CKarakilic.com
Current View

Âlimler de Yanılır mı?

Âlimler de Yanılır mı? 0 Â L İ M L E R D E YANILIR MI ? Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2012 Âlimler de Yanılır mı? 1 Â L İ M L E R D E YANILIR MI ? Y A Z A N A Celâleddin Karakılıç 2012 Âlimler de Yanılır mı? 2  Âlimler de Yanılır mı? 3 Besmele, Hamdele, Salvele ْ س ِ ب ِ م ي ِ ح َّ ر لا ِ ن َ ْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ِ لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ َ ا َ ين ِ م َ ل ا َ ع ْ ل ا ِّ ب َ ر لا ِ م ي ِ ح َّ ر لا ِ ن َ ْ حْ َّ ر لا لا ِ ن يِّ د لا ِ م ْ و َ ي ِ ك ِ ل ا َ م ط ُ ين ِ ع َ ت ْ س َ ن َ ك ا َّ ي ِ إ َ و ُ د ُ ب ْ ع َ ن َ ك ا َّ ي ِ إ ط ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن َ ا َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ط ا َ ر ِ ص َ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م ْ ل ا َ ط ا َ ر ِّ ص لا ا َ ن ِ د ْ ه ِ ا لا َ ين ِّ ل ا َّ ض لا لآ َ و ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ِ ب و ُ ض ْ غ َ م ْ ل ا ِ ْ يْ َ غ ٍ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م ٍ ط ا َ ر ِ ص َ لى ِ إ ُ ء ا َ ش َ ي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي ُ لله ا َ و ِ م � ْ س ِ لإ ْ ا َ و ِ ن ا َ يم ِ لإ ِ ل ا َ ن ي َ د َ ه ي ذ َّ ل ا ِ لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ َ ا َ ى ف َ ط ْ ص ا َ ن ي ِ ذ َّ ل ا ِ ه ِ د ا َ ب ِ ع َ ى ل َ ع ٌ م � َ س َ و ِ لله ِ ُ د ْ م َ ْ لْ َ ا ِ ه ِ ب ْ ح َ ص َ و ِ ه ِ ل آ َ ى ل َ ع َ و ٍ د َّ م َ ُ مُ ا َ ن ِ ل و ُ س َ ر َ ى ل َ ع ُ م َ لا َّ س لا َ و ُ ة َ و ل َّ ص ل َ ا ٍ ن ا َ س ْ ح ِ إ ِ ب ْ م ُ ه َ ع ِ ب َ ت ْ ن َ م َ و َ ن ي ِ ر ِ ه ا َّ ط لا َ ين ِ ب ِّ ي َّ ط لا ِ ن يِّ د لا ِ م ْ و َ ي َ لى ِ إ Bi’smi’llâhi’r - Rahmâni’r - Rahîm Bütün âlemlerin Rabb’i, Rahmân ve Rahîm, Din Günü'nün sâhibi olan Allâh’a hamd olsun Yâ Rabb, biz Yalnız sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil Bizi, îmân’a ve (fıtrat dîni olan) İslâm’a hidâyet eden Allâh’a hamd olsun Allâh, kimi dilerse onu, (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) doğru yola iletir Hamd olsun Allâh’a ve selâm olsun O’nun beğenip seçtiği (kendisinde hayır görüp doğru yola iletdiği ) kullarına Salât ve selâm, Rasûl’ümüz Hazreti Muhammed üzerine, tayyîb ve tâhir olan Âl ve Ashâb’ının üzerine ve Kıyâmet’e kadar ihsân ile Âl ve Ashâb’ına tâbi’ olanların üzerine olsun Âmîn    Âlimler de Yanılır mı? 4    ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın ” 1 َ ن و ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و َّ لا ِ إ ِ لله ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ ا ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي ا َ م َ و “Onların çoğu, Allâh’a ortak tutmaksızın îmân etmez (şirk koşmadan îmân etmez)” 2    1 - Nisâ’, 36 2 - Yûsüf, 106 Âlimler de Yanılır mı? 5 ْ س ِ ب ِ م ي ِ ح َّ ر لا ِ ن َ ْ حْ َّ ر لا ِ لله ا ِ م ÂLİMLER DE YANILIR MI? Ö N S Ö Z Sâhib olduğumuz sayısız ni’metlerin en önemlilerinden biri olan akıl ni’meti , insana, ta’kî b edeceği yolu aydınlatan bi r nû r ve bir meleke olmasına rağmen - Allâhü Teâlâ’nın emir ve nehiylerine göre yöneltilmezse - lehinde ve aleyhinde olan şey’leri idrâk etmek kâbiliyyeti konusunda her zaman yanılıp hatâ yapma özelliğine de sâhibdir Bunun için akla dayanma yanılır, insana dayanma ölür, duvara dayanma yıkılır, ağaca dayanma kurur Y anılmayan bir kimse varsa o da ezelî ve ebedî olan Esmâü’l - husnâ sâhibi Allâhü Teâlâ’dır Bu bakımdan y aratılışın en güzel bir vasfına sâhib olan her insan, yara tan Rabb’inin varlığına, birliğine, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunduğuna şeksiz şübhesiz inanıp O’na yönelerek O’nun emir ve nehiylerine kayıtsız şartsız teslîm olursa, o insanın yanılma, aldanma, aldatma ve hatâ yapma ihtimalleri azaldıkça azalır İslâm’ın, birbirine zıt en temel esâslarından biri olan “Tev hîd” ve “Şir k”, insanlığı yükselten veyâ alçaltan iki ana vasıf olduğundan Tevhîd ve Şirk’ i iyi anlayıp Hakk’a yönelmeye, O’na kayıtsız şartsız teslîm olmaya, O’ nun emir ve nehiy’lerini gereği gibi y erine getirmeye gayret sarf edip Âlimler de Yanılır mı? 6 aklını iyi kullanmasını iyi bilen her insanın en önemli görevi, kendisi ile amel olunması lâzım gelen Allâh’ın hükümlerini doğru bir şekilde öğrenmesi, bu sûretle de inanç ve amellerinde Cenâb - ı Hakk’ın murâdına en yakın b ir netîcenin alınmasına çalışması , nass karşısında ( ya’nî Kur’ân ve Sünnet ile sâbit olan kat’î hükümler karşısında ) veyâ emr - i ilâhî karşısında kendi aklına göre re’y ve kıyâs’da bulunar ak isyan eden İblîs gibi olmaması , bu şekildeki bir davranış ile veyâ hevâ ve heves ile gizli veyâ açık bir “Ş i r k” veyâ “K ü f r” yoluna sapmaması , olmalıdır Bunun için de, ٍ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م ٍ ط ا َ ر ِ ص َ لى ِ إ ُ ء ا َ ش َ ي ْ ن َ م ي ِ د ْ ه َ ي ُ لله ا َ و “Allâh (ü Teâlâ) , kimi dilerse onu , (kendisinde hayır gördüğü kimseleri) â yet - i kerîme’sinde ve ِّ ق َ ف ُ ي ا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب ُ لله ا ِ د ِ ر ُ ي ْ ن َ م ِ ن يِّ د لا ِ فِ ُ ه ْ ه “Allâhü Teâlâ, bir kimsenin hayrini dilerse, onu dinde fakih yapar, (anlayışlı ve bilinçli kılar) ” 4 h adîs - i şerîf’inde ifâde buyurulan hakikatleri iyi idrâk edip , ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın ” 5 âyet - i kerîme’sinde ki emr - i ilâhî’yi şuurlu bir şekilde yerine getirmesi lâzımdır Yüce Rabb’imiz - bu esâslar dâhilinde - bizleri ve tüm müslüman’ları, her türlü gizli ve açık şirk ve küfr 3 - Bakara, 213 4 - Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 5 - Nisâ’, 36 Âlimler de Yanılır mı? 7 şekillerinden koruyup muradına uygun katkısız bir Tevhîd inancına sâhip kıldığı, bu suretle de dünyâda ve âhire tde râzı olduğu , bunun netîcesinde de cennet ve cemâline nâil buyurduğu kullarından eylesin Âmîn A Celâleddin Karakılıç 17 - Aralık - 2012 04 - Safer - 1434 Talas    Âlimler de Yanılır mı? 8 İslâm D îni’ne göre dünyevî ve uhrevî mutluluğun tek yolu, E hl - i sünnet ve’l - cemâat es â slarina göre inanı p yaşamakdı r Allâhü Teâlâ, halifelik vasfı ile yaratmış olduğu kullarının dalâlet yollarına sapmamaları için , sonsuz rahmetinin bir eseri olarak , Hazreti Âdem aleyhi’s - selâm ’dan son peygamber Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm ’a gelinceye kadar göndermiş olduğu tüm peygamberlere Kur’ân - ı Kerîm’in ve İslâm Dîni’nin îmân, amel, ahlâk ve muâmelât esâsları nı , - bir hıkmete mebnî, îmân esâslarına te’sîr etmeyen ba’zı amelî konular hâriç - teblîğ etdirmiş ve onlardan bu k onulara riâyet edeceklerine dâir kesin söz almışdır Fakat bu toplumların ekseriyyeti böyle bir ni’metin kadrini bilmeyerek yaptıkları bu mukâveleyi türlü şekillerde bozmuşlar, kendilerine teblîğ edilen dîn ku r allarının aslını kaybederek dalâlete düşmüşler , bunun neticesi olarak da dünyevî ve uhrevî azâba - gazâba lâyık olmuşlardır Bunun için Allâhü Teâlâ, i nsanlık âlemi için bir hidâyet rehberi olan Kur’ân - ı Kerîm’inde, َ ن و ُ د ُ ب ْ ع َ ي ِ ل َّ لا ِ إ َ س ْ ن ِ لا ْ ا َ و َّ ن ِ ْ لْ ا ُ ت ْ ق َ ل َ خ ا َ م َ و “Ben cinleri de, insanları da (başka bir hıkmetle değil) ancak bana kulluk etsinler, (benim varlığımı ve birliğimi bilsinler, beni noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılarak bana kulluk etsinler), diye yaratdım” 6 6 - Zâriyât, 56 Âlimler de Yanılır mı? 9 buyur arak nass karşısında, - ya’nî Kur’ân ve Sünnet ile sâbit olan kat’î hükümler karşısında - veyâ Allâhü Teâlâ’nın meleklere hitâben “ Ben, kuru bir çamu r dan, sûretlenmiş bir balçıkdan bir beşer ( bir halîfe) yaratacağım ”, “B en onun yaratılışını bitirdiğim, ona ruhumdan üflediğim (can verdiğim) zaman siz onun için ( onu kıble edinerek bana) secde edin, (veyâ O’nun ve evlâtlarının hizmetine girin)” 7 , emr - i ilâhî si karşısında , “ Ben O’ndan hayırlıyım Çünkü beni ateşden yaratdın O’nu bir çamurdan yaratdın” diyerek kendi aklına göre re’y ve kıyâs’da bulunarak isyan eden İblîs gibi olmamayı, bu şekildeki bir davranış ile veyâ hevâ ve heves ile gizli veyâ açık bir “Ş i r k” veyâ “K ü f r” yoluna sapmamayı önemle belirtmiş ve Sevgili Rasûlü Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem vasıtası ile de dünyevî ve uhrevî mutluluğun tek yolu nun , E hl - i sünnet ve’l - cemâat esaslarına göre inanıp yaşamak olduğunu açık bir şekilde teb lîğ etd irmişdir ki şu Hadîs - i şerîf’ler bunun şübhe götürmez birer delîdir: َ س َ ت ْ ف ِ َ ت َّ م ُ ا ُ قُ ِ ت َ ث َ ى ل َ ع َ ل ْ ر ِ ف َ ين ِ ع ْ ب َ س َ و ٍ ث َ ق ُ ك ة ل ُ ه ِ فِ ْ م َّ ن لا َ ا ق ة َ د ِ ح ا َ و َّ لا إ ِ ر ا ا ُ و ل ُ س َ ر ا َ ي َ ي ِ ه ْ ن َ م َ ق ِ لله ا َ ل و َّ ل ا َ ل ا ا َ م َ ى ل َ ع ْ م ُ ه َ ن ي ِ ذ َ أ َ ا ن َ ل َ ع َ و ِ ه ْ ي َ ا ِ ب ا َ ح ْ ص “Benim ümmetim, yakında yetmişüç fırkaya ayrılacakdır Bunların hepsi Cehennem’dedir Ancak birisi müstesnâdır - O bir fırka kimlerdir? Yâ Rasûle’llâh (denilince) - Onlar, benim ve ashâbımın bulunduğumuz i’tikad üzere bulunanlar, benim ve ashâbımın gitdiği yoldan gidenlerdir” 8 7 - Hıcr, 28 - 29 8 - Usûl - i Fıkıh Dersleri, ss 84 Büyük Haydar Efendi A kâid - i Hayriyye Tercemesi, ss 9 Mehmed Vehbi “Bu Hadîs - i şerîfi, Hâkim, Müstedrek’inde rivâtet etmişdir” Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi C 11 ss 64 - 65 Kâmil Miras Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim Âlimler de Yanılır mı? 10 ْ م ُ ه َ ف َ ل ا َ خ ْ ن َ م ْ م ُ ه ر ُ ض َ ي لآ ِّ ق َ ْ لْ ا َ ى ل َ ع َ ن ي ِ ر ِ ه ا َ ظ ِ تِ َّ م ُ ا ْ ن ِ م ٌ ة َ ف ِ ئ ا َ ط ُ ل ا َ ز َ ت لآ “ Ümmetimden dâimâ hakk üzere gâlib ve zâhir, muhâliflerinden kendilerine zarar gelmez bir tâife (kıyâmete kadar) hiç eksik olmayacaktı r” 9 Bunun için Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’ i n gösterdiği bu doğru yoldan gidenlere ve O’nun Sünnet’ine yapışanlara “Ehl - i sünnet”, O’nun gösterdiği ve teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te’vîl ve tefsîr edip değiştirenlere de “Ehl - i bid’at” denilmişdir    M Fethullah Gülen’in Ehl - i Sünnet ve’l - cemâat esâslarına uymayan görüş ve inanışları 2012 yılı n ı n Kasım ayında M Fethullah Gülen’in “ Kırık Testi 5 İkindi Yağmurları ” isim li kitâbını tesadüfen gördüm ve dikkatle okumaya başladım Kitâbdaki konular gayet güzel ve akıcı bir uslübla kaleme alınmış, kitabda bazı çelişkili ifâdeler bulunmasına rağmen i fâde edilen fikirler okuyanı iknâ edici bir şekilde anlatılmış ve güzel bir senaryo sergilenmişdir ki memnûniyyet vericidir Kitâbın 165 - 179 ncu sayfalarında anlatılan “Demokrasî Yokuşu” kısmını nda ise, şöyle denilmekte ve bu konuların insanlık için faydalı olabileceği savu nu lmaya çalışılmaktadır: “ Demokrasî , temeli Yunan kültürüne dayanan , temel hak ve hürriyetlerin korunmasını bizzat halka ya da 9 - Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sa rih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim Âlimler de Yanılır mı? 11 temsilcilerine bırakan, vatandaşların duygu ve düşüncelerinin ülke idâresinde tesirli olması gerekti ği esâsına dayanan bir yönetim şeklidir ” “Târihî gelişimi itibariyle demokrasi , farklı toplumlar tarafından değişik şekillerde anlaşılmış ve farklı tarzlarda uygulanmıştır Öyle ki, daha Antik Yunan dünyâsında bile tiran ’lığa ( diktatörlüğe ) karşı halkın kendi kendi ni idâre etmesi fikri doğmuştu” “Ne var ki, şimdiye kadar Dem okrasi , bu izâfet ve nisbetlerine bakılmadan hep yalın hâliyle ele alınmıştı r Bu sebeble de, dîn - demokrasi münasebetinden söz edenler, demokrasi ile dînin aslâ ba ğdaşmayacağını iddiâ etme yanlışlığına düşmüşlerdir Onlara göre dîn; Allâh’ın hâkimiyetine, demokrasi ise milletin re’yine dayanmaktadır ” “ Fakat maalesef, özellikle İslâm ve demokrasi arasınd aki bu sathî karşılaştırmada, - Hâkimiye t, kayıtsız şartsız milletindir - sözünün, hükümranlığın - hâşâ - Allâh’tan alınarak insanlara verilmesi ma’nâsına gelmediği; aksine Cenâb - ı Allâh’ın, hükümranlığı, baskıcı ve zorba bireylerin elinden alıp cumhura ya’nî toplumun üyelerine verdiği hakikati gözardı ed ilmişt ir Bununla berâber, İslâ m ve demokrasi söz konusu edildiğinde bunlardan birincisinin ilâhî, semâvî bir dîn , diğerinin ise beşerî bir yönetim şekli olduğu mutlaka gözönünde tutulmalıdır Demokrasî’nin tekâmülünü isteyiş aslâ onun din yerine konması ma’nâsı na gelmemelidir Dînin mukadd esliği ve münezzehiyeti mahfuzdur ; dolayısıyle, İslâm ile demokrasinin kıyaslanması mevzuu bahis olamaz” Âlimler de Yanılır mı? 12 “Bu itibarla gelişmekte olan bir demokrasî’ye İslâm’ın katabileceği zenginlik de mutlaka düşünülmelidir Ebedî bir Zât’ın teveccühünden ve ebediyetden başka hiçbir şey’ ile tatmini mümkün ol mayan insan oğlunun ma’nevî ihtiyaçlarına da cevab verecek bir demokrasî’ nin geliştirilmesi meselesi de mütâlea ve müzâkere edilmelidir ” “ İşte, demokrasî’yi bu denli geliştirip insânîleştirmenin yolları aranmal ıdır Çünkü insan hayâtı, dünyâ ile baş la madığı gibi dünyâ ile de bitmiyor, dünyâ onun için sâdece bir uğrak, o ebediyyen kalacağı bir diyâra, âhiret yurduna gidiyor Şâyet, onu idâre eden sistem, bu gerçeği görmezlikden gelirse ve kulak ardı ederse , beşer için çok önemli bir meseleyi görmezlikden gelmiş ve kulak ardı etmiş olur ” “ Demokrasi , tamamen insânî bir sistem hâline gelerek, insanın maddî - ma’nevî, rûhî ve cismânî bütün ihtiyaçlarına cevab verebilmek üzere bir tekâmül süreci yaşamaktadır Bu bakımdan demokrasi, nazarî olarak iyi bir sistem sayılabilir Fakat asıl önemli olan onun prati ğe taşınmasıdır Bir ülkede demokrasî’nin tam olarak uygulanabi lmesi için de o ülke halkının - Demokrasî kültürüne - sâhib olması gerekmektedir Toplum fertlerinin demokrasi kültürünü öğrenmeleri ve ona alışmaları da ciddî bir eğitim ile mümkün olabilir ” “Bu açıdan, öncelikle D emokrasî ’nin çerce vesi belirlenmeli; o çerçevede millete kendi hakları ve özgürlükleri öğretilmelidir Bir yandan, fertlerin sorumluluklarını yerine getirmeleri istenirken, diğer tarafdan, onlara kendi haklarına sâhib çıkma cesâreti de Âlimler de Yanılır mı? 13 verilmelidir Her insana, D emokrasi ’nin ne vaad ettiği, toplumun bir ferdi olarak kendisinin hangi haklara sâhib bulunduğu ve devlet idâresinde ne türlü bir söz söyleme selâhiyyetinin olduğu gibi hususlar mutlaka öğretilmelidir” “ Kendi h aklarından habersiz ve demokrasi kültüründen mahrum yığınlar olmamalıdır” “Demokrasi kültüründen mahrum olan toplumlardaki bu durum, bizim ülkemizde de farklı değil dir Dünyâdaki umûmî gidişe paralel olarak, Türkiye’de de belki Tanzîmat ’dan bu yana B atılı anlamda demokrasiye geçiş vetiresi ( süreci ) yaşanmaktadır” “Bununla berâber bizim ülkemizde demokrasi, yer yer pek çok engele takıldı Zaman zaman kendi öz halkının değerleri ile çatıştı, bazen yerleşik idâreye zıt bir anlayışa dönüştü, bazen d e hâkimiyeti elinde bulunduran güçlerin gayzına yenik düştü ” Bunun için “ Maalesef biz, yüz elli senelik bir yolculukdan sonra, varacağımız hedefden daha çok, çıkış noktasının dedikodusu ile birbirimizi kemirip durduk ve içimizdeki hazımsızlık sebebiy le demokrasi yokuşunda rölantide kaldık Sürekli çalışıyor göründük, bazı şeyler yapıyor izlenimi verdik, ama iki adım ileriye gidemedik Ne duyguda, ne düşüncede, ne hazımda, ne başkalarını kabullenmede, ne diyaloğda ve ne de hoşgörüde gerektiği ölçüde yo l alamadık ” “Siz ne yaparsanız yapın, bazıları diyaloğa asla - evet - demiyor ; kendileri gibi düşünmeyenleri kat’iyyen Âlimler de Yanılır mı? 14 hoş görmüyor, aksine başkalarını sürekli lanetliyorlar Bunun için de bir yobazlığa muhatap oluyorsunuz” “Evet, bu çirkin manzaralar aklıma geldikçe, Mehmet Âkif’in, Bu hissizlikle cemiyet yaşar derlerse pek yanlış, Bir millet göster, ölmüş ma’neviyyâtıyle, sağ kalmış m ısrâlarını hat ırlıyorum O’nun sözlerini mevzumuza göre değiştirerek, “ - Demokrasi kültüründen mahrûmiyetle bu millet yaşar derlerse pek yanlış; bir millet göster o kültürden mahrum olduğu halde sağ kalmış - diyesim geliyor” “ Demokrasi kültüründen mahrum olduğumuz bu hal , aslında Batı’nın ve B atı kültürünün bir neticesi olarak hayretle seyr ettiğimiz bu tablo nun bir parçası ndan başka bir şey’ değildir Bunun için de - U zun zaman direnmemize rağmen maalesef, bize âit değerler bir bir yıkıldı - ve - Nesiller , âdetâ harâbeler içinde ki baykuşa döndü - ” “Genellikle - Halkın kendi kendini yönetmesi - şeklinde tarif edilen demokrasi, temel hak ve hürriyetlerin korunmasını bizzat halka ya da temsilcilerine bırakan, vatandaşların duygu ve düşüncelerinin ülke idaresinde tesirli olması gerektiği esasına daya nan bir yönetim şeklidir” “Demokrasinin tatbiki milletten millete, ülkeden ülkeye değişebilmektedir” Âlimler de Yanılır mı? 15 “İsterseniz siz böyle bir anlayışa - mana boyutlu demokrasi - de diyebilirsiniz Yani, insan hak ve hürriyetlerine saygıyı ihtiva eden, din ve vicdan hürriyetini gözeten, aynı zamanda insanların inandıkları gibi yaşamalarına da ortam hazırlayan bir demokrasi… ” “ İnsanlar ın ebedle alakalı isteklerini yerine get irme mevzuunda onlara yardımcı olan demokrasi … ” “İnsanı maddi - manevi bütün ihtiyaçlarıyla nazar - ı itibara alan ve onun bütün ihtiyaçlarını karşılamayı tekeffül eden olgun demokrasi … ” “İşte, demokrasiyi bu denli geliştirip insanîleştirmenin yoll arı aranmalıdır”    M Fethullah Gülen’in Ehl - i Sünnet ve’l - cemâat esâslarına uymayan bu görüş ve inanış larına cevablar Evet, Demokrasi ve Demokrasi Kültürü hakkındaki bu övücü ve müsbet satırları, diğer bir ifâde ile Tevhîd ’e ve İslâm Dîni esâsları ’ na zıt olan bu konuları, َ ن و ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و َّ لا ِ إ ِ لله ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ ا ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي ا َ م َ و “Onların çoğu, Allâh’a ortak tutmaksızın îmân etmez (şirk koşmadan îmân etmez)” 10 10 - Yûsüf, 106 Âlimler de Yanılır mı? 16 ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın ” 11 َ لله ا َّ ن ِ إ ا َ م ُ ر ِ ف ْ غ َ ي َ و ِ ه ِ ب َ ك َ ر ْ ش ُ ي ْ ن َ أ ُ ر ِ ف ْ غ َ ي لآ ُ ء ا َ ش َ ي ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ َ ن و ُ د ج ْ ن َ م َ و ِ د َ ق َ ف ِ لله ا ِ ب ْ ك ِ ر ْ ش ُ ي ا م ي ِ ظ َ ع ا ْ ثْ ِ ا ى َ ر َ ت ْ ف ا “Muhakkak ki Allâhü Teâlâ, kendisine şirk (ortak, eş ) koşulmasını aslâ mağfiret etmez (bağışlamaz) Bundan başkasını ( şirkden başka olan günahları ), dilediği kimseler için ( kendisinde hayır gördüğü kimseler için ) mağfiret eder ( bağışlar ) Kim Allâh’a şirk koşarsa, muhakkak ki o, çok büyük bir günah ile iftirâ’ etmiş olur” 12 ِ لله ا ِ ب ْ ك ِ ر ْ ش ُ ت َ لا َّ ي َ ن ُ ب ا َ ي ط َ ك ْ ر ِّ ش لا َّ ن ِ إ ٌ م ي ِ ظ َ ع ٌ م ْ ل ُ ظ َ ل “ Oğulcağızım, Allâh’a ortak koşma Şübhesiz, şirk , çok büyük bir zulümdür” 13 â yet - i kerîme’ler inin ışığı altında okuduğum zaman, âdetâ şok oldum ve büyük bir hayal kırıklığına uğradım Çünkü ilmi ile âmil hanîf bir İslâm âlimini n, burada anlatılmaya çalışılan D emokrasi ve Demokrasi Kültürü konularının İslâm Dîni ile berâber mütâlea edilmesinin bir şirk olaca ğını, Tevhîd ’e ve İslâm Dîni esâslarına aykırı bulunacağını bilmemesi mümkün değildir Çünkü, k onular anlatılırken büyük bir dikkatle ve ustaca bir uslüb i le telkin edilip kabul ettirilmeye çalışılan İsl âm dışı beşerî bir sistem olan D emokrasi inancın ın ve Demokrasi 11 - Nisâ’, 36 12 - Nisâ’, 48 13 - Lukmân, 13 Âlimler de Yanılır mı? 17 kültürünün temel esâslarının, İslâm Dîni esâslarına aykırı olmayacağı, bu sistemin in sanlar için büyük faydalar sağla yacağı, İslâm Dîni esâslarından da istifâde edilerek daha da geliştirilip tekâmül ettirilmesi, bu sû retle de Demokrasi kültürüne inanan insanların tam olarak demokrasi’ye alıştırılması neticesinde insanlığın arzuladığı dünyevî ve uhrevî güzel bir mutluluk getireceği vurgulanmakta , bu suretle de İslâm Dîni ’nin i’tikâd, ibâdet, ahlâk ve muâmelât esâsları i le bir çatışma ortamına sürüklenmesinin önüne geçileceği ifâde edilmeye çalışılmaktadır Halbuki Cenâb - ı Hakk Kur’ân - ı Kerîm’inde, ِ ل ِ ط ا َ ب ْ ل ا ِ ب َّ ق َ ْ لْ ا او ُ س ِ ب ْ ل َ ت َ لا َ و ْ ن َ أ َ و َّ ق َ ْ لْ ا او ُ م ُ ت ْ ك َ ت َ و َ ن و ُ م َ ل ْ ع َ ت ْ م ُ ت “Kendiniz bilib dururken, ha kk’ı bâtıl’a karıştırıb da gerçeği gizlemeyin” 14 ْ م ُ ت ْ ن َ ا َ و َّ ق َ ْ لْ ا َ ن و ُ م ُ ت ْ ك َ ت َ و ِ ل ِ ط ا َ ب ْ ل ا ِ ب َّ ق َ ْ لْ ا َ ن و ُ س ِ ب ْ ل َ ت َ ِ لِ ِ ب ا َ ت ِ ك ْ ل ا َ ل ْ ه َ ا ا َ ي َ ن و ُ م َ ل ْ ع َ ت “Ey ehl - i kitâb, neden doğruyu eğriye (hakk’ı bâtıl’a) karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” 15 buyurduğu gibi , k ullarının dünyevî ve uhrevî mutluluğunu isteyen Allâhü Teâlâ, Rabb isminin muktezâsı ve sonsuz rahmeti 'nin bir eseri olarak sevgili rasûlü Hazreti Mehammed aleyhi's - selâm vasıtası ile bizlere teblîğ ettirmiş olduğu Kur'ân - ı Kerîm'inde ve İslâm Dîni esâsları'nda, insanlığın muhtaç olduğu en doğru yolun ve kendisini idâre edecek en doğru sistemin kendi ilâhî sistemi olduğunu belirterek, 14 - Bakara, 42 15 - Âl - i İmrân, 71 Âlimler de Yanılır mı? 18 � ْ س ِ لإ ْ ا ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع َ ن يِّ د لا َّ ن ِ إ ُ م فق "Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış) , Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 16 ُ م ُ ك َ ل ُ ت ي ِ ض َ ر َ و ِ ت َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ت ْ م َ ْ تْ َ ا َ و ْ م ُ ك َ ن ي ِ د ْ م ُ ك َ ل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َ ا َ م ْ و َ ي ْ ل َ ا ا ني ِ د َ م � ْ س ِ لإ ْ ا "Bu gün sizin dîniniz i kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim , ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 17 buyurmakda; bundan sonra da her türlü dünyevî ve uhrevî felâketin sebebi olan, غ َ ت ْ ب َ ي ْ ن َ م َ و ِ ُ ه ْ ن ِ م َ ل َ ب ْ ق ُ ي ْ ن َ ل َ ف ا ني ِ د ِ م � ْ س ِ لإ ْ ا َ ر ْ ي َ غ ج َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ فِ َ و ُ ه َ و َ ن ي ِ ر ِ س َ ا ْ لخ ا "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu dîn, İslâm dışı bu fiki r, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 18 esâsını ifâde ederek İslâm dışı fikir, görüş, sistem, düzen, rejim ve inanışlara gönül vermememizi emr etmektedir Ayrıca, dünyâda ve âhiretde felâh bulup mutlu olmamız için de, 16 - Âl - i İmrân 19 17 - Mâide, 3 18 - Âl - i İmrân, 85 Âlimler de Yanılır mı? 19 َ ت ْ ر ِ م ُ ا َ ا م َ ك ْ م ِ ق َ ت ْ س َ ا ف ا ْ و َ غ ْ ط َ ت َ لا َ و َ ك َ ع َ م َ ب ا َ ت ن َ م َ و ط َ ن و ُ ل َ م ْ ع َ ت ا َ ِ بِ ُ ه َّ ن ِ إ ٌ يْ ِ ص َ ب "Maiyyetindeki tevbe edenlerle berâber, emr olunduğun (uz) gibi dosdoğru ol (unuz) Aşırı gitmeyi n Çünkü O, ne yaparsanız (hepsini) hakkıyle görücüdür" 19 ُ ع ْ د ا َ ف َ ك ِ ل َ ذ ِ ل َ ف ج َ ت ْ ر ِ م ُ أ ا َ م َ ك ْ م ِ ق َ ت ْ س ا َ و ج َ و َ لا َ ء ا َ و ْ ه َ أ ْ ع ِ ب َّ ت َ ت ْ م ُ ه ج “İşte bunun için sen (onları Tevhîd ’e) da’vet et Emr olunduğun gibi dosdoğru ol Onların hevâ (ve heves) lerine uyma…” 20 َ و ْ ع َ ب َ قُ ْ و َ ف ْ م ُ ك َ ض ْ ع َ ب َ ع َ ف َ ر َ و ِ ض ْ ر َ لا ْ ا ِ فِ َ ف ِ ئ � َ خ ْ م ُ ك َ ل َ ع َ ج ى ِ ذ َّ ل ا َ و ُ ه ٍ ض ْ م ُ ك ي َ ت آ َ ا م ِ فِ ْ م ُ ك َ و ُ ل ْ ب َ ي ِ ل ٍ ت َ ا ج َ ر َ د "O , sizi yer yüzünün halîfeleri yapan, s izi, size verdiği şey'lerde , imtihâna çekmek için , kiminizi derecelerle ki minizin üstüne çıkarandır 21 ا م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م َ ك ِّ ب َ ر ُ ط ا َ ر ِ ص ا َ ذ َ ه َ و ط ا َ ن ْ ل َّ ص َ ف ْ د َ ق ْ ا َ ن و ُ ر َّ ك َّ ذ َ ي ٍ م ْ و َ ق ِ ل ِ ت ا َ ي لآ “Bu (İslâm ve Kur’ân) Rabb’inin dosdoğru yoludur Biz âyet’leri , aklını başına alıp düşünecek bir toplum için (apaçık) beyan etmişizdir” 22 hakîkatlerini emr ederek şu îkâzları yapmakda ve aklımızı başımıza toplayıp sonunda büyük bir pişman lık içinde; “ Eyvâh! aldanmışım , aldatılmışım diye rek” yakınmayalım diye bizi uyarmaktadır 19 - Hud, 112 20 - Şûrâ, 15 21 - En’âm, 165 22 - En’âm, 126 Âlimler de Yanılır mı? 20 ا ُ و ق َّ ر َ ف َ ت لآ َ و ا ع ي ِ َ جَ ِ لله ا ِ ل ْ ب َ ِ بِ ا ُ و م ِ ص َ ت ْ ع ا َ و ص ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ِ لله ا َ ت َ م ْ ع ِ ن او ُ ر ُ ك ْ ذ ا َ و "Hepiniz toptan Allâh'ın ipine (Kur'ân - ı Kerîm'e ve İslâm Dîni esâslarına) sımsıkı sarılın Parçalanıp dağılmayın, (fikir, görüş, yorum, inanç ve düşün ce ayrılıkları ile gurup gurup, cemâat cemâat, ekol ekol, parti parti olmayın İslâm Dîni’nin gösterdiği yolda birlik ve berâberliğinizi koruyarak) Allâh'ın üzerinizdeki ni'metini düşünün" 23 ْ ذ َ ت َ و ا ُ و ل َ ش ْ ف َ ت َ ف ا ُ و ع َ ز َ ا ن َ ت لآ َ و ُ ه َ ل و ُ س َ ر َ و َ لله ا ا ُ و عي ِ ط َ ا َ و او ُ ِ بِ ْ ص ا َ و ْ م ُ ك ُ يح ِ ر َ ب َ ه ط َّ ن ِ إ َ ن ي ِ ر ِ ب ا َّ ص لا َ ع َ م َ لله ا "Allâh'a ve O'nun Rasûlüne itâat edin (Fikir, görüş, yorum, inanç ve düşünce ayrılıkları ile) birbiriniz ile çekişip didişmeyin Sonra korku ile za'fa düşersiniz Rüzgarınız (kuvvet ve kud retiniz kesilip) gider (Allâh'ın size olan yardımı kesilir Kuvvetiniz ve devletiniz yok olup gider) Bir de sabr ( - u sebât) edin, (sıkıntılara katlanın) Çünkü Allâh, sabr edenlerle berâberdir" 24 ُ ت َ ا ن ِّ ي َ ب ْ ل ا ُ م ُ ه َ ء ا َ ج ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ا ُ و ف َ ل َ ت ْ خ ا َ و ا ُ و ق َّ ر َ ف َ ت َ ن ي ِ ذ َّ ل َ ا ك ا ُ و ن ُ و ك َ ت لآ َ و ط ٌ م ي ِ ظ َ ع ٌ ب َ ا ذ َ ع ْ م ُ َ لَ َ ك ِ ئ َ ل ُ و ا َ و لا “Siz, kendilerine ap - açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar, ihtilâfa düşenler gibi olmayın İ şte onlar (ın hâli) : En büyük azâb onlarındır” 25 َ ء ا َ ي ِ ل ْ و َ ا ِ ه ِ ن و ُ د ْ ن ِ م او ُ ع ِ ب َّ ت َ ت لآ َ و ْ م ُ ك ِّ ب َ ر ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ي َ ل ِ إ َ ل ِ ز ْ ن ُ ا ا َ م او ُ ع ِ ب َّ ت ِ ا ط ا َ م لا ي ِ ل َ ق َ ن و ُ ر َّ ك َ ذ َ ت 23 - Âl - i İmrân, 103 24 - Enfâl, 46 25 - Âl - i İmrân, 105 Âlimler de Yanılır mı? 21 “Rabb’inizden size in diril en (Kur’ân - ı Kerîm) e uyun Ondan başka (larını) velî’ler (edinib de onlar) a uymayın Ne kadar az öğüt tutuyorsunuz?” 26 ُ و ل َ ئ ْ س َ ف َ ن و ُ م َ ل ْ ع ْ ت لآ ْ م ُ ت ْ ن ُ ك ْ ن ِ إ ِ ر ْ ك ِّ ذ لا َ ل ْ ه َ ا ا “Eğer bilmiyorsanız ehl - i zikr’e (Kur’ân’ı bilen âlimlere, mü’min’lere) sorun” 27 ْ د ا ا ُ و ن َ م آ َ ن ي ِ ذ َّ ل ا ا َ ه ي َ ا َ ا ي ِ ن َ ا ط ْ ي َّ ش لا ِ ت َ ا و ُ ط ُ خ ا ُ و ع ِ ب َّ ت َ ت َ لا َ و ة َّ ف َ ا ك ِ م ْ ل ِّ س لا ِ فِ ا ُ و ل ُ خ ٌ ين ِ ب ُ م � و ُ د َ ع ْ م ُ ك َ ل ُ ه َّ ن إ “Ey îmân edenler, hep birlikde silme ( İslâm’a, barışa, dünyâ ve âhiret selâmetine ) girin ( Tevhîd esâslarına bağlı k âmil, olgun, iyi, takvâ ve ihlâs sâhibi birer müslümân olun Ayıp ve kusurlardan uzak bulunun ) Şeytanın adımları ardına düşmeyin ( şeytânî yollara sapmayın , Deccâl’lerin, Tâğut’ların, Mücrim’lerin ve B âtıl fikirlerinde isrâr edip büyüklük taslayanların peşinden gitmeyin ) Çünkü o (onlar) , sizin için ap - açık bir düşmandır” 28    Demokrasî , özgürlük , hoşgörü ve Ilımlı İslâmiyet nâmı altında, “ Orta Doğu Projesi” gibi siyâsî ve şeytânî bir proje ile fitne, fesad, şirk ve küfrün öncülüğünü yapanlar ın Müslüman’lara düşmanlığı Evet, b u ve buna benzer âyet - i kerîme ve Hadîs - i şerîf’lerin ışığı altında konuyu mütâlea ettiğimiz zaman, i çinde 26 - Ra’d, 3 27 - Enbiyâ’, 7 28 - BakaraI 208 Âlimler de Yanılır mı? 22 yaşadığımız şu zamanda, Demokrasî ve özgürlük nâmı altında , kendi çıkarlarını ve mel'un emellerini gerçekleştirmek ma k sâdı ile “ Orta Doğu Projesi ” g ibi siyâsî ve şeytânî bir proje ile fitne, fesad, şirk ve küfrün öncülüğünü yaparak kendilerine karşı koymaya çalışan Müslümân'ları terörist damgası ile damgalıyarak , “ Teröristler, Ortadoğu'da Demokrasî'nin gelişmesini istemiyorlar ” “ Özgürlüğün ilerlemesini durdurmaya çalışıyorlar ” diye feryâd eden Deccâl - vârî insanların ve ABD başkanı ’nın çalışmaları nı hatırl ıyoruz Çünkü, Irak işg âli esnasında bir televizyon prağramında Buch’un konuşmalarını izlerken “Türkiye’de bir hareket yapmamız lâzı m gelirse bizim Diyanet İşleri Başkanımız hazırdır” diyen Buch’a, “Kim o” diye sorulunca “Fethullah Gülen” dir cevabını verdiğinin bizzât şâ hidiyim Bu şekildeki fikir ve davranışlar, “Ilımlı Müslüman’lık” nâmı altında, acebâ Batılılaşmayı, Avrupa kân unlarını , Demokrasi inançlarını ve Demokrasî kültürünü ve ABD çıkarlarını Müslümân’lar arasında yaygın bir hâle getirip İslâm inanç ve esâslarını tahrî f edici danışıklı - döğüşüklü - iki yüzlü birer çalışma mıdır? Eğer bu çalışma ve gayretler böyle bir çalışma ise , şu âyet - i kerîme’de ifâde buyurulan hususlara göre , Müslümanları helâke götürmek ve dinlerini karma karışıp edip içinden çıkılmaz bir hâle getirerek müslümanları, Tevhîd , Şirk , küfür ve nifâk konularını ve İslâm Dîni esâslarını, göremez , işite mez , anlayamaz bir hâle getirmekden başka bir netîce doğurmaz Âlimler de Yanılır mı? 23 ْ م ُ ه ُ ؤ َ ا ك َ ر ُ ش ْ م ِ ه ِ د َ لا ْ و َ ا َ ل ْ ت َ ق َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ ن ِ م ٍ يْ ِ ث َ ك ِ ل َ ن َّ ي َ ز َ ك ِ ل َ ذ َ ك َ و ْ م ُ ه و ُ د ْ ر ُ ي ِ ل ُ لله ا َ ء ا َ ش ْ و َ ل َ و ْ م ُ ه َ ن ي ِ د ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ا ُ و س ِ ب ْ ل َ ي ِ ل َ و ا َ م َ و ْ م ُ ه ْ ر َ ذ َ ف ُ ه ُ و ل َ ع َ ف ا َ م َ ن و ُ ر َ ت ْ ف َ ي “Böylece onların ( bâtılı endâd edinip Allâhâ eş koşan müşriklerin ), ( hem fikir olan ) ortakları, ( Allâh’a eş koşan ) müşriklerden çoğuna, - hem onları helâke düşürmek, hem de kendilerine karşı dinlerini karma karışık edip bozmak için - , evlâtlarını öldürmeyi ( doğru yoldan saptırıp dalâletde bırakmayı; t evhîd , şirk, küfür, nifâk ve İslâm esâslarını göremez, işitemez, anlayamaz bir hâle getirmeyi ) süslü ( güzel bir şey’ imiş gibi ) gösterdi Allâh dileseydi, bunu yapamazlardı O halde onları, uydurdukları ( iftirâları ) ile baş başa bırak” 29 Bu âyet - i Kerîme’de belirtildiği gibi bir toplum içerisinde bulunan iktidar sâhibi insanların, şeytanın ve şeytânî insanların telkin ettikleri vesvese ve kuruntulara kapılıp doğruyu yapıyoruz zannı ile i nanıp tatbik etmeye çalıştıkları İslâm dışı küfür, şirk , nifâk ve isyan sistemlerini, “ Biz ancak islâh edicileriz” 30 gibi bir kılıf giydirerek, akla ve hayâle gelmedik bin bir türlü desîse ve felsefeler ile idâre ettikleri halkı, İslâm yolundan ayırıp şirk, küfür , nifâk ve dalâlet yollarına götürdükleri, her zaman ve her yerde görülen netîcelerdendir Aşağıdaki âyet - i kerîme, böyle mal, mülk, servet, makam ve söz sâhibi kimselerin , başında bulundukları toplumları nasıl idâre edip bâtıla yönlendirdi klerini ve onlara İslâm dışı küfür, şirk, dalâlet ve isyân yollarını nasıl benimsetmeye 29 - En’âm, 137 30 - Bakara, 11K Âlimler de Yanılır mı? 24 çalıştıklarını, açık bir şekilde ifâde buyurup gözlerimizin önüne bir ibret levhası olarak sermektedir: َ ر ِ ب ا َ ك َ أ ٍ ة َ ي ْ ر َ ق ِّ ل ُ ك ِ فِ ا َ ن ْ ل َ ع َ ج َ ك ِ ل َ ذ َ ك َ و ا َ ه ي ِ م ِ ر ْ ُ مُ ا َ ه ي ِ ف او ُ ر ُ ك ْ م َ ي ِ ل ط َ ن و ُ ر ُ ك ْ َ يم ا َ م َ و َّ لا ِ إ َ ن و ُ ر ُ ع ْ ش َ ي ا َ م َ و ْ م ِ ه ِ س ُ ف ن َ أ ِ ب "Biz, her şehir ve kasabada, (mal, mülk, servet, makam ve söz sâhibi ) büyüklerini , - başında bulundukları topluma örnek olup onları hidâyet yoluna mı, yoksa dalâlet yoluna mı sevk edecekler diye - îman ve küfür arasında muhayyer bıraktık ( Peygamberimiz onlara doğru yolu göstermesine rağmen onların ekseriyyeti küfür ve şirk yolunu tercih etdiler Biz de) oraların günahkârlarını, o yerlerde (rahmetimizin bir eseri olarak mühlet verip kendi amellerine kendilerinin şâhid olup bir i'tiraz haklarının bulunmaması için) hîlekârlık etsinler (hîle ve desîdelerine devam etsinler) diye, büyük adamlar (tanınmış büyükler) yapdık (Onları imti hân etmek için onlara böyle bir imkân verdik) Halbuki onlar hîlekârlığı başkasına değil, kendilerine yaparlar da farkında olmazlar" 31 Hakîkat bu şekilde olduğu halde, b öyle insanlar, "Biz ancak islâh edicileriz" zannına kapılıp kendi kendilerini dünyevî ve uhrevî felâketlere sürüklediklerinin farkında olmadıkları gibi, ِ ه ِ ر ْ م َ ا َ ى ل َ ع ٌ ب ِ ل َ ا غ ُ لله ا َ و "Allâh, emrinde (hâkim ve hukmünde) ğâlibdir ” 32 âyet - i kerîme'sinde ifâde buyurulduğu üzer e Allâhü Teâlâ'nın her emrinde Hâkim, Hakîm ve her işinde G âlib 31 - En’âm, 123 32 - Yûsüf, 21 Âlimler de Yanılır mı? 25 olduğunu da düşünüp bilmezler ve ( ْ ر ِ د َ ت ْ ق م ٌ ك ي ِ ل َ م َ ك َّ ن ِ إ َّ م ُ ه َّ ل ل َ ا : Allâh’ım, şübhesiz Sen, Melik - i muktedir’sin ) diyemezler Halbuki bunların hepsi, ezeldeki ruhlar âleminde , Allâhü Teâlâ’nın “Ben sizin Rabb’iniz değil miyim?” hitâbına karşı “Evet, Rabb’imizsin, biz buna şâhidlik edenlerdeniz” diyerek Allâhü Teâlâ’nın varlığını, birliğini ve noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıf atları ile muttasıf bulunduğunu kabûl ve tasdîk edib O’nun terbiye ve emânetini kabûl etmiş, buna şâhid olduğunu teahhüd edib kabullenmiş, bu sûretle de ezelî bir “Ahd ve zimmet” altına girerek Allâh ü Teâlâ ile bir mukâvele yapıp ahidleşmişler ve bu inanç duygusu ile berâber dünyâya get irilmişlerdir ki şu âyet - i kerîme ve hadîs - i serif, bunun en açık bir delîlidir: ا ف ي ِ ن َ ح ِ ن يِّ د ل ِ ل َ ك َ ه ْ ج َ و ْ م ِ ق َ ا َ ف ط َ ت َ ر ْ ط ِ ف ا َ ه ْ ي َ ل َ ع َ س ا َّ ن لا َ ر َ ط َ ف ِ تِ َّ ل ا ط َ ل ي ِ د ْ ب َ ت لآ ِ ل ِ لله ا ِ ق ْ ل َ خ ط ُ م ِّ ي َ ق ْ ل ا ُ ن يِّ د لا َ ك ِ ل َ ذ قُ َّ ن ِ ك َ ل َ و َ ر َ ث ْ ك َ ا ِ لله ا َ ن و ُ م َ ل ْ ع َ ي لآ ِ س ا َّ ن لا “O halde (Habîbim), yüzünü bir Hanîf (Muvahhid) olarak, dîne, Allâh’ın o fıtratına (İslâm fıtratına) çevir ki O, insanları bunun üzerine yaratmışdır Allâh’ın yaratışında (hiç bir) değişme olmaz Bu, dimdik ayakta duran bir dîn’dir Fakat insanların çoğu bilmez” 33 ْ و َ أ ِ ه ِ ن ا َ ر ِّ ص َ ن ُ ي ْ و َ أ ِ ه ِ ن ا َ د ِّ و َ ه ُ ي ُ ه ا َ و َ ب َ ا َ ف ِ ة َ ر ْ ط ِ ف ْ ل ا َ ى ل َ ع ُ د َ ل و ُ ي َّ لا ِ إ ٍ د و ُ ل ْ و َ م ْ ن ِ م ا َ م ِ ه ِ ن ا َ س ِّ ج َ ُ يم “Her doğan çocuk muhakkak İslâm fıtratı üze rine dünyâya gelir Sonra anası ile babası onu (Yahûdî ise) Yahûdî, (Nasrânî ise) Nasrânî, (Mecûsî ise) Mecûsî yapar” 34 33 - Rûm Sûresi, âyet 30 34 - Sahîhu’l - Buhârî, Cüz’ 2 Kitâbü’l - cenâiz ss 120 Âlimler de Yanılır mı? 26 Bu günlerde bir kısım ilim ehli kimselerin, beyindeki inanç merkezini bulduklarını söylemesi de, bu inanç duygusu ile dünyaya geliş in ayrı bir kanıtıdır Çünkü, başlarının son derece sıkıldığı ızdırâr zamanlarında, en inâd kâfirlerin bile, derinden derine Yaratana bir ilticâ’ hissi duymaları bundandır Bunun için de her insanın fıtratında ( yaratılışında ), vicdânının derinliklerinde, bir “ Hakk ” duygusu, bir “ Ma’rifetü’llâh : Allâh’ı bilme ve O’na inanma duygusu ” gizlidir    İslâm ve Müslüman düşmanı koyu Hristiyan Rûm asıllı Sava Paşa’nın mel’un fikir ve çalışmaları Üzerinde düşünülmesi ve inanılması gereken en önemli konu , “ Ma’rifetü’llâh : Allâh ’ı bilme ve O’na inanma duygusu ” olunca , İslâm Dîni’ni en iyi bir şekilde tetkik ettikden sonra Müslüman’ları helâk edip perişan etmek için müslümânlara kabûl ettirmek istedikleri Avrupa kânunların ı ve bunların İslâm’a ve Müslüman’lara bi r zarar vermeyeceği konusunu , şeytânî ve siyâsî bir uslüp ile kabul ettirmeye çalışan İslâm ve Müslüman düşmanı koyu Hristiyan Rûm asıllı - Tanzîmat mahsulü - Osmanlı paşası Sava Paşa ’ nın şu mel’ûn emellerini ve sözlerini hatırlamamak mümkün değildir “Gâyemiz, Türkiye’de yüksek tahsil işlerini idâre edenlere, İslâm Hukûku tedrîsâtının, yalnız kifâyetsiz bulunduğunu değil, aynı zamanda zararlı olduğunu da ihsas etmek Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi C 4 ss 529 Kâmil Miras Âlimler de Yanılır mı? 27 (anlatmak) dır İslâm Hukûku ma’bedinin kapısını açacak olan anahtar, Hukûk Nazariyâtı’dır” “Bir Müslümân, ne kadar i’tikâd’ı zayıf olursa olsun, din değiştirmediği takdirde, hiç bir hâdisenin sıhhate mukârin olup olmamasına (doğru olup olmadığına) o hâdise, İslâmî’leştirilmedikden (İslâmî bir kılıf giydirilmedikden) sonra inanmaz” “Bütün hukümlerin ve istenilen şey’lerin, İslâmî’leştirilmek sûretiyle dînî temellere istinad etdirilmesi ve bunun netîcesi olarak da bu hakîkatlerin kabûlü değil aynı zamanda riâyet olunması mecbûriyyeti altına sokulması da, Muhammedî Kânûn’daki menbaların (kaynakların) çokluğu dolayısıyle güç bir mes’ele değildir” 35 ”Gerek İslâm kitlesindeki mukâvemeti kırmak, gerekse bu mukâvemetin vücûde gelmesini önlemek için, kabûlü tavsiye edilen husûsların, hiç bir vechile Muhammedî Hukûk’a muhâlefet arz etmediğini isbât etmek lâzımdır Bu da İslâm Hukûku’nu bilenler için, kolay denilecek kadar imkân dâhilinde bulunan bir keyfiyyetdir” “Böyle bir hâlin en amelî v e basit ilâcı, müslümânlara kabûl etdirilmek istenilen Avrupa kânunlarının İslâmî’leştirilmesinden ibârertdir” 36    35 - İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında Bir Etüd, C 1 ss 13 - 15 Sava Paşa (1892 târihli Fransızca aslından Türkçe’ye çeviren, Bahâ Arıkan) Diyanet İşleri Reisliği Yayınları Sayı 43 Yeni Matbaa Ankara 1955 36 - Aynı eser, C 2 ss 6 Sava Paşa Sava Paşa, - kendi ifâdesine göre - Rum asıllı koyu bir H ristiyan ‘ dır Küçük yaştan i’tibâren İslâm İlimleri’ni öğrenmeye başlamış, en büyük ilim adamlarından İslâm’ın bütün özelliklerini öğrenmiş, buna rağmen kendisine hidâyet n asîb olmamışdır Âlimler de Yanılır mı? 28 Patrik Gregorius’un Rus Çarı I Aleksandr’a yazdığı mektub “ (Müslüman) Türkler nasıl mahvedilir ” Bu mel’un çalışmaların bir benzeri ni de , daha evvel “Türkler nasıl mahvedilir” konusunda uzun çalışmalar yapan patrik Gregorius’un Rus Çarı I Aleksandr’a yazdığı bir mektubda dile getirilmişdir ki , o zamanki Rus elçisi General İ dnadyef, - bu konu ile ilgili olarak - hâtır atında şöyle diyor: “Türkleri, maddeten ezmek ve yıkmak mümkün değildir Çünkü Türkler çok sabırlı ve mukâvemetli insanlardır Gâyet mağrurdurlar ve izzet - i nefis sâhibidirler Bu hasletleri de, dinlerine bağlılıklarından, kadere rızâ göstermelerinden, an’anelerinin kuvv etinden, Padişahlarına, kumandanlarına, büyüklerine itâat duygularından gelmektedir” “ Türkler zekidirler ve kendilerini müspet yolda sevk ve idare edecek reislere sahip oldukları müddetçe de “Biz bir Hıristiyanız Fakat öyle bir Hıristiyan ki bütün insanları seven ve herkese karşı âdil olmak isteyen bir Hıristiyan İşte bu prensipledir ki bir Hıristiyan olarak Hazreti Muhammed’in kânununu tetkik ediyoruz” (Aynı eser, C 1 ss 13) Gibi davranışları ile nüfûzunu artırmış, İkinci Abdü’l - Hamîd zamânında bir çok önemli görevlerde bulunmuş, Osmanlı umûmî vâlisi, Hâriciye ve Nâfıa nâzırı ( bakanı ) olmuş, daha sonra da İstanbul’dan ayrılıp Paris’e giderek son yıllarını orada geç irmiş, “İslâm Hukûku Nazariyâtı Hakkında Bir Etüd” adlı iki ciltlik eserini orada yazmış ve (1892) de Fransızca olarak neşr etmişdir Eser, uzun yıllar sonra, Temyiz Mahkemesi reislerinden Bahâ Arıkan tarafından Türkçe’ye terceme edilerek (1955) yılı nda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından bastırılmış ve ba’zı hatâlar, kitâbın sonundaki bir cetvelde gösterilmişdir Bu kitâbda - Osmanlı Devlet başkanına, aile reisine, itâat esâsdır - gibi birlik ve berâberliğin temeli olan mühim konuların dile getirilmesi ve Osmanlı düşmanlarının dikkâtine sunulması, kanaatimizce, Osmanlı devlet otoritesinin yıkılmasında büyük rol oynamışdır Âlimler de Yanılır mı? 29 çalışkandırlar Gayet kanaatkârdırlar Onların bütün meziye tleri hatta kahramanlık ve şecaat duyguları da geleneklerine olan bağlılıklarından, ahlâklarının selabet ve safiyetinden, bilhassa dinî ve manevî hayatlarını tanzim ve tedvin eden şahsiyetlere olan bağlılık ve hürmetlerinden gelmektedir ” “ Türkleri ev vela bu din ve manevî şahsiyetlerinden mahrum bırakmak, buhran anlarında irşâd vazifesini ifa edecek şahsiyet ve mihraklardan nasipsiz kılmak icap eder Bunun da kestirme yolu dinî ve manevî hayatı temsil eden teşkilat ve şahsiyetleri, milletleri üzerinde etkili kudret olmaktan çıkartmaktır Halkı da millî ve manevî geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirlerle tahrip edip millî ve ma’nevî değerlerine uymayan fikir ve hareketlere onları alıştırmakdır” “ Türkler dış yardımı reddederler, haysiyet duyguları buna manidir Velev ki, geçici bir zaman için zahiri kuvvet ve kudret verse de, Türkleri dış yardıma alıştırmalıdır “ Maneviyatları sarsıldığı gün kendilerinden şeklen çok kuvvetli, kalabalık ve zâhi ren hakim kuvvetler önünde zafere götüren asıl kudretleri sarsılacak ve maddi vasıtaların üstünlüğü ile yıkmak mümkün olacaktır ” “Bu sebeble Osmanlı Devletini tasviye için mücerred olarak harb meydanındaki zaferler kâfi değildir Hattâ sâdece bu yo lda yürümek, Türklerin haysiyet ve vekârını tahrik edeceğinden hakikatlere nüfuz edebilmelerine sebeb olabilir Yapılacak olan, Türkler e bir şey’ hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamakdır ” Âlimler de Yanılır mı? 30 “Benim Osmanlı Devleti nezdinde vazifede olduğum esnâda bu teşhisler tamamen isâbetle tecelli etti” 37 Böyle bir m ektub un içeriğindeki konulardan, “ Halkı da millî ve manevî geleneklerine uymayan dış telkin ve fikirler i le tahrip edip millî ve ma’nevî değerlerine uymayan fikir ve hareketlere onları alıştırmakdır” “ Yapılacak olan, Türkler e bir şey’ hissettirmeden bünyelerindeki bu tahribi tamamlamakdır ” Cümleleri; Sava paşa’nın, “Böyle bir hâlin en amelî ve basit ilâcı, müslümânlara kabûl etdirilmek istenilen Avrupa kânunlarının İslâmî’leştirilmesinden ibârertdir ” sözleri ile aynen örtüşmektedir ki üzerinde ibretle durulması lâ zım gelen en önemli bir konudur    İlmi ile âmil din adamlarının devlet başkanlarını uyarışı Bunun da ötesinde daha yıllarca önc e , Yavuz gibi sert bir padişaha, “Şerîat’in hükmünden ayrılırsan hal’ine fetvâ veririm!” diyebilecek kadar sözünü sakınmamasıyle şöhret kazanan, adâlet ’ de ve şerîat ’ de kılı kırk yaran büyük âlim ve velî Şeyhü’l - islâm Zembilli Ali Cemâlî Efendi ’nin , İstanbul’a bol su getirmekle ve İslâm’a uymayan ba’zı Avrupaî tarzda yeni kânunlar koymakla iftihar eden genç 37 - Târih Konuşuyor,ss 69 - 70 Cemâl Kutay Yeni Mesaj Gazetesi internet arşivi 16 - Şuhbat - 2011 Âlimler de Yanılır mı? 31 Kânûnî’ye, “Pâdişahım, Avrupaî kânunlar koymakla öyle bir halt ettin ki, getirdiğin sular, Kıyâmet’e kadar üzerine aksa temizleyemez” şeklinde ki îkaz ve irşadları , genç padişah ı bu yanlış yoldan döndürmüş, hakka ve adâlete yöneltmiş, t avsıyeleri onun tarafından emir sayılıp yerine getirilmeye başlanmıştır 38 Çünkü , ِ فِ ( َّ ن َ س ْ ن َ م ِ م � ْ س ِ لا ْ ا َّ ن ُ س ) َ ف ة ن َ س َ ح ة َ ل ِ ب َ ل ِ م َ ع ْ ن َ م ُ ر ْ ج َ ا َ و ا َ ه ُ ر ْ ج َ ا ُ ه َ ا ِ ا َ ي َ لى ِ م ْ و ْ ل ا َ ي ِ ق ِ ة َ م لآ ْ ن َ ي ُ ق ُ و ج ُ ا ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ ُ ص ْ ي َ ش ْ م ِ ه ِ ر ا ئ ِ فِ ( َّ ن َ س ْ ن َ م َ و ِ م � ْ س ِ لا ْ ا َّ ن ُ س ) ة ِّ ي َ س َ ف ة ئ َ ل َ ع َ ِ ب َ ل ِ م َ ع ْ ن َ م ُ ر ْ ز ِ و َ و ا َ ه ُ ر ْ ز ِ و ِ ه ْ ي ا ِ ا َ ي َ لى ِ م ْ و ْ ل ا َ ي ِ ق ِ ة َ م ْ ن َ ي لآ ُ ق َ ش ْ م ِ ه ِ ر ْ ز ِ و ْ ن ِ م َ ك ِ ل َ ذ ُ ص ا ئ ْ ي "Bir kimse (İslâm'da) güzel bir sünnet (âdet) ortaya çıkarıp korsa (iyi ve güzel bir çığır açarsa) , onun ecri ( yolda gidenlerin) ecri (sevâbı) da ona verilir Bununla berâber onu yapanların (o yolda gidenlerin) ecrinden (sevâbından) da hiçbir şey' eksilmez" "Bir kimse (İslâm'da) kötü bir sünnet (âde t) ortaya çıkarıp korsa (kötü bir çığır açarsa) , onun günâhı kendisine verileceği (yükletileceği) gibi, kıyâmete kadar onu yapanların (o yolda gidenlerin) günâhı da ona verilir (yükletilir) Bununla berâber onu yapanların (o yolda gidenlerin) günâhından da hiçbir şey' eksilmez" 39 38 - Şeyhü’l - islâm Zembi lli Ali Cemâlî Efendi: Evinin dışına nâdir çıkması, fetvâları nı bir zembile koyup dairesinden aşağı sarkıtması ile tanınmış bir âlimdir Muhtaşem Kânûnî Sultan Süleyman ve Hurrem Sultan,ss 169 Yavuz Bahadıroğlu 39 - Riyâzü's - Sâlihîn,C 1 ss 166 - 168 (174 nolu Hadîs - i şerîf) Muhyiddin Nevevî (Hasan Hüsnü Erdem ve Kıvâmüddin Burslan ) (Müslim'den) Muhâdarâtü fî Usûli'l - Fıkhi alâ Mezâhibi Ehli's - Sünneti ve'l - İmâmiyye, Cüz' 1 ss 143 Bedru'l - Mütevellî Abdü'l - Bâsit Âlimler de Yanılır mı? 32 Hadîs - i şerîf’inde belirtildiği üzere , herhangi bir işin başlangıcında yapılan küçük bir hatâ, ileriki zamanlarda yapılacak işlerde; - bi’l - hâsa temeli İslâmî esâslar a göre - belli esâslar ve kurallar üzerine kurulmuş bulunan Osmanlı İmparatorluğu gibi büyük bir devlet bünyesinde büyük sorumluluklara, zararlara , gediklere ve tahrîb atlara sebeb olacağından , - Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında ve ecdadımızın binbir türlü güçlüklerle kurmuş olduğu Türkiye Cumhuriyeti devletin de yıllardan beri çağdaş medeniyet seviyesine çıkacağız sevdâsı ile yapıldığı gibi - kendi değerlerimizden bir bir koparak körü körüne bir taklitçiliğe kapı açmaya bir başlangıç olacağı için büyük âlim ve velî Zembilli Ali Efendi tarafından yerinde bir tepki gösterilerek - Kânûnî gibi büyük bir devlet adamının şahsında - ondan sonra gelecek tüm devlet ad amları uyarılmaya çalışılmişdir ki, ibret alıp kör bir taklitçilikle Avrupa kânunlarının İslâmî’leştirilmesi sevdâsından vaz geçmesini bilenlere ne mutlu    Avrupa kânunlarına İslâmî bir kılıf giydirilerek İslâm’a ve Müslümân’lara bir zararı yokmuş gibi gösterilmesi Konumuzun aslını ve esâsını , “ Avrupa kânunlarının İslâmî’leştiril mek sûretiyle İslâm’a ve Müslümân’lara bir zararı yokmuş gibi gösterilmeye çalışılması ” te şkil etdiğine göre, bir tarafdan Müslümân olduğunu söylediği halde diğer tarafdan da lâiklik, demokrasi, sınırsız bir özgürlük ve hoşgörü felsefesi peşinde koşarak bu nlardan da vaz geçilmesinin mümkün olmadığı inancına sâhip olan, bu suretle de Allâhü Âlimler de Yanılır mı? 33 Teâlâ’ nın hiç sevmediği bir şirkin ve küf rün içine düşmüş bulunan bu günükü Müslümân’ların hâli, Mûsâ aleyhi’s - selâm ile İblîsin şu kıssasına benziyor Şöyle ki: Bir gün , Mûsa aleyhi’s - selâm ile buluşan İblîs, konuşma esnâsında “Yâ Mûsâ, Rabb’ine duâ etsen de beni de afv ve mağfiret etse” demiş, O da böyle bir isteğin kabulü için Allâhü Teâlâ’ya duâ edince , Allâhü Teâlâ da , “Âdeme secde etsin de afv ve mağfire t edeyim” deyince , “ Yooo Ben O’na secde etmem, Çünkü beni ateşden halk etdi, O’ nu t oprakdan Onun için ben ondan hayırlıyım, b unun için de Rabb’imin bu emrini yerine getiremem mümkün değildir ” diyerek şirkinde n ve küfründe n bir an dah î vaz geçmiyeceğini bir kere daha ifâde edip ortaya koymuşdur İçinde bulunduğumuz şu zamandaki bir kı sım Müslümanların hâli de aynen İblisin bu hâline benziyor Çün kü bir tarafdan “Ben Müslüman ’ ım ” diyerek İslâm’dan ve Mülümanlık ’ dan vaz geçmiyor , diğer tarafdan da “B u zamanda şeriat esâslarına göre amel etmek mümkün değilidir, onun için lâiklikde n , demokrasiden, özgürlükde n ve sınır sız bir hoşgörüden de vaz geçmeyi z ” diyerek şirkin ve küfrün içinde yaşamayı dört günlük dün y â hayatı için gerekli buluyor Bu suretle de kendilerine sayısız ni’metler veren Rabb’ini n emir ve nehitlerini, kendisinin ve diğer insanların mutlu bir hayat yaşamaları için - hâşâ - kif âyetsiz görüyor ki yukarıda geçen şu âyet - i kerîme ’lar bunun en güzel bir delilidir: ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي ا َ م َ و َ ن و ُ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ م ُ ه َ و َّ لا ِ إ ِ لله ا ِ ب ْ م ُ ه ُ ر َ ث ْ ك َ ا “Onların çoğu, Allâh’a ortak tutmaksızın îmân etmez (şirk koşmadan îmân etmez)” 40 40 - Yûsüf, 106 Âlimler de Yanılır mı? 34 ِ ل ِ ط ا َ ب ْ ل ا ِ ب َّ ق َ ْ لْ ا او ُ س ِ ب ْ ل َ ت َ لا َ و ْ ن َ أ َ و َّ ق َ ْ لْ ا او ُ م ُ ت ْ ك َ ت َ و َ ن و ُ م َ ل ْ ع َ ت ْ م ُ ت “Kendiniz bilib dururken, hakk’ı bâtıl’a karıştırıb da gerçeği gizlemeyin” 41    Avrupa kânunlarının ve Demokrasî Kültürü’nün, Özgürlük ve sınırsız bir hoş görü nâmı altında İslâmîleştirilmesi, siyâsî çıkarlar ın başka bir yönden telkin şekli midir? B u mel’un çalışmaları göz önünde bulundurduğumuz zaman, insanın aklına, bir İslâ m âlimi olan M Fethullat Gülen Hoca E fendi ’ nin Demokrasî hakkındaki bu fikir , yorum ve görüşleri de, acebâ Müslümân’lara kabul ettirilmek istenilen Avrupa kânunlarının , Demokrasî inançlarının ve Demokrasî Kültürü’nün, - Özgürlük ve sınırsız bir hoş görü nâmı altında - İslâmî’leştirilmesinin ve siyâsî çıkarlarının başka bir yönden telkin şekli midir? Sorusu akla geliyor Çünkü, “Maalesef biz, yüz elli senelik bir yolculukdan son ra, varacağımız hedefden daha çok, çıkış noktasının dedikodusu ile birbirimizi kemirip durduk ve içimizdeki hazımsızlık sebebiyle demokrasi yokuşunda rölantide kaldık Sürekli çalışıyor göründük, bazı şeyler yapıyor izlenimi verdik, ama iki adım ileriye gi demedik Ne duyguda, ne düşüncede, ne hazımda, ne başkalarını kabullenmede, ne diyaloğda ve ne de hoşgörüde gerektiği ölçüde yol alamadık ” 41 - Bakara, 42 Âlimler de Yanılır mı? 35 sözleri ve buna benzer diğer fikir , yorum ve görüşleri , bu soruya c evap teşkil eder gibi görünmekte ve bu cevâbın doğruluğunu isbât eder niteliktedir Evet, “Çok bilen çok yanılır” sözünün ifâde ettiği gerçeği, B âtıl fikirlerinde büyüklük taslayarak her şey’i bildiklerini iddiâ eden âlim ve idârecilerin de yanılarak şirk , küfür ve nifâk deryasına daldıkları, Kur’ân - ı Kerîm v e Hadîs - i şerîf ifâdelerinden açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki şu dört konu, bu husûsu açık bir şekilde aydınlatma ya yeterlidir: 1 - İlmi ve ibâdeti sâyesinde meleklerin de üstünde bir dereceye k adar yükselebilen İblîs, Allâhü Teâlâ’nın varlığını ve birliğini şeksiz şübhesiz bildiği ve inandığı halde O’nu tenzih edemediği , ya’nî Allâhü Teâlâ’yı noksan sıfatlardan münezzeh kılıp kemâl sıfatları ile muttasıf kılamadığı için , O’nun secde emrini yerine getirmeyip kendine göre bir yorum yaparak “Âdemi topraktan halk ettin, beni ateşten Onun iç in ben ondan hayırlıyım” diyerek Allâ hü Teâlâ’nın emrine karşı geldi ği, bu suretle de büyük bir şirk içine daldı ğı ; b unun neticesi olarak da ebedî lânete uğr adı ğı, Kur’ân - ı Kerîm ve Hadîs - i şerîf’l erde açıkça ifâde buyurulmuşdur ki böyle bir lânete uğrayınca da , “ Celâl’in hakkı için yemîn ederim ki: - Kullarından bir nasîb (bir pay) edineceğim, - Onları mutlakâ saptıracağım, - Muhakkak onları bo ş kuruntulara (olmayacak şey’lere) boğacağım, Kesin olarak onlara emr edeceğim de davarların (hayvanların) kulaklar ı nı (ibâdet ediyoruz zannı ile) yaracaklar (putlar için nişanlıyacaklar), Âlimler de Yanılır mı? 36 Onlara muhakkak emr edeceğim de Allâh’ın hilkâtini (yar atdığını) değiştirecekler - ” d emesi ve Îran’dan gelen ganimet mallarından hırsızlık yaparken o hırsızı yakalayan Hazreti Ömer radıye’llâhü anh ’a, Âyetü’l - kürsî ’nin faziletini öğretip onu okuduğu zaman kendisinin oradan kaçacağını ve bir daha böyle bir şey’ yapmayacağını söylemesi, böyle bir durumu öğrenen Rasûlü’llâh aleyhi’s - selâm ’ın da “ O iblîs’dir, ömründe bir kere doğru söylemiştir ” buyurması da, İblîs ’in sâhib olduğu ilmin ve Kur’ân’a vukufunun derecesini ifâde eder 2 - O smanlı İmparatorluğu’nun temel inancı ve dayanağı olan İslâm Dînî ’ni bozup yerine Avrupa kânunlarını Müslümân’lara kabul ettirmek için onlara İslâmî bir kılıf giydirerek Müslümanlara kabul ettirmek isteyen, bu suretle de - temel inancı ve dayanağı sarsılmış olan - koskoca bir Osmanlı imparatorluğu nu yıkıp parçalamak için uğraşan Tanzîmat mahsulü Sava Paşa, İslâm Dîni’ni en iyi bir şekilde inceleyip bildiği halde , kendi dîni olan hükmü kalmamış muharref Hristiyan’lığ ı yüceltip mensubların ı n gâlibiyyetini - Osmanlıya karşı - sağlamak uğruna, Tevhîd’e yönelip İslâm Dîni ’ni kabul edemediği için ebedî bir şirk ve küfr içinde kalmışdır 3 - H akk ile bâtılı birbirinden ayırt etme kâbiliyyetini kaybeden insanlara, İslâm düşmanı Deccâl’lerin, Tâğut’ların, Mücrim’lerin ve B âtıl fikirlerinde büyüklük taslayanların, daha doğrusu Allâhü Teâlâ’nın insanlar için beğenip seçtiği İslâm Dîni’ni ve ilâhî emirlerini beğenmeyip kendi görüş ve anlayışlarına göre insanları idâre etmek isteyen bir takım beyinsizlerin, َ ل َ ل ي ِ ق ا َ ذ ِ إ َ و ْ م ُ ه ِ ض ْ ر َ � ا ِ فِ او ُ د ِ س ْ ف ُ ت َ لا لا َ ن و ُ ح ِ ل ْ ص ُ م ُ ن ْ َ نَ ا َ َّ نَّ ِ إ ْ ا و ُ ل ا َ ق Âlimler de Yanılır mı? 37 “Yer yüzünü fesâda vermeyin denildiği zaman ; (Ha yır, biz yer yüzünü fesâda vermiyoruz) Biz ancak islâh edicileriz ( medenî ve insânî bir islahat yapıyoruz, insanlarımızı çağdaş medeniyyet seviyesine çıkaracağız, onların refah seviyelerini yükselteceğiz Onlara demokratik, lâik ve özgür bir ortam hazırlayacağız ) ” 42 diyerek onları İslâm dışı bâtıl yollara sevk etmeleri, - tahrîbâtı belli bir topluma âit olan putperestlikden ve diğer bâtıl inançlardan daha beter ve daha umûmî bir felâket olan şirk, küfür , fitne, fesâd, tefrika, ihti lâf, anarşi ve ihtilâlleri, doğru bir şey’ imiş gibi göstermeleri ve insanlar arasında yaygın bir hâle getirmeleri - , insanlık âlemi için en büyük bir felâketdir ki bunun en açık bir delili şu âyet - i kerîme’dir: َ لا َ أ ن ِ ك َ ل َ و َ ن و ُ د ِ س ْ ف ُ م ْ ل ا ُ م ُ ه ْ م ُ ه َّ ن ِ إ َ ن و ُ ر ُ ع ْ ش َ ي َّ لا “ Haberiniz olsun ki, onlar fesadcıların ta kendileridir Fakat bunun (böyle olduğunu) anlamazlar (ve anlamak da istemezler) Ellerinde Kur’ân - ı Kerîm’i n en açık emir ve nehiyleri olduğu halde bu ilâhî İslâm sistemini bırakıp beşerî bir sistem olan Demokrasî, Özgürlük, Lâiklik ve Çağdaşlık ihtilâlleri yapan Müslüman’ların ve Müslüman Arab’ların hâli, bunun en açık bir örneğidir Bu bakımdan “Arab Bahârı” , Müslüman Arab’ların sâhib oldukları İslâm Dîni esâslarını bırakı p peşinde koştukları Deccâl’lerin, Tâğut’la rın, Mücrim’lerin ve B âtıl inanç ve fikirlerinde büyüklük taslayanların fikir, fitne, fesâd, tefrika ve ihtilâllerinden başka bir şey’ değildir 42 - Bakara, 11 43 - Bakara, 12K Âlimler de Yanılır mı? 38 4 - M Fethullâh Gülen Hoca Efendi de, İslâm’ın her husûsunu en i yi bilmesine rağmen, Tevhîd ’e yönelip Hanîf bir Müslüman olma yerine , Demokrasi, Demokrasî Kültürü, Özgürlük, Lâiklik ve sınırsız bir Hoşgörü gibi Tevhîd’e ve İslâma aykırı B atı ’ nın beşerî sistemleri ni geliş tirip hayâta geçirmedikçe mutlu bir hayâtın ol amayacağı inancına sâhip olduğu ve bunu geliştirmeye çalıştığı için büyük bir yanılgı içine düşerek Tevhîd’e ve İslâm’a ay kırı düşen fikir , yorum ve inançları ile - Allâhü a’lem - ap - açık bir şirk ve nifâk için e düşmüş gibidir ki, “ - Demokrasi kültüründen mah rûmiyetle bu millet yaşar derlerse pek yanlış; bir millet göster o kültürden mahrum olduğu halde sağ kalmış - diyesim geliyor” gibi sözleri, bunun açık bir delilidir Çünkü Tevhîd sâhibi Hanî f bir Müslüman, İslâm dışı her türlü beşerî sistemlerden , e ğrilikden, sapıklıkdan, çirkinlikden, yaramazlıkdan yüz çevirip Hakk’a yön elen ve kayıtsız şartsız Allâhü Teâlâ’ya teslîm olan bir Müslüman demekdir ki bu vasıf, İslâm Dîni’nin i’tikâd, İbâdet, ahlâk ve ictimâiyyet ( muâmelât ) esâslarına sımsıkı bağlı bulun an kimselerin ( Hazretleri’ne “Ebû Hanîfe: Hanîfliğin babası” denildiği gibi Hazreti İbrâhîm aleyhi’s - se lâm’ a da, babasının ve kavminin tanrı diye taptığı bâtıl ilâhlardan ( tanrılardan ) yüz çevirip Hakk’a ve hakîkâte yönelerek yalnız bir olan, var olan, noksan sıfatlardan münezzeh olup kemâl sıfatları ile muttasıf bulunan Allâhü Teâlâ’ya - kayıtsız Âlimler de Yanılır mı? 39 şartsız teslîm olup - kulluk etmeye başladığı için “Han îf ” denilmişdir ki şu âyet - i kerîme’ler bunun açık birer delilidir: ا و ُ ن و ُ ك او ُ ل ا َ ق َ و ا و ُ د َ ت ْ ه َ ت ى َ ر ا َ ص َ ن ْ و َ أ ا د و ُ ه ط َ م ي ِ ه ا َ ر ْ ب ِ إ َ ة َّ ل ِ م ْ ل َ ب ْ ل ُ ق ا ف ي ِ ن َ ح ط ا َ م َ و َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ ن ِ م َ ن ا َ ك “ (Yahûdî ve Hristiyan’lar Müslümân’lara) - Yahûdî veyâ Nasrânî olun ki doğru yolu bulasınız - dediler De ki: Hayır, (biz) hanîf (bir Müslüman) olarak İbrâhîm’in dînindeyiz O, Allâh’a eş tutanlardan değil idi” 44 ُ ه ّ ل لا َ قُ َ د َ ص ْ ل ُ ق َ ر ْ ب ِ إ َ ة َّ ل ِ م او ُ ع ِ ب َّ ت ا َ ف َ م ي ِ ه ا ف ي ِ ن َ ح ا ط َ و َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ ن ِ م َ ن ا َ ك ا َ م “De ki: Allâh doğru söylemişdir Onun için hanîf bir (Müslüman) olarak İbrâhîm’in dînine uyun O, müşriklerden değil idi” 45 ْ ن َ م َ و ا ن ي ِ د ُ ن َ س ْ ح َ أ َّ ِ م ِ لله ُ ه َ ه ْ ج َ و َ م َ ل ْ س َ أ ْ ن َ ع َ ب َّ ت او ٌ ن ِ س ْ ُ مُ َ و ُ ه َ و َ م ي ِ ه ا َ ر ْ ب ِ إ َ ة َّ ل ِ م ا ف ي ِ ن َ ح ط لا ي ِ ل َ خ َ م ي ِ ه ا َ ر ْ ب ِ إ ُ ه ّ ل لا َ ذ َ َّ تَّ ا َ و “ İyilik yapan (b ir insan) olarak kendisini (kayıtsız şartsız) Allâ h’a teslîm eden İbrâhîm’in Allâh’ı bir tanıyan dînine tâbi’ olan kimseden daha güzel dinli kimdir? Allâh, İbrâhîm’i bir dost edinmişdir” 46 َ م ي ِ ه ا َ ر ْ ب ِ إ َ ة َّ ل ِ م ْ ع ِ ب َّ ت ا ِ ن َ أ َ ك ْ ي َ ل ِ إ ا َ ن ْ ي َ ح ْ و َ أ َّ ُ ثُ ا ف ي ِ ن َ ح َ ن ا َ ك ا َ م َ و َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ ن ِ م “Sonra sana - hanîf (muvahhid) bir Müslüman olarak İbrâhîm’in dînine uy O, (hiçbir zaman ve h içbir şekilde) müşriklerden olmadı - diye vahy ettik” 47 44 - Bakara, 135 45 - Âl - i İmrân, 95 46 - Nisâ’, 125 47 - Nahl, 123 Âlimler de Yanılır mı? 40 Bu âyet - i kerîme ’lerde ve benzer ifâdeli Hadîs - i şerîf’lerde de buyurulduğu üzere, Müslümanım diyen bir kısım insanların hanîf bir Müslüman olarak Tevhîd’e , Ehl - i Sünnet ve ’l Cemâat esâslarına aykırı olan ba’zı fikir, yorum ve inançlar ı , eğer o kimsenin îmânına , Müslüma ’ lığına ve ibâdetlerine bir zarar vermemiş olsaydı, - Havâric, Râfizî, Şîa, Gâliye, Zeydiyye, İmâmiyye, Mu’tezile, Mürcie, Neccâriyye, Cebriyye, Müşebbehe ve ben zerleri gibi Ehl - i Sünnet yolundan ayrılan - bid’at ve şirk mesûbu kimseler , - aşağıdaki Hadîs - i Şerîf’de ve benzerlerinde belirtildiği gibi - cehennem ehli olarak vasıflandırılmaz ve ta’n edilip yerilmezdi َ ين ِ ع ْ ب َ س َ و ٍ ث َ ل َ ث َ ى ل َ ع ِ ت َّ م ُ ا ُ قُ ِ َ ت ْ ف َ ت َ س ا ُ و ل َ ا ق ة َ د ِ ح ا َ و َّ لا إ ِ ر ا َّ ن لا ِ فِ ْ م ُ ه ل ُ ك ة َ ق ْ ر ِ ف ِ ب ا َ ح ْ ص ُ ُ َ ا َ و ِ ه ْ ي َ ل َ ع َ ا ن َ أ ا َ م َ ى ل َ ع ْ م ُ ه َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ل ا َ ق ِ لله ا َ ل و ُ س َ ر ا َ ي َ ي ِ ه ْ ن َ م “Benim ümmetim yakında yetmişüç fırkaya ayrılacakdır Bunların hepsi Cehennem’dedir Ancak biri Cehennem’de n müstesnâdır” (Peygamber aleyhi’s - selâm’ ın huzûrunda bulunan Ashâb - ı kirâm da): “O bir fırka kimlerdir? Yâ Rasûle’llâh” (deyince, O da), “ Onlar, benim ve ashâb’ımın bulunduğumuz i’tikâd üzere bulunanlar, benim ve ashâb’ımın gitdiği yoldan (Ehl - i Sünnet yolundan) gidenlerdir” (cevâbını vermişdir) 48 48 - Usûlü Fıkıh Dersleri, ss 84 Büyük Haydar Efendi Akâid - i Hayriyye Tercemesi, ss 9 Mehmed Vehbi Bu hadîs - i şerifi, Hâkim, Müstedrek’inde rivâyet etmişdir Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi,C 11 ss 64 - 65 Kâmil Miras Âlimler de Yanılır mı? 41 Kezâ, ْ م ُ ه َ ف َ ل ا َ خ ْ ن َ م ْ م ُ ه ر ُ ض َ ي لآ ِّ ق َ ْ لْ ا َ ى ل َ ع َ ن ي ِ ر ِ ه ا َ ظ ِ تِ َّ م ُ ا ْ ن ِ م ٌ ة َ ف ِ ئ ا َ ط ُ ل ا َ ز َ ت لآ “ Ümmetimden dâimâ hakk üzere gâlib ve zâhir, muhâliflerinden kendilerine zarar gelmez bir tâife (kıyâmete kadar) hiç eksik olmayacaktır” 49 Çünkü, b u ve buna benzer Hadîs - i şerîf’lerde belirtildiği üzere Hazreti Muhammed aleyhi’s - selâm’ ın gösterdiği yoldan gidenlere ve O’nun Sünnet’ine yapışanlara “Ehl - i sünnet”, O’nun gösterdiği ve teblîğ buyurduğu ahkâmı, kendi keyf ve arzûlarına göre te’vîl ve tefsîr edip değiştirenlere de “Ehl - i bid’at” denir Ehl - i bit’at’in, bir çok şu’beleri ve kısımları vadır ki bunlar, Kelâm ve Akâid kitâblarında anlatılmışdır    Bâ tılın üstün gelmesine çalışan insanlar, fırsat buldukça ve ellerine imkân geçtikçe şeytânî ve sinsi bir takım gerekçelerle çalışan birer siyâset uzmanı mıdırlar ? B öyle insanlar , - aşağıdaki Nâs sûresi’nde belirtildiği gibi - inasanların kalblerine, gönüllerine, zihinlerine durmadan vesvese veren ve Sırât - ı müstekîm’den yüz çevir t ip dalâlet yollarına yönelmeleri için fırsat buldukça ve ellerine imkân geçtikçe şeytânî ve sinsi bir takım gerekçelerle çalışan birer siyâset uzmanı mıdırlar ? Bu insanlar, - birer ilim ehli olduğu halde - n eden , bö yle hakk’ı bâtıla karıştırarak h akk’ı gizleyip bâtılı ön plâna 49 - Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 1 ss 78 Ahmed Naim Âlimler de Yanılır mı? 42 çıkarmak isterler? Sâhip oldukları İslâmî ilimlerine rağmen , neden, bu şekildeki davranışlarının birer şirk veyâ küfür olduğunu idrâk edip Hakk ’a ve Tevhîd ’e yönelmezler? Yoksa şu âyet - i kerîme’ ler de ifâde buyurulduğu üzere, kalbleri üzerine perdeler gerilip kulaklarına ( hakkı anlamamaları için ) bir ağırlık mı verilmişdir? َ ت ْ أ َ ر َ ق ا َ ذ ِ إ َ و َ ب َ و َ ك َ ن ْ ي َ ب ا َ ن ْ ل َ ع َ ج َ ن آر ُ ق ْ ل ا ا ب ا َ ج ِ ح ِ ة َ ر ِ خ لآا ِ ب َ ن و ُ ن ِ م ْ ؤ ُ ي َ لا َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ْ ين َ م ا ر و ُ ت ْ س لا ْ م ِ ِ نِ ا َ ذ آ ِ فِ َ و ُ ه و ُ ه َ ق ْ ف َ ي ن َ أ ة َّ ن ِ ك َ أ ْ م ِ ِ ب و ُ ل ُ ق ى َ ل َ ع ا َ ن ْ ل َ ع َ ج َ و ا ر ْ ق َ و ط ا َ ذ ِ إ َ و ا ر و ُ ف ُ ن ْ م ِ ه ِ ر ا َ ب ْ د َ أ ى َ ل َ ع ا ْ و َّ ل َ و ُ ه َ د ْ ح َ و ِ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا ِ فِ َ ك َّ ب َ ر َ ت ْ ر َ ك َ ذ “Sen Kur’ ân okuduğun zaman seninle âhirete inanmazların arasına gizli bir perde çekeriz (de kendilerine okuduğun Kur’ân’ı idrâk etmezler ) ” “Onların kalbleri üzerine, onu (Kur’ân’ı) anlamalarına (engel) perdeler gerer, kulaklarına bir ağırlık veririz Sen Kur’ân ’da Rabb’ini bir tek olarak andığın vakit onlar ürkek ürkek arkalarını çevirirler” 50 Evet , Hakk ve hakikatten bahs edilince arkalarını dönüp kaçarak sinsi sinsi b ir şey’ler yapmak isterler ki bunun en güzel bir ifâdesi, Nâs Sûresi’nin şu âyet - i kerîme’ler in de açıkça belirtilmişdir: ُ ق ِ س ا َّ ن لا ِّ ب َ ر ِ ب ُ ذ و ُ ع َ أ ْ ل ِ س ا َّ ن لا ِ ك ِ ل َ م ِ ه َ ل ِ إ ِ س ا َّ ن لا ِّ ر َ ش ن ِ م َ و ْ س َ و ْ ل ا ِ س ا ِ س ا َّ ن َ ْ لخ ا ي ِ ذ َّ ل ا ِ س ا َّ ن لا ِ ر و ُ د ُ ص ِ فِ ُ س ِ و ْ س َ و ُ ي ِ س ا َّ ن لا َ و ِ ة َّ ن ِ ْ لْ ا َ ن ِ م "De ki: Sığınırım insanların Rabb'ine" "İnsanların yegâne mâlikine" 50 - İsrâ’, 45 - 46 Âlimler de Yanılır mı? 43 "İnsanların ma'bûduna" “ O sinsi (hannâs) şeytanın (vesvesecinin ) şerrinden ” “Ya’nî geri geri çek ilip sinen, büzülüp büzülüp sinen, sinip sinip aldatan , h ak k yoldan döndürüp f e nâlığa sürüklemek için döne döne v esvese vermek âdeti olan , gizli fısıltı ile, gizli sesle, yaldızcı sözlerle vesvese vermek san’atı olan, Allâh’ın ismi anılınca kaçan, fırsat bulunca da tekrar musallat olmak âdeti olan , Allâh’a âsî, insanlara merhametsiz olan, o dönek, o sinsi, o geriletici vesvese kaynağı cin ve insan şeytanlarının şerrinden , ( insanların Rabb’ine, insanların mâlikine, insanların ma’bûduna ) sığınırım” 51 " Ki o, insanların gögüslerine (kalblerine, gönüllerine) dâimâ vesvese veren (bâtıl şey’leri telkin eden) dir " " (O şeytan) gerek cinden, gerek insandan (olsun) " 52    “İhlâs” sâhibi “Hanîf” kimseler, şeytânî davranışlardan şiddetle kaçınırlar H alkımız arasında dile getirilen “Çok bilen çok yanılır” sözü, Deccâl’ler , Tâğut’lar , Mücrim’ler , Bâtıl fikirleri ile 51 - Hannâs : geri geri çekilerek veyâ büzülüp büzülüp sinerek, geri geri kaçarak, fırsat bulunca da dönüp gelmek âdeti olan Hunûs: Geri geri kaçan, gaflet edince de dönüp gelerek vesveseye devam eden Saîd ibn - i Cübeyr radıye’llâhü anh ’dan rivâyete göre: “İnsan Rabb’ini zikr ettiği zaman şeytan hunûs eder, geri kaçar; gaflet edince de döner ve vesveseye başlar” buyurulmuşdur Bunun için “Kul Allâh’ı zikr ettiği zaman şeytan geriler, çekinir” denilmişdir “Şehvetler de, îmân ile, meleğin ilhâm ı ile, hayâ ile siner, çekinir , denilmişdir 52 - Nâs, 1 - 6 Âlimler de Yanılır mı? 44 büyüklük taslayanlar ve İblîs hakkında belki doğru olabilir ama, ِ ن َ م َّ لا ِ إ ٌ ن ا َ ط ْ ل ُ س ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع َ ك َ ل َ س ْ ي َ ل ي ِ د ا َ ب ِ ع َّ ن إ َ ن ي ِ و ا َ غ ْ ل ا َ ن ِ م َ ك َ ع َ ب َّ ت ا “Benim hâlis kullarım üzerinde senin saltanatın (İblîs’in saltanatı) yokdur” 53 َ ين ِ ص َ ل ْ خ ُ م ْ ل ا ُ م ُ ه ْ ن ِ م َ ك َ د ا َ ب ِ ع َّ لا إ “ O nlardan, hâlis ( ihlâs sâhibi ) kulların hâriç, (onları yollarından saptıramam Çünkü benim azdırmam onları etkilemez)” 54 âyet - i kerîme’ler inde ifâde buyurulan “İhlâs” sâhibi “ Hanîf ” kimseler için aslâ doğru bir söz değildir Çünkü bu âyet - i kerîme’lerde ifâde buyurulan ve yapılması tavsıye edilen “sığınma” nın ma’nâsı , şeytanın ve şeytan gibi olan insanların şerrinden, vesvesesinden, nüfû z ve sa l dırısından korunmaya açıkça bir işâret vardır Bunun için h er îmân sâhibi Müslümanın, - Allâhü Teâlâ’nın korumasına sığınarak - bu saldırılardan kendini korumaya çalışması , dünyevî ve uhrevî mutluluğu elde etmesi için zaruridir Bunun için her zaman ve her yerde böyle şerir kimselerin şerlerinden Al lâhü Teâlâ'ya sığınmak lâzım geldiğinden Allâhü Teâlâ'ya sığınmak ve O'ndan yardım dilemek, farz ma’nâsında vâcib 'dir ki “İhlâs” sâhibi “Hanîf” kimseler, böyle davranışlardan şiddetle kaçınırlar    53 - Hıcr, 42 54 - Hıcr, 40 ve S â d, 83 Âlimler de Yanılır mı? 45 Kur’ân’ın ve İslâm’ın hu kümlerini, insanların mutluluğu için kifâyetsiz görerek veyâ beğenmiyerek beşerî kânunlara İslâmî bir kılıf giydirerek Mutluluk telkinler in de bulunmak doğru mudur? Hakk ve hakikatten uzak şerir insanlar, - aşağıdaki âyet - i kerîme’ ler de ve benzerlerinde bildirildiği üzere - , Kur’ân’ın ve İslâm’ın hükümlerini , insanların mutluluğu için kifâyetsiz görerek veyâ beğenmiyerek bunun yerine daha geniş bir özgürlük hevesi ile Müslümân’lara kabul ettirilmek istenilen Avrupa kânunlarına , Demokrasî inançların a , Demokrasî Kültürüne ve sınırsız bir hoş görü felsefesine İslâmî bir kılıf giydirerek - İslâm Dîni’ne bir zararı yokmuş gibi gösterip , Demokrasî, Demokrasî Kültürü, Özgürlük, Lâiklik gibi beşerî sistemlerin ve sınırsız bir H oş görü felsefesinin - , daha iyi olacağını düşü nerek mutluluk telkinleri yapmaktan bir dahî geri durmazlar ve şirk veyâ küfür yolunu tercih ederek şöyle derler: ٍ ت َ ا ن ِّ ي َ ب َ ا ن ُ ت َ ا يآ ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع َ ى ل ْ ت ُ ت َ ا ذ ِ ا َ و لا ِ ت ْ ئ ا َ ا ن َ ء َ ا ق ِ ل َ ن ُ و ج ْ ر َ ي لآ َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ل َ ا ق ُ ه ْ ل ِّ د َ ب ْ و َ ا َ ا ذ َ ه ِ ْ يْ َ غ ٍ ن آ ْ ر ُ ق ِ ب ط “ Âyet lerimiz onlara, apaçık delîller ile okunduğu zaman, bize kavuşmayı ummayanlar, şöyle dedi: - Ya bundan başka bir Kur'ân getir, yâhud onu değiştir - ” 55 َ ا ن ْ ي َ ص َ ع َ و َ ا ن ْ ع ِ َ سَ ا ُ و ل َ ا ق " (Yahûdî'ler ve onlar gibi olanlar), " (Kulağımzla) dinledik, (kalbimizle) isyân etdik - dediler " 56 55 - Yûnüs, 15 56 - Bakara, 93 Âlimler de Yanılır mı? 46 َ ا ن ْ ي َ ص َ ع َ و َ ا ن ْ ع ِ َ سَ َ ن ُ و ل ُ و ق َ ي َ و " (Yahûdî'ler ve onlar gibi olanlar), (Sözünü zâhiren) dinledik , (fakat kalbimizle) isyân etdik - derler " 57 َ ى م ْ ع َ ا َ و ْ م ُ ه َّ م َ ص َ ا َ ف ُ لله ا ُ م ُ ه َ ن َ ع َ ل َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ك ِ ئ َ ل ُ و ا ْ م ُ ه َ ر ا َ ص ْ ب َ ا َ ا ُ لَ َ ا ف ْ ق َ ا ٍ ب ُ و ل ُ ق َ ى ل َ ع ْ م َ ا َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ن ُ و ر َّ ب َ د َ ت َ ي � َ ف َ ا ى َ د ُ ْ لَ ا ُ م ُ َ لَ َ َّ ين َ ب َ ت َ ا م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م ْ م ِ ه ِ ر َ ا ب ْ د َ ا َ ى ل َ ع ا ُ و ّ د َ ت ْ ر ا َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َّ ن ِ ا لا ُ ن َ ا ط ْ ي َّ ش لا ْ م ُ َ لَ َ ل َّ و َ س ط ْ م ُ َ لَ َ ى ل ْ م َ ا َ و "İşte bunlar, Allâh'ın kendil erini lânetlediği, bu yüzden kulaklarını sağır ve gözlerini kör kıldığı kimselerdir" "Onlar, Kur'ân'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalbleri kilitli mi?" "Şübhesiz ki kendilerine doğru yol belli oldukdan sonra, ona arka dönenleri, şeytan fitlemiş ve kendilerine (boş kuruntularla) ümit vermişdir" 58 Bunun için bu âyet - i kerîme’lerde ve benzerlerinde belirtildiği üzere, İslâm Dîni’ne, - İslâm Dîni’nin hükümlerini kifâyetsiz görüp veyâ beğenmeyip veyâ kabul etmeyip zamânın ih tiyaçlarına cevap vermesi mümkün değildir gibi bir düşünce ile - her hangi bir şekilde bir katkıda bulunulması aslâ câiz değildir Çünkü, َّ ز َ ج َ ت َ ي لآ ا َ م ُ ر ْ ك ِ ذ ِ ه ِّ ل ُ ك ِ ر ْ ك ِ ذ َ ك ى “ Mütecezzî olmayan bir şey’in ba’zısını zikr etmek küllünü zikr gibidir, 57 - Nisâ', 46 58 - Muhammed, 23 - 25K Âlimler de Yanılır mı? 47 (ya'nî bölünme kabûl etmeyen bir şey’in bir kısmını bölmeye kalkışmak, o şey’in tamâmını parçalamakdır) ” 59 küllî kâidesine göre tecezzî ya’nî bölünme kabûl etmeyen bir şey’in ba’zısını kabûl edip ba’zısını kabûl etmemek, o şey’in tamâmını kabûl etmemek demekdir Ayrıca, - İslâm Dîni’nin hükümlerini kifâyetsiz görüp veyâ beğenmeyip veyâ kabul etmeyip zamân ın ihtiyaçlarına cevap vermesi mümkün değildir gibi bir düşünceye kapılmak ise, Cenâb - ı Hakk’a cehil isnad etmek demek olacağından apaçık b i r küfürdür Bu bakımdan İslâm Dîni, bir bütündür Aslâ tecezzî ( bölünme ) kabul etmez Bir hukmünü kabûl etmemek veyâ kifâyetsiz görmek, tamâmını kabûl etmemek veyâ kifâyetsiz görmekdir Onda bir değişiklik yapmak da aslâ câiz değildir Çünkü onda bir değişiklik yapmak, sâdece ve sâdece yalnız Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır ve O’nun yetkisi dâhilindedir Hiç bir kimse bö yle bir yetkiye sâhib olmadığı gibi Peygamber aleyhi’s - selâm ’ın bile onda bir değişiklik yapması mümkün değildir Böyle bir şey’e cür’et, derhal helâki mûcibdir ki, şu âyet - i kerîme ’ ler bunun açık bir delîlidir: َ ض ْ ع َ ب ا َ ن ْ ي َ ل َ ع َ ل َّ و َ ق َ ت ْ و َ ل َ و ِ ل ي ِ و ا َ ق َ لا ا لا َ ِ ين ِ م َ ي ْ ل ا ِ ب ُ ه ْ ن ِ م ا َ ن ْ ذ َ خ َ لا لا ا َ ن ْ ع َ ط َ ق َ ل َّ ُ ثُ َ ن ي ِ ز ِ ج ا َ ح ُ ه ْ ن َ ع ٍ د َ ح َ ا ْ ن ِ م ْ م ُ ك ْ ن ِ م ا َ م َ ف َ ين ِ ت َ و ْ ل ا ُ ه ْ ن ِ م “Eğer (Peygamber söylemediğimiz) ba’zı sözleri bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı” “Elbetde O’nun sa ğ elini (kuvvet ve kudretini) alıverirdik (boynunu vururduk)” 59 - Hukûk - i İslâmiyye ve İstılâhât - ı Fıkhiyye Kâmûsu, C 1 ss 275 (Madde 63) Ömer Nasûhi Bilmen Âlimler de Yanılır mı? 48 “Sonra da, hiç şübhesiz, O’nun kalb damarını koparırdık (da yaşatmazdık)” “O vakit sizden hiç biriniz buna (bu katlimize) mâni’ de olamazdınız” 60    Kıyâmet niçin kopacak Allâhü Teâlâ’nın ve Rasûlü’nün bu ısrarlı uyarılarına rağmen insan oğlu gene bildiğindan şaşmayacak, Allâh ü Teâlâ’nın ve Rasûlünün emir ve nehiylerini terk ederek beşerî sistemlerin , rejimlerin , düzenlerin , hevâ ve heveslerin peşinde koşmaya - Allâhü a ’lem - devam edecektir ki böyle bir hal in tüm insanlar arasında yaygın bir hâle gelmesi , kıyâmetin kopmasına sebeb olacaktır Çünkü , Kıyâmet’in kopması, îmânı bütün tek bir kişi kalmayınca, ya’nî Kelime - i Tevhîd ’i hem lâfzı hem de ma’nâsı ile kabul etmeyen tek bir kişi kalmayınca olacaktır Bunun için de tüm insanların küfür, şirk , fitne ve fesâdda tek bir ümmet hâline gelmesi lâzımdır Bu da ancak İslâm esâslarından uzaklaşıp nefsânî arzuların, şeytanın ve şeytâ n î insanların peşinden giden insanların içerisinde Allâh’a, peygambere ve Kur’ân’a îmân eden tek bir kişi kalmayınca olacakdır Çünkü îmânı bütün tek bir kişi, Allâhü Teâlâ nazarında o kadar kıymetlidir ki - o hayatda olduğu müddetçe - onun hürmetine Cenâb - ı Hakk, milyarlarca insana azâb etmeyecek, bu suretle de gazâb - ı ilâhî tecelli etmeyecektir Fakat o bir kişinin de rû hunu kabz ettiği zaman, artık bütün 60 - Hâkka Sûresi, âyet 44 - 45 - 46 - 47 Âlimler de Yanılır mı? 49 insanlar , şerlerinin ve kullukdan uzaklaşmalarının cezâ’sı olarak, gazâb - ı ilâhî’nin tecellisine sebeb olacaklarından , kıyâmet kopacaktır Pekî, Kıyâmet koptuğu zaman hiç Müslüman kalmayacak mı? Süâlinin cevâbı ise şöyledir: Kıyâmet , hakîkî îmân sâhibi olup samîmî olarak , - günahkâr da olsa, hem lâfzı hem de ifâde etdiği ma’nâsı ile birlikde - , “Lâ ilâhe illâ’llâh, Muhammedü’r - Rasûlü’llâh” anlamında Kelime - i Tevhîd esâslarını ifâde eden "Lâ ilâhe illâ'llâh" diyen tek bir kimse kalmayınca vukû’ bulacak ; bu sûretle hiç bir sâlih kimse kalmayınca da kıyâmet, kâfirler, münâfıklar, müşrikler, şerîrler üzerine kopacak ve hakîki îmân sâhibi sâlih mü'min'ler tamâmiyle ölmüş bulunacakdır Bu bakımdan kıyâmet koparken insanların çoğu müşrik, münâfık, k âfir ve şerîr kimseler olacak ve s âlih mü’m in'l er tamâmiyle ölmüş bulunacaktır ki aşağıdaki hadîs - i şerîf ’ler , bu hakîkatleri açık bir şekilde ifâde etmektedir ٌ ء َ ا ي ْ ح َ أ ْ م ُ ه َ و ُ ة َ ع ا َّ س لا ُ م ُ ه ُ ك ِ ر ْ د ُ ت ْ ن َ م ِ س َّ ا نلا ِ ر ا َ ر ِ ش ْ ن ِ م "Kendileri hayatda bulunup da kıyâmetin kopduğu zamâna erişen kim seler insanların şerlilerindendir" 61 "Kıyâmetin takarrubu zamânında Allâhü Teâlâ lâtîf bir rüzgâr gönderecek ve gönlünde zerre kadar îmânı olan hiç bir kimseyi bırakmayıp rûhunu kabz edecekdir" 62 ْ ن َأ َ د ْ ع َ ب َ م ْ ل ِ ع ْ ل ا ُ ع ِ ز ْ ن َ ي لآ َ لله ا َّ ن ِ إ َ ق َ ع َ م ْ م ُ ه ْ ن ِ م ُ ه ُ ع ِ ز َ ت ْ ن َ ي ْ ن ِ ك َ ل َ و ا ع َ ا ز ِ ت ْ ن ا ُ ه ُ و ُ هُ َ ا ط ْ ع َأ ِ ض ْ ب ْ م ِ ه ِ م ْ ل ِ ع ِ ب ِ ء َ ا م َ ل ُ ع ْ ل ا َ ن و ل ِ ض َ ي َ و َ ن و ل ِ ض ُ ي َ ف ْ م ِ ه ِ ي ْ أ َ ر ِ ب َ ن ُ و ت ْ ف ُ ي َ ف َ ن ْ و َ ت ْ ف َ ت ْ س ُ ي ٌ ل َّ ا ه ُ ج ٌ س َ ا ن َ ى ق ْ ب َ ي َ ف 61 - S B M Tecrîd - i Sarîh Tercemesi, C 12 ss 295 (2114 nolu h ş ) Kâmil Miras 62 - S B M Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 12 ss 295 Kâmil Miras Ebû Hurayra r a Âlimler de Yanılır mı? 50 "Allâhü Teâlâ, ilmi size ihsan buyurduktan sonra (hâfızanızdan) zorla söküp almaz Lâkin toplumun ilim adamlarını bilgileri ile birlikde o toplum içinden alır Artık kara câhil bir zümre kalır O sırada halk bunlardan dîni ihtiyaçlarını soracaklar, onlar da (şahsî) re'y ve arzûları ile cevab vererek hem halkı idlâl ed ecekler (yanlış yollara sevk edecekler), hem de kendileri dalâlette kalacaklar" 63 َ ع َ م ْ م ُ ك َ م َ ا ي ِ ص َ و ْ م ِ ِ تِ � ص َ ع َ م ْ م ُ ك َ ت � َ ص َ ن ُ و ر ِ ق ْ َ تَ ٌ م ْ و َ ق ْ م ُ ك ي ِ ف ُ ج ُ ر ْ َ يَ ُ ز ِ و َ ا ُ يُ لآ َ ن آ ْ ر ُ ق ْ ل ا َ ن ُ ؤ َ ر ْ ق َ ي َ و ْ م ِ ه ِ ل َ م َ ع َ ع َ م ْ م ُ ك َ ل َ م َ ع َ و ْ م ِ ه ِ م َ ا ي ِ ص ُ ه َ ر ِ ج َ ا ن َ ح ِ ة َّ ي ِ م َّ ر لا َ ن ِ م ُ م ْ ه َّ س لا ُ قُ ُ ر ْ َ يم َ ا م َ ك َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ن ِ م َ ن ُ و ق ُ ر ْ َ يم َ ْ م "Sizin içinizde öyle zümreler türeyecekdir ki, siz, onların namazlarının yanında kendi namazlarınızı, onların oruçlarının yanında kendi oruçlarınızı, onların iyi işleri yanında kendi sâlih amellerinizi küçük göreceksiniz Onlar, Kur'ân da okuyacaklar Fakat Kur'ân (ın feyzi) onların hançerelerini (gırtlaklarını) geçmiyecek Onlar, okun avdan (delip) çıkdığı gibi dinden çıkacaklar dır " 64 63 - S B M Terîd - i Sarih Tercemei,C 12 ss 406 (2174 nolu h ş ) Kâmil Miras Bu hadî - i şerîf'in açıklamasında, Kâmil Miras merhûm şöyle diyor: "Öyle sanıyorum ki, İslâmî ilimlerin, bunları bilenlerin âhirete gitmeleri ile zevâle uğrayacağı ve bunların yerlerini câhil bir zümre alarak hem ke ndileri, hem de halkı idlâl edecekleri, terceme ettiğimiz hadîsde bildirilen dalâlet zamânı hulûl etmişdir Bu gün gazete sütunlarına geçen dînî mevzûlara dâir yazılar tam bir anarşi hâlindedir" Acebâ merhûm Kâmil Miras, bu gün hayatta olsa - bizim i çinde bulunduğumuz şu zamanda - , bu konu hakkında ne der? Merhûm ve mağfur Ahmed Davudoğlu da, “Dîni Tâmir Davâsında DİN TAHRİPÇİLERi” ismli kitabının önsözünde şöyle diyor ki, bu gün üzerinde ibretle durulması en önemli bir konudur “Reformcuların serâpâ hatâlı bir yol tuttuklarını İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nde öğretim üyesi bulunduğum yıllar boyunca talebelerime anlatmağa çalıştım Maatteessüf öyle görülüyor ki muvaffak olamamışım Çünkü bugün talebelerimden ba’zılarının h âlâ bu müflis nazariye peşinde olduklarını üzülerek işitiyor ve görüyorum” 64 - S B M Tecrîd - i Sarîh Tercemesi,C 11 ss 247 (1783 nolu h ş ) Kâmil Miras Âlimler de Yanılır mı? 51 Aynı hadîs - i şerîf’in şerhindeki b aşka bir Hadîs - i şerîf'de de şöyle buyurulmuşdur: "Âhir zamanda yaşları küçük, tecrûbeleri kıt bir zümre yetişecekdir Onlar Peygamber aleyhi’s - selâm’ın teblîğâtından bahsedecekler Fakat bunlar (şiddetle atılan) okun avı delerek avdan öne sür'atle çıktığı gibi İslâm dîni'nden hemen çıkıvereceklerdir " "Bir takım dâîler ya'nî çığırtkan hatipler türeyecek, onlar bizim dilimizle hitâb edecekler ve ü mmeti Cehennem'e ve felâkete da'vet edecekler dir " Kezâ, büyük Sahâbî Abdu’llâh ibn - i Mes’ûd radıye’llâhü anhümâ ’ nın talebelerine yaptığı şu vasiyetleri de, içinde bulunduğumuz şu zamanda bize büyük bir ışık tutmaktadır: “Kardeşlerim, ilim ort adan kalkmadan ilim tahsîline ehemmiyet veriniz İlmin ortadan kalkması, tabii ehl - i ilm’in ölümü iledir Sizden hiç biriniz, kendisine ne zaman mürâceat edileceğini ta’yîn edemez Fakat yakında bir sınıf insanlar ile karşılaşırsınız ki onlar, sizi, Kitâbü ’llâh’a da’vet etdiklerini iddia ederler Halbuki bu ehl - i bid’at, Kitâbü’llâh’ı arkalarına atdıklarını fark edemezler Böyle dalâlet zamânında, ilmin sâye - i irşâdına sığınmanızı tavsiye ederim Bid’at iltizam etmekden (bid’at olan şey’leri lüzumlu göre rek yapmakdan), kelâmî tekellüf’den (hakîkatleri ikinci plâna atarak gösterişli konuşmalar yapmakdan), felsefî teammuk’dan (felsefî fikirler içerisine dalarak yeni yeni şey’ler ortaya koymakdan) sakınınız Dînimizin safvet - i asliyyesini (saf ve temiz hâlin i) muhâfaza etmeye çalışınız” 65 65 - Sahîh - i Buhârî Muhtasarı Tecrîd - i Sarih Tercemesi, C 4 ss 63 Kâmil Miras (Hammâd ibn - i Ebî Süleymân rivâyeti) Âlimler de Yanılır mı? 52 İ şte , Demokrasî, Özgürlük, Lâiklik , sınırsız bir hoş görü gi bi İslâm dışı beşerî sistem ve rejim leri benimseyip tüm dünyâ insanları arasında yaygın bir şekilde hayâta geçirer e k Tevhîd’den ve İslâm Dîni esâslarından uzaklaşmak suretiyle dînden diyânetden uzaklaşıp şeytânî ve nefsânî süflî arzûlarının peşine düşe n; bu suretle de kendisini yaratıp sayısız ni’metler veren Rabb'ini unutup halîfelik vasfını kaybederek , ا َ ه ي ِ ف َ ن ي ِ د ِ ل َ ا خ َ م َّن َ ه َ ج ِ ر َ ا ن ِ فِ َ ين ِ ك ِ ر ْ ش ُ م ْ ل ا َ و ِ ب َ ا ت ِ ك ْ ل ا ِ ل ْ ه َ ا ْ ن ِ م او ُ ر َ ف َ ك ن ي ِ ذ َّ ل ا َّ ن ِ إ ط َ ك ِ ئ َ ل ُ و ا ِ ة َّ ي ِ َ بِ ْ ل ا ر َ ش ْ م ُ ه ط "Hakîkat, kitâblılardan olsun, müşriklerden olsun küfr edenler (in hepsi) Cehennem ateşindedirler Onlar, onun içinde ebedî kalıcıdırlar Yaratılanların en kötüsü de onların ta kendileridir " 66 âyet - i kerîme’sinde ifâde buyurulduğu gibi hayvanlardan da aşağı bir duruma gelecek olan müşrik, münâfık, fâsık, kâfir gibi şerîr ve nankör insanların üzerine "Kıyâmet" kopacak, herkes yaptığının hesâbını vermek üzere Mahşer 'e sevk edilecek, amellerinin karşılığı olarak Cennet ve Cehennem hayâtı başlayacakdır Böyle bir netîce ise, Allâhü a’lem , dîni esâslar terk edilip Demokrasî, Özgürlük, Lâiklik gibi beşerî sistemlerin, sınırsız bir hoş görü felsefesinin, İslâm dışı beşerî sistem ve rejimlerin , tüm insanlar arasında yaygın bir h âle gelip küfür, şirk, fitne fesâd , katil, zulm ve fuhuş gibi azgınlıklar ın çoğalmasından sonra olacakd ır ki şu âyet - i k erîme’lerde ifâde buyurulan fitne, fesâd ve azgınlık gibi gayr - i insânî haller, bu durumun açık bir örneğidir 66 - Beyyine, 6 Âlimler de Yanılır mı? 53 ِ د َ لا ِ ب ْ ل ا ِ فِ ا ْ و َ غ َ ط َ ن ي ِ ذ َّ ل ا صلا َ د ا َ س َ ف ْ ل ا ا َ ه ي ِ ف او ُ ر َ ث ْ ك َ أ َ ف صلا َّ ب َ ص َ ف َ ك ب َ ر ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ٍ ب ا َ ذ َ ع َ ط ْ و َ س “Onlar mememleketler (in) de azgınlık edenlerdi” “O suretle ki oralarda fesâdı çoğaltmışlardı” “Rabb’in de (onların) üzerlerine bir azâb kamçısı yağdırıverdi” 67 Bu bakımdan bu kötü netîce, t o plumları ve o toplum insanlarını bu yola se vk etmek için tüm güçleri ve olanca gayretleri ile çalışan İblîs ve benzeri insan ve cin şeytanları için , - çalışmalarının ve gayretlerinin bir neticesi olarak - olumsuz bir müjdedir ki şu âyet - i kerîme’ler bunun açık birer delilidir: ر َ م ُ ز َ م َّ ن َ ه َ ج َ لى ِ إ او ُ ر َ ف َ ك َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ق ي ِ س َ و اط “O küfr edenler , ayrı ayrı bölükler hâlinde (sapıklık ve kötülük derecelerine göre kendilerini bu yola yönlendirenlerin öncülüğünde) cehenneme sürüldü (sürülecektir) …” 68 َ لى ِ إ ْ م ُ ه َّ ب َ ر ا ْ و َ ق َّ ت ا َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ق ي ِ س َ و ا ر َ م ُ ز ِ ة َّ ن َ ْ لْ ا ط “Rabb’lerinden korkanlar (Tevhîd’e yönelip Rabb’lerine teslim olanlar) da fevc fevc cennete sevk edildi (sevk edilecektir) Net îce olarak şunu söyleyebiliriz ki Deccâl ’ler in, Tâğut ’lar ın, Mücrim ’ler in ve Bâtıl fikirleri ile büyüklük taslayan ’ ların , bir takım siyâsî ve şeytânî gerekçelerle 67 - Fecr, 11 - 12 - 13 68 - Zümer, 72 69 - Zümer, 73 Âlimler de Yanılır mı? 54 insanlık âlemi için vaz - geçilmez beşerî bir sistem olarak benimseyip telkin etmeye çalıştıkları Demokrasî , Demokrasî kültürü, Özgürlük , Lâiklik gibi beşerî sistemlerin ve sınırsız bir hoş görü felsefesinin , i lâhî bir sistem olan İslâm Dîni ile karıştırılması; İslâm Dîni ile karıştırılıp İslâm’a bir zararı yokmuş gibi anlatılması, insanı dalâlete , küfre ve şirke götüren bir oluştan başka bir netîce doğurmaz Bunun için ilâhî bir sistem olan İslâm Dîni’ni kendi sınırları içinde; beşerî bir sistem olan Demokrasî, Demokrasî kültürü, Özgürlük , Lâiklik gibi beşerî sistem leri ve sınırsız bir hoş görü felsefesini de kendi sınırları içinde mütâlea edip birbirine karıştırmamak lâzımdır ki şirkden ve küfürden kurtuluşun en doğru yol u bu dur Bunun için sâhib olduğumuz bunca ni’metler karşısında nankörlük yapıp şirk ve küfür bataklığına düşmemek için, h e r Fâtiha sûresi’ni okuduğumuzda , َ ط ا َ ر ِ ص َ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م ْ ل ا َ ط ا َ ر ِّ ص لا ا َ ن ِ د ْ ه ِ ا ِ ذ َّ ل ا َ ا َ ن ي ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع َ ت ْ م َ ع ْ ن لا ِ ْ يْ َ غ ِ ب و ُ ض ْ غ َ م ْ ل ا َ ين ِّ ل ا َّ ض لا لآ َ و ْ م ِ ه ْ ي َ ل َ ع “ ( Yâ Rabb ) , Bizleri doğru yola hidâyet eyle O kendilerine ni’met verdiklerinin yoluna ilet Gazâba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil ” h akikatini ifâde edip istekde bulunmamız da bundandır Ne mutlu, bu hakikatlere bu şekilde inanıp istekde bulunarak en doğru yol olan Sırât - ı müstekîm ’e yönelenlere    Âlimler de Yanılır mı? 55 Dünyevî ve uhrevî m utluluk , Ehl - i sünnet ve’l - cemâat yolunu tercih edip o yolda giden Müttekî’lerdir Böyle bir mutluluk yoluna yönelerek dünyevî ve uhrevî mutluluğu kazanan müttekî kimsele r hakkındaki âyet - i kerîme’ler de , şöyle buyurulmaktadır: َ م َ ع ْ ن َ أ َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ع َ م َ ك ِ ئ َ ل ْ و ُ أ َ ف َ ل و ُ س َّ ر لا َ و َ ه ّ ل لا ِ ع ِ ط ُ ي ن َ م َ و م ِ ه ْ ي َ ل َ ع ُ ه ّ ل لا ِ م َ ين ِّ ي ِ ب َّ ن لا َ ن ِ ء ا َ د َ ه ش لا َ و َ ين ِ ق يِّ د ِّ ص لا َ و َ ين ِ ِ لْ ا َّ ص لا َ و ج َ ن ُ س َ ح َ و ا ق ي ِ ف َ ر َ ك ِ ئ َ ل و ُ أ ط ُ ل ْ ض َ ف ْ ل ا َ ك ِ ل َ ذ ِ لله ا َ ن ِ م ط ى َ ف َ ك َ و ا م ي ِ ل َ ع ِ ه ّ ل لا ِ ب ع “Kim (açık veyâ gizli her hangi bir şirk ve küfür yoluna sapmadan) Allâh’a ve peygambere itâat ederse işte onlar, Allâh’ın, kendilerine ni’metler verdiği peygamberler, sıddîklar, şehîdler ve sâlihler (iyi adamlar) ile berâberdirler Onlar ne iyi arkadaşdır!” “Bu, Allâh’dan bir lûtf - ü inâyetdir (Her şey’i) hakkıyle bilici olarak Allâh yeter” 70 ُ َ لَ ْ م ْ ا ا َ ه ِ ت ْ َ تَ ن ِ م ي ِ ر ْ َ تَ ٌ ت ا َّ ن َ ج ُ ر ا َ ه ْ ن َ � د َ ب َ أ ا َ ه ي ِ ف َ ن ي ِ د ِ ل ا َ خ ا ط َّ ر ُ ه ّ ل لا َ ي ِ ض ا و ُ ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ن َ ع ُ ه ْ ن َ ع ط ُ م ي ِ ظ َ ع ْ ل ا ُ ز ْ و َ ف ْ ل ا َ ك ِ ل َ ذ “Altından ırmaklar akan cennetler - ki orada ebedî ve dâimî kalıcıdırlar - onlarındır Allâh, kendilerinden râzı olmuşdur, kendileri de O’ndan râzı olmuşlardır İşte bu, en büyük kurtuluş ve saâdetdir” 71 70 - Nisâ’, 69 - 70 71 - Mâide, 119 Âlimler de Yanılır mı? 56 ا � ق َ ح َ ن و ُ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا ُ م ُ ه َ ك ِ ئ َ ل ْ و ُ أ ط ْ م ُ َ لَ َ د ن ِ ع ٌ ت ا َ ج َ ر َ د ّ ب َ ر ِ ٌ ة َ ر ِ ف ْ غ َ م َ و ْ م ِ ه ٌ قُ ْ ز ِ ر َ و ٌ ي ِ ر َ ك ج “İşte onlar , gerçek mü’minlerin ta kendileridir Rabb’leri katında dereceler, mağfiretler ve sayısı bitmez, müddeti tükenmez rızık (hep) onlarındır” 72 ي َ ا ُ ة َّ ن ِ ئ َ م ْ ط ُ م ْ ل ا ُ س ْ ف َّ ن لا ا َ ه ُ ت َّ ي َ أ قُ ي ِ ع ِ ج ْ ر ا َ م ة َ ي ِ ض ا َ ر ِ ك ِّ ب َ ر َ لى ِ إ ة َّ ي ِ ض ْ ر ج ي ِ ل ُ خ ْ د ا َ ف ي ِ د ا َ ب ِ ع ِ فِ لا ِ تِ َّ ن َ ج ي ِ ل ُ خ ْ د ا َ و “Ey itminâne ermiş (emîn ve mutmaîn olan) rûh” “Dön Rabb’ine, sen O’ndan râzı, O senden râzı olarak” “Haydi gir kullarımın içine” “Gir cennetime” 73 َّ ن ِ إ او ُ ن َ م آ َ ن ي ِ ذ َّ ل ا ِ ت ا َ ِ لْ ا َّ ص لا او ُ ل ِ م َ ع َ و لا ِ ة َّ ي ِ َ بِ ْ ل ا ُ ر ْ ي َ خ ْ م ُ ه َ ك ِ ئ َ ل ْ و ُ أ ْ م ُ ه ُ ؤ ا َ ز َ ج ّ ب َ ر َ د ن ِ ع ِ َ ن ي ِ د ِ ل ا َ خ ُ ر ا َ ه ْ ن َ ْ � ا ا َ ه ِ ت ْ َ تَ ن ِ م ي ِ ر ْ َ تَ ٍ ن ْ د َ ع ُ ت ا َّ ن َ ج ْ م ِ ه د َ ب َ أ ا َ ه ي ِ ف ا ط َ ر ُ ه ْ ن َ ع او ُ ض َ ر َ و ْ م ُ ه ْ ن َ ع ُ ه َّ ل لا َ ي ِ ض ط ُ ه َّ ب َ ر َ ي ِ ش َ خ ْ ن َ م ِ ل َ ك ِ ل َ ذ “İmân edib de güzel güzel amel (ve hareket) lerde bulunanlar, hiç şübhe yok ki yaratılmışların en hayırlısıdır” “Onların Rabb’leri ındındeki mükâfâtı, altlarından ırmaklar akan A dn cennetleridir İçinde ebedî, dâimî kalıcıdırlar Allâh bunlardan râzı olmuşdur, bunlar da O’ndan râzı olmuşlardır İşte bu (seâdet), Rabb’inden korkan (lar) a mahsûsdur” 74 72 - Enfâl, 4 73 - Fecr, 27 - 30K 74 - Beyyine, 7 - 8 Âlimler de Yanılır mı? 57 Tevhîd, şirk, küfür ve nifâkı n ne demek olduğunu i yi anlayarak Hanîf bir Müslümân olmak İşte , yukarıda zikr edilen âyet - i kerîme ve Hadîs - i şerîf’ler karşısında, - Ben îmân sâhibi akıllı bir müslüma n ’ım - diyen ilim sâhibi bir kimseye düşen en önemli görev , iyi düşünüp doğru yolu bulmaya çalışması, dalâlet yollarını bırakıp Allâh’ın hidâyetine mazhar olma yollarını elde etmeye çalışan İhlâs ve T akvâ sâhibi Hanîf bir Müslüm ân olarak Allâhü Teâlâ’dan başkasına kulluk yapmama gayretinde olmasıdır Bunun için Tevhîd , şirk , küfür ve nifâk konularını doğru bir şekilde öğrenip inanan ve hayâtı boyunca onun îcâblarını yerine getirmeye çalışan bir Müslüman’ın, İslâm Dîni esâslarından başka bir sistemi ve onun gereklerini kabûl etmesi veyâ onun bir kısmını kabûl edip bir kısmını kabûl etmemesi veyâ hem Müslümân’lığı hem de diğer sistemleri birbirine katıp kendine göre (ılımlı) bir İslâm anlayışı içinde yaşaması, mümkün değildir Çünkü , İslâm Dîni bir bütündür, parçalanma kabul etmez Daha önce ki konularda d a geçtiği gibi ِ ذ َّ ز َ ج َ ت َ ي لآ ا َ م ُ ر ْ ك ِ ه ِّ ل ُ ك ِ ر ْ ك ِ ذ َ ك ى “ Mütecezzî olmayan bir şey’in ba’zısı nı zikr etmek küllünü zikr gibidir, (ya'nî bölünme kabûl etmeyen bir şey’in bir kısmını bölmeye kalkışmak, o şey’in tamâmını parçalamakdır) ” 75 75 - Hukûk - i İslâmiyye ve İstılâhât - ı Fıkhiyye Kâmûsu, C 1 ss 275 (Madde 63) Ömer Nasûhi Bilmen Âlimler de Yanılır mı? 58 küllî kâidesine göre tecezzî ya’nî bölünme kabûl etmeyen bir şey’in ba’zısını kabûl edip ba’zısını kabûl etmemek, o şey’in tamâmını kabûl etmemek demekdir Bunun için, Tevhîd , şirk , küfür ve nifâk ’ ı n ne demek olduğunu iyice anlayıp idrâk eden bir Müslümân, şirk in, küfrün ve nifâk ın her çeşidine karşı yalan, yanlış, eğri, bozuk, sahte, bâtıl, uydurma inanç ve akîde’lerden, hevâ ve heveslerden, fikir ve ahlâk kurallarından yüz çevirip dâimâ Hakk’a ve doğruya yönelir Dîni, yalnız Allâh için hâlis kı lıp tefrîkaya düşmeden onun etrâfında toplanır Tam bir ihsân, ihlâs ve teslîmiyyet ile yalnız Allâh’a kulluk eder Yalnız O’nun yardımını ister Yalnız O’na ibâdet ederek ecir ve mükâfâtını O’ndan bekler Sahtekâr, çıkarcı ve İslâm’a uymayan yenilikci kim selerin arzû ve isteklerine âlet olmaz Bir takım fitne ve fesâd sâhibi kimselere karşı, taraf tutma gayretini göstermez Onlara karşı bir meyli olduğunu, gizli ve yâ açık bir şekilde belirtmez Bi’l - hâssa bid’at sâhibi kimselerin küfrünü veyâ dâiye olduğunu ( ya’nî kendi fikir ve duygularını telkin ve teşvîk edici olduğunu ) iyice ayırt edip kendisini ve etrâfındakileri böyle tehlikeli yollara yöneltmekden korumaya çalışır Bunları anlayıp idrâk edince de, İslâm’da, her hangi bir kimsenin şer’î bir huküm vaz’ etmesinin mümkün olmadığını, kendi hevâ ve hevesine veyâ başkalarının hevâ ve hevesine uyarak - İslâm’a ve müslümân’lara hizmet gâyesi ile de olsa - din nâmına yeni bir şe y’ ihdâs etmenin aslâ câiz olmadığını iyice anlayıp kavrar ve kendini Allâh’a yöneltip O’na teslim olur Allâhü Teâlâ’nın Peygamberine ve o Peygamber vâsıtası ile göndermiş bulunduğu Kur’ân - ı Kerîm’e itâat eder Emr Âlimler de Yanılır mı? 59 edilenleri yapmaya, nehy edilenleri yapm amaya çalışır Bunları yaparken de ifrât ve tefrîdden kaçınır Kula kul olmaz Kula üstünlük de taslamaz Vekâr ve olgunluğunu muhâfaza ederek insanlığın gâye ve hedefi olan kâmil insan , olgun insan , hanîf bir Müslüman hedefine doğru yol almaya çalı şır Dünyâsını ve âhiretini mutlu kılıp başarıya ulaşır İnsan ve cin şeytanlarının şerrinden, nefis bataklığının şehevî câzibelerinden kurtulup Cennet’e ve Cemâl’e ulaşır Bunun netîcesi olarak da “Selâm Selâm” hitâbına nâil olur Ne mutlu böyle bir netîc eye nâil olanlara    َ ين ِ ق َّ ت ُ م ْ ل ِ ل ُ ة َ ب ِ ق ا َ ع ْ ل ا َ و E n güzel âkıbeti elde etmeye çalışmak Allâhü Teâlâ, kullarına olan sonsuz rahmetinin bir eseri olark böyle güzel bir âkıbeti elde etmeye çalışmanın yollarını, âyet - i kerîme’sinde şöyle ifâde buyurmaktadır: ا َ ك ْ ل ِ ت ل ُ ر ا َّ د ِ خ لآ ْ ا لآ َ ن ي ِ ذ َّ ل ِ ل ا َ ه ُ ل َ ع ْ َ نَ ُ ة َ ر َ ن و ُ د ي ِ ر ُ ي ّ و ُ ل ُ ع ا ِ فِ ِ ض ْ ر َ لا ْ ا ا د ا َ س َ ف لآ َ و ط َ ين ِ ق َّ ت ُ م ْ ل ِ ل ُ ة َ ب ِ ق ا َ ع ْ ل ا َ و “İşte âhiret yurdu Biz onu yer yüzünde büyüklenmeyen ve fesâd arzûsuna düşmeyen kimselere veririz (En güzel) âkıbet, Allâh’a yönelip O’nun ikâb’ından (azâb’ından) sakınan müttekî’lerindi r ” 76 76 - Kasas, 83 Âlimler de Yanılır mı? 60 ِ ه ِ م ْ و َ ق ِ ل ى َ س و ُ م َ ل ا َ ق ا و ُ ِ بِ ْ ص ا َ و ِ ه ّ ل لا ِ ب او ُ ن ي ِ ع َ ت ْ س ا ط َ ْ � ا َّ ن ِ إ ِ ه ّ ل ِ ل َ ض ْ ر فق ْ ن َ م ا َ ه ُ ث ِ ر و ُ ي ُ ء ا َ ش َ ي ِ ه ِ د ا َ ب ِ ع ْ ن ِ م ط َ ين ِ ق َّ ت ُ م ْ ل ِ ل ُ ة َ ب ِ ق ا َ ع ْ ل ا َ و “Mûsâ, kavmine (şöyle) dedi: Allâh’dan yardım isteyin Katlanın Şübhesiz ki yer, Allâh’ındır Ona kullarından kimi dilerse onu mirasçı yapar (En güzel) âkıbet, Allâh’a yönelip O’nun ikâb’ından (azâb’ından) sakınan müt tekî’lerindi r ” 77    Bu kitapçığı yazmamızın amacı Y aratılışımızın d ünyevî ve uhrevî hedefi , böyle güzel bir neticeyi elde etmeye çalışmak olduğuna göre h ulâsa olarak şunu söyleyebiliriz : B öyle bir konuyu dile getirmemizin asıl hedefi, M Fethullâh Gülen Hoca Efendi ’yi ve O’nun şahsında Demokrasî, Özgürlük, Lâiklik gibi beşerî sistemlerin ve sınırsız bir hoş görü felsefesinin âşıklarını, her türlü küfür , şirk, fitne ve fesâd şekillerinden uzaklaş tır arak , ِ لله ا َ د ْ ن ِ ع َ ن يِّ د لا َّ ن ِ إ � ْ س ِ لإ ْ ا ُ م فق "Hak dîn, (insanları dünyevî ve uhrevî mutluluğa erdiren gerçek düzen, gerçek sistem, gerçek rejim, gerçek inanış) , Allâh ındinde (ancak) İslâm'dır" 78 ُ ت ي ِ ض َ ر َ و ِ ت َ م ْ ع ِ ن ْ م ُ ك ْ ي َ ل َ ع ُ ت ْ م َ ْ تْ َ ا َ و ْ م ُ ك َ ن ي ِ د ْ م ُ ك َ ل ُ ت ْ ل َ م ْ ك َ ا َ م ْ و َ ي ْ ل َ ا ا ني ِ د َ م � ْ س ِ لإ ْ ا ُ م ُ ك َ ل 77 - A’râf,128 78 - Âl - i İmrân 19 Âlimler de Yanılır mı? 61 "Bu gün sizin dîninizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki ni'metimi tamamladım ve size dîn olarak İslâm'ı beğenip seçtim , ondan (ve onun îcâblarını yerine getirenlerden) râzı oldum" 79 ُ ه ْ ن ِ م َ ل َ ب ْ ق ُ ي ْ ن َ ل َ ف ا ني ِ د ِ م � ْ س ِ لإ ْ ا َ ر ْ ي َ غ ِ غ َ ت ْ ب َ ي ْ ن َ م َ و ج َ ن ِ م ِ ة َ ر ِ خ لآ ْ ا ِ فِ َ و ُ ه َ و َ ن ي ِ ر ِ س َ ا ْ لخ ا "Kim İslâm'dan başka bir dîn ararsa (İslâm dışı fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekillerine uyarsa) ondan (bu dîn, İslâm dışı bu fikir, görüş, yorum, sistem, düzen, rejim ve inanış şekilleri) aslâ kabûl olunmaz ve o, âhiretde de en büyük zarara uğrayanlardandır" 80 ُ ت ا َ ن ِّ ي َ ب ْ ل ا ُ م ُ ه َ ء ا َ ج ا َ م ِ د ْ ع َ ب ْ ن ِ م او ُ ف َ ل َ ت ْ خ ا َ و او ُ ق َّ ر َ ف َ ت َ ن ي ِ ذ َّ ل ا َ ك او ُ ن و ُ ك َ ت لآ َ و ط ِ ئ َ ل و ُ ا َ و ٌ م ي ِ ظ َ ع ٌ ب ا َ ذ َ ع ْ م ُ َ لَ َ ك لا “Siz, kendilerine ap - açık delîl’ler, âyet’ler geldikden sonra parçalanıp ayrılanlar gibi ve ihtilâf’a düşenler gibi, olmayın İşte onlar (ın hâli): En büyük azâb, onlarındır” 81 â yet - i kerîme’lerinin ışığında , Tevhîd ve İslâm Dîni esâslarına doğru bir şe kilde yönelmelerini hatırlatmak; bu suretle de , َ ه َّ ل لا او ُ ق َّ ت ا َ و ْ م ُ ك ْ ي َ و َ خ َ أ َ ْ ين َ ب او ُ ح ِ ل ْ ص َ أ َ ف ٌ ة َ و ْ خ ِ إ َ ن و ُ ن ِ م ْ ؤ ُ م ْ ل ا ا َ َّ نَّ ِ إ َ ن و ُ َ حْ ْ ر ُ ت ْ م ُ ك َّ ل َ ع َ ل “Mü’minler ancak kardeşdirler (din kardeşidirler) O halde iki kardeşinizin arasını (bulub) barışdırın Allâh’dan korkun Tâki esirgenesiniz” 82 79 - Mâide, 3 80 - Âl - i İmrân, 85 81 - Âl - i İmrân Sûresi, âyet 105 Âlimler de Yanılır mı? 62 âyet - i kerîme’sinde ifâde buyurulduğu üzere , kardeşlik görevimizin gereğini dile getirmekdir    Bizim üzerimize düşen görev, ap - açık bir teblîğdir M Fethullah Gülen Hoca Efendi, kitâbının bir yerinde şöyle diyor: “ Siz ne yaparsanız yapın, bazıları diyaloğa asla - E vet - demiyor; kendileri gibi düşünmeyenleri kat’iyyen hoş görmüyo r, aksine başkalarını sürekli lâ’ netliyorlar Bunun için de bir yobazlığa muhatap oluyorsunuz ” Bu sözler , belki sâhibleri tarafından doğru görülebilir ama biz aslâ böyle bir şey’ söylemeyiz Ne lâ’netleriz, ne de acırız Çünkü, kulu nu rahmetine gark etmek veyâ lâ ’ net edip rahmetinden uzak tutmak, ancak ve ancak Allâhü Teâlâ’nın hakkıdır Bunun için b öyle bir şey’ söylemekten ve yapmaktan Allâhü Teâlâ’ya sığınırız Bunun için bizim görevimiz, ْ ل ا ُ غ � َ ب ْ ل ا َّ لا ِ إ ا َ ن ْ ي َ ل َ ع ا َ م َ و ُ م ُ ين ِ ب “Bizim üzerimize (düşen görev), ap - açık bir teblîğ’den başka (bir ş ey’) değildir” 83 â yet - i kerîme’sinin ışığında Tevhîd ve Ş irk esâslarını hatırlatmaktan ve tebliğden başka bir şey’ değildir B u 82 - Hucurât, 10 83 - Yâsîn, 17 Âlimler de Yanılır mı? 63 bakımdan Teblîğ bizden, takdir kardeşlerimizden, hüküm Allâhü Teâlâ’dandır Böyle bir konuyu dile getirmemizin diğer bir sebebi de, “Neme lâzım, herkes dilediği gibi hareket etsin” demeyerek "Emr - i bi'l - ma'rûf ve nehy - i ani'l - münker: İyiliği emr etmek ve kötülükden vaz geçirmek " konusundaki görevimizi bir nebzecik de olsa yeri ne getirmeye çalışmak ve “Bildiğini söylemeyenden daha zâlim kim vardır” hitâ bının muhâtabı olmamaya gayret sarf etmek içindir Çünkü b öyle mukaddes ve ulvî bir vazîfe - şu veyâ bu sebebler ile - yapılmadığı zaman başımıza gelecek felâketleri n kendi kusurlarımızdan olduğu husû su da şübhe götürmez bir hakîkatdir ki âyet - i kerîme’de şöyle buyurulmuşdur: ِ لله ا َ ن ِ م َ ف ٍ ة َ ن َ س َ ح ْ ن ِ م َ ك َ ب ا َ ص َ ا ا َ م ط َ ك ِ س ْ ف َ ن ْ ن ِ م َ ف ٍ ة َ ئ ِّ ي َ س ْ ن ِ م َ ك َ ب ا َ ص َ ا ا َ م َ و ط "Sana gelen her iyilik Allâh'dandır Sana gelen her fenâlık da kendindendir" 84 ِ ا ِّ يْ َ غ ُ ي َّ ت َ ح ٍ م ْ و َ ق ِ ب َ ا م ُ ر ِّ ي َ غ ُ ي لآ َ لله ا َّ ن ْ م ِ ه ِ س ُ ف ْ ن َ ا ِ ب َ ا م ا ُ و ط "Bir toplum, özlerindeki (güzel hal ve ahlâk) ı değiştirip bozmadıkça, Allâh şübhesiz ki onun (hâlini) değiştirip bozmaz" 85 Bunun için, Şeyhü'l - İslâm Zenbilli Ali Efendi rahmetü'llâhi aleyh 'e, kıyâmetin en büyük alâmeti nedir? diye sorulunca, "Allâhü Teâlâ bilir ammâ - Neme lâzım - cılık başladığı zamandır" demişdir ki merhûm ve mağfûr Hasan Basri Çantay bu husûsu şöyle dil e getirmişdir: 84 - Nisâ', âyet 79 85 - Ra'd, 11 Âlimler de Yanılır mı? 64 “ Zenbilli'ye sormuş biri: - Ey müftî - i âlim, Eşrât - ı kıyâmetde nedir en mütehattim? Bir şart - ı mühim - Der ki çekip hattı cevâbın: - Allâhü Teâlâ bilir ammâ , Neme lâzım ! - ” 86    Kısa bir yakarış Yâ Rabb, Rasûlün Hazreti Muhammed aleyhi's - selâm bizlere örnek olmak maksâdı ile Senden neler istemişse bizler de onları Senden istiyoruz, Sen bizlere ihsân eyle Nelerden de Sana sığınmışsa onlardan da Sana sığınıyoruz, Sen bizleri koru Sana nasıl hamd - ü senâ' etmişse bizler de aynı şeki lde hamd - ü senâ' etmek istiyoruz Hamdimizi, şukrümüzü, senâ'mızı ilâhî rızâna muvâfık buyur 87 Yâ Rabb, bizleri sırât - i müstekîm'inden ayırma Hidâyetini üzerimizden eksik etme Kusurlarımızı, g ünahlarımızı afv - ü mağfiret buyurup bizlerden râzı ol A zâbından, gazâbından Sana sığınır, Senden yine Sana ilticâ' ederiz Bizleri Sen muhâfaza buyur Yâ Rabb, hayat ve memat fitnelerinden, Mesih Deccâl'in fitnesinden, tenbellikden, korkaklıkdan, cimrilikden, faydasız 86 - Kur'ân - ı Hakîm ve Meâl - i Kerîm, C 1 ss 178 Hasan Basri Çantay Mütehattim : Lüzumlu, gerekli, mühim 87 - "Geçmiş ve gelecek günâhını Allâh'ın bağışlaması, senin üzerindeki ni'metini tamamlaması ve seni doğru yola iletmesi içindir" Fetih, 2 Âyet - i kerîme'sine göre, Rasûlü'llâh aleyhi's - selâm 'ın geçmiş ve gelecek günahları afv edilmiş olmasına rağmen, ümmetlerine örnek olmak maksâdı ile yaptığı duâları aklında tutamayan Ashâb - ı Kirâm'dan ba'zıları, "Yâ Rasûle'llâh, yaptığınız bu duâları aklımızda tutamıyoruz" deyince, O da bu şekilde duâ etm elerini tavsıye etmişdir Âlimler de Yanılır mı? 65 ilimden, borçlu olmakdan, câhillerden olmakdan, nefislerimizin şerrinden, senin hoşlanmayacağın şey'lere sâhib bulunmakdan, ölüm ânının korkunç sıkıntılarından, kabir azâbından, kabir fitnelerinden, kimsenin kimseye bir faydası olmayacak mahşer gününün sıkıntılarından Sana sığınırız Sen bizl eri muâfaza buyur Yâ Rabb, Sevgili Rasûlün Hazreti Muhammed sallâ’llâhü aleyhi ve sellem ’in mübârek Rûh - i şerîflerini yaratdığın zaman, Levh - i mahfûz ’a, kendi isminle O’nun ismini berâber yazdığın ve yaratdığın tüm mahlûkâtı bu esâsa inanıp yaşamakla ( Seni tesbîh ve tenzih etmekle ) görevlendirip Sana kulluk yapmakla sorumlu tuttuğun Kelime - i Tevhîd ’in bütün özelliklerini kalbimize yerleşdir ve ondan başka hiçbir şey’e yer verme Kalbimizi, dilimizi ve tüm organlarımızı, zikrinden , Sana kullukdan ve S ana muhabetden , bir an dahî ğâfil bırakma Âmîn, âmîn,âmîn Ve'l - hamdü li'llâhi Rabbi'l - âlemîn 26 - Aralık - 2012 13 - Safer - 1334 Talas    Âlimler de Yanılır mı? 66  ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın ” 88  ُ ل و ُ س َ ر ٌ د َّ م َ ُ مُ ُ لله ا َّ لا ِ إ َ ه َ ل ِ إ لآ ِ لله ا “Lâ ilâhe ille’llâh, Muhammedü’r - Rasûlü’llâh : Allâh’dan başka hiç bir ilâh - hiç bir tanrı, hiç bir ma’bûd - yokdur, ancak O vardır; Muhammed - aleyhi’s - selâm - O’nun Rasûl’üdür ”  88 - Nisâ’, 36 Âlimler de Yanılır mı? 67 F İ H R İ S T Â L İ M L E R D E YANILIR MI ? 1 Besmele, Hamdele, salvele 3 Â L İ M L E R D E YANILIR MI ? Ö N S Ö Z 5 İslâm Dîni’ne göre dünyevî ve uhrevî mutluluğun tek yolu, Ehl - i sünnet ve’l - cemâat esâslarina göre inanıp yaşamakdır 8 M Fethullah Gülen’in Ehl - i Sünnet ve’l - cemâat Esâslarına uymayan görüş ve inanışları 10 M Fethullah Gülen’in Ehl - i Sünnet ve’l - cemâat Esâslarına uymayan bu görüş ve inanışlarına c evablar 15 Demokrasî, özgürlük , hoşgörü ve Ilımlı İslâmiyet nâmı altında, “Orta Doğu Projesi” gibi siyâsî ve şeytânî bir proje ile fitne, fesad, şirk ve küfrün öncülüğünü yapanların Müslüman’lara düşmanlığı 21 İslâm ve Müslüman düşmanı koyu Hristiyan Rûm asıllı Sava Paşa’nın mel’un fikir ve çalışmaları 26 Patrik Gregorius’un Rus Çarı I Aleksandr’a yazdığı mektup “(Müslüman) Türkler nasıl mahvedilir” 28 İlmi ile âmil din adamlarının devlet başkanlarını uyarışı 30 Avrupa kânunlarına İslâmî bir kılıf giydirilerek İslâm’a ve Müslümân’lara bir zararı yokmuş gibi g österilmesi 32 Avrupa kânunlarının ve Demokrasî Kültürü’nün, ö zgürlük ve sınırsız bir hoş görü nâmı altında İslâmîleştirilmesi, siyâsî çıkarların başka bir yönden telkin şekli midir? 34 Âlimler de Yanılır mı? 68 Bâtılın üstün gelmesine çalışan insanlar, fırsat buldukça ve ellerine imkân geçtikçe şeytânî ve sinsi bir takım gerekçelerle çalışan birer siyâset uzmanı mıdırlar? 41 “İhlâs” sâhibi “Hanîf” kimseler, şeytânî davranışlardan şiddetle kaçınırlar 43 Kur’ân’ın ve İslâm’ın hukümlerin i, insanların mutluluğu için kifâyetsiz görerek veyâ beğenmiyerek beşerî kânunlara İslâmî bir kılıf giydirerek Mutluluk telkinlerinde bulunmak doğru mudur? 45 Kıyâmet niçin kopacak 48 Dünyevî ve uhrevî mutluluk, Ehl - i sünnet ve’l - cemâat y olunu tercih edip o yolda giden Müttekî’lerdir 55 Tevhîd, şirk, küfür ve nifâkın ne demek olduğunu iyi anlayarak Hanîf bir Müslümân olmak 57 En güzel âkıbeti elde etmeye çalışmak 59 Bu kitapçığı yazmamızın amacı 60 Bizim üzerimize düşen görev, ap - açık bir tebliğdir 62 Kısa bir yakarış 64 F İ H R İ S T 67    Âlimler de Yanılır mı? 69 __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ ______ ____________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ ____________ ______________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________ ________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ ________________________ __________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ ______________________________ ____________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ __________________________________________________ ____________________________________ ______________ Âlimler de Yanılır mı? 70 Âlimler de Yanılır mı? 71 ُ و د ُ ب ْ ع ا َ و ا ُ ت لآ َ و َ لله ا ْ ش ِ ر ك ُ و ا ِ ب ِ ه َ ش ئ ْ ي ا “ Allâh'a ibâdet (ve kulluk) edin O'na hiç bir şey'i eş tutmayın ” Nisâ’, 36 َ ف ُ ي ا ْ يْ َ خ ِ ه ِ ب ُ لله ا ِ د ِ ر ُ ي ْ ن َ م ِّ ق ِ ن ي ِّ د لا ِ فِ ُ ه ْ ه “ Allâhü Teâla, bir kimsenin hayri ni dilerse, onu dinde fakih yapar (anl ayışl ı ve bilinçli kılar)” Buhârî, Kitâbü’l - ilm, Cüz’ 1 ss 28 َ ي ْ ن َ م ى ِ د ْ ه َ ي ُ لله ا َ و ٍ ط ا َ ر ِ ص َ لى ِ ا ُ ء ا َ ش ٍ م ي ِ ق َ ت ْ س ُ م “Allâhü Teâlâ kimi dilerse onu (kendisinde hayır gördüğü kimseleri), doğru yola iletir” Bakara, 213 َ ا َ ْ لْ ْ م ِ م َ لا ْ س ِ لإ ا َ و ِ ن َ ا يم ِ لإ ِ ل َ ا ني َ د َ ه ى ِ ذ َّ ل ا ِ لله ِ ُ د Bizi, îmâna ve İslâma hidâyet eyliyen Allâhü Teâlâ’ya hamd olsun Et - Tâcü’l - Câmiu fî Ehâdîsi’r - Rasûl s a v َ ؤ ُ ت َ لا ا َ ن َّ ب َ ر آ ْ ن ِ إ ا َ ن ْ ذ ِ خ َ ن ْ أ َ ط ْ خ َأ ْ و َأ ا َ ن ي ِ س ا َ ن ج ْ ل ِ م ْ َ تَ َ لا َ و ا َ ن َّ ب َ ر ُ ه َ ت ْ ل َ َ حْ ا َ م َ ك ا ر ْ ص ِ إ ا َ ن ْ ي َ ل َ ع ن ِ م َ ن ي ِ ذ َّ ل ا ى َ ل َ ع ا َ ن ِ ل ْ ب َ ق ج َ لا َ و ا َ ن َّ ب َ ر ِ ه ِ ب ا َ ن َ ل َ ة َ ق ا َ ط َ لا ا َ م ا َ ن ْ ل ِّ م َ ُ تَ ج ا َّن َ ع ُ ف ْ ع ا َ و فق َ ن َ ل ْ ر ِ ف ْ غ ا َ و افق ا َ ن ْ َ حْ ْ ر ا َ و فق ْ ن ا َ ف ا َ ن َ لا ْ و َ م َ ت نَأ َ ن ي ِ ر ِ ف ا َ ك ْ ل ا ِ م ْ و َ ق ْ ل ا ى َ ل َ ع ا َ ن ْ ر ُ ص ْ ن ا َ ف ا َ ن َ لا ْ و َ م َ ت نَأ ل ا ِ م ْ و َ ق ْ ل ا ى َ ل َ ع ا َ ن ْ ر ُ ص َ ين ِ م ِ ل َّ ا ظ َ لا ْ و َ م َ ت نَأ ْ ن ا َ ف ا َ ن ْ ل ا ِ م ْ و َ ق ْ ل ا ى َ ل َ ع ا َ ن ْ ر ُ ص ِ ق ِ س َ ا ف َ ين “Ey Rabb’imiz, unuttuk yâhud yanıldı isek bizi tutub sorguya çekme Ey Rabb’imiz, bizden evvelki (ümmet) lere yüklediğin gibi üstümüze ağır bir yük yükleme Ey Rabb’imiz, tâkat getiremeyeceğimizi bize taşıtma Bizden (sâdır olan günahları) sil, bağışla, bizi mağfiret et, bizi esirge Sen mevlâmızsın Artık, kâfirler gürûhuna karşı bize yardım et” Bakara, 286 “Artık, zâlimler gürûhuna karşı bize yardım et” “Artık, fâsıklar gürûhuna karşı bize yardım et”  Arka kapak 