CKarakilic.com
Current View

Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm-ı Âlemdeki Rolü

Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 1 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti ’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü ِ ميِ ح َ رلا ِ ن َْ حْ َّ رلا ِ للها ِ مػػػػػػػػػػػػػػػ ْ سِ ب ُه ُت َاك َ ر َػب َ و ِ للها ُة َْ حْ َ ر َ و ْ م ُ ك ْ س َل َ ع ملآ َّ سل َا Kullarının dünyevî ve uhrevî mutluluğunu isteyen Allâhü Teâlâ, Rabb isminin muktezâsı ve sonsuz rahmeti 'nin bir eseri olarak sevgili rasûlü Hazreti Mehammed aleyhi's -selâm vasıtası ile bizlere teblîğ ettirmiş olduğu Kur'ân -ı Kerîm'inde ve İslâm Dîni esâsları'nda, insanlığın muhtaç olduğu en doğru yolun kendi ilâhî sistemi olduğunu belirterek, ُ م لآ ْ س ِ لإ ْا ِ للها َ د ْ نِ ع َ نيِّ دلا َّ نِ إ فق "Hak dîn, Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 1 ُ م ُ ك َل ُ تيِ ض َ ر َ و ِ تى َ م ْ عِ ن ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ُ ت ْ م َْ تْ َا َ و ْ م ُ ك َنيِ د ْ م ُ ك َل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َا َ م ْ و َ ػي ْل َا ًانيِ د َ ملآ ْ سِ لإ ْا "Bu gün sizin dîninizi kemâle e rdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim, ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 2 buyurmakda; bundan sonra da her türlü felâketin sebebi olan, 1 -Âl-i İmrân 19 2 -Mâide 3 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 2 ًانيِ د ِ ملآ ْ س ِ لإ ْا َ ر ْ ػي َ غ ِ غ َت ْ ب َػي ْ ن َ م َ و ُه ْ نِ م َ ل َب ْ ق ُػي ْ ن َل َ ػفج َ نِ م ِ ة َ رِ خلآ ْا ِ � َ و ُ ه َ و َ نيِ رِ س َا ْلخا "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa, ondan (bu dîn) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 3 esâsını ifâde ederek İslâm dışı sistemlere ve ina nışlara gönül vermemezi emr etmektedir Ayrıca, dünyâda ve âhiretde felâh bulup mutlu olmamız için de, َ ت ْ رِ م ُا َام َ ك ْ مِ ق َت ْ س َاف "Emr olunduğun (uz) gibi dosdoğru ol (unuz) " 4 hakîkatini emr ederek, َ و َج ِ للها ِ ل ْ ب َبحِ ا ُ ومِ ص َت ْ عا ًاعي ا ُ وق َّ ر َ ف َ ػت لآ َ وص ُ ك ْذا َ و ْ م ُ ك ْ ي َل َ ع ِ للها َ ت َ م ْ عِ ن او ُ ر "Hepiniz toptan Allâh'ın ipine (Kur'ân -ı Kerîm'e ve İslâm Dîni esâslarına) sımsıkı sarılın Parçalanıp dağılmayın Allâh'ın üzerinizdeki ni'metini düşünün" 5 َ و ُه َلو ُ س َ ر َ وَ للها ا ُ وعيِ ط َا َ و او ُِ بِ ْ صا َ و ْ م ُ ك ُيحِ ر َ ب َ ه ْ ذ َت َ و ا ُ ول َ ش ْ ف َ ػت َ ػف ا ُ وع َ ز َان َت لآط َّ نِ إ َ نيِ رِ با َّ صلا َ ع َ مَ للها "Allâh'a ve O'nun Rasûlüne itâat edin (Fikir, görüş, yorum, inanç ve düşünce ayrılıkları ile) birbiriniz ile çekişip didişmeyin Sonra korku ile za'fa düş ersiniz Rüzgarınız 3 -Âl-i İmrân 85 4 -Hud, 112 Şûrâ, 15 5 -Âl-i İmrân, 103 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 3 (kuvvet ve kudretiniz kesilip) gider (Allâh'ın size olan yardımı kesilir Kuvvetiniz ve devletiniz yok olup gider) Bir de sabr (-u sebât) edin, (sıkıntılara katlanın) Çünkü Allâh, sabr edenlerle berâberdir" 6 َّ ل َاك ا ُ ون ُ وك َت لآ َ و ُ ت َان ِّي َ ػب ْلا ُ م ُ ه َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َػب ْ نِ م ا ُ وف َل َ ػت ْ خا َ و ا ُ وق َّ ر َ ف َ ػت َ نيِ ذط َ كِ ئ َل ُ وا َ و ٌ ب َاذ َ ع ْ م َُ لَ ٌ ميِ ظ َ علا “Siz, kendilerine ap -açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın İşte onlar (ın hâli) : En büyük azâb onlarındır” 7 îkâzını yapmakda ve aklımızı başımıza toplayıp sonunda pişman olmamazı hatırlatmaktadır Sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhi's -selâm da bir Hadîs -i şerîf'lerinde, dünyevî ve uhrevî mutluluk yollarının Kur'â n'da olduğunu belirterek şöyle buyurmaktadır: َّ نِ إ ُه َت َ سك ُ و ُ ن ِ ف ٌ َ ت َ ك ِ ق ْط ِ ع َّ للا ْ ي ِ ل ْلا ُ م ْظ ِ ل ِ م َف : َ ليِ قم َا َّ نػلاج َا ُة ْ نِ مه َا ِ للها َ لو ُ س َ ر ا َي َاق َ ل َاتِ ك : ُ ب َت ِ للهاع َا َ ل َػن ِ هيِ ف َب َ ػق ْ ن َ م ُ أ ْ ػب َل ْ م ُ ك َ خ َ و َ ػب ُ ك َ د ْ ع َ ػب ْ ن َ م ُ ر ْ م ْ ك ُ ح َ و ُ م َػب ا َ م َن ْ ػي ْ م ُ ك َف َ و ُ ه َ و ْ ص ٌ ل َل ْ ي ِ ب َ سا َْ لَ ْ ذ َ ػت ْ ن َ م ِ ل َ ر َ ك ُه ََ ت َق ًا ر بِ َ ص َت ُللها ُه َ مع َا َ ل ِ ن َ م َ و َت ْ ػباغ ُْ لَا َ ى َ غ ِ � َ ىد ِ ْ ي َّ ل َ ض َا ِ هِ ُه َت ُللهاع َا َ ل ِ للها ُ ل ْ ب َ ح َ و ُ ه َ و ا ْل َ م ُ ون َ و ُ ينِ ت ُ ر ُهِ ْلا ُ م ِ ب ُ ين ْ كِّ ذلا َ و ُ ر َْ لا ُ طا َ ر ِّ صلا َ و ُ ميِ ك ا ْل ُ م َت ْ س ِ ق َّ لا َ و ُ ه َ و ُ مي ِ ذ ُت لآ ي ِ ز ِ ب ُ غي ِ ه َ ػت لآ َ و ُءا َ و ْ ه َلا ْا َ ش َت َ ش ُي لآ َ و ُءا َ ر َلا ْا ُه َ ع َ م ُ ب َّ ع َّب ْ نِ م ُ ع ُه ْلا ُ ع َلم َا ُء ر ل ََ يَ لآ َ و ُه 6 -Enfâl, 4 6 7 -Âl-i İmrân Sûresi, âyet 105 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 4 ْت َلا ْا ِ ق َاي ُء ْ لِ ع َ مِ ل َ ع ْ ن َ م َ م َ س ُه َب ِ ب َ لِ م َ ع ْ ن َ م َ و َ ق ِ ه ِ ج ُا َ ر َ ك َ ح ْ ن َ م َ و َ م ِ ب ِ ه َ ل َ د َ ع َ م َ ص َ ع ْ ن َ م َ و ِ ب ِ ه َ ػف ْ د َ ق َت ْ س ُ م ٍ طا َ رِ ص َ لِ إ َ يِ د ُ ه ِ قي ٍ م “Muhakkak ki ileride muzlim gece kıt’aları ( zifîrî gece karanlıkları ) gibi fitneler olacakdır Denildi ki -Yâ Rasûle’llâh, ondan necât ( kurtuluş ) ne? - Buyurdu ki Allâhü Teâlâ’nın Kitâbı ( Kur’ân -ı Kerî m) dir Onda sizden evvelkilerin haberi, sizden sonrakilerin haberi, birbirinizin arasındaki şey’lerin hukmü vardır O bir hezl ( boş söz ) değil, ( hakk ile bâtılı birbirinden ayıran ) bir fasıldır O’nu tecebbüren ( kibirlenip büyüklenerek ) terk edenin Allâh belini kırar Doğru yolu O’nun gayrisinde arayanı, Allâh dalâlete düşürür O, Allâh’ın habl -i metîni ( sapa sağlam bir ipi ), nûr -i mübîn’i ( ap -açık bir nûru ) dir Zikr -i hakîm’dir Sırât -ı müstekîm'dir ( en doğru yol O'dur ) Keyiflerin sapıtmamasına, re’ylerin dağılmamasına yegâne sebeb O’dur Ulemâ’, O’na doymaz Etkıyâ’ ( Allâh korkusu ile günah işlemekden çekinenler ) O’ndan usanmaz O’nun ilmini bilen ileri gider O’nunla amel eden me’cûr olur ( sevab kazanır ) O’nunla hukm eden adâlet eder O’na sıms ıkı sarılan doğru yola hidâyeti bulur” 5 Şu halde gerçek yol, doğru düşünce, Kur'ân ve İslâm yolu bu olduğuna göre her türlü İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem, düzen ve inanış şekillerinden uzak kalarak yalnız Kur'ân'a gönül verip O'nun gösterdi ği yoldan gitmemiz, çeşitli fikir ve düşünce 5-Ahmed İbn -i Hanbel, Müsned, C 1 ss 9l Hak Dîni Kur’ân Dili Türkçe Tefsir, C 1 ss 30 Elmalılı Hamdi Yazır Dârimî, Sünen, Fedâilü’l -Kur’ân Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 5 şekillerinden, tefrîkadan ve ihtilâflı konulardan uzak kalmamız gerekmektedir Ne yazık dır ki emr -i ilâhî ve irşâd -ı peygamberî bu olduğu halde, Müslümân olduğumuzu, Kur'ân ve sünnet yolunda gittiğimizi sö ylediğimiz halde, içinde bulunduğumuz şu zamanda, -İslâm'a hizmet gâyesi ile de olsa - çeşitli fikir, görüş, sistem, düzen ve yorum ayrıcalıkları ile gurup gurup, cemâat cemâat, parti parti ayrılıp İslâm birlik ve berâberliğini temelinden bozduğumuzu bilmez ve anlamaz bir hâle geldik Cezâyir, Filistin, Afganistan ve Irak gibi, nüfûsunun çoğunluğu Müslümân olan memleketlerin başına gelen akla hayâla sığmadık felâketlerin, َ و َ ػب ْلا ُ م ُ ه َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َػب ْ نِ م ا ُ وف َل َ ػت ْ خا َ و ا ُ وق َّ ر َ ف َ ػت َ نيِ ذَّ ل َاك ا ُ ون ُ وك َت لآ ِّي ُ ت َانط َ كِ ئ َل ُ وا َ و ٌ ب َاذ َ ع ْ م َُ لَ ٌ ميِ ظ َ علا “Siz, kendilerine ap -açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın İşte onlar (ın hâli) : En büyük azâb onlarındır” 8 âyet -i kerîmesinde ve benze ri âyet -i keîme ve hadîs -i şerîf'lerde belirtilip önemle üzerinde durulan bu ihtilâf ve tefrîkanın bir netîcesi olduğunu görüp ibret almadığımız gibi, gittiğimiz yolu haklı bulup -Biz de bu şekilde İslâmâ ve Müslümân'lara hizmet ediyoruz - düşüncesine kapıl arak çeşitli yorum ve inanış şekilleri ile müdâfaa eder bir duruma geldik Halbuki böyle bir yol ta'kîb etmek, Kur'ân ve sünnet yoluna aykırı olduğu gibi, İslâm'ı bozup mensûbları olan Müslümân'ları 8 -Âl-i İmrân Sûresi, âyet 105 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 6 zayıf düşürüp helâk etmek için çalışan İslâm düşmanl arının işini kolaylaştırmakdan başka bir netîce doğurmamaktadır Bu konularda araştırma yapan meslekdaşlarımızdan birisi, güzel bir noktaya işâret ederek, إ ُ ك ِ سْ أ َ ر َ ىل َ ع ِ ة َّ م ُلا ْا ِ هِ ِ ذ َِ لَ ُ ث َ ع ْ ػب َػي َللها َّ ن َئاِ م ِّ ل ِ ة َن َ س ََ لَ ُ دِّ د َُ يُ ْ ن َ م ٍ ة ا َنيِ د َاه “Şübhesiz Allâhü Teâlâ, her yüz sene başında bu ümmetin dînini yenileyen bir müceddid gönderir” 9 hadîs -i şerîf'inin izâhında şöyle diyor: “İçinde bulunduğumuz şu zamanda çeşitli İslâmî cemâatler ile görüşüp teâtî -i efkâr’da ( fikir alış -verişinde ) bulunduk Onlardan her bir cemâat -Bizim hocamız İslâm’a daha fazla insan yetiştirmişdir Bunun için zamânın müceddidi veyâ mehdî’si varsa o da bizim hocamızdır, başka bir kimse olamaz” diyor ve böylece çeşitli fikirler ve birbirine zı d iddiâlar ortaya çıkarak tefrîka meydana geliyor” 10 “İslâmda halîfe ta’yin etmenin büyük hıkmetlerinden biri de, Müslümân’ları bir araya getirip birleştirmekdir Bunun için bir zamanda iki halîfe ta’yin edilmesi câiz değildir” 11 Câbir radıye’ llâhü anh ’den rivâyet edilen şu hadîs -i şerîf de, bu hakîkatleri te’yîd edip gözlerimizin önüne sermektedir ا َّ ىل َ ص ٍ د َّ م َُ مُ ُ ي ْ د َ ه ِ ى ْ د َْ لَا َ ر ْ ػي َ خ َ و ِ للها ُ ب َاتِ ك ِ ثيِ د َْ لا َ ر ْ ػي َ خ َّ نِ إ َف ِ ه ْ ي َل َ عُ لله َّ ر َ ش َ و َ مَّ ل َ س َ و ُ ك َ و ا َ ه ُػن َاث َ د ُْ مُ ِ ر ُ وم ُلا ْا ة َللآ َ ض ٍ ة َ ع ْ دِ ب َّ ل 9 -Et-Tâcü’l -Câmiu li’l -Usûl fî Ehâdîsi’ r-Rasûl s a v C 3 ss 428 (Ebû Dâvud, El-Hâkim ve El -Beyhekî) Eş -Şeyh Mansûr Ali Nâsıf 10 -Günümüz Mes’elelerine Fetvâ’lar, C 2 ss 251 Halil Günenç 11 -Aynı eser, C 2 ss 207 Halil Günenç Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 7 “Sözlerin en hayırlısı Allâh’ın Kitâb’ı (Kur’ân -ı Kerîm) dir En hayırlı hidâyet, Hazreti Muhammed aleyhi’s -selâm’ın irşâd ve hidâyeti’dir Din işlerinin en fenâları sonradan uydurulan şey’lerdir ve her bid’at bir dalâlet’dir” 12 Kezâ, büyük Sahâbî Abdu’llâh ibn -i Mes’ûd radıye’llâhü anh ’ın talebelerine yaptığı şu vasiyetleri de, içinde bulunduğumuz şu zamanda bize büyük bir ışık tutmaktadır: “Kardeşlerim, ilim ortadan kalkmadan ilim tahsîline ehemmiyet veriniz İlmin or tadan kalkması, tabii ehl -i ilm’in ölümü iledir Sizden hiç biriniz, kendisine ne zaman mürâceat edileceğini ta’yîn edemez Fakat yakında bir sınıf insanlar ile karşılaşırsınız ki onlar, sizi, Kitâbü’llâh’a da’vet etdiklerini iddia ederler Halbuki bu ehl -i bid’at, Kitâbü’llâh’ı arkalarına atdıklarını fark edemezler Böyle dalâlet zamânında, ilmin sâye -i irşâdına sığınmanızı tavsiye ederim Bid’at iltizam etmekden (bid’at olan şey’leri lüzumlu görerek yapmakdan), kelâmî tekellüf’den (hakîkatleri ikinci p lâna atarak gösterişli konuşmalar yapmakdan), felsefî teammuk’dan (felsefî fikirler içerisine dalarak yeni yeni şey’ler ortaya koymakdan) sakınınız Dînimizin safvet -i asliyyesini (saf ve temiz hâlini) muhâfaza etmeye çalışınız” 13 Dünyevî ve uhrevî mu tluluğumuzun en belirgin anahtarlarını bize bildiren bu âyet -i kerime'lerin ve bu Hadîs -i şerîf'lerin ışığında, içinde yaşadığımız şu zamânın akla hayâle gelmedik fitne, fesâd, ihtilâf ve tefrikaların, zifîrî karanlıklar gibi başımıza üşüştüğü şu günlerde, Kur'ân -ı Kerîm'in şu ifâdelerini 12 -384 -Riyâzü’s -Sâlihîn, C 1 ss 164 (172 nolu h ş ) (Sa hîh -i Müslim) den 13 -Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarih Tercemesi, C 4 ss 63 Kâmil Miras (Hammâd ibn -i Ebî Süleymân rivâyeti) Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 8 düşünüp ibret alarak her türlü tefrîka ve ihtilâfdan uzak kalarak kurtuluş çâreleri aramamak, büyük bir gaflet eseridir Her zaman ve her yerde birlik ve berâberlik içerisinde yaşamamıza büyük bir ehemmiyyet veren Cen âb -ı Hakk, yalnız kendisine kulluk yapıp , ihtilâfa ve tefrîkaya düşenler gibi olmamamız husûsunda bizleri şöyle uyarmaktadır: ً ة َ دِ ح َاو ًة َّ م ُا ْ م ُ ك ُت َّ م ُا ِ هِ ِ ذ َ ه َّ نِ از ِ ن ُ ود ُب ْ عاف ْ م ُ ك رب َ ر َان َا َ و "Hakîkat, şu (tevhîd ve İslâm dîni) , bir tek dîn olarak, sizin dîninizdir Ben de sizin Rabb'inizim O halde (başkasına değil) bana kulluk edin" 14 َ و ْ م ُ ه َ ػن ْ ػي َػب ْ م ُ ه َ ر ْ م َا ا ُ وعَّ ط َ ق َ ػت ط َ ن ُ وعِ ج َار َان ْ ي َلِ ا ٌّ ل ُ كع "(Bir kısım Muhâtablardan, Yahûdî'lerden ve Nasrânî'lerden ba'zıları) aralarında, (dîn ) işlerinde fırka fırka oldular (ihtilâfa düştüler) (Bununla berâber) hepsi yine ancak bize dönücülerdir" (Biz de onlara amellerine göre mükâfât veyâ mücâzât vereceğiz) 15 Merhûm ve mağfûr Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, bu âyet -i kerîmelerin işâret etdiği husûslar hakında şöyle diyor: "Bu âyet -i kerîmede işâret edildiği ve sahîh hadîslerde vârid olduğu gibi İslâm ümmeti arasında da tefrîkalar çıkacak, bu arada emir parçalanacak, memleketler zâyi' olacak Bununla berâber yine Peygamber ve ashâbın ın yolunda giden bir fırka -i nâciye, bir sâlih kimseler zümresi eksik olmayacak Bu arada peygamberlik iddiâsında bulunan otuz kadar deccâlden sonra ulûhiyyet iddiâsına kalkışacak olan koca Deccâl, Mesih'in 14 - Enbiyâ', 92 15 - Enbiyâ', 93 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 9 nüzûlü ile helâk olacak, derken Ye'cûc ve Me'cûc çıkacak, yer yüzünde görülmedik fesadlar, tasvirlere sığmaz harbler yaptıkdan sonra Allâhü Teâlâ'nın emri ile mahv olacaklar, artık sâlib kırılacak, hınzır öldürülecek, sâlih kimseler hâkim olacak, Hazreti Muhammed aleyhis -selâm 'ın teblîğ etmiş olduğu şer îatin tamâmı hâkim kılınarak insanlık âlemi yeniden bir saâdet devri yaşayacak Küçük ve büyük kıyâmet alâmetleri vukû' buldukdan sonra Dâbbetü'l -arz çıkacak, güneş batıdan doğacak, bundan sonra da sûr üfürülerek büyük kıyâmet ko pacak, ikinci sûr üfürülünce de herkes kabirlerinden kalkıp dirilerek eski hâline dönecek, haşir ve neşr olup o büyük Dîn günü muhakkak bir sûretde vukû' bulacak, âkıbet Cennet sâlihlerin olacakdır" 16 Tecrid,c 9 ss 101 bakılacak Kezâ, kıyâmet in on büyük alâmetinde n biri olan Ye'cûc ve Me'cûc hakkındaki şu âyet -i kerîmelerin meâlini verdikden sonra onların tefsîrinde de şöyle diyor: ًام ْ و َ ػق َامِِ نِ ُ ود ْ نِ م َ د َ ج َ و ِ ن ْيَّ د َّ سلاَ ْ ين َب َ غ َل َػب َاذِ ا َ تى َ ح ًاب َب َ س َ ع َب ْ ػت َا َّ ُ ثُلا لآ َػي َ ن ُ ود َاك َي َ ن ُ ودِ س ْ ف ُ م َ ج ُ وج ْا َ م َ و َ ج ُ وج ْا َي َّ نِ ا ِ ْ ين َػن ْ ر َ ق ْلا َاذ َاي ا ُ ول َاق ًلا ْ و َ ػق َ ن ُ وه َ ق ْ ف َ هف ِ ض ْ ر َلا ْا ِ � َ ىل َ ع ًاج ْ ر َ خ َ ك َل ُ ل َ ع َْ نَ ْ ل َ ل َاق ًا ّ د َ س ْ م ُ ه َ ػن ْ ػيب َ و َان َن ْ ػي َػب َ ل َ ع َْ ت ْ ن َا ْ ػي َػب ْ ل َ ع ْ ج َا ٍ ة َّ و ُ قِ ب ِ نى ُ ونيِ ع َا َف ٌ ر ْ ػي َ خ ِّ بى َ ر ِ هيِ ف ِّ نى َ ك َ م َام ًام ْ د َ ر ْ م ُ ه َ ػن ْ ػي َػب َ و ْ م ُ ك َنلا ِ نى ُ وتآ ِ ديِ د َْ لا َ ر َػب ُ زط ا ُ وخ ُ ف ْ ػنا َ ل َاق ِ ْ ين َ ػف َ د َّ صلا َْ ين َػي َ ىو َاس َاذِ ا َّ تى َ حط َاذِ ا َّ تى َ ح ًار َان ُه َل َ ع َ جلا ًار ْطِ ق ِ ه ْ ي َل َ ع ْ غِ ر ْف ُا ِ نى ُ وتآ َ ل َاقط َام َ و ُهِ ُ ور َ ه ْظ َي ْ ن َا ا ُ وع َاط ْ سا َام َف ب ْ ق َػن ُه َل ا ُ وع َاط َت ْ سا ًا 16 -Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsi r, C 5 ss 3374 El M Hamdi Ya zır Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 10 "Sonra (bir sebeb) bir sebebi ta'kîb etti de (batı ile doğu arasında bir cânibe doğru gitdi de, bir yol tuttu da) " "Nihâyet iki dağ arasına vardığı zaman onların önünde hemen hemen hiç bir söz anlamaz bir kavim buldu" "On lar (müterciml eri vâsıtası ile) dediler ki: -Ey Zül - karneyn, hakîkat, Ye'cûc ve Me'cûc bu yerde fesad çıkaran (kabîle) lerdir Bizimle onların arasına bir sedd yapman şartı ile sana bir harc (vergi) versek olur mu? -" "Dedi ki: -Rabb'imin beni içinde b ulundurduğu (ni'met, sizin vereceğinizden) daha hayırlıdır Haydi, siz bana (bedenî) kuvvet ile yardım edin de ben onlarla sizin aranıza bir redim (bir sedd) yapayım -" "Bana demir kütleleri getirin (o iki dağın) iki ucu tam denkleştiği vakit, üfleyin (körükleyin ) dedi Nihâyet onu (demiri) bir ateş hâline koyduğu vakit -Getirin bana, dedi, üstüne erimiş bakır dökeyim -" "Artık onu aşmaya da güç yetiremediler, onu delmeye de muktedir olamadılar" "Bu, dedi: Rabb'imden bir rahmetdir Rabb'imin va' di geldi ği vakit O bunu dümdüz yapar Rabb'imin va'di bir hakdır" 17 "Bu âyet -i kerîmelerde zikri geçen Ye'cûc ve me'cûc, vaktiyle bir veyâ iki kavmin hass ismi olsa da, doğrusu, lisân -ı İslâmda müteâref olan mefhum şudur: Aslı ve nesebi belirsiz, 17 -Kehf, 92 -98 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 11 din ve mill et tanımaz bir hâlita -i beşer ki hurûcları eşrât -ı saattendir Arzı ifsad edeceklerdir" 18 "İşte batıyı doğuyu dolaşarak bir çok hizmetlerde bulunan Zü'l -karneyn'in en büyük işi, en büyük görevi, Rabbânî bir rahmet olan böyle maddî ve ma'nevî kuvvetli bir seddin inşâsıdır ki böyle bir seddin yıkılması, beşeriyyet için büyük bir felâket olacakdır" 19 "Hemen hemen söz anlamıyacak gibi olan bu kavim, Zü'l - karneyn'e, -Ye'cûc ve Me'cûc denilenler bu iki topluluk, her türlü imkânlarını kullanarak yer yü zünde fitne ve fesad yapıyorlar, biz sana harc (vergi) versek de, her türlü imkânlarımız ile sana yardım etsek de bize bir sedd yapıversen olur mu? dediler O da -Bana kuvvetle, büyük bir sadâkat ve gayretle yardım edin Demir gibi sağlam kalbler getirin, iki ucu denkleştirince de, ya'nî ( ِ م َ ن ا ْل َ م ْ ه ِ د ِ ا َ ل ْلا َل ْ ح ِ د ) olunca da, 20 üfleyin -(ya'nî Ezkâr -ı evrâda devam edin -21 dedi Nihâyet demir gibi salâbetli (kuvvetli ve kudretli) olan kalb demirini, tâat ve zikir harâretinin te'sîri ile ateş hâline ge tirince, -Getirin, ona bakır kaynağı dökeyim Şeytanın hîlesi işlemiyecek bir şekilde o kalblerin içine îmân ve muhabbet cevheri, metânet kimyâsı 18 - Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsi r C,4 ss 3288 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır 19 - Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsi r C 4 ss 3291 -3292 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır 20 -Bu Hadîs -i şerîf’in tam âmı, َ م ْ لِ ع ْلا ا ُ وب ُل ْط ُا ِ د ْ ح َل ْلا َ لِ إ ِ د ْ ه َ م ْلا َ نِ م “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” şeklindedir 21 - Ezkâr -ı evrâd : Söylenme si ve okunması âdet hâline getirilen dînî duâlar, Tevhîd ve Tesbîh gibi zikirler, anlamınadır Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 12 dökeyim de ona Rahmân'ın mâsivâsı (Allâh'dan başka hiç bi şey') yükselemesin " dedi 22 "Aşılması ve delinme si mümkün olmayan bu sedd hakkında bir çok rivâyet ve eser varsa da bunların hiç birisi Kur'ân'da ifâde buyurulan vasıflara uymuyor Allâhü a'lem, Kur'ân -ı Kerîm'in haber verdiğ bu redim ( bu sedd ), Zü'l -karneyn'den, onun yapılmasını isteyen kavmin bu sâyed e gerek ferd olarak gerekse toplum olarak sâhip olmak istedikleri maddî ve ma'nevî bir kuvvet olsa gerektir ki böyle bir sedd, demir kütleleri gibi salâbetli olan ( kuvvetli ve kudretli olan ) unsurlarına akıtılan rabbânî bir feyz ile teşekkül etmiş madî ve ma'nevî bir sedd (demek ) olur" Fetih sûresindeki ْ مِِ نِ َاِ يَا َ ع َ م ًان َاِ يَا ا ُ ود َاد ْ ز َ ػيِ ل َ ينِ نِ م ُ ؤم ْلا ِ ب ُ ول ُق ِ � َةنيِ ك َّ سلا َ ل َ ز ْ ػن َا ىِ ذَّ لا َ و ُ هط ِ للهِ َ و ِ ض ْ ر َلا ْا َ و ِ ت َاو َ م َّ سلا ُ د ُ ون ُ جط ًاميِ ك َ ح ًاميِ ل َ عُ للها َ ن َاك َ ولا "Mü'minlerin yür eklerine -îmânlarını katmerli bir îmân ile artırsınlar diye - sekînetini ( kuvve -i ma'neviyyesini ) indiren O'dur Göklerin ve yerin bütün orduları Allâh'ındır Allâh, her şey'i hakkıyle bilendir, yegâne huküm ve hıkmet sâhibidir" 23 "Eğer bu kavim, müfes sirlerin nakl ettikleri gibi Türk kavmi ise, burada Zü'l -karneyn'e kuvvetle yardım eden Türk'lerin mazîde yer yüzünü fitne ve fesaddan kurtarmak için yaptıkları 22-Hak Dîni Kur’ân Dili Yeni Mealli Türkçe Tefsi r C 4 ss 3291 -3293 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Sahîh -i Buhârî Muhtasarı Tecrîd -i Sarîh Tercemesi ve şer hi, C 9 ss 95 -102 (1372) nolu Hadîs -i şerîf ve şerhi Kâmil Miras 23 -Fetih, 4 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 13 hizmetlerin ehemmiyyetine işâret edilmiş olduğu gibi, Hazreti Muhammed aleyhi' -selâm 'ın Bi'seti nden (Peygamber olarak gönderilmesinden) sonra İslâm'a yapacakları hizmetletre de işâret edilmiş olur Bunun için Türklerin inkirâzı, Ye'cûc ve Me'cûc seddinin yıkılması ve nizâm -ı âlemin fesâdı deme olacakdır ki böyle büyük bir felâketin vukûu, eşrât -ı saatdendir" َف ِ هِ ي ْ ع َ سِ ل َ ن َار ْ ف ُ ك لآ َف ٌ نِ م ْ ؤ ُ م َ و ُ ه َ و ِ ت َاِ لا َّ صلا َ نِ م ْ ل َ م ْ ع َػي ْ ن َ مج َ ن ُ وبِ ت َاك ُه َل َّ انِ ا َ و "O halde kim mü'min olarak iyi (amel) lerden bir (şey') yaparsa işte onun sa'yinin (karşılığı şükran olacakdır), Küfran (ve mahûmiyyet ) değil Biz onun hiç şübheiz yazıcılarıyız" َار َ ح َ و َ ن ُ وعِ ج ْ ر َػي لآ ْ م ُ هَّ ػن َا َاه َان ْ ك َل ْ ه َا ٍ ة َي ْ ر َ ػق َ ىل َ ع ٌ م "Helâk etd iğimiz bir memleket (ehâlisinin) hakîkaten (mahşere) dönmemeleri imkânsızdır" ُ ه َ و ُ ج ُ وج ْا َ م َ و ُ ج ُ وج ْا َي ْ ت َ حِ ت ُف َاذِ ا َّ تى َ ح َ ن ُ ولِ س ْ ن َػي ٍ ب َ د َ ح ِّ ل ُ ك ْ نِ م ْ م "Nihâyet Ye'cûc ve Me'cûc (un seddi) açılıp da her tepeden saldıracakları ve gerçek va'd olan (kıyâmet) yaklaşdığı vakit, işte o zaman o küfr (ve inkâr) edenlerin gözleri hemen belirip kalacak, -Eyvâh bizlere, Doğrusu biz bundan gaflet içindeydik Hayır, biz (kendimize zulm eden) zâlim kimselerdik - (diyecekler) " 24 (Ye'cûc ve Me'cûc'ü tutan ve bir rahmet -i Rabbâniyye olan o âhenîn sed, D îni tevhîd seddi açılıp da o ne idiğü belirsiz halk boşandığı ve her tepeden a kın ederek çıkdığı ve gerçek va'd 24 - Enbiyâ',94 -95-96-97 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 14 olan kıyâmet alâmetleri zuhûr edip hisâb gününün yaklaştığı vakit, َ ك َ م َث ِ ْ لِ ل ل َاق ْ ذِ ا ِ ن َاط ْ ي َّ شلا ِ ل ْ ر ُ ف ْ كا ِ ن َاس ْنج ِ ر َب ِّنىِ ا َ ل َاق ر َ ف َ ك َّ ام َل َ ػف َ ك ْ نِ م ٌءى َللها ُ ؼاخ َا ِّنىِ ا َ ينِ م َل َاع ْلا َّ ب َ ر "(Münâfık ların ve kâfirlerin) hâli, şeytanın hâli gibidir Çünkü (şeytan) , insana -Küfr et - der de o küfr edince -Ben kakîkaten senden uzağım Çünkü ben âlemleri Rabb'i olan Allâh'dan korkarım - der" َاهيِ ف َ نيِ دِ ل َاخ ِ رَّ انلا ِ � َام ُ هَّ ػن َا َام ُ ه َ ػت َبِ ق َاع َ ن َاك َف ط ج َ كل َ ذ َ و َ ز ؤ ُا َ ينِ مِ لَّ اظلاع "Nihâyet ikisinin de (azdıranın da azanın da) âkıbeti hakîkaten ebedî ateşin içinde kalmaları olmuşdur İşte zâlimlerin (münâfıkların ve kâfirlerin) cezâsı budur" 25 ْ م ُ ه َ و َّ لاِ إ ِ للهاِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ػث ْ ك َا ُ نِ م ْ ؤ ُػي ا َ م َ و َ ن ُ وكِ ر ْ ش ُ م “Onların çoğu (bu şekilde hareket edenlerin ekseriyyeti), Allâh’a ortak tutmaksızın îmân etmez” 26 َ ن ُ وم َل ْ ع َ ػت ْ م ُت ْ ػن َا َ و َّ ق َْ لا ا ُ وم ُت ْ ك َت َ و ِ لِ ط َاب ْلاِ ب َّ ق َْ لا ا ُ وسِ ب ْ ل َ ػت لآ َ و “Kendiniz bilib dururken, hakk’ı bâtıl’a karış tırıb da gerçeği gizlemeyin” 27 َْ لا َ ن ُ وسِ ب ْ ل َ ػت َِ لِ ِ ب َاتِ ك ْلا َ ل ْ ه َا ا َي َ و ِ لِ ط َاب ْلاِ ب َّ ق َ ن ُ وم َل ْ ع َ ػت ْ م ُت ْ ػنَ ا َ و َّ ق َْ لا َ ن ُ وم ُت ْ ك َت “Ey ehl -i kitâb, neden doğruyu eğriye (hakk’ı bâtıl’a) karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” 28 25 -Haşr, 16 -17 26 -Yûsüf, 106 27 -Bakara, 42 28 -Âl-i İmrân, 71 Birlik, Berâberlik ve Müslüman Türk Kudreti’nin Nizâm -ı Âlemdeki Rolü 15 âyet -i kerîmeleri de aynı hakîkatleri ifâde etmekde ve İslâm Dîni’nin bölünmez bir bütün olduğunu açıkca belirtmektedir ً ةَّ ف َاك ِ م ْ ل ِّ سلا ِ � ا ُ ول ُ خ ْ دا ا ُ ون َ مآ َ نيِ ذَّ لا ا َ ه رػي َاا َيص ِ ت َاو ُط ُ خ ا ُ وعِ ب َّت َ ػت لآ َ و ِ ن َاط ْ ي َّ شلاط ٌ ّ و ُ د َ ع ْ م ُ ك َل ُهَّ نِ إ ٌ ينِ ب ُ م ُ ت َان ِّي َ ػب ْلا ُ م ُ ك ْت َءا َ جا َ م ِ د ْ ع َ ػب ْ نِ م ْ م ُت ْ ل َل َ ز ْ نِ إ َف ٌ ميِ ك َ ح ٌ زيِ ز َ ع َللها َّ نَ أ ا ُ وم َل ْ ع َاف “Ey îmân edenler, hep birden silm’e (sulh’a ve İslâm’a girin Kâmil, olgun birer Müslümân olun) Şeytan’ın adımları ardına düşmeyin (İnsa nları yoldan çıkaran küfür ve dalâlet ehlinin sözlerine ve fiillerine uymayın) Çünkü o, sizin ap -açık bir düşmanınızdır” “Size bunca delîl’ler geldikden sonra yine kusur ederseniz (silm’e girmekden kaçarsanız), iyi bilin ki muhakkak Allâh, Azîz’dir (mutlak gâlibdir, hukmüne karşı gelinmez, dilediğini yapar ve emrini infâz eder) ve Hakîm’dir (her yaptığını bir hıkmetle yapar)” 29    29 -Bakara, 208 -209