) " 18    Bu âyet - i kerîme’lerden ve müfessirlerin ifâdelerinden anlaşıldığına göre Müslüman Türk’lerin inkırâzı, Dîn - i Tevhîd Seddi’ nin yıkılmasını ve Ye’cûc ve Me’cûc denilen fitne ve fesad topluluğunun yer yüzünü isti’lâ’ etmesini ifâde eder Çünkü, Ondokuzuncu asrın başlarından i'tibâren, temeli İslâm Dîni’nin Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâsları üzerine kurulmuş olan Osmanlı İmpa ratorluğunun dînî ve siyâsî yetkililerinin, batılılaşma sevdâsı uğruna, Tevhîd dîni 'nin esâslarından ta'vîzler vermeye başlaması , - Tanzîmat Fermânı gibi - , Yüce İslâm Dîni esâslarının sarsılmasına sebeb olduğu 18 - Enbiyâ', 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 22 gibi, uzun yıllar boyunca aşılması ve delinmesi mümkün olmayan ve asırlar boyunca dünyânın bir denge unsuru olan Osmanlı İmparatorluğu 'nun yıkılmasına da sebeb olmuşdur Böyle bir seddin yıkılması neticesinde de, dünyâ devletlerinin sağ ve sol guruplara ayrılarak insanların akla hayâle gelmedik fitne, fesâd ve zulme ma'rûz kalmalarına da sebeb olmuşdur Ne yazıkdır ki - temeli İslâm esâslarına göre kurulmuş olan - Türkiye Cumhûriyeti Devleti ’ni ve onun mensûbları olan bizleri de 19 aynı âkıbete sürüklemek isteyen iç ve dış düşmanlar veyâ cehâletleri yüzünden , “Genç genç, senin aklın ermiyor Eğer bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberliklerini te’min eder ek bu memleketde şerîati 19 - Böyle bir ifâdeyi yadırgayanlara deriz ki: Osmanlı İmparatorluğu yıkıldıkdan sonra - başta bir çok yakınlarımız olmak üzere - bin lerce şehit ve gâzilerimizin kanları ile yuğrulmuş bu topraklar üzerinde kurulan Türkiye Cumhûriyeti Devleti , “ Türkiye Devleti' nin dîni, Dîn - i İslâm' dır ” esâsı üzerine kurulmuş İslâmî bir devletdir Daha sonra bu esâs değiştirilerek bir takım inkilâblar yapılması, bizim bu devletin bir mensûbu olmamamızı ve ona sâhib çıkmamamızı gerektirmez Eğer yapılan işlerde bir yanlışlık varsa bu hatâ, Müslümanım diyen hepimizin hatâsıdır Çünkü bir Hadîs - i kudsî 'de, şöyle buyurulmuşdur: “ Ben Allâhü Azîmü'ş - şân, melikü'l - mülûkum (Hukümdarların hukümdârıyım) Hukümdarların kalbleri ve nâsıyeleri (alınları) benim elimdedir Kullar bana itâat ederlerse ben de onları onlara rahmet (vesîlesi) kılarım Eğer kullar bana isyân ederlerse ben de onları onlara u kûbet (ezâ, cefâ ve azab) vesîlesi kılarım Binâen - aleyh hukümdarlara sebb ile (sövme sayma ile) meşkûl olmayın Fakat bana tevbe ederek mürâceat edin ki ben de onları size bükeyim, (Sizin için rahmet vesîlesi yapayım) ” Hak Dîni Kur'ân Dili Türkce T efsir, C 2 ss 1071 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (Ebu's - Suûd Tefsîri'nden) Eğer biz, Rasulü'llâh aleyhi's - selâm ' ın ashâbı, Fâtih Sultan Mehmed'in tebeası gibi olursak, âmir me'mûr ilişkilerinde Yavuz Sultan Selim ve İbn - i Kemâl gibi İslâmî bir anlayış ve davranış içerisinde bulunursak, her şey' kendiliğinden yoluna girer ve hiç bir endîşeye mahal kalmaz Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 23 i’lân ederler Bunun önüne geçm ek için önce din adamlarını me’mûr yaparak dilediğiniz gibi yöneteceksiniz Sonra da muhtelif isimler altında bölerek birlik ve berâberliklerini bozup birlikde hareket etmelerini önleyeceksiniz” korku ve endîşesine kapılan ve Müslüman olduklarını söyledikl eri halde muhtelif şekillerde şirk yollarına sapan , bu suretle de büyük bir gaflet içerisinde bulunan akıl ve îmân fukarası bir kısım yetkililer ve onların hem fikir olan ortakları, kendi siyâsî emellerini gerçekleştirmek için, bilerek veyâ bilmeyerek aslı esâsı olmayan ve İslâm Dîni ile bir benzerliği bulunmayan fikir, görüş, yorum ve inanç ayrıcalıklarına ; tefrika, ihtilâf , didişme ve anarşik olayların ana kaynağı olan cemâat ve tarîkat nâmı altındaki çalışmalara zemin hazırlamışlar, dînî yönden câhil kal mış bir kısım Müslümân’ların dînî duygularını istismar ederek nüfuzlarını artıran menfaat ve makam düşkünü insanlara, - Demokrasî’nin gereğidir gibi - mesnedsiz lâflar ile, göz yummuşlar, bu sûretle de her köşede, Tevhîd Dîni İslâm’ın emirleri doğrultusundak i birlik ve berâberliğimizin temelini sarsan, aslı esâsı olmayan ve İslâm Dînî ile bağdaşmayan bir takım sapık tarîkatlerin , cemâatlerin , guruplaşmaların, fikir ve görüş ayrılıklarının , türemesine sebeb olmuşlardır ki şu âyet - i kerîme ve benzerleri, bunun açık bir ifâdesidir: “Onların çoğu Allâh'a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” 20 20 - Yûsüf, 106 Mekke’liler, “Tanrı birdir, ortağı yodur Melekler O’nun kızlarıdır” derlerdi Puta tapanlar, “Tanrı birdir, Putlar ibâdete müstehık olmak husûsunda O’nun ortaklarıdır” derlerdi Yahûdî’ler, “Tanrı birdir, Uzeyr, O’nun oğludur” derlerdi Hristiyan’lar, “Tanrı birdir Mesih, O’nun oğludur” derlerdi Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 24 Böyle kimseler, ulûhiyyeti ( Allâhü Teâlâ’nın İlâhlık, Tanrılık vasfını, varlığını ve birliğini ) büsbütün inkâr etmeseler bile açık veyâ gizli bir şirk karıştırmadan Allâh’a ve Allâh’ın emir ve nehiylerine inanmazlar ve hâlis bir Tevhîd inancı ile îmân etmezler Allâhü Teâlâ’dan başkasına da ma’bûdluk pâyesi verirler Mâsivâ’ya ( Allâhü Teâlâ’dan baş ka varlıklara ) da taparlar İmâm Rağıb rahmetü’llâhi aleyh’ e göre de, dünya ile ilgili olan olan şey’lere gönül verirler ve dünyâ ağına düşerler Bunun için bu hususa işâretle Kur’ân - ı Kerîm’de şöyle buyurulmuştur: “İnsanlardan bir kısmı da vardır ki (her hakîkati gözleri ile görüp bildikleri hâlde) Allâh’a karşı bir takım endâd (denkler, eşler, benzerler, düzenler, sistemler, rejimler, önderler) edinirler de onları Allâh’ı sever gibi severler (Onlara, Allâh’a olan sevgileri gibi muhabbet beslerler O nların emirlerine, nehiylerine, arzûlarına itâat ederler Böyle yapmak sûretiyle de Allâh’a şirk, eş, ortak koşarlar Allâh’a karşı yapacakları kulluklarını onlara karşı yaparlar Allâh’ın rızâsını düşünmeden onların rızâsını kazanmaya çalışırlar Hattâ Al lâh’a isyân olan şey’lerde bile onlara itâat ederler) Halbuki îmân eden kimselerin Allâh’a karşı olan sevgi (ve itâat) leri ise, her şey’den ziyâdedir” 21 Bunların hiç biri, bu halleri ile, mü’ min değildir Allâh’dan ğayriye tapmak; papasları rabb edinmek; Allâh’a, hâşâ , oğul ve kız isnâd etmek; nur ve zulmete Tanrı diye bakmak ve bütün bunların benzerleri de şirkdir (Beyzâvî) Riyâ ve nifâk da bir şirk - i hafî veyâ şirk - i sağîr’dir (İ mam Rağıb) Dünyâ ağına düşmüş olan kimseler (İmam Rağıb) Kur’ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm,C 1 ss 365 Hasan Basri Çantay Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir,C 4 ss 2932 - 2934 Elmalılı M Hamdi Yazır 21 - Bakara, 165 Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 572 Elmalılı M Hamdi Yazır Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 25 İşte bu gibi hallerin bir netîcesi olarak da koskoca bir milletin büyük bir çoğunluğu ve onlar ın gençleri, beyinleri yıkanarak hakîkatkeri göremez, işitemez ve anlayamaz bir hâle getirilmiş, her köşede fitne, fesâd, bid’at, anarşi, terör, isyan ve hakk isteme çığlıkları pervâsızca at oynatır bir hâle gelmişdir Bunun için b öyle kuvvetli ve kudretli büyük bir Sedd ’in "Dîn - i Tevhîd seddi' nin " yıkılmasından sonra onun devâmı olarak onun yerini alan ve bu gün Orta Doğu’da dünyânın bir denge unsuru olan Türkiye Cumhûriyeti Devleti 'nin de aynı "Sedd" in küçük bir devâmı olduğu hus ûsu, şübhe götürmez bir hakîkatdir En büyük arzumuz, - aşağıdaki âyet - i kerîme’de if âde buyurulduğu üzere - , iç ve dış düşmanları n gerçekleştirmeye çalıştıkları şu acı gerçeği, millî birliğimizde ve şu güzel vatanımızda görmemektir: “N ihâyet ye'cûc ve me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ” “ V e gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, - EYVÂH BİZLERE, DOĞRUSU BİZ BUNDAN GAFLET İÇİNDEYDİK HAYIR, BİZ (KENDİMİZE ZULM EDEN) ZÂLİM KİMSELERDİK - (diyecekler) ” 22    Evet, Sayın Cumhurbaşkanım Bu gün siz de, Dîn - i Tevhîd seddi' ni ( Müslüman Türk kudretini ) koruma konusunda, ( Allâhü a’lem , Zü’l - Karneyn gibi ) aynı konumdasınız B ir lûtf - ü ilâhî olarak küfür, şirk, 22 - Enbiyâ', 92 - 93 - 94 - 95 - 96 - 97 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 26 fitne ve fesad yollarını terk ederek hayır ve îmân yolunu tercih etmiş bulunuyorsunuz ki size verilen reylerin ve şahsınıza gösterilen tevveccühün asıl nedeni de budur Bununla berâber hatâlarınızı belirtip Hakk’a yöneltmek de, dînî konulardaki ilim adamlarının , diğer bir ifâde ile dînî otoritelerin görevidir Çünkü , bir Alpaslan ’ın yanında bir Nizâmü’l - mülk gibi; bir Osman Gâzî ’nin yanında bir Edebâlî gibi, bir Fâtih ’in yanında - Hocam, İstanb ulu Sen fethettin; padişahlık senin hakkındır - deyip mührünü vermeye kalkışan genç padişaha, - Haddini bil, Sen padişahsın ben Şeyhü’l - İslâm’ım - diyen bir Ak Şemseddin gibi; bir Yavuz Sultan Selim ’in yanında “Şerîat’in hukmünden ayrılırsan hal’ine fetvâ veririm !” diyen ve yine İstanbul’a bol su getirmekle ve İslâm’a uymayan ba’zı Avrupaî tarzda yeni kânunlar koymakla iftihar eden genç Kânûnî ’nin yanında “Pâdişahım, Avrupaî kânunlar koymakla öyle bir halt ettin ki, getirdiğin sular, Kıyâmet’e kadar ü zerine aksa temizleyemez ” diyen bir Zembilli Ali Cemâlî Efendi gibi, hakk ve hakikati gösteren ilim adamları olmasaydı, tarihe altın sayfalar ile yazılan dînî ve dünyevî başarılarını elde edemezlerdi Bunun içindir ki 1800 târihlerinden sonra gelen ilim adamları aynı cesâreti gösterip padişahı ve etrafındakileri uyarıp Tanzîmat fermanları gibi ta’vizler verilmesine mâni’ olsalardı, temeli dînî esâslar üzerine kurulan koskaca Osmanlı imparatorluğu kısa bir zamanda yıkılıp yerine otuz küsur devlet kuru lmazdı 1924 lerden sonraki ilim adamlarının uyarıları da dinlenip idam edilmeselerdi, Tevhîd, bayrak, ırz, nâmus ve vatan Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 27 uğrunda şehîd olan şehidlerimizin kemilkleri sızlamaz, dînî yönden câhil kalan koca bir nesil, bu gün, küfür, şirk, nifak ve fes ad bataklığının içinde kıvranıp durmazdı Siz de, bu gün, içinde bulunduğumuz toplulukları bir araya getirip birlik ve berâberliğimizi te’mîn etmek için, “Çanakkale’de Türk, Kürt, Arap, Boşnak, Arnavut ve benzeri toplumlar hep birlikte çalışarak Çana kkale zaferini kazanmışlardır” diyorsunuz Evet, bu sözünüz doğrudur Çünkü öyle bir günde, dilleri ile, renkleri ile birbirinden farklı Müslüman’ların hepsi, Müslüman’ların birlik ve berâberliğini temsil eden Halîfe ’nin ve ilâhî bir sistem olan Kelime - i T evhîd ’in etrafında birleşen ve “i’lâ - i kelimetü’llâh: İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymak” için her şey’lerini fî sebîli’llâh ( Allâh yolunda ) fedâ eden hakîkî îman sâhibi Müslüman’lardır ki bunların içinde Rum ve ermeni gibi gayr - i müslimler yoktu Çünkü onlar, “i’lâ - i kelimetü’llâh: İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni şânına lâyık bir şekilde yüceltip yaymak” görevi ile yükümlü değillerdir Bunun içindir ki Osmanlı Devleti ’nde gayr - i müslimler, askere alınmamışlar, onun yerine bir takım haklarının korunması karşılığında - cizye gibi - bir takım vergiler ile sorumlu tutulmuşlardır Gâzi Mustafa Kemal’in Çanakkale’de bi’z - zât şâhid olup ifâde ettiği şu sözler de, bunun en açık bir ifâdesidir: “Karşılıklı siperler arasındaki mesafe yedi - sekiz metre ve ölüm muhakkak Birinci siperde bulunanların hiç birisi kurtulmamasına rağmen kâmilen şehîd düşüyor İkinci siperdekiler ise onların yerine geçiyor da ölenleri gördüğü ha lde ve kendisinin de iki - üç dakikaya kadar şehid olacağını bildiği halde, hiç biri fütur göstermeden çarpışıyor ve Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 28 sarsılmıyor Bir tarafdan düşmanı süngüleyip öldürmeye, diğer tarafdan da elinde Kur’ân - ı Kerîm olanlar okuyarak, cennete girmeye hazırlanıyo r Okumak bilmeyenler de Kelime - i şehâdet getirerek düşman üzrerine yürüyordu Şunu samîmiyyetle söyliyeyim ki ve bana emîn olunuz ki Çanakkale muhârebelerini kazandıran bu yüksek ruhdur” Bu günkü gençliğimizin içinde bu yüksek rûha ve inanca sâhip kaç gencimiz vardır? Bununla beraber özlerindeki Tevhîd inancı ve ruhu yok olmuş değildir Üzerlerindeki küfür, şirk, nifak ve fesad küllerini yok edip atacak îman sâhibi bir kurtarıcıya ihtiyacı vardır Eğer - bir lûf - ü ilâhî olarak - şahsınıza ve arkadaşl arınıza tevdi edilen böyle bir vasfı, hayır ve îmân yolunda, İslâm’ın ve Müslüman’ların yücelmesi için kullanabilirseniz ne mutlu sizlere, ne mutlu bizlere ki şu âyet - i kerîme’ler, bunun en açık birer delilidir “Ey îmân edenler, eğer siz Allâh (ın dînine) yardım ederseniz, O da size (her zaman ve her yerde) yardım eder ve ayaklarınızı sâbit kılar (mücâdelenizde ve mücâhedenizde size sebât verir) ” 23 “Müşriklerin hoşuna gitmese de O (Allâh) , dînini (İslâm dînini) diğer bütün dinlerden üstün kılmak için peygamberini hidâyetle (Tevhîd ve Kur’ân ile) ve hakk dîn ile (İslâm dini ile) gönderendir” 24  Bunun aksine olarak azîz milletimizin birlik ve berâberliğini te’mîn etmek için “ Dîn - i Tevhîd Seddi ’ni: Müeslüman Türk kudreti’ni ” yeniden ihyâ etmek, batının 23 - Muhammed, 7 24 - Saff, 9 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 29 demokrasi, özgürlük, lâiklik, hoş görü gibi bâtıl felsefeleri ile, beşeri bir sistem olan Demokrasi şemsiyesi altında sağlamak mümkün değildir Bunların hepsi, Ortadoğu projesinin temelini teşkil eden Fethullâh Hoca felsefesinin ve ABD çıkarlarının bir gereğidir ki aşağıdaki âyet - i kerîme’lerin ifâdesine göre zarardan, ziyandan, hüsrandan başka bir netîce doğurmazlar: "Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış) , Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 25 "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu dîn, İslâm dışı bu fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, r ejim ve inanış şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 26 Not : Fethullâh Hoca’nın yanlış yolda olduğunu ifâde eden “Âlimler de Yanılır mı?” isimli bir kitapçığımı, okuyup size anlatması için, daha evvel E - post a ile Başbakanlık özel kalem müdürünüz Sayın Dr Hasan Doğan beye göndermiştim Bilginiz oldu mu bilmem?  Bunun içindir ki İslâm’ın şemsiyesi altındaki İslâmî bir idârede, İslâmî esâslara göre yapılan “ fî sebîli’llâh bir cihâd ’da, ( Allâh rızâsı için Allâh yolunda yapılan bir mücâdele ve mücâhede’de )”, İslâm’ı teklîf ve teblîğ edip hakk ve bâtılı belirtdikden, İslâm’ın ve Müslümân’ların gâlibiyyet ve hâkimiyyeti tehakkuk etdikden sonra, bir kimseyi zorla İslâm Dîni’ne girmeye zorlama yokdur Ancak yapı lan bir muâhede ve andlaşma netîcesinde kendi inanç ve ibâdetlerinde 25 - Âl - i İmrân 19 26 - Âl - i İmrân, 85 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 30 serbest bırakılıp icbâr edilmezler ve her türlü hakları - devlet tarafından - koruma altına alınır Bunun için de İslâm’da, “ fî sebîli’llâh” bir mücâdele ve mücâhedenin gâyesi, maddî ve ma’nevî değerlerimizi tehdîd eden düşmanlardan intikam almak, adam öldürmek, dinlerini ve inançlarını değiştirip zorla İslâm Dîni’ne girmelerini te’mîn etmek değil, karşımızdaki hasmımızı mağlûb etmek sûretiyle bize karşı olan kuvvet ve kudretini yok etmek, üzerimizdeki baskısını kaldırmak, kendi din ve inançlarında serbest bırakıp Hakk’ın hukmünü geçerli kılmak, İslâm’ın ve Müslümân’ların idârî ve hukûkî otoritesi altında toplumun içindeki huzûr ve refâhı sağlamakdır    Bu esâslara binâen şu konuları dile getirip tesbit ederek gereğini yerine getirmek, idârî, siyâsî ve dînî yaşayışımız ın şaşmaz bir rehberi olmalıdır 1 - İslâm Dîni bir bütündür Onun bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek, Tevhîd akidesine ve Ehl - i sünnet ve’ l - cemâat esâslarına aykırı olup bir hüsrandır 2 - Fethullâh Hoca’nın ve hem fikir olan ekibinin müdafaa ettikleri Demokrasî, lâiklik, sınırsız özgürlük, sınırsız hoşgörü ve benzeri felsefî sistemler, Allâhü Teâlâ’nın İlâhî sistemi olan Tevhîd’ e ve İslâm Dîn i’ne aykırı beşerî sistemler olup bunların kabulü, şirki, küfrü, nifak ve fesâdı ifâde eder 3 - Parelel yapı ve yapımcılarına karşı mücâdele, doğru ve güzel bir anlayışın neticesidir Fakat onların demokrasi, lâiklik, sınırsız özgürlük, sınırsız hoşgörü ve benzeri felsefî sistemler gibi prensiplerini tatbike devam etmek ise, tamamen Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 31 yanlış bir anlayışın mahsûlüdür ki neticesi dünyevî ve uhrevî hüsrandır Not: İslâm’a aykırı olan bu prensipler, İslâm’a ve müslüman’lara hizmet için bi r takiyye olarak yapılıyorsa ona bir diyecek yoktur 4 - a - Semerkand, Buhâra, Belh gibi şehirleri ile Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esaslarına bağlı İlim yatağı Afkanistan’ın bu günkü durumuna gelmesine sebeb olan yenilikçi Cemâleddin Efkânî ve aynı zihni yete sâhip olan ekiblerinin; b - Kezâ, Ezher Ünüversitesi gibi bir ilim merkezine sâhib olan Mısır’ın bu günkü duruma gelmesine sebeb olan yenilikçi Muhammed Abduh ve aynı zihniyete sâhip olan ekiblerinin; c - Kezâ, her türlü sisteme ve soyutlamaya şiddetle karşı olan; somut ve belirli sorunları, derece derece ve yasalara uygun bir biçimde çözmekten yana gibi görünen İngiliz siyaset adamı Edmund’un fikirlerini benimseyen yenilikçi ve taklitçi din adamlarının; d - Kezâ, Akıl ve îmân fukarası bir kısım yetkililerin, “Bu Müslümân’ları kendi hâline bırakırsanız birlik ve berâberliklerini koruyup bu memleketde Şerîat i’lân ederler” korkusu ile, Tevhîd Dîni ’nin esâslarını bozup Müslümân’ların birlik ve berâberliğin i bozmaya ma’tûf bir takım sahte cemâat, tarikat, ekol mensuplarının - kiliselerde, papazların günah çıkartıp cennetlik yaptıkları Hristiyanlar gibi - Müslümân’ları yanlış yollara sevk eden mürşid, şeyh, hoca, önder ve lider nâmı altındaki kimselerin etrâfla rında topladıkları - Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarından uzak kalmış - câhil Müslümân’lara, - ba’zı menfaatler sağlayarak - , şeytânî bir ustalıkla anlatıp tatbik ettirmeye çalışanların; Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 32 e - Kezâ, Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilâtında ve din eğitimi vere n eğitim müesseselerde, “ Değişim ve yenilenme hayatın bir gerçeği ve her alanı kuşatan bir ulgudur” inancına sâhip îmân ve akıl fukarası yenilikçi bâzı din adamlarının, görüş ve çalışmaları da aynı şekilde olup birer hüsrandan başka bir şey’ değildir ki bunlara göre üç türlü din adamı vardır: 1 - Yenilenme fikrine veyâ kavramına tamamen olumsuz bakan din âlimleri Bunlara göre dinde yenilenme olmaz Yenilenme dinin özünden sapma anlamına gelir Böyle bir yetki, yalnız Allâhü Teâlâ’ya mahsusdur ( Bu görüş, Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına uygundur ) 2 - İslam dünyasının zayıf düşmesinin sebebini, Batı’nın ilim, teknoloji ve ekonomide ilerlemesi karşısında geri kalmasının sebebi olarak yenilenmemeyi, dini doğru anlayamamayı sebeb gösteren din adamları Bunlara göre dinin, modern dünyanın gereklerine göre yeniden yorumlanması lazımdır 3 - Dinin aslını muhafaza ederek, din olarak algılanmaya başlayan gelenek ve kültürel etkenlerden dini ayırmak anlamında yenilenmenin gerekli olduğuna inanan görüş Bu son iki görüşe sâhip olanlar, batının ilimde ve teknolojide ulaştığı seviyeyi yakalayabilmek için, bilim ve teknoloji alanında olduğu gibi dini alanda da reforme ihtiyaç olduğunu düşünürler ve dinin modern dünyanın gereklerine göre yorumlanması lazımdır, derler 27 27 - (Diyanet aylık dergisi, sayı 223 Temmuz 2009 İslamla yenilenme,ss 2 Dr Yüksel Selman Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 33 Bu şekildeki fikir ve düşünceleri ile Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına bağlı kalarak İslâm’ı yaşamanın Müslüman’ları geri bıraktığına inanmak ise, All âhü Teâlâ’ya, “ Hâşâ” , cehil isnad etmek dir ki neticesi, şirk, küfür ve nifâkdır    Ayrıca kırk - elli yıldan beri bâzı din adamı geçinen kimselerin, bilerek veyâ bilmeyerek, kiliselerde, papazların günah çıkartıp cennetlik yaptıkları Hristiyanlar gibi , “Bir mürşide, bir şeyhe intisab etmezsen cennete giremezsin” inancını yaymaya çalışarak bir takım menfaatler elde etmeye çalışan mürşid, şeyh, hoca, önder ve lider nâmı altındaki kimselerin, Müslümân’ları cemaat cemaat, gurup gurup, ekol ekol ayırıp tefrikaya ve ihtilâfa sürükledikleri konusu da, birlik ve berâberliğimizi tahrip edip tehdîd eden çalışmalardır ki bunların ıslâhı da ancak, dînî otorite sâhibi Diyanet İşleri Başkanlığı görevlilerinin seferber olup Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarını yaşa yıp anlatmaları ile mümkündür Netîce: Bu konuları yazmak ve konuşmak kolay, fakat içimizdeki ve dışımızdaki İslâm ve Müslüman düşmanlarının büyük tepkileri karşısında tatbîkâtı çok zor, hem de çok zor olan bir mücâdele ve mücâhededir Netîcesi ise, Allâhü Teâlâ’nın rızâsını kazanıp peygam berler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihler gurûbuna dâhil olmaktır Bunun içindir ki Kur’ân’da, “Bir güçlükten sonra iki kolaylık - dünyâ ve âhiret kolaylığı - vardır” “Allâh emrinde (hâkim ve) gâlib’dir Fakat insanların bir çoğu (bunu) bilmezler” buyurulmuşdur Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 34 Bu bakımdan, İslâm Dîni’ni ve Tevhîd akîdesi’ni şânına lâyık bir şekilde yüceltip yayma ortamını hazırlamak, siz siyâsîlerin görevi; Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esaslarına göre İslâm Dîni’ni yeniden anlatıp öğretmeye ve yaşatmaya çalışmak, dînî otorite sâhibi Diyanet İşleri Başkanlığı teşkîlâtı’nın görevidir Parelel yapıya benzer cemaatlerin ve yenilikçilerin en çok bulunduğu Diyanet İşleri Başkanlığı mensublarının, Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına göre yaşayıp görev yapab ilmeleri için, Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkîlat Kânunu’nda ve tüzüklerinde, İslâm’ın rûhuna ( Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarına ) uygun değişiklikler yaparak bu mühim hizmetin yapılmasına çalışmak, biz Müslümanların en başta gelen görevlerindendir Bunun için, “Bizim üzerimize (düşen görev), ap - açık bir teblîğ’den başka (bir şey’) değildir” 28 meâlindeki âyet - i kerîme’nin hükmünce, Tevhîd ve Şirk esâslarını hatırlatarak teblîğ etmek bizden, takdir sizlerden, hüküm Allâhü Teâlâ’dandır “ (Dünyâda ve âhiretde) selâm (ve selâmet), doğruya (Hakk’a ve hakîkâte) tâbi’ olanlaradır” 29 A Celâleddin Karakılıç    28 - Yâsîn, 17 29 - Tâ Hâ, 47 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 35 Sakın t erk - i edebden, kûy - i mahbûb - i H ü dâdır bu, 30 Nazargâh - ı ilâhî’dir, Makâm - ı Mustafâ'dır bu Şâhidim, arz - u semâdır bütün ecrâmiyle, Âşıkım sıdk ile ben, Hazret - i Şâh - ı Rasûle Yaksa da âh - ı derûnum, beni bu hasret ile, Tâkatı yok dilimin, hâlimi takrîre bile Ey bâd - ı sabâ! Uğrarsa yolun Semt - i harameyne, Selâmımı arz eyle Rasûlü’s - sakaleyne Nâbî 30 - Kûy: Allâhü Teâlâ’nın Habîbi ’nin bulunduğu yer, yattığı yer Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 36 Cumhurbaşkanımız Sayın Receb Tayyîb Erdoğan’a Mektuplarım 37 ِ ُ و د ُ ب ع ا َ و اِِ ُ ت ِ لآ َ و َ ِ لله ا ِ ش ِ ر كِ ُ و اِِ ب ِ ه ِِ َ ش ئ ي ًِِا “Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın” Nisâ’, 36 ِ م ُ ه َ و ِ َّ لا إ ِ لله ا ب ِ م ُ ه ُ ر َ ث ك َ ا ِ ُ ن م ؤ ُ ي ِ ا َ م َ و َ ن و ُ ك ر ش ُ م “Onların çoğu Allâh'a şirk (ortak) koşmaksızın îmân etmez” Yûsüf,106 ِ َ ف ُ ي ِ ً ا يْ َ خ ِ ه ب ُ ِ لله اِ د ر ُ ي ِ ن َ م ِ ِّ ق ن ي ِّ د لاِ فِ ِ ُ ه ه “Allâhü Teâla, bir kimsenin hayrini dilerse, onu dinde fakih yapar (anlayışlı ve bilinçli kılar)” Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 ِ َ ي ِ ن َ م ِى د ه َ ي ُ ِ لله ا َ و ِ ٍ م ي ق َ ت س ُ م ِ ٍ ط ا َ ر ص ِ َ لى ا ِ ُ ء ا َ ش “Allâhü Teâlâ kimi dilerse onu (kendisinde hayır gördüğü kimseleri), doğru yola iletir” Bakara, 213 ِ َ ا ِ م َ لْ م َ لا س لإ ا َ و ِ ن َ ا يم ِ لإ ل ِ َ ا ني َ د َ ه ِى ذ َّ ل اِ لله ِ ُ د Bizi, îmâna ve İslâma hidâyet eyliyen Allâhü Teâlâ’ya hamd olsun Et - Tâcü’l - Câmiu fî Ehâdîsi’r - Rasûl s a v